Bizim işimiz gazetecilik.
Kenti, kent insanını ilgilendiren meseleleri kaleme almak.
Ortada bir sorun varsa bu sorunu detayları ile alıp muhatabına iletmek.
“Şurada şöyle bir problemimiz var” demek.
Zaman zaman yorum yapmak, görüş bildirmek, eleştirmek.
Tüm bunlar kulağa hoş geliyor.
Lakin belli başlı kriter ve sorumluluklar da yüklüyor.
Örneğin bir gazeteci ya da muhabir iseniz kente dair tüm bu meseleleri bilmeniz, hakim olmanız ve takip etmeniz gerekiyor.
Hele de yerelde iseniz tek bir alan üzerinde uzmanlaşmak ve sadece bir konuyu takip edip gerisine duyarsız kalmak gibi bir lüksünüz olmuyor.
Böyle olunca da her şeye hakim olmanız gerekiyor.
Gözler dört açılmalı, kulaklar delik olmalı.
Olmalı ki bir anlamı olsun.
İşte böyle bir süreçte bu işin hakkını vermek için mücadele ediyoruz.
Kentin sorunlarından haberdar olmaya, aktarmaya çalışıyoruz.
Bu konuda ne kadar yapabildiğimiz hususu kamuoyunun takdiri…
Yergi de övgü de okurun hakkı.
Lakin burada dikkat çekmek istediğimiz husus biraz farklı.
Dedim ya biz gazeteciyiz.
Bizim işimiz görmek, duymak, yazmak.
Ötesine geçemiyoruz.
Mesela biz yönetmiyoruz, bir programlamıyoruz, biz karar vermiyoruz.
Karar vericilere bir şeyler hatırlatabiliyoruz.
Bir adım ötesi yok.
Ama çok uzun zamandır da yaptıklarımızın boşa düşüren, anlamsız kılan bir tavır ile karşı karşıyayız.
Bizim konuyu hatırlatıp çözümü için ‘talep’ ilettiğimiz muhataplar eski gelenekten çok uzaklar artık.
Biraz nostalji gibi olacak ama…
Bu eskiden böyle değildi.
Bu kente dair yazılan, çizilen her şeyin bir manası vardır.
Kadri, kıymeti bilinirdir.
Olumlu ya da olumsuz bir dönüşü olurdu.
Siz bir şeyler söylerdiniz.
Muhatabınız çıkar karşılığını verirdi.
Ne olursa olsun ortada bir iletişim ve etkileşim vardı.
Şimdi kentin 6 gazetesi, her biri kendince birbirinden önemli konuları gündeme taşıyor.
Özellike üç gazete bu kenti ilgilendiren meselelerde gövdesini ortaya koyuyor.
Ha keza önemli birkaç web sitesi aynı şekilde bir tavır takınıyor.
Neredeyse her gün bu kentin sorunlarına dair haberler yapılıyor.
Yetmiyor, köşelerde kalem ehli isimler yorumlar yapıyor.
Ama yönetenler bu anlamda kör, sağır gibiler.
Çok uzun zamandır bu kente dair çıkan haberlerle ilgili bir kelam etmiyorlar.
Mevzu sadece iftira, hakaret ve benzeri mevzular olunca bir resmi açıklama yapılıp servis ediliyor.
Bunun dışında ‘çıt’ yok.
Ha varsınız, ha yok!
Her bir haberin altına yüzlerce, binlerce insan destek verse bile, “Yahu çıkıp da bu konuyla ilgili bir şeyler söyleyelim” diyerek meseleyi kendine dert edinen yok.
Varsa yoksa belli aralıklarla ve kendileri istediği zaman gazetecilerle buluşup bir kahvaltı programı düzenlemek.
Ardından da konuşulması gerekenleri konuşmak.
Dediğim gibi onu da bizim değil, yöneticilerin istemesi gerekiyor.
Onun ötesinde bir irtibat yok.
Eksiklik mi?
Bence çok büyük eksiklik.
Nihayetinde gazetecilerin çok büyük çoğunluğu bireysel bir çaba içerisinde değil.
