ŞEHRİVAN HABER: HAKİM İNALGÖZ/ ŞABAN BEYAZSAÇ

Son dönemlerde tarım ve hayvancılıktan daha büyük bir anlam ithaf edilen ve Van’ın başat sektörü olarak irdelenen turizm sektöründe hareketlilik sürerken Van, bu pazarda tutunma mücadelesini sürdürüyor. Kurumlar nezdinde ciddi manada bir iş birliğinin yapılmadığı turizm sektöründe özel sektörlerin girişimiyle turizmde kazanımlar elde edilmeye çalışılıyor. Özellikle İran pazarının en büyük girdiyi sağladığı süreçte, gidişat sık sık sekteye uğrarken Van, bu anlamda istikrarlı bir gidişat özlemini çekmeye devam ediyor. Hem alt yapı hem de bir plan, program konusunda sıkıntı yaşayan kentin turizmine dair tartışmalar sürerken konu bir kez daha Şehrivan TV ekranlarında konuşuldu. Şehnaz Nigar Çelik’in sunduğu Memleket Ahvali programında masaya yatırılan Van turizmi önemli isimler tarafından değerlendirildi. Programda Van’ın turizm değerlerine dikkat çekilirken, kentin turizm anlamında hak ettiği yerde olup olmadı da tartışıldı. Daha sonra kent turizminin neden marka haline gelemediği konusunun altı çizilirken, Van’ın bu anlamdaki eksikliklerinden söz edildi.

VAN NEDEN MARKA OLAMIYOR?

Şehrivan TV ekranlarında yayınlanan “Memleket Ahvali” programı Şehnaz Nigâr Çelik’in sunumuyla konuklarını ağırlamaya devam ediyor. Kendi alanında bir birinden önemli isimlerin katıldığı programa kentin turizm potansiyeli, markalaşma sorunu ve turizm adına yapılması gereken konular her haliyle konuşuldu. Programa, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Turizm Fakültesi Rekreasyon Yönetimi Bölümü Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Sağbetullah Meriç, Elite World Van Rezervasyon Müdürü Cansu Yoldaş, Turizm Uzmanı Emre Karaduman ve Gazeteci-Akademisyen Ömer Aytaç Aykaç katıldı.

VAN TURİZM AÇISINDAN HAK ETTİĞİ KONUMDA DEĞİL

Van turizmi hakkında değerlendirmelerde bulunan Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Turizm Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sağbetullah Meriç, “Van turizm açısından hak ettiği konumda değil. Bunun nedeni, Van gerçekten çok ciddi bir turizm potansiyeline sahip ve değerlendiremiyoruz. Kuş cenneti olarak ifade edebileceğimiz Erçek gölümüz, Akdamar adası, Van kalemiz ve dünya suyolu mimarisinde gerçekten çok başarılı bir örnek olan sırrı hala çözülemeyen Şamran kanalımız var.” Dedi.

MERİÇ: BİZ KENTE OTEL YAPAMAYIZ AMA BİLGİ ÜRETİRİZ

Kentin turizmine dair önemli çalışmalar yaptıklarını hatırlatan Meriç, buna rağmen kentte bir ortaklaşma kültürünün olmadığına dair değerlendirmelerde bulundu: “Biz sık sık ‘Akademisyenler olarak kent için ne yapıyorsunuz?’ soruları alıyoruz. Biz kente otel yapamayız. Bizim amacımız burada bilgili bir nesil yetiştirmek ve bilgi üretmek. Turizme bu anlamda katkı verebiliriz. Mesela markalaşma konusunda gelip bizden bilgi isteyen, çalışmaya dahil etmek isteyen kesim çok az. Oysa ki kenti yakından ilgilendiren konularla ilgileniyoruz. Bu çalışmalardan birisini biz kentte çokça konuşulan Van Gezgin Fest ile ilgili yaptık mesela. İnsanlara döndük bunları sorduk. Bununla ilgili çalıştık. Yerel yönetimlerle konuştuk. Gördük ki yöneticiler bunu istiyor ve destekliyor. Ama algı çok farklıydı. Bu tür konularda bizim yaptığımız çalışmalar oysa önem arzediyor. Olay da manipüle edildi. Kendimizi ifade edemedik. Van halkının istediği bir festival bir grubun protestosu nedeniyle gölgede kaldı. Konuşulan şey bu protesto ve tepkiler oldu. Diğer detaylar konuşulmadı. Maalesef böyle oldu.”

