Prof. Dr. Nihat İnanç… Kiminin aday bolluğu, kiminin ise aday kıtlığı beklediği bir dönemde aday adaylığını açıklayarak Van siyasetinde çıtayı yükseltecek isimlerden biri olarak AK Parti saflarında yer alan bir siyasetçi… Uzun yıllardır akademik camiada önemli görevler yaparken ülke siyasetinden de hiç kopmayan Nihat İnanç, uzun süredir beklenileni yaptı ve 7 yıllık rektörlük görevini bırakarak Van’ı temsil etmek için kolları sıvadı. Tam da 2015 seçimlerinin ‘milat’ olarak görüldüğü bir dönemde ülke siyasetine de çok hâkim profili ile Van’a büyük katkı sunacak bir isim olarak görülen Nihat İnanç da kendisi ile ilgili iddialı konuşurken; Muş’ta görev yaptığı esnada, Van’ı birçok siyasetçi ve idareciden de iyi izlediğini ve analiz ettiğini de satır aralarında açıkça belli ediyor. En çok ihtiyaç duyduğu dönemlerde süreçleri hep uzaktan izleyen bir Van’dan kendisinin de rahatsız olduğu hissedilen Nihat İnanç artık gerçek temsilcilerin Van’ı yönetmesi gerektiğine değinirken önemli tespitler yapıp, çarpıcı ifadeler kullanıyor. Sıradan siyasetçi tipinin ötesinde bir tavır sergileyen ve her cümlesi ile bunu açıkça belli ettiren bir isim olan Nihat İnanç, bu anlamıyla ‘lider’ duruşunu hem konuştukları hem de fikirleri ile yansıtırken, buna rağmen Van’da birilerinin boşluğunu doldurmaya gelen bir ‘ağabey’ olacağı yorumlarını ise reddediyor. Sadece bununla da sınırlı değil, aday adaylığı ibaresinin arkasına sığınan sıradan bir adaydan ziyade heybesinde önemli tespitler, çözümler ve değerlendirmelerle Van’a gelen bir isim olarak dikkat çeken Nihat İnanç apaçık ifadelerle ‘bu iş benim işim’ de diyebiliyor. Biz de suların en çok ısınmaya başladığı bir dönemde aday adayları arasında ilk olarak Nihat İnanç’ın kapısını çalıyor ve birbirinden önemli o değerlendirmelerini sizlerle paylaşıyoruz…

 

Biz Nihat İnanç ismini ulusal anlamda da görebiliyorduk. Her platformda görüşüne başvurulan bir isim oldunuz. Hem rektörlük performansınız hem de duruşunuzla ses getiren bir kişilik oldunuz. Şimdi de siyasetçi olarak karşımızdasınız… Van adaylığı nasıl oluştu? Nasıl bir karara vardınız?

Öncelikle gazetenizin kurucusu Aziz Aykaç’ı rahmetle anıyorum. İnşallah onun misyonu ile devam eden bir gazete olmaya devam edersiniz…

 

Bildiğiniz üzere ben son 7 yılda Muş Alpaslan Üniversitesi rektörü olarak görev yaptım. 2008’de atama ile kurucu rektör olarak başladım, 2012’de seçimle ikinci kez göreve gelmiş oldum. Bu 7 yıllık süreçte hemen hemen tüm seçimlerde aday olmam hep konuşuluyordu. Fakat daha Muş emekleyen bir bebek gibiydi. Bu üniversiteyi büyüttük ve hem idari hem de diğer manada büyük katkılar sağladık. Haliyle bu görevleri yürütürken, emekleme sürecinde bırakıp gelmemiz doğru olmazdı. Çünkü bizim orayı hatırı sayılır bir yere getirmemiz gerekiyordu. Hizmetlerin yanında orada bizim temsil etmemiz gereken bir görüş vardı ve biz bunun üzerinde yoğunlaşıyorduk. O yüzden her seçimde ismimiz zikredilmesine rağmen sıcak bakmıyordum. Bu döneme gelince… Muş’ta görev olarak son 1 yılımız vardı. En iyi ihtimalle 1 yıl sonra zaten görevimiz bitecekti. Gelecek yılın da plan ve programını yaparak doğru zamanda bıraktık. Kamuoyunun ve Şevli aşiretinin ailelerinin layık görmesi gibi nedenlerden dolayı adaylık kararımı da verdim.

 

Siyasete niçin giriyorsunuz?

