ŞEHRİVAN HABER: SERCAN CANSIZ-ORHAN SAĞLAM

Van, bölge ve ülke Türkiye’nin en büyük kuraklık sürecini yaşarken son 5 yılda yaşanan büyük kuraklıktan en büyük payı Van kenti aldı. İklim değişikliği gibi sebeplerle su en büyük sorunlardan biri haline gelirken su kaynakları bir bir tükenmeye devam ediyor. Geçen birkaç yıllık zaman dilimi içerisinde kuraklık Van’ı ciddi manada etkilerken Van su fakiri kentlerin başında gelmeye başladı. Bir dönemler 50 yıla yeteceği planlanan su stokları ciddi manada düşerken kentin ileriki süreçte ciddi bir su sıkıntısı yaşayacağı ile ilgili açıklamalar son iki yılın en önemli gündemi oldu. Öte yandan kentteki birçok göl kururken Van Gölü tarihin en büyük çekilmesini yaşadı. Bu olumsuzluklara rağmen kentte yanlış su kullanımı, yanlış tarımsal sulama gibi konularda değişim olmazken 22 Mart Dünya Su Günü’nde Van’ın durumu bir kez daha gündeme taşındı. Şehrivan konuşan ÇEVDER Başkanı Ali Kalçık, kentin israf ettiği suyun farkında olmadığını ilerde kenti ciddi tehlikeler beklediğini söyledi.

VAN, İSRAF ETTİĞİ SUYUN FARKINDA DEĞİL!

Dünya su günü vesilesiyle açıklamalarda bulunan Van Çevre Derneği (ÇEVDER) Başkanı Ali Kalçık, “Van'da kişi başına düşen su miktarı yüzde 30'ların altına düşmesi ile iklim değişikliği ve küresel ısınma ne derece tehlikeli boyuta ulaştığını ortaya çıkmaktadır. Van'da kişi başına düşen su miktarı günlük 150 litre, 1 milyon 200 bin nüfuslu kentimizde yıllık 60 milyon metreküp civarındadır, tarım, hayvancılık ve sanayide kullanılan suyun miktarı 2-3 katına çıkacaktır. Kuraklığa bağlı gölet ve su depolama alanlarına ihtiyaç olacağı suyun idareli kullanmayı öğrendiğimizde ve israf etmekten vazgeçtiğimiz takdirde bu sularda bize yetmeyecektir.” Dedi.

KIŞ MEVSİMİN BOL YAĞIŞLI OLMASI UMUT VERİCİ AMA…

Su ihtiyacının giderek arttığını vurgulayan Kalçık, şunları kaydetti: “Koronavirüs süresinde su tüketim miktarı günlük 200 litreye yaklaşmaktadır. Özellikle 2021 yılında genel olarak yaşanan küresel ısınmadan kaynaklı kuraklıklardan dolayı bölgemizde ve ilimizde de ciddi kuraklıklar yaşandı. Van Gölü’nün büyük oranda çekilmesi ilimizde bulunan göler, barajlar ve akarsuların bitme noktasına geldiği sulak alanların kuruduğu büyük felaketlerin göstergesi haline gelmiştir. Bu kış mevsimin bol yağışlı olması umut verici ama küresel ısınmadan kaynaklı önümüzdeki yaz aylarında da buharlaşmanın fazla olacağı beklenmektedir. Bu durum kuraklıkların, kıtlıkların birçok canlı organizmalar için tehlike arz edeceği gözden kaçırılmayacak büyük bir tehlikedir.”

KALÇIK: SUYUN KİRLENMESİNE SESİZ KALMAMALIYIZ

Ketin su kaynaklarını koruyamadığını kaydeden Kalçık, “Van Gölü’nün kıyılarının imara açılması da suya gösterilen değerin açık göstergesidir. Kuraklıkla karşı karşıya kaldığımız bu dönemde, dünya değerimiz olan Van Gölü iklim değişikliği ve küresel ısınmadan dolayı suyun azalmasına, yağışlarda yaşanan düşüşler doğal olarak bir an evvel tedbir almamız zorunlu kılmaktadır. Suyun kirlenmesine ticari meta haline gelmesine sesiz kalmamalıyız. Özelikle suyun önem taşıdığı bir dönemde kendi suyumuzu sahiplenmemiz en büyük ihtiyacımızdır.”

SU YOKSA YAŞAM DA YOK!