MERİÇ: TAKLİTE DAYALI STRATEJİLER BİR KENARA BIRAKILMALI

Meriç ayrıca şu ifadelere yer verdi: “Van neden bir marka şehir değil konusuna değinmek gerekir bence. Biz taklitçi bir strateji ile marka şehir olmaya çalışıyor. Eşine ender rastlanan bir oluşum var. Peri bacaları var biz buraya Vanadokya diyoruz. Ya da Van’ın turizmi için ne yapıyoruz? Bir ters ev yapıyoruz. Bununla da turizmi geliştirmeye çalışıyoruz. Böyle olmaz. Bunun yolu rekreatif alanları geliştirmektir. Van Gölü’nün sahipsiz olması ile ilgili dışavurum var mesela. Hep bu konuşulur. Biz oturduk bunu da araştırdık. Çalıştık. Van’ın yüzme, kano, yelken, motorlu araçlarla etkinlik gibi sayısız etkinliğe uygun. Peki kullanılıyor mu? Hayır. Bunun gibi birçok değirmimiz aynı kaderi yaşıyor maalesef. Biz önemli merkezli taklit ederek marka olamayız. Kendi değerlerimizi kullanarak bir numara olalım. Stratejiyi bunun etrafında geliştirelim”

“VAN’DA OTELDEN ÖNCE ALTYAPI OLUŞTURULAMLI”

Elite World Van Rezervasyon Müdürü Cansu Yoldaş ise konuşmasında doğru yatırımlar oluşması için altyapının hazır olmasına vurgu yaptı. Yoldaş: “Van’ın gelişmesiyle ilgili yapılacak çalışmaların çoğunluğu turizmle alakalı olmalı. Çünkü bu şehrin ayakta kalabilmesi için turizm şart. Turizm sahip çıkmamız gereken bir değerlerden biri. Bizim Van’a otel yapabilmemiz için biz otelleri inşa etmeden önce insanları Van’a çekecek alanlar inşa etmeliyiz ki o insanların kalacak yere ihtiyacı olsun ki onlar otelde kalsın. İranlı turistlerden bahsedersek şunu söyleyebiliriz: Şu anda Van’ın en büyük gelir kaynağı şehirdeki nakit akışını sağlayan turistler İranlılar’dır. Yalnız İranlıların şu şikâyeti var. Menülerde fiyatlar yazmıyor ve etiket fiyatlarının üstünden rakam almalarıdır. Bu nedenle esnafımızın daha dikkatli olmalıdırlar. Bu noktada önemli hatalar yapıyoruz.” Dedi.

“IRAK PAZARINI SAHİPLENMELİYİZ”

Yoldaş Irak pazarına da ayrı bir vurgu yaparak şu ifadelere yer verdi: “Van Gölü Havzası Derneğinin turizm anlamında ciddi çalışmaları var. Yılardır Irak pazarı üzerine yoğunlaşmış durumda. Irak’taki protokolle görüşmeler sağlandı. Bunun sonucunda da Van’dan 11 kişilik bir heyetle Irak’a gittik. Duhok turizm fuarına katıldık. Bu da o şehirde yapılan ilk turizm fuarıydı. İlk olmasına rağmen çok iyi tanıtıldı ve profesyonelce bir turizm fuarı yapıldı. Bizde bu eksiklik çok fazla. Bu anlamda Irak’a insanların ne kadar çok gelmek istediğini bile gördük. Sağlık turizmi açısından da Iraklılar buraya gelmeyi çok istiyor. Oradaki hastaneler çok yetersiz. Paraları bizden değerli olduğu için Van’a gelip rahatça harcayabiliyorlar. Bu anlamda da hastane ve otellerin birlikte çalışması gerekiyor. En azından ön ayak olunması lazım. Bizim de bir an önce o Irak pazarını sahiplenmemiz lazım.”

