Eskiden elektrik sigortaları vardı. Bunlara buşon denirdi. Daha sonra şimdi kullandığımız otomatik sigortalar çıktı.

                 Buşon                               Otomatik sigorta

Gençler, eski buşonları muhtemelen bilmez. Elektrik sisteminde/tesisatında ani bir akım yükselmesi olup tehlike oluştuğunda sigorta devreye girip  elektriği keser. Bu duruma halk arasında sigorta attı tabiri kullanılır. Yeni tip sigortalarda sigortanın üzerinde bulunan şalter olarak tabir edilen düğme aşağı düşer. Sorunu giderdikten sonra bu düğmeyi yukarı kaldırmanız yeterlidir. Eski tip sigorta buşonunun içinde özel bir kum ve ince bir tel vardı. Sigorta attı denilirken aslında gerçekte olan buşonun içindeki telin aşırı yüklenmeden yanıp kopmasıydı. Böylece elektrik akımı kesilirdi. Bu durumda buşonu değiştirmeniz gerekirdi. Kalitesizleri ucuzdu ancak kaliteliler pahalıydı. Onun için çoğu kimse buşonu değiştirmeyip dışardan üzerine aşağıda görüldüğü gibi ince bir tel sarıp tekrar tekrar kullanırdı.

Tabi bu arzulanan bir durum değildi. Telin kalınlığının hesapsız artırılması sigortayı bazen işlevsiz hale getiriyor; tel dışardan bağlandığı için sigorta patlama sesi ile  atıyordu. Sigortaya kalın tel sarıldığında ise olası bir sorunda sigorta atmadığı için can ve mal kayıpları hatta yangınlar çıkabiliyordu. Sigortayı değiştirmek yerine daha kalın bir tel bağlamaya başlarsak sonunda sistem de bu kalın tele alışır ancak içten içe bozulmaya, çürümeye başlar. Muhtemel son ise yangın, yani yıkımdır.

İnsanın da bir sigortası olmalı. Yani kırmızı çizgileri, doğru ölçüleri ve ahlaki prensipleri  olmalı. Olası bir olumsuzlukla karşılaşıldığında, kırmızı  çizgilere yaklaşıldığında sigorta atmalı. Yani adeta hemzemin geçitlerde tren yaklaştığında yolu kapatan bariyerler gibi kendimizi kapatmalıyız. Kırmızı çizgiler yani prensipler bizim karakterimizi belirler. Bu çizgi ve prensiplere sadık kalmak başta yorucu gelebilir. Bu süreçte önce zorluk çekeriz, ancak daha sonra rahat ederiz. Çünkü belli bir zaman sonra herkes karakterimizi öğrenir, neyi yapıp neyi yapmayacağımızı bilir ve bu sebeple üzerimize gelmezler. Bizler de kısa bir zorluğun ardından rahat bir yaşam sürersiniz.

Eski zamanlarda köylünün biri şehre gelmiş. Malum o yıllarda genel olarak köylere yaya olarak gidilip gelinirdi. Köylü şehirdeki işini bitirdikten sonra ertesi sabah bir karpuz alarak yaklaşık 5-6  saat süren dönüş yoluna yayan olarak koyulmuş. Öğleye doğru yolu yarılamış. Mevsim yaz, hava sıcak. Epey bir yorulmuş. Rastladığı bir ağacın gölgesinde oturarak dinlenmiş. Daha sonra yolluk olarak aldığı karpuzu kesmiş. Karpuzun ancak yarısını yiyebilmiş. Geri kalan yarısını  bir kenara atmış. Biraz sonra da karpuzun yanına varmış ve üzerine ayakta küçük tuvaletini yapmış. Daha sonra ağacın gölgesine dönüp uzanmış. Yorgunluktan ve sıcaktan uyuyakalmış. Bir süre sonra uyanmış. Hava sıcak, dudakları kurumuş. Yanında susuzluğunu giderecek de hiçbir şey yok. Gözü karpuza ilişmiş; 'Yok ya üzerine ihtiyaç gidermiştim, haram oldu' demiş. Etrafı tekrar gözden geçirmiş ama nafile, hiç bir şey yok. Karpuzun başına giderek uzun uzun düşünmüş ve ‘şurada ayakta durmuş ve şu açıdan işimi görmüştüm. Dolayısıyla bu tarafa değmemiş deyip çakı ile oradan bir parça kesip yemiş. Değmiş-değmemiş diye diye karpuzun tamamını yemiş.

Sigorta telinin kalınlığını artırmak yukarıdaki hikayede olduğu gibi ilk başta tiksindiğimiz şeyleri çok daha fazlasıyla yapmaya benzer.

Kırmızı çizgilerimiz ne sistemi tıkayacak kadar kalın ne de çok şeyi mübah görecek kadar ince olmalı. Kırmızı çizgiler de sigorta teline, karpuz hikayesine  benzer. Bir kere tel değişti mi veya çakı vuruldu mu artık sonu gelmez. Daha önce kınadığımız, tiksindiğimiz şeyler gözümüzde mübah yani doğru gözükmeye başlar. Kamuda isek değerli hediyeleri (!) kabul etmeye başladığımızda kendi sonumuzu hazırlamaya başlarız. Önce orta seviyede bir hediye, daha sonra daha büyük (değerli) hediye ve öylece gider... Öyle ki bunun bir çeşit rüşvet olduğunu dahi unutur ve “Bu bir hediye” diye kendimizi kandırıp çıkmaz bir yola gireriz. Bu durumu Resulullah (sav) şöyle ifade ediyor: 

“Kul, bir günah işlediğinde kalbinde siyah bir nokta oluşur. Tevbe ettiği takdirde cilalanıp silinir. O günahı tekrar işlediği/günaha devam ettiği zaman, o siyah nokta da gittikçe büyür, kalbi istila eder.” Kalp kararınca da yeni siyahlar görünmez hale gelir.

Rabbim doğru istikamette yaşam sürdürme çabamıza destek versin.