Hz. Peygamber, hediyeleşmenin insanlar arasındaki sevgi ve dostluğu geliştirdiğini; kıskançlık, bencillik, cimrilik gibi kötü duyguları giderdiğini; aynı zamanda rızkın genişlemesine de vesile olduğunu belirterek hediyeleşmeyi teşvik etmiş, verilen hediyelerin (haklı bir sebep yoksa) geri çevrilmemesini istemiştir. (Ali Bardakoğlu)

Hediyeleşmek; kültür ve inancımızın bir parçasıdır. İnancımıza göre hediyeleşmek sünnettir. Ancak “Hediye kişinin gücüne göre olmalı” sözünü unutup bazen bu işi abartıyoruz.

Engin GEÇTAN, “İnsan Olmak” adlı eserinde şöyle söylüyor: “Bir insanın diğerine gücünün çok ötesinde bir şeyler vermesi olumsuz duygular yaratabildiği gibi, bir diğer insandan karşılığını veremeyeceği bazı şeyler alması da onu tedirgin edebilir. Bu duygular, alınan şeyin kimden geldiğine, verilen şeyin kime verildiğine, verilen ya da alınan şeyin ne ya da nasıl bir davranış olduğuna göre değişebilir.”

Yazar güzel bir tespit ile hediyenin kişinin ekonomik gücü ile orantılı olması gerektiğini söylüyor. Bu durumun görev yerinde veya özel hayatımızda olması çok birşey değiştirmez.

Bir üst düzey görevli veya zengin bir insanın fakir veya orta halli bir insana taktığı takının aynısı veya daha değerlisini takması bana göre normal bir davranış değildir. Yazarın belirttiği gibi "Bir insanın diğerine gücünün çok ötesinde bir şeyler vermesi olumsuz duygular yaratabilir."

Tertemiz duygularla verilen hediye bir anlam ifade eder. Karşılık beklenen hediye ise hediye olmaktan çıkar ve  borç ya da menfaat ilişkisine (bir nevi rüşvete) dönüşür.

Bir görev yerindeki süremiz dolmuş, tayinimiz çıkmıştı. Allah dostu fırıncı bir kardeşimiz vardı. Görev yaptığımız yer küçük bir yer olduğu için hediyelik eşya da nadir bulunurdu. Bir gün yanıma uğradı. Yeni görev yerimizin hayırlı olmasını dileyip elini şalvarımsı pantolonun cebine sokarak iki veya üç küçük cam biblo çıkardı. Bibloları bir gazete parçasına sarmıştı. Açıp birisinin kırıldığını görünce üzülmüştü. Ona üzülmemesini tamir etmekte mahir olduğumu söyledim. Hayatımda aldığım en değerli hediyelerden birisi bu olmuştu. Çünkü verilen hediyede kişinin temiz kalbi ve samimiyeti vardı.

Bir diğer hediyeleşme ise düğün gibi özel günlerde takılan takılardır. Aslında bu gibi günlerde takılan takıların kişilere destek amacıyla  yapılması gerekir. Çünkü evlenerek yeni yuva kuracak kişiler, iğneden ipliğe ev döşeyecekler. Bu nedenle varlıklı bir aileden gelmiyorlarsa sıkıntı çekmeleri muhtemeldir. İşte bu takıların evlilere karşılıksız ve beklentisiz olarak, yani destek olmak amacıyla verilmesi icap eder. Takılar bazı yörelerde bu amaçla verilirken diğer bazı yörelerde ise borç olarak veriliyor. Görev yaptığım yerlerin birinde oranın geleneğini tuhaf bulmuştum. Birinin takı takacak (Evlenecek çocuğu, doğan çocuğu vs.) bir durumu olduğunda şöyle yapılırdı: Takıyı takan kişi kendisine o güne kadar takılan takıların en az toplamı kadar takı takmak zorundaydı. Bu yapılmadığı zaman karşı taraf bu eksikliğin hesabını sorardı.

Yakın zamanlarda şahit olduğum şöyle bir hadise var: Bir kişi düğününde takı taktığı arkadaşına şöyle bir mesaj çekiyor: "Evlendim gelmedin, çocuğum oldu gelmedin. Lütfen sizdeki emaneti (taktığı takıyı) şu hesap numarasına gönderin!" Bana oldukça tuhaf geldi, ya size?

Karşılık beklenerek verilen bu tür hediyelerin hiç verilmemesi daha mantıklı olacaktır. Çünkü bu tür hediyeler, yüce Peygamberimizin (sav): "Hediyeleşiniz" tavsiyesine aykırıdır. Diğer taraftan Allah rızası için muhtaç kişilere verilen hediyelerin "Sadaka" hükmünde olduğu unutulmamalıdır.