İntikam mı, huzur mu?

Abone Ol

Acının ardından verilen en kritik kararı sorgulayan bir metin: Yaraya tutunup kararmak mı, yoksa iyileşip kendi ışığımıza dönmek mi? Gerçek gücün intikamda değil, huzurla yürümede saklı olduğunu hatırlatan derin bir içsel çağrı.

Hiç düşündük mü: Bizi en çok inciten kişiyle yeniden karşılaşsak ne yaparız? Sözlerimize çakılıp kalmış bir öfkeyle mi yaklaşırız, yoksa sessizce dönüp kendi yolumuza mı yürürüz?

İntikam, insana en çabuk sunulan tekliflerden biridir. Canımız yandığında içimizden bir ses yükselir: “O da yaşamalı bunu.” Ama bu ses bizi iyileştirir mi, yoksa içimizdeki yarayı daha da derinleştirir mi?

Gerçek güç, acının içinde kalıp savaşmakta mı, yoksa acıya rağmen gülümseyip yolumuza devam etmekte mi saklıdır?

Hayat hepimize az ya da çok adaletsizlikler sunar: Bir dostun ihaneti, bir aile kırgınlığı, bir yabancının hoyratlığı… Ve içten içe şu soruyu sorarız:

“Ben bunu hak etmedim; öyleyse o da huzur bulmasın.”

Tam da burada yanılgıya düşmeye başlarız. Çünkü bizi inciten biri yüzünden kendimizi cezalandırmaya başlarız. Onun davranışının izini kendi benliğimizin merkezine kazırız. Oysa gerçek intikam, intikam almak değildir: İyileşmektir. Yolumuza devam etmektir. Mutlu olmaktır. Ve en önemlisi, bize haksızlık yapan gibi olmamaktır.

İnsanın içini kemiren öfke zamanla dönüşebilir. Bize yapılanı başkasına yapmaya başlarız; bizi küçümseyeni küçümser, bizi yaralayanın silahını kullanırız. Farkında olmadan başkalarının hatalarının taşıyıcısı oluruz.

Asıl direniş budur: Ona benzememek, kendimizi kaybetmemek ve kendi iyiliğimizi korumak.

Bağışlamak zayıflık değil; ruhumuzun özgür kalma çabasıdır. Affetmek, olanı unutmak değildir; onun (yaşanan şeyin) artık bizi tanımlamasına izin vermemektir.

Kimi savaşlar kılıçla değil, geri çekilerek kazanılır. Kimi hesaplar cevap vermeyerek kapanır. Ve kimi zaferler yalnızca bir gülümsemeyle ilan edilir. Bizi inciten biri, bizden bir parça almak istemiştir. Biz mutlu oldukça, huzurlu kaldıkça, yolumuza ışık tuttukça...

Bizi inciten kaybettiği şeyi fark eder: Bizi.

Ve şimdi sıra bizde: Bizi inciten biriyle aynılaşmayı mı seçeceğiz? Yoksa onun bıraktığı gölgede değil, kendi ışığımızda mı yürüyeceğiz?

Unutmayalım: Gerçek intikam, mutlu bir hayattır. Kendimizle barışmış, geçmişin zincirlerini kırmış bir hayat. Çünkü bazen savaşmamak, en büyük savaş olur.