Tam bir yıldır ülkenin gündeminde olan ve şu ana kadar onlarca görüşme, buluşma ve açıklamanın yapıldığı yeni çözüm süreci ile ilgili Van’da önemli bir çalıştay yapıldı. Yaklaşık bir yıl önce başlayan ve şu sıralar PKK’nın yeni adımlar atması ve sürecin hareketlenmesi ile ilgili beklentilerin oluştuğu süreçte Hür Dava Partisi (HÜDA PAR) Van’da Kürt Meselesine İnsanı Çözüm Çalıştayı düzenledi. Diyarbakır’dan sonra Van’da ikincisi düzenlenen “Kürt Meselesine İnsanı Çözüm Çalıştayı”nda başta HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu ve konuşmacılar önemli mesajlar verdi. Gün boyu süren oturumların ardından bir sonuç bildirgesinin de yayımlandığı çalıştayda konuşan Yapıcıoğlu, bu kez çözüme daha yakın olunduğunun vurgusunu yaparken bazı temel haklar konusunda özellikle vurgu yaptığı konuşmasında, “Allah, Kürt’e ne hakkı vermişse onu istiyor. Eğer Kürt, Allah'ın verdiği haklardan bir kelime, bir gram fazlasını istiyorsa haksızlık ediyor.” dedi. Sonuç bildirgesinde ise; “Kürt meselesinin adalet temelinde çözümünün ‘Büyük ve Güçlü Türkiye’ ideali için olmazsa olmaz bir unsur olduğu unutulmamalıdır.” Denildi.
YENİ ADIMLAR BEKLENİRKEN VAN’DA ÖNEMLİ BULUŞMA
Geçtiğimiz yılın Ekim ayında Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) lideri Devlet Bahçeli’nin çağrısıyla başlayan ve kamuoyunda “Terörsüz Türkiye Süreci”, “Barış ve Demokratik Toplum Süreci”, “Yeni çözüm süreci” gibi isimlerle anılan süreç için çalışmalar sürüyor. Bir yandan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kurulan komisyonda Kürt meselesi tüm yönleriyle tartışılırken bir yandan da siyasi partilerin düzenlediği sempozyum, çalıştay ve etkinliklerle sürece destek veriyor. Son olarak geçen sene Diyarbakır’da “Kürt Meselesine İnsanı Çözüm Çalıştayı”nın ilkini düzenleyen HÜDA PAR, ikinci önemli buluşmayı da Van’da gerçekleştirdi. Akademisyenlerin, yazarların, siyasilerin sunum yaptığı çalıştaya katılan HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu da süreç ile ilgili önemli konulara değindi.
YAPICIOĞLU, VAN’DA KÜRT MESELESİNİ KONUŞTU
Çalıştay’ın açılış konuşmacısı olan ve Kürt meselesinin çözümüne yönelik daha önce de bazı süreçlerin yaşandığını hatırlatan HÜDA PAR Genel Başkanı Yapıcıoğlu, konuşmasına şu sözlerle başladı; “Maalesef o yaşanan süreçler istenen şekilde başarıyla sonuçlanmadığı için el-an içinde olduğumuz süreçle ilgili de bazı kaygılar, bazı endişeler, bazı şüpheler var. Önceki süreçlerin başarısızlıkla sonuçlanmasının pek çok nedenleri var. En önemlilerinden bir tanesi de bizim bir şiddet sorunumuz var. Ve bizim bu şiddet sorunu başlamadan önce 200 yılı bulan bir Kürt meselemiz var. Biz çoğunlukla bu iki meseleyi birbirine karıştırdık. Devlet ve devlet yetkilileri çok defa devlet aklı, Kürt meselesini bir şiddet sorununa, bir asayiş sorununa indirgedi ve buna ancak silahla mukabele edeceğini ve şiddeti silahla bastıracağını düşündü ve bugüne kadar geldik. Fakat sorun sadece bir asayiş sorunu değildi. Elbette bizim böyle bir sorunumuz var ama neticede Kürt kardeşlerimizin bir hak talebi, hukuku olmadığı için tahakkuk edemeyen bir kardeşlik meselesi olarak kardeşlerinden istedikleri şeylerin karşılamaması gibi bir meseleleri, bir sorunları vardı. Meşru talepleriyle gayrimeşru yöntemlerin birbirine karıştırılması, sorunu bir anlamda çözümsüzlüğe mahkûm etti, bugüne geldik.” dedi.
YAPICIOĞLU: HATALARI UNUTMAK TEKRARA YOL AÇABİLİR!
