Çocukların ve gençlerin büyüklere, yöneticilere hatta âlim adı ile anılan kişilere olan güveninin yerle bir olduğu ve bu kişilerin dine çok uzak tavırlar takınması ile gençleri tamamen inançsızlığa yönlendirmelerine sebep olduğu bu dönemde Hz Muhammed (sav) ten bahsetmeden geçmek eksik olacaktır. Allah ile arasında ki ilk bağlantının ‘’OKU’’ kelimesinin olduğu Hz. Peygamber (sav) ilme, eğitim ve öğretime büyük önem vermiştir. Onun faaliyetlerinde ve sözlerinde bilgi, öğrenme, öğretme, öğrenci ve öğretmene verilen değer çok fazla yer tutar. Kuran-ı Kerim'de, Hz. Muhammed (sav)'in ilâhî tebliğ görevinin eğitim-öğretimden ibaret olduğu bildirilir. Bu mealde şöyle buyrulur: "Kitap ve hikmeti öğreten bir Peygamber göndermekle Allah müminlere büyük bir lütufta bulunmuştur.

Peygamber (sav) de bir hadisinde kendi görevinin mahiyetini şöyle açıklamıştır: "Allah beni bir muallim olarak göndermiş bulunuyor." Dolayısıyla gönderildiği toplumu eğitim ve
öğretime tâbi tutmak onun peygamberlik görevleri arasında bulunmaktadır. Mekke döneminin ilk yıllarında Dârü'l-Erkam'ı bir eğitim-öğretim merkezi olarak kullanmıştır. Burada, Kuran ayetleri okunuyor, yazılıyor, dinî bilgiler öğreniliyor ve bu bilgilerin pratik uygulaması yapılıyordu. Hicretten sonra Medine'de Hz. Peygamber (sav)'in ilk ve önemli faaliyetlerinden birisi, bir ibadet mahalli olmasının yanında, aynı zamanda eğitim-öğretim merkezi olan, Mescid-i Nebevî'yi inşa etmek olmuştur. Mescidin bitişiğinde "Suffe" denilen mekanda kalan bazı sahabeler, Kuran ve yazı öğrenmekle meşgul oluyorlardı. Hz. Peygamber (sav) burada
bizzat ders verdiği gibi, Kuran ve yazı öğretmek üzere muallimler de tayin ediyordu. Ubâde b. Sâmit adlı sahabe, burada yazı ve Kuran öğretenlerden biridir. Hatta sadece Müslüman muallimler değil, müşrik muallimler de yazı öğretiyordu. Nitekim Bedir savaşında Müslümanların eline esir düşen müşrik askerlerden okur-yazar olup da kurtuluş fidyesi verecek parası bulunmayanlar, on Müslüman çocuğuna yazı öğretmek suretiyle serbest bırakılmışlardır. Hz. Peygamber (sav), Mescid-i Nebevî'ye ilim öğrenmek
için gelenleri, Allah yolunda mücâhede edenlerle bir tutmuştur. Kısa süre sonra Mescid-i Nebevî ve Suffe ihtiyacı karşılayamaz duruma gelince Medine'de yeni eğitim mekanları faaliyete geçirilmiştir. Kaynaklar, onun sağlığında Mescid-i Nebevî'nin dışında Medine'de dokuz mescit daha bulunduğunu nakletmektedirler. Bu mescitlerde Hz. Peygamber (sav) sohbet yaptığı, namaz kılındığı gibi eğitim-öğretim faaliyetlerinin yürütüldüğü de muhakkaktır.

