Yol ne kadar ıssız, menzil ne kadar uzak olursa olsun amacı olan insan yoluna devam eder. Umut taşır insanı en uzak yerlere. Kimi zaman akan sulara karışır umut, kimi zaman da bir kuşun kanadına tutunur. Gece demez, gündüz demez, dağ demez, tipi demez… Hedefi olan insan er geç varır murad ettiğine.

Ya kendini arayan bir adam? Nereye gider, nerede bulur kendini? Nereden başlamalı, hangi köprülerden geçmeli, en önemlisi menzil neresi? Bulabilir mi kendine dair ufak bir iz, o bir yürekte?

Böyle düşünceler saldırınca kaçacak yer de bulamaz insan. Kendi kafasının içinde nereye kaçısın? Nazım da bilemedi. Yahu dedi en azından bir amacım var: ben kendimi arıyorum. Bu kadar kalabalığın içinde yitirdiğim belki de hiç sahip olamadığım kendimi. Hoş bundan ne zaman bahsetse bakışları değişiyordu insanların. Böyle amaç mı olurdu? Amacını bile beğendirmeyen biri yollara düşmüş kendini arıyordu, kaybolduğu insanların arasında.

Nazım'ın istediği öyle kanlı canlı var olmak değildi ki. Varlığını düşündü. Mesela özlem dolu bir mektupta var mıyım? Radyoda çalan “şimdi uzaklardasın” şarkısının sözlerinde var mıyım? Ya da pencereden bakanlar için yollarda olan ben miyim? Akşamları sofrada bekleniyor muyum acaba? Adım geçiyor mu bir dost meclisinde?

Taş değse başına acıtacaktı elbette. Fakat böyle de bir ölüden farkı yoktu. Uyuyordu, yürüyordu, gülüyordu… Fakat kalbinin attığını hissetmiyordu.

İnsan nerede olursa olsun, hangi makamda, hangi mekânda… Ait olmak istiyor. Mesela bir sofrada onun için tabak konulsun, bir şarkı onun için dinlenilsin kısacası bir kalp onun için atsın. Yoksa kendi kalbinin tik- taklarının gürültüsü sarar kulaklarını. Kendi uğultusunda kaybolur ve kendi bile anlamaz neden azar azar yitip gittiğini. Ait olanlar nereden bilsin?

Yalnızlık, insanın taa içinde bitmeyen bir yokuş gibidir. Nazım'ın çıkmakla bitiremediği yalnızlığı, etrafında kimse olmamasından değildi. Bunu anlayacak kimsesi yoktu yanında.

Ait olmak ve yalnızlık. Gerçekten sevilen insanlar aittir diğerine. Sevginin izaha ihtiyacı yoktur. Yalnızlık mı? Kemik gibidir, ne yana dönsen batar.