Su gününün öneminden söz eden ÇEVDER Başkanı Kalçık, “1993 yılında Birleşmiş Milletler Çevre Konferansı'nda önerilen "Dünya Su Günü", gerek Birleşmiş Milletler üyelerinin, gerekse diğer dünya ülkelerinin giderek büyüyen temiz su sorununa dikkat çekmek amaçlı düzenleniyor. Bunun yanında da içilebilir su kaynaklarının korunması ve çoğaltılması konusunda somut adımlar atılmasının sağlanmasına teşvik sağlamak amacıyla 22 Mart Dünya Su Günü olarak ilan edilmiştir. Önemi her geçen gün daha da artan, korunması gereken varlıklarımızdan olan adeta dünyanın en önemli konusu haline gelen suyun olmadığı ya da kirlendiği yerde yaşamın olamayacağı, bu bağlamda korunması gereken en önemli varlığımız ve canlı organizmaların en temel yaşam kaynağıdır.” İfadelerini kullandı.

“TEMİZ SU KAYNAĞINA ERİŞİM İMKÂNI BULUNMUYOR”

Suyun stratejik, sosyal, ekonomik ve ekolojik yaşam için büyük bir öneme sahip olduğunu belirten Kalçık, şunları söyledi: “Su, yaşamın temelini oluşturan vazgeçilmez bir değerdir. Artan nüfus, küresel ısınma ve atık suyun yeterince arıtılmadan doğaya bırakılması ve benzeri sebeplerden su döngüsünde gözlemlenen değişimler milyonlarca insanın temiz suya erişimini problemli hale getirmekte ya da hiç erişememelerine neden olmaktadır. Önümüzdeki yıllarda daha geniş bir nüfusun temiz ve güvenilir su kaynaklarına erişim probleminden etkileneceği öngörülüyor. Dünya Sağlık Örgütü günde yaklaşık 22 litre suyun insanların temel kullanım ve temizlik ihtiyacını karşılayabileceğini belirtirken, dünya da 2,5 milyar insanın ise temiz su kaynağına erişim imkânı bulunmuyor. Yılda kişi başına düşen yıllık kullanılabilir su miktarı 5 bin metreküpten fazla olan ülkeler su zengini kabul edilebilir. Kişi başına yıllık su tüketimi bin metreküpten az olan ülkeler su fakiri olarak kabul edilmektedir.”

“SU TARIM VE SANAYİDE DE EN FAZLA TÜKETİLMEKTEDİR”

Dünyadaki su tüketimin son 50 yılda çarpıcı bir şekilde arttığına dikkat çeken Kalçık, “Dünya su kaynaklarının kısıtlı olmasına rağmen tüketim artmaya devam ediyor. Dünyada kullanılan suyun yüzde 85'ini dünya nüfusunun sadece yüzde 12'si tüketmektedir. Öte yandan yine su tüketimi tarım ve sanayide de en fazla tüketilmektedir. Yüzde 8'i içme ve kullanma suyu olarak kullanılmaktadır. Su her dönemde stratejik olarak bulunduğu yerlere büyük önem arz etmektedir. Suyun ticari varlığı meta haline getirilmek istenmektedir. Diğer bir deyişle, tüm canlıların en temel hakkı olan su metalaştırılmak istenmektedir. Önemli miktarda da ticari meta haline getirilmiştir.” Şeklinde konuştu.

SU İHTİYACI ARTIYOR, KAYNAKLAR TÜKENİYOR

Temiz ve içilebilir suyun tüm dünyadaki canlıların hakkıdır diyen Kalçık, devamında şunları anlattı: “Bu haktan kesinlikle vazgeçilmez. Su kaynaklarının kullanımı da insanca yaşam için gerekli ve yeterli temiz suya ulaşılmalıdır. Su ve su kaynakları korunmalı, kirletilmemeli ve verimli kullanmalıdır. Su kaynakları tüketilmeden kullanılmalıdır. Çarpık kentleşme, sanayileşme, tarım ve sanayi atıklarının yeraltı sularına karışarak yok olmasına neden olmaktadır. Türkiye' de son 20 yılda kişi başına düşen su miktarı 4 bin metre küpten bin 400 metreküplere indi, bu rakamlar bizi su fakiri ülkeler sınıfına ekliyor. Türkiye' de suyun yüzde 72'si sulama, yüzde 11'i sanayi, yüzde 16'sı içme suyu olarak kullanıyor.”

Editör: TE Bilisim