Bizim aile olarak ekstra bir onure olmaya ihtiyacımız yok. Ailemiz de aşiretimiz de onuruyla ve duruşuyla bilinen bir ailedir. Ailemizin büyük bir kısmı ticaret ile uğraşmasına rağmen ihalelerle işi olmuyor. Bizim boş gezen çocuklarımız da yok. Çünkü tüm ticarethanelerimizde istihdam ediyoruz insanları. Ama biz bu halka karşı da sorumluyuz. Bu toprağın çocukları, bu topraklara sırtlarını dönmemelidirler. Herkes bu topraklara, Van'a karşı vefa görevini yerine getirmelidir. Kişisel konforumuz yerinde olabilir. İşimiz, gücümüz yerinde ve iyi olabilir. Ancak bu topraklara, Van'a ve insanımıza karşı mutlaka borcumuzu ödemek zorundayız. Bilgi ve tecrübemizi, topraklarımıza kullanmak zorundayız. İster siyasette yer alsın ister başka işle meşgul olsun, herkes sorumluluğunu yerine getirmelidir. Siyaset dışında olanlar da bu sorumluluğu yerine getirmelidir. Bu sorumluluğun gereği olarak, en azından, bilginin zekatını kullanmalıdır. Fıkıh'ta da böyledir. 

 

“AK PARTİ YAPACAĞINI YAPTI, YA SİZ NE YAPACAKSINIZ?”

 

Neden AK Parti?

AK Parti liderliği; plan, proje ve hedef sahibi bir liderlik. Bunu biliyoruz. O nedenle AK Parti kadrolarında yer almak istiyoruz. Genel merkeze baktığınızda başkanlığı ile parti tüzüğü ile hedefi ile bir anlayışa sahip. Geride bırakılan 12 yılda artarak giden bir başarı grafiği var. Biz o yüzden AK Parti’de göreve talibiz. Bunu yaparken de elbette ki AK Parti’nin 12 yıllık hizmetlerinin ardına sığınacak değiliz. Soru şu: AK Parti’nin vizyonu bu, sen bu plan programda hangi kilometrenin taşı olacaksın? İşte biz bu manada kente de ülkeye de büyük hizmetler yapacağımıza inandığımız için bu partiyleyiz.

 

“ANKARA'DAN GARANTİ ALDINIZ MI?”

 

İstifanız Türkiye’nin en önemli istifa listesinde yer aldı. Bu anlamda ister istemez halk da biz de şunu düşündük. Ankara’dan bir garanti alma durumu mu oldu? Bu görevi bırakıp gelmek için bir sebebi olması gerekir insanın…

Böyle bir şey teşkilata ve halka saygısızlık olur. Elbette ki her aday adayının Ankara ile bir diyaloğu var. Herkesin farklı düzeyde diyalogları var. Ben bu anlamda da meçhul değilim. Kendi rektörlük görevimden istifa etmem noktasında izin aldım sadece. Diğeri teşkilat ve halkla yürütmemiz gereken bir süreç olduğu için kimseyle böyle bir şey konuşmadım.

 

“KİMSENİN BOŞLUĞUNU DOLDURMAYA GELMEDİM!”

 

Van’da hep doldurulamayan bir boşluk hesabı yapılıyor. Hep bir lider, bir ağabey diyaloğu yapılıyor. Siz gelmeden önce Van sizin isminizi konuşmaya çoktan başladı. Gerçeği de görmek lazım Van’ın iyi bir lidere ihtiyacı var. Siz o ağabey, lider olabilir misiniz?

Bir kere ben birisinin boşluğunu doldurmaya gelmeyi kendime hakaret olarak kabul ederim. Kimsenin boşluğunu doldurmaya gelmedim. Ben ağabey ya da lider olmaya da gelmedim. Ben teknik, sosyal ve siyasi kapasitemi hizmete dönüştürmeye geldim. Ben kamuoyunun meçhulü olmayan ve 7 yıllık bir rektörlük tecrübesi olan bir idareci olarak geldim. Bunları da siyaset kurumuna ve halka aktarmaya geldim. Heves olsun diye, iş olsun diye hiç gelmedim. Ben yorulmak için geldim. Buraya iş yapmak için geldim.