Önceki hatalardan ders çıkarılmış olmasını temenni eden Yapıcıoğlu, “Yapılan açıklamalar bu konuda bizi ümitlendiriyor. Devletin bazı yanlışlar yaptığı, önceki dönemlerde bakıldığı gibi salt bir asayiş sorunu olarak görüp silahla, şiddetle, askeri yöntemlerle bunu bastırmanın yol olmadığı, çözüm olmadığı anlaşılmıştır gibi beyanlar ya da bu manaya gelen cümleler bizim bu süreçle ilgili ümidimizi doğrusu güçlendiriyor. Geçmişin acıları üzerine elbette gelecek inşa edilemez. Fakat geçmişte yapılan hataların tekrar edilmemesi için o hataların ne olduğu konusunda mutlaka tespit ve teşhislerimizi doğru yapmak, yapılan yanlışları iyi tahlil etmek ve buna göre nasıl bir çözüm arayacağımızı ortaya koyup tedaviyi ona göre yapmamız gerekir. Hataları unutmak belki onların tekrarına yol açabilir diye endişe ediyoruz. Bu nedenle geçmişin hatalarından ders çıkarılana kadar yeri geldiğinde, biraz önce ifade etmeye çalıştığım gibi, geleceği onun üzerine bina etmek ya da onları kaşıyarak işi çözümsüzlüğe mahkum etmek amacıyla değil. Ama ders çıkarıp inşallah daha sağlıklı bir zeminde meselelerimizde çözüm aramak için bunları zaman zaman dile getiriyoruz.” diye konuştu.
“MESELENİN ÇÖZÜLMESİ KONUSUNDA SÖZ BİRLİĞİ OLMASI KIYMETLİDİR”
Meclis'te ‘Milli Dayanışma Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’ adı altında bir komisyon kurulduğunu hatırlatan Yapıcıoğlu, "Komisyonun 51 üyesi var. Bu üyelerden birisi de benim. Şimdiye kadar 15 toplantı yaptık. 130'un üzerinde sivil toplum kuruluşu temsilcisi, akademisyen ya da siyasi kimliği olan insanlar, bu meseleyle ilgili olanlar, türlü şekilde ilgili olanlar dinlendi ve belli bir noktaya geldik. Komisyon kurulmuş olması bile başlı başına önemlidir. Meclis'in çatısı altında böyle bir komisyon kurulmuş olmasını önemsiyoruz. Bu nedenle, bunu atfettiğimiz önemden dolayı, bizzat Genel Başkan sıfatıyla partimi ve arkadaşlarımı orada temsil etmek üzere o komisyon çalışmalarının tamamına katıldım. Bütün toplantılara eksiksiz iştirak ettim. İnşallah elinizden gelen katkıyı da sunacağız. Komisyon çalışmaları önemlidir. Meclis'te temsil edilen partilerin 11'inin orada bulunması ve katkı vermeye çalışması, herkesin bu soruna artık bütünlüklü bir şekilde bakıp buna bir çözüm bulması gerektiği konusunda aynı fikirde olması, çözüm yollarıyla ilgili fikirler farklı olsa da ihtilaf edilse de bu meselenin artık çözülmesi gerektiği konusunda söz birliği edilmiş olması kıymetlidir. Bunun kıymetini bilmek gerekir." değerlendirmesinde bulundu.