İmkanların çok kısıtlı olduğu bu dönemde eğitimi kapalı alanlarla sınırlı tutmayıp eğitimi hayatın her vaktine ve her yerine yaymaya çalışmıştır. Bir yolculuk esnasında Hz. Peygamber (sav), deve üzerinde karşıdan gelen bir adamın kendisiyle görüşmek istediğini tahmin eder. Selamlaşmadan sonra nereden gelip nereye gittiğini sorar. Adam Resûlüllah'la görüşmek istediğini söyler. Hz. Peygamber (sav) kendisini tanıtır. Bunun üzerine adam ona "İman nedir, bana öğret?"der. Peygamberimiz (sav) de "Allah'tan başka ilah bulunmadığına ve Muhammed'in de Allah'ın elçisi olduğuna şahadet edersin, namazı kılarsın, zekatı verirsin, ramazan orucunu tutarsın, Beytullah'ı haccedersin." der.
Günümüzde alim adı altında sömürücü ve münafıklıktan bir adım öteye gitmeyen kişilerin kız çocukları için okumalarını bir felaket olarak gösterdiklerini çok iyi biliyoruz. Ama Hz. Peygamber (sav) ilim öğrenmede kadın-erkek ayırımı gözetmemiş, erkeklerin yanı sıra kadınların eğitimiyle de ilgilenmiştir. Onlara özel gün ayırarak konuşma yapmıştır. Onun zamanında kadın öğretmenler de vardı. Nitekim Şifâ (Ümmü Süleyman b. Hayseme), Hz. Peygamber (sav)'in hanımlarından Hz. Hafsa (r.anha)'ya yazı öğretmiştir. Hz. Peygamber (sav)'in hanımları kızların eğitim ve öğretimi ile ilgilenirlerdi. Onlar, evlerine gelen genç kızlara bildiklerini anlatırlardı. Bu kızlar da öğrendikleri bilgileri başkalarına aktarırlardı.
Hz. Ayşe ve Ümmü Seleme (r.anhuma) başta olmak üzere Hz. Peygamber (sav)'in hanımlarının ve daha başka kadınların eğitim ve öğretime büyük katkıları olmuştur.
Hz. Ayşe (r.anha), öğrenme konusunda utanmayan ensar kadınlarını övmüştür. Bu noktadan hareketle, kadınların öğrenmeye büyük ilgi gösterdiği sonucunu çıkarmak mümkündür. (kynk TDV.)

Birçok eğitimcinin ısrarla üzerinde durduğu birçok konuyu 1600 yıl önce Hz Muhammed tarafından da dile getirilmiştir. Hz. Peygamber (sav) eğitimde kolaylaştırıcı metotlar takip etmeyi, sabrı ve tahammülü teşvik ve tavsiye etmiş; öfkeye ve şiddete yer verilmemesini istemiştir. Nitekim bir sözünde "Öğretin, kolaylaştırın, zorlaştırmayın, öfkelendiğiniz zaman susun!" demiş ve "Öfkelendiğiniz zaman susun!" sözünü üç defa tekrar etmiştir. Muaviye b. Hakem es-Sülemi adlı sahâbî, bu hususta şunları söylemiştir: "Ben Resûlüllah'tan daha güzel eğitim veren bir öğretmen görmedim. Beni ne azarladı, ne dövdü ve ne de hakaret etti. Hz. Peygamber (sav)'in faaliyetlerinde yazının önemli yeri vardır. O, Kuran-ı Kerim ayetlerini yazdırmıştır.
Medine vesikasını da yazılı olarak düzenlemiştir. İlk nüfus sayımını yazılı olarak yaptırmıştır. Bütün antlaşmaları yazılı belgelere dayandırmıştır. Devlet gelirlerini, gelirlerin tahminini, takdirini ve tahsilâtını yazıyla tespit ettirmiştir. Sefere çıkarken ordusunu bir meydanda toplayıp isimlerini yazdırır ve ordu mevcudunu kayıtlı hale getirirdi. Hz. Peygamber (sav), ailelerin gençleri ok atmak, yüzmek, hesap, tıp, neseb ve Kuran okumak gibi hem maddî ve hem manevî alanlarda eğitmelerini tavsiye ve emir buyurmuştur. Onun döneminde çocuk, genç, yaşlı, her yaştan insanlar eğitim almıştır. Müslümanlığı kabul eden bölgelere öğretmenler tayin etmiştir.

Peygamber (sav) yoğun ve titiz bir çalışma sonunda, câhiliye örf ve adetleri üzerine yaşayan bir toplumun fertlerini eğitmiş ve o fertlerden yepyeni bir İslâm toplumu oluşturmuştur. Bu muazzam dönüşüm, eğitim-öğretim sayesinde mümkün olmuştur. Onun eğittiği topluluğun içinden hâfızlar, kıraat alimleri, hâkimler, valiler, ülkeler fetheden ordu komutanları, devlet adamları ve devlet başkanları yetişmiştir. Şüphesiz Hz. Peygamber (sav) eğitim ve öğretimi, kendi döneminin fizikî şartları, ihtiyaçları ve metotları çerçevesinde gerçekleştirmiştir. Öğretim mekanları, konular, metotlar, günümüzde bile on-yirmi yıl ve hatta daha kısa süre zarfında değişebilmektedir. Bu durumda Hz. Peygamber (sav)'in eğitim-öğretim konusunda her zaman geçerliliğini koruyabilecek evrensel nitelikteki
uygulamaları bizim için önemlidir. Bize düşen, hırsızlık yapan, hak yiyen, her türlü pisliğin altında parmağı olan, yapılan hiçbir haksızlığa ses çıkartmayan ve kendine alim dedirten kişilerin gerçek yüzlerini bilip bu yolda tek rehber olarak Peygamber Efendimiz(sav) in yolunu seçmektir. ERCÜMENT ZÜNGÜR