 

“KİMSENİN OMUZUNA BASARAK YÜKSELMEDİM”

 

Ben hiç kimsenin omuzuna basarak yükselmedim. Kimseye küfrederek de yol almam. Ben aday adayı oldum. AK Parti olarak kazanırsak Haziran 2015 seçimlerinin şehrin gerçek siyasal kimliğine kavuşacağı 2019 seçimlerinin provası olacağını söyledim. Biz bu şehre çok daha ehil bir şekilde, hakettiği hizmetleri getireceğiz. Bunu yaparken de şahıslara takılmıyorum ben. Şimdiye kadar yapılan hatalar yapıldı, kaybedilenler kaybedildi. Belediyelerin bu zamana kadar yaptıkları da Van’a yapılmış katkılardır. Doğru iş yapıyorsa doğru diyeceğiz. Ama ben, şehrin de siyasal dağılımının, AK Parti kadrolarından çıkması gerektiğini düşünüyorum. Bugün büyükşehiri gerçekte AK Parti’nin yönetmesi gerektiğine inanıyorum. O yüzden Haziran 2015 bunun, 2019'un provası olmalı. Böylesi bir durumda belediye ile merkezi hükümet Van’ı çok daha iyi bir noktaya taşıyacak. Çok daha güçlü bir arkadaşımız bu şehri daha güzel bir noktaya taşır. Ne birilerine sığınarak ne de birilerine küfreder siyaset yapmayacağız. Halkın beklediği de şu: Sen kimsin? Bize ne yapacaksınız?

 

Peki, siz Van’ın doğru isimlerle yönetilmesi anlamında doğru bir isim misiniz?

Benim bütün geçmişim ortada. Ben, kamuoyunun meçhulü, soyut bir kişi Değilim. Malum ve somut bir geçmişe sahibim. Ben bu anlamda şu anda aday adayı olduğum merkezi siyasette size katkı sağlayabilirim. Bir kez daha tekrar da ediyorum, ben bugüne kadar katettiğim aşamada kimsenin omuzuna basmadım. Her zaman kendi hakkımla yükseldim. Başkalarının omzuna basarak yükselenin düşüşü de muhteşem olur. O nedenle hiçbir zaman saygı ifadesinin ötesinde Sayın Cumhurbaşkanımız ve Başbakanımıza sığınmıyorum. Sığınmayı da doğru bulmuyorum. Diğer siyasetçiler gibi kendi adaylığım üzerine konuşurken o isimlere övgüler yağdırma kolaylığına kaçmayacağım. Tüm dünyayı gören bir insanım, tüm dünya zaten bu liderleri tanıyor. Her defasında cumhurbaşkanımızı anlatmaya gerek yok. Bu insanlar sizi merak ediyor? Siz nesiniz, ne vadediyorsunuz? Zaten Cumhurbaşkanı ve Başbakan bu ülkede büyük devrimleri gerçekleştirerek bu noktaya gelmiş. O nedenle onların kadrolarında yer almak istiyoruz. Önemli olan bu isimleri temsil edebilmek!

 

“CUMHURBAŞKANININ BİZİM ÖVGÜMÜZE İHTİYACI YOK!”

 

Başbakanın ve Cumhurbaşkanının her hangi bir aday adayının yapacağı reklama ihtiyacı yok. O zaman kimsenin bu isimlerin omuzuna basarak kendisini anlatması doğru değil. Bizde ne var? Bizim eteğinizde dökeceğimiz ne var? Bunu konuşmamız gerek. Ağlama duvarı değil bu siyaset! Bizim de devlet erkanında önemli isimlerle diyaloğumuz var ama bunları hiç kullanmadım. Beni, diyaloğum olduğu için seçmemeli bu halk, ben de ışık varsa seçmeli. Kendi değerlerimizi ortaya koymalıyız. Ben meçhul değilim, malum birisiyim. Özgeçmişim ortada, teknik kapasitem ortada, siyasi duruşum ortada. Allah’ın izniyle bu özelliklerimle de Van’ı en iyi şekilde temsil etmeye hazırım.

 

VEKİL Mİ? RAVİ Mİ?

 

Birisine sığınan, birilerinin omuzlarına basarak onları konuşanlardan vekil mi olur? Biz kendi ilimize ve bölgeye bir şeyler katamazsak, sadece birilerinin söyledikleri üzerinde aracılık yapar, bunu dedi, bunu yaptı şeklinde ortada gidip gelirsek, adımız vekil olmaz. Ancak nakil olur nakil! O onu yapmış, bu bunu demiş. Biz burada ravi aramıyoruz, nakleden adam aramıyoruz. Bize icra edecek adam lazım. Biz halkımızdan bu bilinçle seçime gitmelerini istiyoruz. Bunu yaparsak sorunlarımızın çözümü kısa ve orta vadede belli bir periyoda yayılır. Aksi halde biz ah vah etmeye devam edeceğiz. İcra, icra…

 

“VAN’IN SORUNLARI SÜMEN ALTI EDİLDİ!”