“SORUN HEPİMİZİNDİR, MESELE HEPİMİZİNDİR”
HÜDA PAR Genel Başkanı Yapıcıoğlu, şöyle devam etti: “Farklı farklı kelimeler, kavramlar ya da cümlelerle ifade edilse de kimi demokratikleşme, kimi kardeşlik, kimi iç cephenin tahkim edilmesi, kim başka başka kavramlarla ifade etse de aslında bunların hepsi çözüm konusunda bir mecburiyet olduğunun ifadesidir. Bizim başka bir yolumuz, başka bir yöntemimiz yok. Mutlaka bu meselemizi öyle veya böyle, şu veya bu şekilde halletmek mecburiyetimiz vardır. Zira meselelerden çözümsüz kalması, daha önce de ifade ettiğim gibi, emperyalist müdahalelere açık, huzursuz bir coğrafya, heba olan nesiller ve ekonomik çöküntü… Bunu hep birlikte yaşadık, bunun bedelini ödedik. Sorun hepimizindir, mesele hepimizindir. Herkesin bu konuda elini taşın altına koymak suretiyle çözüme katkı sunması bir zorunluluktur. Mesela biraz önce ifade ettiğim gibi iki asra yaklaşan 1839 Tanzimat Fermanı'na götüreceksek. Oradaki Tanzimat Fermanı'yla birlikte batılılaşma ve merkezleşme politikaları aslında sorunun başlangıcı olarak pek çok kişi tarafından kabul ediliyor. O günden bugüne artarak devam eden Cumhuriyetin ilanından sonra tamamen inkar ve red üzerine bir kimliğin, bir halkın, bir kavmin, bir dilin inkar edilmesi, yok farz edilmesi ve tarih boyunca yapmış olduğu fedakarlıkların, tarih boyunca ortaya koymuş olduğu çabaların görülmemesi, red edilmesi meseleyi başka bir boyuta taşıdı ve daha sonra akabinde çok acı olaylar… Yüz binlerle ifade edilen ölümler ve araya giren bu hukuksuzluk…”
“ÜMİTSİZLİK ASLA BİZİM KİTABIMIZDA YAZMAZ”
İki asra yaklaşan geçmişi olan bir meseleyi birkaç ay ya da birkaç yılda çözmenin mümkün olmadığını ifade eden Yapıcıoğlu, "Bir süreçtir. Ama önemli olan o iradenin gösterilmesi, onun ortaya konulması ve bu konuda çaba sarf edilmesidir. Elbette mesele çok boyutludur. İşin siyasi yönü, işin psikolojik yönü, sosyolojik yönü, işin ekonomik yönü, hatta işin uluslararası boyutu vardır. Bu kadar çok boyutlu ve bu kadar köklü bir meseleyi çok basit bir iki dokunuşla çözmek ya da çok kısa bir süre içerisinde çözmek mümkün değildir ama bu çözüm imkansız da değildir. Ben ümitvarım ve asla bu ümidimi kaybetmeyeceğim. Zira Ümitsizlik asla bizim kitabımızda yazmaz. Ümidimizi muhafaza edeceğiz ve ümidimizi büyüteceğiz. Ümidimizi büyütecek hal ve hareketler yapacağız. Sorunu çözmek için sağlam bir irade, bir samimiyet ve zamana ihtiyacımız var. Eğer çözüm iradesi sağlamsa küçük engellere takılmayacak. Eğer samimiyet varsa, bunun yolu tekrardan mümkündür.” şeklinde konuştu.
"KÜRTLERE ALLAH, NE HAK VERMİŞSE ONU İSTİYOR"
Komisyon Başkanı ve aynı zamanda Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş'un Diyarbakır ziyaretini hatırlatan Yapıcıoğlu, "Orada Sayın Meclis Başkanı'nın konuşmasını bitirirken Kürtçe bir dörtlükle bitirmesi çok yoğun bir şekilde tartışıldı. Yani orada birliği, beraberliği, kardeşliği el ele gönül gönülde vermeyi ifade eden Sayın Meclis Başkanı'na sadece bunu Kürtçe ifade etmiş olması bile birilerini zıplattı. Bazen soruyorlar, diyorlar ki biz Kürt'e, Kürtçe ‘ye, Kürt'ün diline karşı değiliz ‘ama’... ‘Ama’dan sonra geliyor işte, peki aması ne? 'Resmi bir makamda oturanın onu söylemesine de eyvallah ama resmi hesaptan bu nasıl yayınlanır?' Peki Kürtçe nerede olacak? ‘Burada değil’. Kemalist Cumhuriyeti'nin ilk yıllarında da değil. Stalinist Rusya'da Kafkas Kürtler ‘in dört bir tarafa sürüldüğü dönemde bile Kürtler kendi evlerinin içerisinde Kürtçe konuştular ve Kürtçeyi bugüne kadar taşıdılar.”
“KÜRTLER NE İSTİYOR?”
“Yani siz ne demek istiyorsunuz? Sokakta konuşun, çarşı-pazarda konuşun, evinize de konuşun ama resmi yerlerde Kürtçe, zinhar konuşulmasın! Sonra da çıkın deyin ki yahu Kürt'ün neyi eksik? Ya da hele söyle bakalım, benim Kürt kardeşim ne istiyorsun? Bir dakika kardeşim. Ben bir Kürt olarak neden isteyen pozisyonundayım? Niye istiyorum ki? Sen de bana, sen benden ne istiyorsun? Benim dilimden ne istiyorsun? Benim tarihimden ne istiyorsun? Neden beni bugüne kadar yok farz ettin? Bir ara bir televizyon programında sordular. Kürtler ne istiyor? Ben de dedim ki, Allah, Kürt'e ne hakkı vermişse onu istiyor. Eğer Kürt, Allah'ın verdiği haklardan bir kelime, bir gram fazlasını istiyorsa haksızlık ediyor. Ama Allah'ın verdiği hakkı sen de vermiyorsan, gasp ediyorsan, sen zulüm ediyorsun.” değerlendirmesinde bulundu.