KARADUMAN: VAN BİR MARKADIR AMA…

Van’ın neden bir marka şehir olmadığını açıklayan Turizm Uzmanı Emre Karaduman, şöyle devam etti: “Marka dediğimiz şey, rakiplerini ya da onun dışındakileri düşündüğümüzde bahsettiğimiz şeyi üstün kılan şey. Bunu düşünürsek eğer Van bir markadır. Yani Van’da olup başka yerlerde olmayan ya da Van’ın sahip olduğu, başka yerlere göre daha üstün olduğu bir sürü özelliği var. Tarihi, kültürel özellikleri, unsurları vardır. Bu unsurlar Van’ı marka yapıyor ama markalaşmak dediğimiz şey, sahip olunan marka özelliklerinin aslında kullanılabilmesidir. Son yıllarda Van’ın başta kahvaltı olmak üzere diğer yemeklerinin tescillenmesi bir markalaşma sürecinin başlaması demektir. Markalaşma bir sonuç değil. Markalaşmak, markalaştıktan sonra başlayacak. Akdamar Adası Van için büyük bir markalaşma değeridir ama bunun nasıl kullanılması önemlidir. Bunun yanında Vanspor da çok önemli bir markalaşma değeridir. Bundan dolayı kentte geri dönüşümünün nasıl sağlandığı önemlidir.”

“VAN’I TERCİH ETTİRECEK HİÇBİR ŞEY SUNMUYORUZ”

Marka şehir olmadan önce Van’ın ne kadar şehir olduğunu bilmek lazım diyen Karaduman, “Markalaşmayı öncelikle yerel halkımıza istekliliğini somut olarak belirleyebilirsek birinci adımı atmış olacağız. Bizim inşamız biraz daha ‘işten menfaat elde edebilmek şeklide ilerliyor. Markalaşmada genel manada dört saç ayağı vardır. Bunların sıralaması şu şekilde oluyor; yerel halk, ziyaretçiler, turistler idareciler ve sivil toplum örgütleri vardır. Bu nedenle yerel halkın önemini burada görebiliyoruz. Van’da birçok kültürele yapıdan yararlanabiliyoruz. Bunların içinde Van Kalesi, Akdamar adasından birçok yer var. Bunu dediğimizde Van’ı tercih ettirecek hiçbir şey sunmuyoruz.” Dedi.

VAN’IN DESTİNASYON YÖNETİM ÖRGÜTÜNE İHTİYAÇI VAR

Başkale’deki peri bacalarına Vanadokya ismiyle hitap edilmesi, Akdamar Adasını çok sonradan kazanma konusu ve Gezgin Fest’e dair konuların Van’ın markalaşmada geriye gitmesine neden olduğunu söyleyen Karaduman, kentin kurtuluşu için de şu öneriyi sundu: “Aynı şekilde alternatif turizmde de hiçbir şey yapamıyoruz. Bunun için şehir için özel alanlar seçmemiz gerekir. Van’ın kurtuluşunu ‘Destinasyon Yönetim Örgütü’nde buluyorum. Kültürü İl Müdürlükleri içesinde bir yapı olarak kuruluyor. Akademisyen ve turizm sektörlerinin bir araya gelerek turizmin daha faydalı olmasını sağlayabilir. Bizim ise yaptığımız mülakat çalışmalarında markalaşma konusunda ortak masada buluşmama sorunu ve kentte vizyoner yöneticilerin olmamasıydı.” Görüşlerine yer verdi.

AYKAÇ: TURİZMDE BİR MASTER PLANI OLUŞMADI

Turizm kenti olmak istiyor muyuz ya da turizmde markalaşma konusunda pozisyonumuz nedir şeklinde sözlerine başlayan Gazeteci - Akademisyen Ömer Aytaç Aykaç, şunları söyledi: “Şimdiye kadar turizmde kat ettiğimiz aşamaları ya da turizmde bulunduğumuz yeri bir araya getirdiğimiz de şunu görüyorum. Kentteki turizmle ilgili gelişmeler ya da yatırımlar genelde doğaçlama yani kendiliğinden şekillendi. Akdamar adasının kurtuluşu bir tesadüf eseri oldu. Restorasyonu 2011 yılında gerçekleşene kadar böyle kaldı. Sonra restore edildi şu an en gözde mekanlardan birisi. Diğerleri ile ilgili böyle bir öngörü yok. Çünkü bir plan, program yok. Son yılların yerli turizm hareketliliğinde de aynı şey oldu. Diyarbakır, Gaziantep, Şanlıurfa, Mardin’deki yerli turist dalgası hazır oralara gitmişken Van’a da giderim şeklinde oluştu. Onun dışında Doğu ekspresi Kars’a kadar geliyor. Kışın Van’a da gidilebilir düşüncesi oluştu. Yöneticilerden de bir master planı oluşmadı. Festivaller oldu bu sefer de iki ye bölündük. Aslında turizm konusunda hemen hemen her konuda belirsizlik var. Bundan rahatsızlık duyan ve çözümü için bir şeyler yapamaya çalışan var mı?”