 

Malumunuz Van önemli konuda, özellikle de siyasi konularda baskın olması gerektiği zamanlarda eksik kaldı… Bu anlamda siz neleri eksik gördünüz? Neler yanlış gitti?Muş’ta görev yaptığınız sürece Van’dan da kopmadınız ama Van’ı dışardan da izleme fırsatı yakaladınız. Oradan bakınca nasıl bir Van vardı?

Sorunları, çoğu zaman sümen altı edilen bir kent. Bu fotoğrafın fotoğrafçıları kim peki? Siyaset kurumu, bürokratik yapı ve STK’lar. Kimse kendisini bunun dışında tutmasın. Herkes kendi özeleştirisini yapsın. Herkesin bu noktada ne yaptık deyip kendini sorgulaması gerekir. Hele de Van’ı gerçek yöneticilerin yönetmediği yapısı devam ederse bu hepimiz için ciddi sıkıntılar oluşturacak.

 

“VAN’IN VARLIĞI İLE İMAJI DOĞRU ORANTILI DEĞİL”

 

Van’da önce belediye kaybedildi, sonra sırasıyla vekil sayısı düştü, sonra da büyükşehir kaybedildi. Şimdi önümüzde kritik bir seçim var ve öyle görünüyor ki bir şeyler ters gidiyor. Van’da nerede yanlış yapılıyor? Bahsettiğiniz gerçek yönetici kadrosu nasıl oluşacak o halde?

Süreci yönetenler açısından baktığınızda 3 önemli ayak var. Siyaset kurumu, bürokratik yapı, STK’lar. Buradan konuyu ele almak lazım. Demokratik bir sistemde bu 3 önemli ayağın güçlü ve bağlantılı olması gerekiyor. Ama 2 tanesi bir tanesine büyük oranda bağlı o da siyaset kurumu. Bir kere Van’ın güçlü bir siyasi yapısının olması lazım. Van’da bu ne kadar güçlü o ayrı bir şey… Bu siyasi yapıdan kasıt; kişilerin güç sahibi olması da değil. Kişilerin hem vizyon, hem misyon hem de irade sahibi olmasıdır. Şehrin sorunlarını tespit edebilecek, bu sorunların çözümü için Ankara’ya ağırlık kat sayısını yansıtabilecek ve geri dönüşümde bu işleri sonlandırabilecek isimler lazım. Bunu yaparken de siyasi kurumun irade ortaya koyması lazım. Dolayısıyla güçlü bir siyasi yapı şart. Bu muhakkak ki güçlü bürokratik bir yapıya da ihtiyaç duyuyor. Eğer bürokratlarınız yetenekli, becerikli değilse o zaman sizin yaptığınız işler de boşa gider. Üçüncü kol ise güçlü STK’lar. Güçlü STK’lar arazinin aynasıdırlar. Bu yapılar sorgularlar. Van’da bu 3 yapının ciddi olarak işlemesi gerekiyor. Bu ne kadar ciddi çalıştı derseniz bunu ikinci aşamaya geçip Van’ı tartışmamız lazım işte. Sonda söyleyeceğimi başta söyleyeyim; Van varlığı ile vizyonu orantılı olan bir şehir değil. İmaj ve vizyon ile Van’ın varlığı bir değil. Tersine gidiyor. Her alanda Van’ın varlık sahibi olmasına rağmen bunu vizyoner olması noktasında, imaja yansıması noktasında bir sıkıntı var.

 

“VAN’I YÖNETMESİ GEREKENLER YÖNETMİYOR!”

 

Nasıl bir sıkıntı bu?

İster demografik, ister etnik deyin Van’ın siyasal yapısı bugün temsiliyet yapısı ile örtüşen bir yapıda değil. Van’ın gerçek siyaset yapısı şu anda temsiliyet ile örtüşmüyor. Yani Van’ı yönetmesi gereken zihniyet şu anda Van’ı yönetmiyor. Merkezi idarenin yapması gereken işleri tartışmaya gerek yok. Kimse bunu kendi hanesine yazmasın. Ama bu programların dışındaki ilin sorunlarının Ankara’ya yansıması ve çözüme erdirilmesi noktasında sıkıntılar görüyoruz. Van’da böyle bir durum var işte.

