Türkiye’de toplam 937 ilçe var.

Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Sosyo-Ekonomik Gelişmişlik Sıralaması Araştırması (SEGE) bu ilçeleri tamamının sosyo-ekonomik gelişmişliğinin sıralamasını yapmış.

Bunu yaparken de ilçeleri 1’den 6’ya kadar kademelere bölmüş.

1 en gelişmiş, 6 en az gelişmiş.

Açıp verilere bakıyorsunuz.

Van’ı seçip ilçelerini sıralıyorsunuz.

Sürpriz!

Yine şaşırtmayan sonuçlar.

Kentin 13 ilçesi var.

Bu 13 ilçenin 8’i 6’ıncı kademede.

Yani az gelişmiş.

Hatta Bahçesaray 960’ıncı sırada.

973 ilçenin bulunduğu sıralamada 973’üncü olmaya çok az kalmış.

Diğerleri de farklı değil.

Çatak 927’inci,

Muradiye 937’inci,

Gürpınar 939’uncu

Başkale 943’üncü

Özalp 949’uncu,

Çaldıran 956’ıncı,

Saray 958’inci…

Son 20-30 sırayı kimseye kaptırmamaya ant içmiş gibi…

Kalan ilçelerimizin 4’ünden Tuşba ve Edremit 4’üncü kademede, Erciş ve Gevaş ise 5’inci kademede.

Bir tek İpekyolu ilçesi 2’inci kademede yer alıyor.

Yani en gelişmişliğin bir altında.

Onun da sebebini biliyorsunuz.

Bizim kendimizce(!) çok gelişmiş dediğimiz Van’ın merkez ilçesi kendisi.

Yatırımlar, mağazalar, pazarlar, çarşılar bu ilçe içerisinde.

Önü Paris arkası arkası Hindistan’ı andıran durumuna rağmen ekonomik sirkülasyondan dolayı İpekyolu biraz daha iyi seviyede.

Fakat Van’ın durumunu kurtaracak gibi değil.

Zira gelişmişlikte kurtulsak başka yerlerde takılıp kalıyoruz.

Çünkü Van ihracatta 69, eğitimde 75, kişi başına düşen milli gelirde 77, GSYH’de 80, en yaşanabilir şehirler arasında 71, en çok göç veren iller arasında 5’inci sırada yer alıyor.

Olumsuz sıralamalarda o kadar çok değerlendirmede sonda yer alıyoruz ki artık bu tür haberlere bakmak bile istemiyoruz.

Bir tek küçük baş hayvan sayısında Türkiye’de lideriz.

Buna rağmen hayvancılığın yerlerde süründüğü bir iliz.

Türkiye’de eti en pahalı tüketen illerin başında geliyoruz.

Kurumsallaşmış ve markalaşmış bir et ve süt tesisimiz yok.

Bir Van-Et vardı eskiden.

Hikayesini biliyorsunuz.

Şimdi de var ama…

Varlığı ile Van arasındaki ilişki durumu falan değişik.

Akaryakıt konusunda da aynı durumdayız.

Geçtiğimiz günlerde haber de oldu yine.

Türkiye’de dizel yakıtı en pahalı tüketen il de Van.

Şuradan çıkıp 2 saat içerisinde vardığınız İran’da, yanı başımızda litresi 1 TL bile değil.

Bahtsızlık diyoruz işte biz buna.

Birçok kaynağa bu kadar yakınken bu kadar uzak olabilme özelliği bir tek Van’da ve bölgenin diğer illerinde var.

Bu coğrafya kaderdir meselesini doğrulayan türden istatistikler işte…

Sınır bekçisi olmaktan çıkamamış, sınır kapısını henüz yeni yeni kullanabilen Van ekonomisini uçurabilecek bir ticaret yapabileceği İran gibi ülkelere yakınlığını kullanamıyor.

İnsanı bu bölgede durmuyor.

Üretim yok.

İstihdam yok.

Haliyle insanlar kaçıyor.

Durmuyor artık.

Birileri gelip Van’a bakıp “Aaa Van nasıl da gelişmiş” falan diyor ama rakamlar yalan söylemez.

Gelişmişliğimiz ortada.

Bu kadar olumsuzluğun bir arada yer aldığı bir kentte Van Gölü gibi bir güzellik varmış, tarihi mekanlar çokmuş, potansiyel müthişmiş…

Bunlar karın doyurmuyor işte.

İnsanları tutamıyor.

Kahvaltısının dünyaca ünlü olması 20’li yaşlardaki gençlerin inşaatlarda çalışmasına engel olmuyor, onların inşaatta yaşadığı ölümlerin önüne geçemiyor.

Van Kedisi’nin güzelliği onları burada tutmaya yetmiyor.

Güzelliği beş par etmiyor!

Kimsenin kızma hakkı yok.

Gitmeyip ne yapacaklar?

İlçeleri bu halde olan ilçelerde yatırıma gelmeyen insanlara da kızamayız.

Böyle bir tabloyu gören devasa şirketler neden yatırım yapacak?

Hangi rakamlara güvenecek?

Olmuyor işte.

Önce biz bazı şeyleri aşmadıkça devamı gelmiyor.

Bu kente o kadar yazık ediliyor ki…

Son 20 yıldır konuşulan sorunlarının yarısının bile çözülmemiş olması.

Çözülenin de çok büyük bir coşku ile sunulması halimizin özeti.

Birçok ilin 4’üncü, 5’inci çevre yolunu yapıp bilmem kaçıncı OSB’sini yaptığı süreçte biz hala bir çevre yoluna kavuşamadık.

Sahil yolumuz henüz yeni başladı.

Arıtma tesisimiz geçen yıl bitti.

Kapıköy iki yıldır kapalı birkaç ay önce açıldı.

Bazı şeyler de kapanıyor yine açılıyor.

Sonra onları kutluyoruz.

Böyle kademeli işte.

Tıpkı bizim sefaletimiz, gelişmişliğimiz gibi.

Yazık ediyorlar.

Bize ve bu kente…

Çok yazık ediyorlar…