Açın gazetelerimizin arşivlerini tarayın.
Kim kendi menfaati ve şahsi beklentisi için bir manşet atıyor ki?
Kim köşesinde kendi taleplerini iletiyor ki?
Dert hep aynı.
Kentin yolları, trafiği, sıkışıklığı, yetersizliği vs… vs…
Bu yüzden de bu suskunluğu, bu eylemsizliği, bu minnetsizliği anlamakta çok zorluk çekiyorum.
Haydi bir gazeteyi okumadınız, ötekine bakınız.
Haydi gazete okumuyorsunuz internetten takip ediniz.
Hadi okumayı sevmiyorsunuz yaptığımız yayınlardan izleyiniz.
Birileri bu kentle ilgili siz yöneticilere bir şeyler söylüyor.
Merak ediyorum.
Görmüyor…
Duymuyor…
İşitmiyor musunuz?
Anlamakta güçlük çekiyorum.
Çok garip…
Bu şehirde çarşıların, caddelerin, sokakların, arka sokakların, kaldırımların, refüjlerin, yol kenarlarının , mahallelerin, mahalle aralarının, ara sokakların, derelerin, kanalların, arkların, parkların ve çevrelerinin, yakın veya uzak semtlerin, tokilerin, sanayi sitesinin, okul ve cami çevrelerinin, insanların uğrak yerlerinin, Edremit girişinden Bostaniçine, üniversite girişinden Kurubaşa, İskeleden Erek eteklerine kadar şehrin her noktasının yeterince süpürüldüğünü, çöplerin toplandığını, toz ve toprakların temizlendiğini, yaprakların ve atıkların etraftan alınıp her yerin tertemiz ve pırıl pırıl edildiğini kim söyleyebilir. Gündüzleri şöyle farklı farklı yerlerde on kilometre bile dolaşıp detaylı bakınca ciddi bir kirlilik yok mu? Evet bu kirliliğin, bu çöpün nedeni yayalar, esnaflar, iş yeri sahipleri, hane halkı yani insanlar...Yani vatandaşların duyarsızlığı... Fakat Allah aşkınıza kurumlar da, birimler de geceleri konteynırlardaki çöpü alma dışında yeterli bir temizlik yapıyorlar mi? Mesela çarşının belli başlı yerlerindeki yirmi- otuz temizlik görevlisi ile, parklardaki yirmi- otuz görevli ile, gece vardiyasında çöpleri alan yirmi- otuz görevli ile bir milyonluk bu koca şehir, bu üç ilçe, bu otuz mahalle, bu onlarca semt, bu onlarca cadde, yüzlerce, belki binlerce sokak ve ara sokak, bu çarşılar, bu parklar, bu kıyı ve sahiller, bu kanal ve dereler nasıl temizlensin. Şehrimizde yüzlerce personelllik aktif, ilgili, yaygın bir temizlik personeli ile şehrin sayılan her yerinde, sahada, süpürme ve temizlik yapılması gerekmez mi? Bunu yirmi yıldır herkes söylüyor ama temizlikte ileriye değil geriye gidiyoruz. Ve bu durum yapılan bütün güzel işleri, yapılan hizmetleri de görünmez hale getiriyor. Çünkü şehrin her yanı gerçekten kirli, gerçekten temizlik problemimiz var. Vatandaşlar duyarsız, kurumlar ilgisiz, ekipler yetersiz diyor Vanlılar. Belli yerlerde temizlikçilerin olması, görünmesi, gezinmesi bu şehre yetmiyor. Her yerde ama her yerde temizlik personelleri olmalı. Bu paylaşımda sayılan bütün noktalarda da görevliler olmalı, süpürme olmalı, temizlikler olmalı, çöp ve atıklar toplanmalı, her yer pırıl pırıl olmalı. Acilen temizlik eylem planımızı kurumlar olarak hayata geçirmeliyiz. Bu şehirde yapabileceğimiz en öncelikli hizmet bunlar olmalı. Böylece yapılan güzel işler de gölgede kalmasın.