 

“ANKARA BİZİ ANLIYOR, BİZ ANKARA’YA ANLATAMIYORUZ”

 

Bunun altında her yönüyle zayıf bir siyasi yapımızın olması yatmıyor mu sizce de? Çözüm süreci tartışılırken, Türkiye önemli dönemeçlerden geçerken biz biraz sürecin dışında kalmadık mı? Ya da ülkede önemli konular konuşulurken biz niye süreçleri belirleyen siyasetçiler ile gündeme gelmedik? Bizim Ankara’ya fikir taşıyacak isimlere de ihtiyacımız yok mu?

Buradan bir 30 seneye geriye gittiğimizde biz hep devleti suçlardık. Çünkü yapamadığımız her şeyde suçladığımız tek merci devletti. Ama devlet o zamanlar bir maske olarak kullanılıyordu. O zamanlar kendi beceriksizliğimizi devlet ile örtüyorduk. Şimdi de Ankara böyle olmasın. Buna sığınmayalım. Biz bunu soralım: Siz Ankara’dan ne istediniz ki Ankara size vermedi? Ne sordunuz da cevap vermedi? Ben Muş rektörlüğü döneminde Ankara ile zerre sorun yaşamadım, ne istediysem aldım. Hatta Sayın Cumhurbaşkanımıza şunu söyledim: Bizim kullanamayacak kadar paramız, dolduramayacak kadar kadromuz var. Eğer bir beceriksizlik varsa bu benimdir! Aynen bunu dedim. Biz çünkü hiç sorun yaşamadık, bunun sebebi de gerekçelerimizi makul zeminde, doğru şekilde söyledik. Muş’ta ne istediysek onu üniversiteye kazandırdık. Ankara’ya bir şey anlattığınızda Ankara bizden iyi anlıyor, asıl mesele sizin konuları tespit edip, sadece eleştirileri ile değil çözüm önerisiyle uygun zamanda, uygun üslupla yöneltmenizdir.

 

O halde nerede yanlış yapılıyor? Neden Ankara’ya doğru aktaramıyoruz bir şeyleri?

Günde 2 sayfa okuyup saatte 200 sayfa konuşursanız bir şey yapamazsınız. Okumuyor bizim insanımız. Bilmeyince çözüm de öneremiyor. Kahve kültürü ile bir sorun çözülmez. Kahvede duyduklarınızla çözüm üretemezsiniz. En az 200 sayfa okuyup sonra 2 sayfa konuşacağız. O zaman biz vekil olup 4 sene iş yapmadan karşınıza geldiğimiz zaman siz bize hakaret etmeye başlarsınız. Biz de kendi içimizde hep zikzaklar çizeriz. Hep savuruluruz. Sizin yanınızda başka, diğerinin yanında başka konuşmaya başlarız. Bilmediğimiz şeyleri idare etmek için konuşuruz.

 

“BU İŞ BENİM İŞİM!”

 

Rektörlüğünüzdeki Muş Alparslan Üniversitesi sıradan bir şekilde yönetilmedi. Farklı bir misyonla yönetildi. Haliyle çok söz edildi. Hem Üniversiteye çok şey kattınız hem Türkiye’de konuşulan bir isim oldunuz. Haliyle Van’a gelmeden önce bir heyecan getirdiniz. Bu heyecan Van’a nasıl yansıyacak?

Benim Muş Alpaslan Üniversitesi öncesinde de ciddi tecrübelerim vardı. Ama bu rektörlük görevi ile tam anlamıyla ete kemiğe büründü. Bir kere biz Türkiye’nin en iyi okullarında okuduk. İki üniversitenin kuruluşunda görev aldık. Peşinden 3 yıllık ciddi bir Amerika tecrübem oldu. Ardından Muş’ta 7 yıllık devletin tüm kademeleriyle çalışma fırsatının sunulduğu bir göreve başladım. Sorun, sorunu iletme ve sorunu çözme gibi iş ve işlem sürecinin tamamını yaşamış oldum. Bu tabi ciddi bir tecrübe. Haliyle hangi sorunun hangi üslupla devletin hangi kademesine taşınacağını bilen biriyim. Muş’ta da bunu yaptık. Çok hızlı çalıştık. Gelecek 20 yıllık planının çok önünde gittik. Bölümlerden, akademisyenlere kadar hep kışı gösterdik yazı yaşattık. Bu tabi ki bizim ciddi tecrübeler edinmemize sebep oldu. Haliyle 40-50 yıllık üniversitelerden önde bir üniversite oluşturduk.

