İnsanların dünyaya geliş amaçlarını unuttuğu pek çoğu zaman, kaosu çağırmış olur. Yeryüzüne ayak bastığımız bu topraklarda intikamları, savaşları, açgözlülüğü büyüyerek öğreniyoruz ve şahit oluyoruz.

Hayatının en verimli döneminde, dünyaya henüz pembe bakarken, etrafında ya da komşu ülkelerde yaşanan tatsızlıklar, olumsuzluklar bir şekilde kendi iç dünyana dahil oluyor. Sen de bu vakitten sonra düşünmeye başlarsın. Hayatın kendi kıvamına göre gitmediğini anlamaya başlıyorsun.

Savaşı ve savaş dilini terk etmemiz lazım, biz insanlar. Tolstoy’un Savaş ve Barış’ını okuduktan sonra kendimizi hesaba çekmeli, savaşın yakıcılığını anlamamız daha doğru olur; herkesin de okumasını istersin.

Her insan Stefan Zweig’le tanışmasını diler. Onun barışçıl, insancıl oluşu, savaşı reddeden, daima iyiliği düşleyen bir umut ışığı olmuş. En büyük ülküsü ise, savaşlarla boğuşan insanlığın barışçıl günleri yaşamasıydı. Çabaları, dünyada bütünlüğün kurulması ve korunması içindi. Her insan onun gibi insanlığa dostluk eli uzatmalı, hiçbir karşılık beklemeden.

İnsan savaş için yaşamamalı ve dünyayı hastalıklı bir yuvaya dönüştürmemeli. Napolyon’un ihtirasları, Adolf Hitler’in çılgın hayalleri tüm insanlığın baş belasıydı. Zihinlerindeki hayal zehirli ve bulaşıcı hastalık gibiydi. Nereye uzansa kaos ve ölüm götürüyor.

Kötülük tohumları bir yerde kuruyup diğer bir yerde hemen serpilip karşına çıkıyor. “Biz insanlar niçin yaşıyoruz?” Yoksa biz insanlar kötülüğü huy mu edindik? Yaymak için kötülüğün peşinden koşarak bir virüs gibi her yere yayılmasını sağlarız.

Oysa insanların bu dünyaya geliş amaçları evlerinden kopup başka diyarlara sığınmak, bir liderin arkasında saf tutup savaşı kükremek olmamalıdır. İnsan insana sevgiyle bakmalı; nefret gözüyle baktığı an bir çayın tadı zehirden farksız olmaz.

İnsan güzel şeyler için var olmalı. Hangi baba “Sofie’nin Dünyası”ndaki Alberto Knox adlı baba gibi olmasını istemez ki. Baba Knox, kızına felsefeyi öğretmek için çabalar. İnsanın bu dünyada bir felsefesi olmalı dercesine öğretir kızına. Felsefe insan öldürmez. Aksine insan hayatına bir nizam ve anlayış katar.

Hayata bir kere geliyorsan “Amelie”yi izlemeden olmaz. Hayatın güzelliklerini ve tadını bu filmi izleyerek yaşamınıza pozitif bir etki bırakabilirsiniz. Hayatın tüm güzelliklerinden vazgeçmemek için de “Hayat Güzeldir” filmini izlememek asla olmaz. Filmdeki baba ve çocuğunun kendilerini bir anda savaşın ortasında bulmaları hayatlarını darmadağın ederken, yaşama olan tutkularını daha da yükseltmiştir.

Biz insanlar sevginin o devasa gücünden kopmamalıyız. Yüreğimize atılan nefret tohumlarını sevgi ve aşkla çürütülmeli. Bu dünya herkesin üzerinde yaşayabileceği kadar toprak ve hava var. Yeter ki kalplerimizde ve aklımızda paylaşmak duygusu sönmesin.

İnsanın en büyük amacı dünyayı yaşanmaz hale getirmemek olmalı. İnsanın insanca yaşayabileceği bir gelecek umut etmeli daima. Hayatın tüm güzelliklerini yaşamayı dert edinmeliyiz.