“KENT OLARAK ÜSTÜMÜZE DÜŞENİ YAPMIYORUZ”

Van’a yatırım yapılmamasın en önemli ayağı markalaşmanın olmadığıdır diyen Aykaç, “Yatırım yapacak kişinin yerin alt yapısının en iyi şekilde olmasın yönünde çalışmalar yapıyor. Bundan dolayı hem kurumsal anlamda hem de kent anlamında eksiğimiz var. Kentte herkes otel açtı ama zincirin ikinci halkasını kimse düşünmedi. Bunların içinde rekreasyon alanları, lezzet durakları ve sayamadığımız birçok alan var. Bu anlamda kent olarak üstümüze düşeni yapamıyoruz. Bölgedeki diğer kentlerle karşılaştırdığımızda çok kötü bir durumda değiliz. Kentte yatırım yapacaklar kurumlar nezdinde bir analiz yapılmalı. Esnafların turizm anlamındaki yatırımlarında da kurumların bunlara yol açması gerekiyor. Van’da doğru zemin bulamayan insanlar da haliyle kentte yatırım yapmıyor.”

“KENTLER ARTIK KENDİ KADERLERİNİ YAZABİLİYORLAR”

Bahanelerin arkasına saklanmamamız gerektiğini vurgulayan Aykaç, “Coğrafya kaderdir diyoruz ve tüm mağduriyetleri bunun arkasına sığdırmaya çalışıyoruz. Artık bunun bir bahane olmadığını düşünüyorum. Dezavantajlı bir bölgede olduğumuzu kabul ediyoruz. Fakat kentler artık kendi kaderlerini yazabiliyorlar. Mesela Gaziantep ve Hayat lezzet durakları oldu. Şanlıurfa ve Mardin medeniyet şehirleri olma yolunda ilerliyorlar. Bunları tamamlayıcı yatırımlarda hemen akabinde geliyor. Biz gerçekten burada spesifik bir şeyler bulalım ve bunun ardından da milletvekillerimiz, yöneticilerimiz de ulusal bazlı firmalarla bunu destekleyici argümanlar ortaya koysun. Marka olmanın yolu böyle bir anlayışla hareket etmekten geçiyor”

“ŞEHİRLERİN KOPYASI OLMAKTAN VAZGEÇMELİYİZ”

Van’ın 20 yıl önce benzemeye çalıştığı şehirlerle başa baş yarışan kentlerden biri olduğunu söyleyen Aykaç, şehirlerin kopyası olmaktan vazgeçmeliyiz diyerek şunları anlattı: “Özellikle Gaziantep ve Şanlıurfa gibi şehirler metropol şehir olma yolunda ilerlediklerini çok net görüyoruz. Bunları da belediye başkanları bu kentlerin turizmine yön veriyor. Van’ın da bunu dert etmesi gerekiyor. Mezopotamya altın üçgeni diye bir şey oluşturuldu ve markalaştırıldı. Orada da Mezopotamya markası yapıldı. Şırnak ili de bundan faydalanmaya başladı. Biz ise Van Gölü Havzasını bile markalaştıramıyoruz. Van Gölü Havzası Turları oluşturuldu. Bunu Van’daki turizmciler yaptı. Özel teşebbüs yani. Kentin turizm dinamikleri geçen sürede bunu bile desteklemedi. İlk önce bu yöndeki adımları bizim sahiplenmemiz lazım. Gelen yöneticilere de bunları dayatalım. Ancak kentte gelen yöneticiler bizi yönetmeye başlıyor. Bundan dolayı da her toplantı da Van ile ilgili yeni bir süreç başlıyor ve sil baştan başlıyoruz. Yöneticilerin belli bir plan çerçevesinde hareket etmesi gerekiyor.

Editör: TE Bilisim