Tarih 4 Şubat 2020 Yaşadığımız bu coğrafyada kışın en soğuk ve son yıllarda hiç görmediğimiz kadar adeta şehri esir alan bir kar yağışı ile güne uyandık.

Tabi ki kar yağışının görselliği ve bereketi ne kadar bizleri sevindirse de, bir o kadar da acı yüzünü bizlere yaşatmakta ve çoğu insanımızın ölümüne, yaralanmasına mal ve can kayıplarına sebep olmaktadır.

Doğal afetler karşısında biz insanların yapacağı pek fazla bir şey yok fakat gerçek şu ki önlem ve tedbir alınırsa bir nebze de olsa bu maddi ve manevi kayıpların önüne geçilebilir ve azaltılabilir doğru olanda budur.

Geçmiş günlerde maalesef Bahçesaray’da bu felaketlerden birine şahit olduk insanların içinde olduğu bir minibüs gecenin karanlığında çığ düşmesiyle karlara gömüldü. Gelen yardım çığlıklarıyla beraber Van’dan ve çevre ilçelerden giden AFAD, UMKE, İtfaiye, Jandarma arama kurtarma, köy korucuları ve civar köylerden gelen insanlarla beraber çığ altında kalan canları kurtarma seferberliği başlatıldı. Bu çalışmalar neticesinde 7 kişi kurtarıldı 5 kişinin de cansız bedenine ulaşıldı çığ altında kalan 2 kişi için de hava şartlarının çok kötü ve fırtınalı olduğu için çalışmalara ara verildi.

İkinci gün 350 kişilik uzman görevli ekip ve olay yerine gelen sivil vatandaşlarla beraber operasyon başlatıldı.

Fakat yapılan paylaşım ve haberlerde izlediğimiz kadarıyla bu arama, kurtarma çalışmalarında bir terslik vardı. Koordinasyon bozukluğumu desem, emir komuta zincirimi, kiriz masası yönetememe veya bilgisizlik mi desem ne ararsan bu çalışmada mevcut.

Tabi ki bu sarmalda başına gelebileceklerden bihaber yüzlerce görevli ekip kendilerine verilen emirle ayrıca bu tür afetlere karşı hiç bir eğitimi olmayan ve olaya müdahale etmemesi gereken gönüllü vatandaşlarla beraber canla başla çalışmakta ve neticesinde gelen ikinci çığ haberi bu haberle beraber 35 eve daha düşen ateş, onlarca yaralı insan yaşanan durum tam bir can pazarı ve trajedi.

Bu yaşanan felaketle 2 kişiyi kurtaralım derken 35 insanımızın daha hayatı karardı, umutları, geleceği yok oldu.

Nihayetinde alacağımız tedbirleri düşünmeden kader dedik yaradana sığınıp sineye çektik. Halbuki (haşr-22) süresinde ne söyleniyor (Tedbirini al takdiri Allah’a bırak)

Evet, tedbirsizlik, bilgisizlik ve kriz yönetememe diyorum çünkü bu gün normal çalışan bir kar temizleme ekibi bile çığ karşısında nasıl önlem alındığını ve ne yapılacağını biliyorken olay yerinde bulunan sözüm ona işin uzmanı ekipler bunu nasıl düşünemediler. Ayrıca Kriz masasını yönetenler uzman kişilerle görüşüp kar altında ortalama kaç saat yaşana bilir bilgisini aldıktan sonra çalışmalara o yönde karar verebilirlerdi neticede 24 saat geçmiş ve bir mucize gerçekleşmezse maalesef çığ altında kalan 2 kişinin yaşaması nerdeyse imkânsız.

Hal böyle olunca imkânsız olan bu vahim olay karşısında bunca insanı riske atmak ne kadar doğru? O da ayrı bir muamma bunu da varın siz düşünün.

Eskilerde bir söz vardır (işi ehline vermezseniz kıyameti bekleyin) derler maalesef işi ehline teslim etmediğimiz ilgili kişilerin afetler karşısında becerisizlikleri yaşanan bu acı olay neticesinde bir kez daha gün yüzüne çıkmıştır.

Devletimizin göndermiş olduğu müfettişlerden anlaşılacağı gibi bir ihmal ihtimali olduğu ortada başka bir ülkede böyle bir olay karşısında sorumlu veya sorumlular çıkıp istifa eder ya da görevden uzaklaştırılır. Maalesef bizde işini güzel yapanda kahraman yapmayanda.

Sahi gelen müfettişlerin raporu ne oldu?

42 cana mal olan bu acı olay karşısında yetkililerin çıkıp halkı bilgilendirmesi ve şayet varsa sorumluların cezalandırılması gerekmiyor mu?

Bu olayın başka acı bir tarafı da 28 gündür çığ altında kalan İtfaiye eri Mehmet Can Taşdemir kardeşimizle alakalı bu şehri yönetenler ve bu çalışmanın bir parçası olan kurumlar bu kardeşimizin cansız bedenini çıkartıp günlerdir acı içinde olan ailesine ne zaman teslim etmeyi düşünüyorlar acaba?    

Mehmet Can Taşdemir kardeşimiz önemli bir şahsiyetin evladı olsa idi yine de olayın muhatapları bu denli aramayı bekletip başlarını yastığa bırakıp rahat uyuya bilirlermiydi?  Bu hepimizin ayıbıdır ve utanılması gereken bir durumdur.

İkinci vahim olan olay ise ortada cenaze olmadığı için Mehmet Can kardeşimizin şehit sayılmayacağıdır. Şayet arama neticesinde cenaze bulunamazsa o zaman ne olacak? Görev başında amirinin ve mesai arkadaşlarının gözlerinin önünde gerçekleşen bu acı olay karşısında yetkililer nasıl bir karar alacaklar acaba? Bu sorduğumuz soruların olumlu cevaplanması ve ailenin daha fazla mağdur edilmemesi yönünde karar alınması tek temennimizdir.

Nihayetinde ateş düştüğü yeri yakar ve öylede olmuştur hiç bir kurum ve kişi bu olay karşısında bu denli sorumsuz bir yaklaşım sergileyemez ve bunun izah edilecek hiç bir insani ve vicdani tarafı da olamaz. Tek temennimiz bir an evvel aramaların başlaması, cenazenin bulunup aileye teslim edilmesi ve şehitlik mertebesine kavuşmasıdır az da olsa gözyaşlarının dineceği, acılarına merhem olacağı düşünülmelidir. Devletimize ve bizlere de yakışanda budur.

Savurdu bedenimi aldı beni benden,

Bembeyazdı karardı her yanım birden,

Kesti soluğumu sesimi aldı beni senden,

Yüreğime çığ düştü üşüyorum annem.

SELAM VE DUA İLE.