“BU SEFER ÇÖZÜME BİRAZ DAHA YAKIN OLDUĞUMUZU DÜŞÜNÜYORUM”
Yapıcıoğlu, "İnşallah ben bu sefer çözüme biraz daha yakın olduğumuzu düşünüyorum, öyle ümit ediyorum. Geçenlerde basına yansıdı, Altan Bey'in bir açıklaması işte önceki çözüm süreci Suriye'ye kurban edildiği mealinde bir şeyler söyledi. Şimdi yine mesele birbirleriyle bağlantılı. Fakat bizim şunu unutmamamız lazım, meselelerimiz çok boyutludur dedim, evet. Fakat bizim şunu da iyi değerlendirmemiz lazım, eğer biz meseleyi ya bütün yönleriyle bir anda çözeceğiz ya da hiçbir şeye razı gelmeyiz pozisyonuna gelirse kendi işimizi zorlaştırırız. Eğer bir sorunun parçalara ayrılması şeklinde çözümü mümkünse parça parça bunu ele alıp çözmek akıllıca olandır ve çözüme daha kolay götürür inşallah." diye ekledi.
“KÜRDÜN GURURU, TÜRK'ÜN ONURU; ALTIN ORANDIR”
Konuşmasının başında ifade ettiği "şiddet sorununa" değinen Yapıcıoğlu, "Bir 'sorunumuz' var; şiddet sorunu. Bir de 'meselemiz' var; 200 yıllık olan bir mesele. Bu ikisini de birbirine karıştırmamak ve şunu da asla yapmamak lazım. Siz eğer elinde silahla, sorunu ben şiddet yöntemiyle çözeceğim veya sorunu duyuracağım diyen insanlarla bütün bir milletin, bütün bir Kürt kavminin meselelerini oturup konuşacağım derseniz siz başta birinci düğmeyi yanlış iliklemiş olursunuz. Bunu yapmaya hakkımız yoktur. Zira çok defa Komisyonun Başkanı Sayın Kurtulmuş'un ifade ettiği gibi 'Kürt'ün gururu, Türk'ün onuru; altın orandır.' Bunu korumak gerekir. PKK'nın elindeki silahtan en büyük zararı görmüş olan Kürt milletine, işte bu sizin temsilcinizdir ve sizin hakkınızı, hukukunuzu onlarla pazarlık veya müzakere edeceğiz derseniz, siz Kürt'ün onurunu da gururunu da çiğnemiş olursunuz." ifadelerini kullandı.
SAĞLAM: DİNLEDİKÇE, BİRBİRİMİZİ ANLAYACAĞIZ
HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı İshak Sağlam, “Bu çalıştay fikri, yeni gelişen bir fikir değil. Yıllardır süregelene çözüm arayışımızın bir durağıdır. Zira Kürt meselesi bir sorun olarak konuşulmaya devam ettikçe, bizim de adalet, huzur ve kardeşlik arayışımız devam edecektir. Biz bugün burada bir müzminleşmiş sorunlarımızı konuşacağız. Konuştukça, birbirimizi dinleyeceğiz. Dinledikçe, birbirimizi anlayacağız. Anladıkça, Allah'ın izniyle, çözüm için yeni kapılar açılacaktır. Sorunlarımızın varlığını kabul edip konuşarak, anlaşarak çözme iradesi ortaya koyduğumuzda akli selim, bizi kardeşlik hukukunun gereğini yapmaya götürecektir.” dedi.
“ÇOK AĞIR BEDELLER ÖDEYEREK BUNU TECRÜBE ETTİK”
Çözüm dışında kalan yolların bu millete kan, gözyaşı, sefalet, kin ve nefret getirdiğini bildiklerini ifade eden Sağlam, "Çok ağır bedeller ödeyerek bunu tecrübe ettik. Bugün burada, siyasetçilerimiz, akademi dünyamız, düşünürlerimiz ve yazarlarımızla Dertlerimizi ve endişelerimizi konuşacak, çözüm önerilerimizi masaya yatıracağız. Milletimizin yüzyılı aşkın bir süredir süregelen bu büyük sorununa karşı duyarsız kalmadığımızı gösterecek, tarihe bir not düşmüş olacağız. İnanıyoruz ki; ihlâsla, samimiyetle yapılan bu tür çalışmalar karşılıksız kalmayacaktır. Burada, bu salonda söylenen her hakikat, inşallah dertlerimize şifa, kalplere umut olacaktır." diye konuştu.
