Türk Hava Yolları’nın markası olan AnadoluJet’in 20 Kasım tarihli duyurusunu TRT Haber aşağıdaki gibi paylaşmıştı.
“Türk Hava Yollarının markası AnadoluJet, Van ile Trabzon arasında karşılıklı uçuşlara 4 Ocak'tan itibaren başlayacak. Türk Hava Yolları (THY) Basın Müşavirliğinden yapılan açıklamaya göre, iki şehir arasındaki karşılıklı uçuşlar haftanın 2 günü, salı ve perşembe icra edilecek. Şirket, yolcularına Anadolu’nun 2 güzide şehrini açılışa özel 99 liradan başlayan fiyatlarla (tek yön) keşfetme imkânı sundu. Seferler, Van Ferit Melen Havalimanı’ndan saat 09.55’te, Trabzon Havalimanı’ndan ise saat 11.45’te düzenlenecek.
İki kadim şehir
Anadolu’nun kültürel ve mozaik yapısını yansıtmada iki kadim şehir Van ve Trabzon, gerek tarihi yapılarıyla gerekse de lezzet duraklarıyla her yıl yerli ve yabancı birçok gezgini ağırlıyor. AnadoluJet yolcuları, 31 Aralık 2021'e kadar satın alacakları biletlerde 31 Mayıs'a kadar değişiklik yapma hakkına sahip olacak.”
Ancak büyük çoğunluğumuz bu gelişmeyi, hayatımızda neredeyse nefes almaktan sonraki hayati önem sırasını alabilecek Twitter’daki bir paylaşımdan öğrendi.  Paylaşımın sahibi Van’ın bir önceki Valisi, Trabzon’un Büyükşehir Belediye Başkanı Murat Zorluoğlu idi. Zorluoğlu paylaşımını “4 Ocak 2022’den itibaren karşılıklı olarak Trabzon-Van direkt uçuşları başlıyor. Gidip gezmesi de güzel olur, gelip gezmesi de…” şeklinde yaptı. Bu paylaşımdan sonra deyim yerindeyse ortalık alev aldı. Paylaşımların özünü, Başkan Zorluoğlu’nun Van’ı bildiği, İranlı potansiyelini bildiği ve bu potansiyeli Trabzon’a aktarmak istediği gibi yorumlar oluşturuyordu. Türk Hava Yolları’nın bu isteğe altyapı oluşturduğu ve hatta bir benzerini bir süre önce Diyarbakır için de yaptığı şeklindeki yorumlarla devam ettiriyor, komşu ülkelerden Van’a, Diyarbakır’a gelen turistlerin de Trabzon’a çekilmek istendiği söyleniyordu. 
Uzun zamandır Türk Hava Yolları’ndan beklenen Van-İstanbul, Van-Ankara, uçuşlarının arttırılması veya fiyatlarının azaltılması ya da Van-Tebriz, Van-Tahran uçuşlarının eklenmesi taleplerine karşılık böyle bir gelişmenin yaşanması yorumlarda haklılık payı oluşturabilir ya da tamamen doğru da olabilir. Tamamen doğru olduğunu varsayarak, bir düşünelim; bir ilin idarecisi/ karar vericisi olsanız o ilin sahip olduğu cazibe unsurlarının değerlendirilmesi için daha fazla uğraşırsınız. İlinize gelecek turist sayısını ve turizm gelirini ne kadar arttırırsanız, kendinizi o kadar iyi bir iş yapmış sayacaksınız. Tabi sürdürülebilirliği bozmadan…
Şimdi Türk Hava Yolları’nı veya Trabzon’u suçladık ya hani, “potansiyelimizden pay alma girişimi” diyerek, bu pencereden bakmaya devam edersek;
Trabzon’un son üç ayda 3 karşılıklı sefer planı duyuruldu. İkisi Türk Hava Yolarından (Van ve Diyarbakır) biri de Pegasus’tan. Pegasus, Türk Hava Yollarının Trabzon-Diyarbakır seferinden hemen sonra Pegasus da Trabzon- Gaziantep karşılıklı uçuşu başlattı. Gaziantep Ticaret Odası Başkanı Tuncay Yıldırım Twitter’dan yayınladığı "Direkt uçuş seferlerimize yeni bir rota daha eklendi. 5 Ocak itibarıyla çarşamba ve cumartesi günleri Gaziantep-Trabzon seferlerinin başlamasına vesile olan, emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Şehrimiz ve bölgemiz için hayırlı olsun" mesajıyla haberi paylaştı. 
“Antep’le aynı mıyız ki biz?” diye söylenenlerin olduğunu zannediyorum. Elbette Gaziantep’in sınırından yoğun İran ziyaretçi girişi söz konusu değil, sınır komşusu Suriye’nin maalesef turizmle ilgili bir karşılıklı ilişkisi konuşulamaz bile ama aramızda kalsın Gaziantep’in turizm potansiyeli ve bunu kullanma durumu ortada. Onlar Trabzon uçuşlarının onlara katacakları gücün farkındalar. Bu nedenle de bir hayıflanma emaresi görmedik. 
İşte film tam da burada kopuyor. Yani biz kendimizden, potansiyelimizden ve bundan faydalanacak şekilde kullanma biçimimizden eminsek hiç umursamamalı, aksine erişilebilirliğimiz arttığı için bu duruma sevinmeliyiz. Ortalama turist geceleme sayısını ikiden üçe çıkaramıyorken, son Trabzon atağıyla gecelemenin birini daha kaybedeceksek turizm konuşmayalım zaten. 
Sahip olduğumuz Büyük Urartu Medeniyetini kullanamıyor, Van Gölü’nden ve canavarından bir hikâye çıkaramıyor, doğal güzellikleri pazarlayamıyor ve bütün bunlarla ilgili ortak aklı harekete geçiremiyor, ivedilikle kurulması ve işletilmesi gereken destinasyon yönetim örgütünü oluşturamıyorsak dükkânı kapatalım. 
En büyük motivasyonları gelip alışveriş yapıp gitmek olan İranlılar gelmeye devam etsin ve biz de oyuncağı elinden alınmış çocuk gibi Trabzon seferi eklendi diye valiye, belediye başkanına, Türk Hava Yollarına kızalım. 
Yok, öyle olmaz.
Ha ama Türk Hava Yolları’na uzun zamandır istediğimiz Van-Tahran, Tebriz, Erbil ve Urumiye seferlerine karşılık, son bir yılda başlattığı İstanbul- Urumiye (11 Mart), Ankara/İzmir-Tahran (17 Mart), İzmir-Tebriz (3 Haziran) ve Ankara– Tebriz (31 Ekim) seferleri için biraz kızabiliriz. Ama kızarken şu hatırlatmayı da kendimize yapmamız lazım; belki güçlü bir kent lobimiz olsaydı en azından birini alabilirdik. 
Yani sözün özü, çuvaldızı istediğimize batırıyoruz da bir sorum var:
Hane iğne?