Süreç olarak zor zamanlardan geçiyor.

2019’un sonunda Çin’de ortaya çıkmasından bu yana aylardır Koronavirüs ile yatıp Covid-19 ile kalkıyoruz.

Gün içinde başka şeylere odaklanıp unuttuğumuz vakitler dışında hayatımızın her anında artık bize virüsü hatırlatacak bir şeyler var.

Ne yaparsak yapalım çıkaramıyoruz.

Haberlerde hiç eksik olmuyor. Çevremizde, eşimizde dostumuzda pozitif vaka olduğu haberinin gelmediği gün yok.

Ve üstelik dünyanın tamamında bu böyle.

Ekonomiler çöktü.

Sistemler alt üst oldu.

Haliyle bu süreçten hızlıca çıkış yolu aranıyor.

Ama hala hastalığı tedavi etme anlamında bir aşama kat edemedik.

Bir “Bulundu”, bir “Yalan oldu” şeklinde gündeme gelen aşı için artık kime inanacağız bilmiyoruz.

Dünya Sağlık Örgütü gibi bir otoritenin bile kafası karışık.

Onlar da bir bakıyorsunuz “Buluruz” diyor, öteki gün “Bulunamayabilir de” şeklinde yorum yapıyor.

Dün ise 2021 ortasında bile bulunmasının çok imkan dahilinde olmadığı açıklaması yaptılar.

Anlayacağınız aşı konusunda ‘şafak karanlık’!

Haliyle insanlar bundan bir şekilde sıyrılmak istiyor.

Birinci yöntem bu algıdan bu virüsün olumsuzluğundan kurtulma çabası var.

Ülkeler, şehirler “En güvenli ülke/şehir biziz” propagandası yapmaya başladı.

Uluslararası organizasyonlar için bu şekilde çıkışlar yapılıyor.

Diğer bir yöntem ise sağlıktaki mücadele.

İşi sıkı tutup virüsten nispeten sıyrılan iller “Biz virüsten arındık” diyor.

Mücadeleleriyle de gururlanıp işin reklamını yapıyor.

Anlayacağınız iki şekilde bu virüs unutturulmaya çalışılıyor.

Van’da da bu anlamda bir karmaşıklık var ve bununla ilgili de ciddi bir tartışma ve fikir ayrılığı yaşanıyor.

Mesela bir kesim işin çok ciddi olduğunu ısrarla vurgulamaya çalışıyor.

Düğünlerin, toplu buluşmaların krizi tetiklediğinin altını çiziyor.

Van’daki hastanelerdeki veriler, görüntüler ile durumun ciddiyeti vurgulanıyor.

Öte yandan bazı kesimler ise bu algıyı yaratmanın yanlış olduğunu düşünüyor.

Vaka sayısının bir çok ile göre çok da kötü olmadığı ifade edilen Van için bu algının olumsuz sonuçlar oluşturabileceği yönünde çıkışlar var.

Van TSO ve bir çok Sivil Toplum Örgütü bu görüştü.

Van’ın Wuhan ilan edilmesini yanlış buluyorlar.

Zaten son 1 yıldır hep olumsuzluklar ile anılan Van’ın bu şekilde ‘çok kötü durumda’ lanse edilmesinin doğru olmadığını ifade ediyorlar.

Ve de Van’ın en güvenli illerden birisi olduğunun altını çiziyorlar.

Aynı STK’lar bu görüşten hareketle Türkiye’nin batısında kapıların açık olması, uçuşların devam etmesi, turizm faaliyetlerinin sürmesi noktasında fikir beyan etti.

Yapılan açıklamalarda Kapıköy’ün de açılması yönünde görüşler öne çıkarıldı.

Ardından bir çok meslek örgütü, iş dünyası temsilcisi de fikri benimseyip destekledi.

Ekonomi de çarkların dönmesi gerektiğini söyleyen bu isimler tedbirli olarak kapıların Batı’da olduğu gibi açılması gerektiğini belirtti.

Yorumlarda ise işin riski nedeniyle tepki gösterenler, eleştirenler oldu.

Öyle ya da böyle henüz bir gelişme yok.

Ve süreç de aralıksız sürüyor.

Kapılar açılır mı, aşı bulunur mu bilmiyorum.

Ama yukarıdaki iki tartışmayı da göz önüne aldığımızda bence bize düşen çok kontrollü, çok hassas bir süreç yürütmek.

Nasıl mı?

Şöyle.

İlimizin vaka noktasında çok iyi bir durumda olmadığı aşikar.

Bu noktada ipleri çok gevşettiğimiz de malumunuz.

Bir kere kendimize bir çeki düzen vereceğiz.

Yani öyle “Boşver ya” deyip çıkmayacağız.

Tedbiri, önlemi alıp virüsü yenerken de ifade edildiği gibi kentimizi öyle vebalı bir kent olarak da ilan etmeyeceğiz.

Hastanelerde çokça hastanın olduğu, yoğun bakımların tam dolu olduğu gibi verileri göz önüne alarak bu durumda olmamaya gayret edip insanların da düşmemesini sağlayacağız.

Mesela düğünlere ara vereceğiz.

Taziye yapmayacağız.

Nikah, sünnet ve bu gibi işleri de bir süre erteleyeceğiz.

Böyle olunca da hem virüs ile mücadele edip hem de iyi bir algı yaratacağız.

Bizim bu süreçte her iki hususa da ciddi manada dikkat etmemiz lazım.

Virüsü en hızlı bitiren il olma gayreti içinde yarın virüs bittiğinde de algısı temiz bir il olarak öne çıkmak için mücadele edeceğiz.

Virüs bitmesine rağmen insanların uzun süre gitmeyeceği bir il olmamız bizim açımızdan büyük kayıp olur.

Ama bunun için de sürekli olarak haber bültenlerine tedbirsizlik, önlemlerin olmadığı, vur patlasın çal oynasın düğünlerin devam ettiği bir kent olarak çıkmamamız gerek.

Yani her ikisi de bizim elimizde.

Karar da bizim, gelecek de bizim.