 

“HAKKIMI ALMADAN VAN’A GELMEYECEĞİM”

 

Dolayısıyla bu tecrübemi siyaset kurumuna aktarmada sıkıntı çekeceğimi düşünmüyorum. Milletvekili de olursak haliyle çok boyutlu çalışacağız. Ama çok konuşmayacağız. Ben sistemi bilen birisiyim. Bu iş de benim işim. Rektörlüğü bıraktım geldim ben. Sorunu da biliyorum, muhataplarını da biliyorum. Ben şunu yapacağım, bunu yapacağım diyenlerden değilim. Seçmenin; haklı, makul ve karşılanabilir taleplerini karşılayıncaya kadar hiçbir masadan kalkmayacak bir temsilcisi olacağım.

 

Bölgesel anlamda da güçlü siyasetçilere ihtiyacımız var haliyle…

Bölgenin sorunlarını biz de biliyoruz. Ama bundan daha önemli bir şey var. Biz Muş’ta bir taraftan kurumsal kimlik oluştururken diğer taraftan Türkiye’ye bir duruş sergiledik. Türkiye’nin en küçük şehirlerinden birinde çok ciddi duruşlar sergilemeye kalktık. 2008 yılında her yerde başörtüsü yasakken Muş Alparslan’da serbestti. İnsanlar başörtüsü yasağından dolayı İstanbul’dan gelip Muş’ta ÖSYM sınavlarına giriyordu. Bu da bizi üzüyordu. Biz de darbeler yılı gibi bir zamanda bu adımı attık. Yine 2009 yılında ilk kez Kürtçe derslerini başlatan üniversite olduk. İsmimiz o şartlarda Kürtçü’ye çıktı. Kürt İslamcı’ya çıktı. Ama biz vazgeçmedik. 2010’da Kürt’ün Kart Kurt diye tanımlandığı bir ülkede Fakülte’de Kürt Dili Edebiyatı bölümünü kurduk. Hemen onunla birlikte medreseler adımını attık. Horlanmış alimlerimizi, mollalarımızı, alimleri aynı çatı altında buluşturduk. Bu nedenle bizim siyasal duruşumuz çok önemliydi. Daha sonra bu duruşumuz, dalga dalga tüm üniversitelere ulaştı ve başörtü serbestliği yayıldı. Kürt meselesinde attığımız adım çözüm süreci ile birlikte pekişmiş oldu. Biz o zaman Kürtçülük ile itham edilirken biz onur duyduğumuz kimliğimizi hiç saklamadık. Yine Müslüman olduğumuzu da hiçbir şekilde saklamadık. Biz bir halkın kendi dilini konuşması, öğrenmesi, edebiyatını yaşamasının onların ilahı hakkı olduğu ile hareket ettik. Kaynak olarak da Rum Suresi 22’inci ayeti gösterdik. Bu bizim üzerimizde bir sorumluluktu, bizim lütfumuz değildi. Bu hakkı teslim ettik.

 

VAN’A 8 DONANIMLI SİYASETÇİ ŞARTI!

 

Son olarak… Van’a siyasi partiler nasıl bir temsiliyet sunmalı?

Öncelikle tüm aday adaylarına başarılar diliyorum. Ama tüm siyasal partilerden beklentimiz Van’ın yükünü taşıyacak bir kadro oluşturmaları. Bu hem biz hem diğerleri için geçerli. Van temelinde çok büyük özellikleri olan ve imaj ve vizyon olarak sorunlu bir il. Dolayısıyla 8 donanımlı vekil ancak bu sorunları çözer. Mümkün olduğunca çözüm üretecek insanları listeye koymak gerekiyor. İşe göre adam seçmeliyiz biz. Meclise; layık, ehil ve temsil kabiliyeti olan isimleri seçmemiz gerekiyor. Siyasetçinin toplumda karşılığı olacak, tepeden inmeyecek. İnşallah en doğru isimlerle bu süreci yöneten isimler arasında olacağız biz de.


RÖPORTAJ: ÖMER AYTAÇ AYKAÇ / ŞEHRİVAN ÖZEL

Editör: TE Bilisim