Vanlı olmayan birine “Van” dediğiniz zaman aşağı yukarı “kedi, göl ve kahvaltı” üçlüsü gelecektir aklına. “Bunların içinden ise doğru düzgün koruyabildiğmiz sadece kedimizdir” cümlesini rahatlıkla kurabiliriz. “Beçara göl” zaten elini açmış “Van Gölü’nü Koruma Kanunu” çıksın diye dua ediyor ki insanların hışmına daha fazla uğramasın. Çünkü insanların onu koruması için kanun çıkması gerekiyor. Pisliğimizi sahile kusarak yüzümüze yüzümüze vurmasından bir ders almıyoruz ya, kanun adam edecek gölümüzü. (Yazı kahvaltı hakkında olacaktı ama göl mevzusu açılınca cinlendim. Nedim dayanamadım.) Gölü ayrıca ele alacağım bir yazı da gelecek elbet. Şimdi asıl konumuza dönelim.

Van denince akla ilk gelenlerden, şehrimizin gastronomi alanındaki en önemli temsilcisi olan Van Kahvaltısı… Şimdi fark ettim ismindeki heybeti, şöyle büyük harflerle okuyalım bir de: VAN KAHVALTISI… Efenim şu ahenkli isim elbetteki bizim “kahvaltıcılarımız” tarafından meşhur edilmedi. İçindeki bazı lezzetlerin taa Urartulardan bize miras kaldığı, bilimsel araştırmalar ile ortaya çıkmıştır. Son halini de 40’lı yıllarda esnaflar dükkanlarını açtıktan sonra, herkesin evden getirdiği ürünleri ortaya koyup hep birlikte kahvaltı yaptığı eski güzel günlerden aldığını söyleyebiliriz. Sonradan iş ticarete döküldüğü için, şuan hemen hemen her Vanlının şikayet ettiği kahvaltı salonları çıkmış ortaya. Bütün kahvaltıcıları isimleriyle tek tek yazmayı o kadar çok isterdim ki ama işte “it yesin cigerdir” kaidesi alıkoyuyor beni bu durumdan. Mesela kahvaltı etmeye gelenlerin ilk durağı olan Kahvaltıcılar Sokak’a adım attığınız ilk anda simsarların ısrarı, ne kadar misafirperver(!) olduklarını gözler önüne seriyor. Hatta ellerinden gelse biri sağ kolunuza, diğeri sol kolunuza girip sizi çekiştirerek ortadan ikiye bölüp kendi sandalyelerine oturtacak kadar sizin kendi dükkanlarında kahvaltı yapmanızı isterler. Çünkü kahvaltımızı herkesin tatması onların da hoşuna gider. Bu kadar da düşüncelidirler işte bizim kahvaltıcılarımız. Neyse burada ciddi bir mesele konuşuyoruz, ironi yapmanın yeri değil. Ama ne yapayım? Övgüden hoşlandığımız için mecbur eleştiriyi de sözde överek yapmak zorunda kalıyorum. 

Burada Van Kahvaltısı’nı ben buldum gibi bir şey iddia etmiyorum, benim dediğim olacak tarzında havalara da girmiyorum. Ortada şehrimizi hatta ülkemizi gastro turizm alanında temsil eden bir sembol var ve ben bunun ticari emellerinize kurban edilmesine razı gelmiyorum. Sadece her Vanlı gibi bunu dile getiriyorum. Çünkü değerli kahvaltıcı abilerim, siz Hakiki Van Kahvaltısı verdiğinizi düşünüp bu kültüre zarar veriyorsunuz! Dükkanın duvarına “Guinness World Records” yazılı kağıdı çerçeveletip asmakla olmuyor bu işler. Kahvaltıda; yeşil zeytin, kaşar peynir, örgü peynir, misket peynir, beyaz peynir sucuklu yumurta gibi (bir de bunların hepsi ucuza gelsin diye toptan fiyatına perakende sloganlı yerlerden alınan şeyler) Van ile alakası olmayan ürünleri getirip önümüze koyarsan Rekorlar Kitabı’na girip girmediğin bizi ilgilendirmez. Bir de çeşitliliği artırsın diye sigara böreği, patates kızartması gibi aperatiflerin kahvaltımızın içine dürtülmesi var tabi. Hadi bunlar ek olarak önümüze geliyor, içinizden geliyor ikram ediyorsunuz. Ya bir türlü beceremediğiniz hizmet? Allah’tan servis ettiğiniz tabaklar melamin de önümüze atarken kırılmıyor. Melamin tabak demişken, ya hu o kadar nam yapmışsınız, size gelen misafirlerin önüne porselen tabak koymak yerine kimyasal içerikli tabakları koyunca içiniz nasıl rahat ediyor? Garsonlarınızın, tabağı getirirken, bir parmağının tabağın içindeki yiyecekle akraba olmasını söylemiyorum bile. Sadece Vanlı gözüyle değil, dışardan bir gözle de bakınca aynı hatalar çarpıyor gözüme. Üniversite’de çok sevdiğim ve Van’a dışardan gelmiş bir hocamın “bir dükkan açıp, tabelaya “burada Van Kahvaltısı değil normal kahvaltı verilmektedir” yazarsam eminim ki daha çok müşteri çekerim” demesi beni sizin adınıza utandırmıştı. Umarım siz de aynı duyguyu yaşarsınız bunu duyunca. 

Van Kahvaltısı’nın nasıl olmayacağını uzun uzun anlattık zaten. Şimdi ilgilenenlere söylüyorum: Van Kahvaltısı; Murtuğa, Gül Reçeli, bal, Otlu Peynir, Gavut, kaymak, Tereyağı-Cacık, salatalık ve domates dışında bir şey barındırmaz. Yanına bayat olmayan çörek, pide veya tandır ekmeği eklenir. Lokmalar yumuşasın diye süt veya çay tercih edilir. Hizmet de Van’ın şanına yakışır şekilde yapılır. Aslında bu kadar basit. O kadar şey yazmayıp bunu yazsam belki kâfi... Bu vesileyle; Şehrin Ticaret Odası’ndan, Esnaf ve Sanatkarlar Odası’ndan, Kahvaltıcılar Odası’ndan artık kim kahvaltıcılarla ilgileniyorsa, Van adına rica ediyorum, kahvaltımıza bir standart getirin, yoksa insanlar Van yerine Diyarbekir’de surların dibinde yapacaklar artık kahvaltılarını. Ve lütfen her kahvaltıcıyı alıp zorunlu olarak Ege’de ya da Karadeniz’de kahvaltı etmeye götürün ki hizmet nasıl olur görsünler, örnek alsınlar ve çok az yerde olan, adına bile hasret kaldığımız liyakat, bari kahvaltımızı bulsun.