Eğer kişi hayattan zevk almak istiyorsa, bazı şeyleri yalnızca kendisi için değil, başkaları için de nasıl daha iyi hale getireceğini düşünüp planlamalıdır, çünkü bir insanın mutluluğu, diğerlerinin mutluluğuna bağlıdır." (Dale Carnegie: Üzüntüyü Bırak Yaşamaya Bak)

Hepimiz mutlu olmak isteriz. Ancak gerçek mutluluğa ulaştıran faktörleri yanlış değerlendiriyoruz. Bizler mutluluğu bildiğimizi zannediyoruz. Ancak ne hikmetse mutluluk bir türlü gelmiyor. Gelince de misafir gibi gelip gidiyor. Onu elde tutamıyoruz.

Yıllar önce imkânları kısıtlı olan bir yerden daha iyi bir yere tayinimiz çıktı. Evi yeni görev yerine taşıdık. Tatlı bir telâşımız vardı. Yeni yerimiz eski yer ile kıyaslanamayacak kadar güzeldi. Tabiri caizse sanki yeni bir dünyaya gelmiştik. Eşyaları yerleştirme işini bitirip güzel bahçemizde kahve keyfi yapalım dedik. Kahve içerken tatlı bir sohbet başladı. Yeni yerimizde daha göreve başlamadan, burada 4-5 yıl sürecek görevden sonra nereye gidebileceğimiz üzerinde konuşmaya başladık. İhtimal dahilindeki yerlerden birine gittiğimizi,  oradaki çalışma süremizi de bitirdikten sonra bu sefer başka bir yere gidip oradan emekli olmayı hayal ettik. Gece yatarken çoğu zaman yaptığım gibi günü gözden geçirdim. Tayinlerle ilgili yaptığımız konuşmayı ve hayalleri zihnimden geçirince yaptığımız sohbette yaşamayı ihmal ettiğimizi fark ettim. Şöyle bir düşündüm: Biz yaşamı ve mutlu olmayı hep bir sebebe bağlayıp erteliyoruz. O saatte şöyle bir karar verdim: Bundan böyle yaşadığım her günü değerli kılmaya ve o günü yaşanmış saymak için gayret gösterecektim. Yaklaşık yirmi iki yıl önce ailece başlattığım bu yaşam tarzı bana anlamlı bir yaşam nasip etti ve etmeye de devam ediyor.

Elisabeth Kübler Ross ile David Kessler; Yaşam Dersleri kitabında şöyle söylüyor:

Zenginlikle gücü eşit görme eğilimi gösterir ve paranın mutluluğu satın alabileceğine inanırız. Yine de birçok kişi için en sonunda parası olup da mutlu olmadığını fark ettiği gün çok kötü bir gündür. Sigmund Freud bir keresinde zengin ya da yoksul hastaları tedavi etme seçeneği verilmiş olsa, her zaman zengin olanları seçeceğini, çünkü bu kişilerin artık sorunlarının tümünün parayla çözüleceğini düşünmediklerini söylemişti.

Salt zengin olmanın mutluluğu sağlamadığını fark ettiğimizde umarım geç kalmış olmayız. Bazı şeylerin gecikmesi telafi edilebilir ancak bu durumun telafisi çoğu zaman mümkün değildir. Yazımıza,  güzel bir söz ile son veriyorum.

“İnsanların en mutlusu varlığını artıran değil ihtiraslarını azaltandır.”

Kalın sağlıcakla…