“KÜRT MESELESİ YALNIZCA TÜRKİYE’NİN BİR MESELESİ DEĞİLDİR”
Kürt meselesi yalnızca Türkiye’nin bir meselesi olmadığını belirten Sağlam sözlerini şöyle tamamladı: “Kürt meselesi yalnızca Türkiye’nin bir meselesi değildir. Yakın ve uzak komşularımızı da doğrudan ilgilendiren çok boyutlu bir konudur. Bu meseleyi yalnızca bir güvenlik penceresinden değerlendirmek, çözüm yollarını baştan tıkamak anlamına gelir. Meseleye insan hakları, adalet ve eksik kalan kardeşlik hukukunun tesisi olarak yaklaşmak durumundayız. Bize göre kalıcı çözüm yolu budur.”
İL MÜFTÜSÜ ŞIK: BEŞERİ SİSTEMLER İNSANLIĞIN GENEL OLARAK DERTLERİNE MUTLAK ANLAMDA ÇÖZÜM BULMAKTA ACİZDİRLER
Açılış konuşmasında söz alan İl Müftüsü Mehmet Sırrı Şık’da, “Hakikat şudur ki beşeri yaklaşımlar beşeri sistemler insanlığın genel olarak dertlerine mutlak anlamda çözüm bulmakta acizdirler. Şu anda dünya olarak yaşamış olduğumuz sıkıntıların büyük kaynağı budur diye düşünüyoruz. Onun için insani çözümler adı altında bir fikir ortaya atılmış ki şu anda bu çalıştay organize edilmiş. Elbette insani erdemlerle donanmış olan bir insan, bir kitle, bir heyet çözümler bulabilirler.” Dedib
TİMURTAŞ’TAN KÜRTÇE VURGUSU
Programın açılış konuşmasında söz alan diğer bir isimde Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Yaşayan Diller Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Abdulhadi Timurtaş oldu. İnsanlık bugün siyasi, dini, milli, ekonomik, kültürel, eğitim ve coğrafik gibi birçok konuda ciddi sorunlar yaşadığını vurgulayan Timurtaş, “Egemen güçlerin ve toplum mühendisliğine kalkışan ifsat hareketlerinin farklılıkları reddetmesi, başkalarına tercih hakkını bırakmaması ve bütün yönleriyle kendisini dayatması, sorunu daha da çıkmaz hale getirmektedir. Bugün insanlığı pençesinin içine alan ve dünyayı yönettiğini iddia eden Siyonist düzen bir ifsat düzenidir, insanı tek tipleştirmeye çalışan bir şer odağıdır. Fıtrata o virüsü elliden uzatan, Müslüman milletlerin zihninden ümmet fikrini çıkaran ve fıtratıyla oynayan da Siyonistlerdir. Ne yazık ki Müslüman coğrafyalarda birçok yönde güçlü ellerinde bulunduran yerel uşakları da adam edinip efendilerinin izini takip etmektedirler. Farklılıkları ortadan kaldırmayı çalışan yok eden bu müfsit zümrenin kurduğu sözde medeniyet topal bir medeniyettir, decalistlik tek gözlü ve yok olmaya mahkûmdur.”
“KÜRT DİLİ, EĞİTİM DİLİ OLMAYA HAZIR BİR SEVİYEDEDİR”
Dil ve kütürün önemini vurgulayan Timurtaş, sözlerine şu şekilde devam etti,” Bugün uzun bekleyişlerden sonra ülkemizin farklı üniversitelerinde Kürt Dili Edebiyatı bölümlerinin açılması, Milli Eğitim’e bağlı okullarda seçmeli Kürtçe ve diğer dillerin müfredata konması, TRT bünyesinde Kürtçe ve diğer dillere birer kanalın tahsis edilmesi fıtrata dönüşün bir tezahürüdür. Bu vesileyle belirtmek isterim ki Kürt dili, topyekûn bir eğitim sisteminin dili olmaya hazır ve muktedir bir dil seviyesine gelmiştir. Hakeza Kürtçenin üniversite dediğimiz akademi camiasında, şiir, roman, hikaye ve eleştiri gibi edebi mahfillerde de diğer dünya dilleriyle yarışacak seviyededir.” Dedi. Timurtaş’ın ardından Kadim Aşiretler Federasyonu Başkanı Rasin Aslan ise bir konuşma yaptı. Açılış konuşmalarının ardından çalıştay 3 oturum şeklinde devam etti.