Birçoğumuz hata veya yanlış yaptığımızı kabul etmeyiz. Hata bariz ise bu sefer hataya sebep olan dış faktörler ararız. Hâlbuki hatayı kabul etmek erdemli bir insanın özelliğidir. Aşağıda “Dost Kazanma ve insanları Etkileme Sanatı” kitabından bir alıntıya yer verdim. Yazar hatayı kabul etmenin sonuçları üzerinde yaşanan çok çarpıcı örneklere yer vermiş. Bunlardan birisine aşağıda yer vereceğim.

“New York'un merkezinde oturuyorum. Evimin biraz ilerisinde geniş bir ağaçlık var. Burada ilkbaharda çiçekler açar, sincaplar koşuşarak yuvalarında yavrularını büyütürler. Ara sıra köpeğimi de yanıma alarak bu ağaçlıkta dolaşırım. Dolaşırken insan sayısı az ise köpeğimi serbest bırakır ve tasmasız dolaşmasına izin veririm.

Bir gün ağaçlıkta atlı bir polise rastladım. Polis bana:

- Köpeğinizi tasmasız, ağızlıksız dolaştırmaktaki amacınız nedir? Kurallara uymadığınızı biliyor musunuz, dedi.

- Evet biliyorum, dedim, ama bu yüzden kimseye zarar gelmeyeceğini zannettim.

- Zarar gelmeyeceğini mi zannettiniz. Ama kanun böyle zannetmenize müsaade etmez. Köpeğin ya bir çocuğu ısırırsa? Size bu sefere mahsus ceza vermiyorum.

Başka bir gün ortalarda kimsenin olmadığını gördüm ve köpeğimi serbest bıraktım. Fakat çok geçmeden aynı polisle karşılaştık. Başımın belaya girdiğini anladım, polisin konuşmasına izin vermeden atıldım ve:

- Ben suçluyum! Özür dilemeye hakkım yok. Siz beni uyarmıştınız, ama hata yaptım ve hatamı tekrarladım, görevinizi yapabilirsiniz!

Memur yumuşak ve tatlı bir sesle cevap verdi:

- Küçük bir köpeği ormanda etrafta kimse yokken serbest bırakmaktan kimseye bir zarar gelmez. Ben itiraz ettim:

- Ama kanun buna müsaade etmiyor

- Evet ama, bu küçük köpekten kimseye zarar gelmez ki...

- Ama ya başka bir canlıya zarar verirse.  Memur iyice yumuşamıştı:

- İşi amma da ciddiye aldınız! Bana kalırsa siz onu, burada benim görmeyeceğim bir yerde serbest bırakın, ben de görmemiş olayım.

Ne dersiniz? Bu yaşanmış örnek size tanıdık geldi mi? Zannedersem cevabınız olumsuz olacak. Çünkü böyle davranan insana çok az rastlarız. Suçüstü yakalandığımızda hemen savunma refleksi gösterir, görevini yapan memuru da zor durumda bırakırız. Hiç düşündünüz mü bu memur (özellikle de trafik polisi olursa) her gün onlarca kişiyle böyle bir mücadeleye girerse ruh sağlığı ne olur? Uzun yıllar önce okuduğum buna benzer fıkra gibi bir hikaye hatırlıyorum: Trafik polisi arabayı durdurup şoföre soruyor: “Kırmızı ışığı görmedin mi?” Şoför: “Memur bey kırmızı ışığı gördüm ama sizi görmemiştim.”       

Bir olayda kendimizce haklı olabiliriz ancak karşıdaki kişiler tarafından nasıl göründüğünü bilemeyiz. Bunun için dışardan görüldüğünde yanlış anlaşılabilecek davranışlardan kaçınmalıyız. Bir gün rahmetli annem oğlu gibi sevdiği yeğenim ile ilgili olumsuz bir haber duymuş. Onu karşısına alıp bu durumu sormuş. Yeğenim de tane tane anlatmış. Yeğenim sözünü bitirince bilge annem ona şöyle demiş: Oğlum bana tane tane anlattın. Ben anladım. Senin hakkında oluşan olumsuz havayı herkese tek tek anlatamazsın. Ya kendince haklı davranışının etraftan kötü bir davranış olarak algılanmaması için uğraşacaksın ya da bana anlattığını herkese birebir anlatamayacağın için olanları bir gazeteye yazdırarak boynuna as ki herkese anlatmak zorunda kalma!  

Allah boynumuza gazete asmak durumunda bırakacak davranışlarda bulunmamamız hususunda yardımını esirgemesin.