Okul yöneticisi nedir?  Ne iş yapar? Nasıl olmalı? ... Sorularına cevap vermeye çalışacağız. Okul idarecisi: Okulun her şeyi ile sorumlu olan kişi veya kişilerdir diyebiliriz. burada bizim daha çok üstünde duracağımız yönetici; okul müdürüdür. Okul müdürü MEB tarafında görevlendirilen milli eğitimin amaçları doğrultusunda okulların yönetiminden sorumlu kişidir.

       Tanımlara çok boğmadan işin önemli taraflarında biri olan okul müdürü ne iş yapar? kısmına değineceğim. Bu yazıyı yazdığım tarihi baz aldığımda meslekte 8. Yılım ve bu 8 yılın 7 yılını okul müdürü olarak görev yapmış biri olarak sizlere paylaşımlarda bulunacağım. Literatürde tanımlı müdürün görevleri: Türk milli eğitiminin genel amaçlarına ve temel ilkelerine uygun olarak anayasa, kanun, yönetmelik, tüzük, yönerge, genelge ve diğer ilgili mevzuat hükümleri doğrultusunda okulun amaçlarını gerçekleştirmek. Okulun tüm kaynaklarını verimli kullanmak. Okulun bünyesindeki kurul, komisyon ve ekipleri işbirliği içinde yönetmek… bunları daha da uzatabiliriz ama bunlar bizim çokta dikkatimizi çeken görevler değil, bu görevler tabi ki önemli, bunları kabul etmiyorum gibi bir anlam çıkarılmasın ama okul müdürlüğü görevi sadece bu maddelerden ibaret değildir. Okul müdürü okulun kazan dairesine inmiyorsa, okulun lavabolarından haberi yoksa öğrencilerini tanımıyorsa, öğretmenlerini iyi analiz etmediyse, okulun ihtiyaçlarını tam çözemediyse, geldiği koltukta kendisine ait bir vizyonu yoksa… Yukarıda saydığım görevlerin pek bir önemi kalmıyor.

     Her müdürün kendisini büründürdüğü bir müdürlük tipi vardır. Bu tiplerin başında ‘’evrakçı müdürlük’’ tipi geliyor. Tek amacı bünyesine çalışan öğretmenleri gerekli gereksiz evraklara boğmasıdır. Öğretmenlerin dersten ve öğrenciden çok evraklara zaman ayırdığı bir yönetimdir. Ben bu tur idarecileri; eğitimin ayağı kırık sandalyesine benzetiyorum. Genelde vizyonları yoktur ve korkaktırlar, maalesef bu korkularını öğretmenlerine de aşılıyorlar. Okulda neler oluyor? Neler yapmalıyız? Bir amacımız hedefimiz var mı? Öğrenci ne istiyor? Öğretmen ne istiyor? Toplum ne istiyor?... Lardan çok aman başım belaya girmesin, aman bana laf gelmesin gibi kokakça tutuma sahip kişilerdir. Bu tur yöneticilere ya mecburen görev verilmiş yada öğretmen olarak gösterdiği tembelliği müdürlükte daha rahat yapacağını düşündüğü için müdür olmuştur. Bu tur bir yönetimden başarı beklemek çok hayali olur ve genelde başarısızlıklarına öğretmenleri de katıyorlar. Bu yönetim şeklinde en ağır darbeyi tabiî ki öğrenciler görüyor.

    Bir diğer müdür tipi ise: ‘’bakkalcı müdürlük’’tur. Sabah 8 de gelip akşam 17 gibi okuldan ayrılan, okulun bir anahtarı pantolonunun sağ kayışına bağlı, memur ve esnaf arası müdürlük tipi. Genelde kendilerine deri koltuklardan bir makam yaptırmışlardır, odasının kapısı hep kapalı, içinde televizyonu ve kliması bulunan, yanında çay istemek için çağrı telefonu bulunan müdürlük tipi… tanımlarım biraz incitici olabilir ama çoğunuz bana hak veriyorsunuzdur. Bu tur müdürler maalesef var. Bir şekilde o koltuğa gelmiş ve sadece o koltuğu dolduruyor. varlığı yokluğu pek belli değil, bir işiniz düştüğünde odasına gittiğiniz zaman görebilirsiniz ve işlerinin çoğunu zaten yardımcıları tarafında yapılıyordur.

Bu müdür tipinde olanlar, kibirlikten boğulmuş ve hiçbir işe yaramıyorlardır ama önemli bir olay toplantı olduğunda en ön safta otururlar.

         Bu iki müdürlük tipine yeni bir olumsuz tip eklemek istemiyorum. Ki ekleyeceğim tiplerin çoğu bu iki tipin türevi olacaktır. Eleştirmek kolaydır peki biz ne düşünüyoruz? Bizim isteğimiz müdürlük tipi nedir? Nasıl olmalı? bunlara cevaplar verelim. Bir idareci ilk önce neden bu görevi yapmak istediğini bilecek, kendisine bu görevi verenlere mantıklı vizyonlar sunacak. Kendisine bu görevi verenlerde ahbap dost ilişkisinden çok, kendilerine sunulan vizyonlara bakmalılar ve rahatsız etmeden boğmadan bir iki yıl takip etmelidirler. Burada en üstten en alta kadar hiyerarşide herkes birbirinden sorumludur. Ne amaçla geldiği bilmeyen idareci ne kadar gereksiz ise onu o koltuğa gönderende onun kadar gereksizdir. ‘’ bir millete, özellikle bir millettin iş başında bulunan yöneticilerinde özel istek ve çıkar duygusu, vatanın yüce görevlerinin gerektirdiği duygulardan ustun olursa, memleketin yıkılıp kaybolması kaçınılmaz bir sondur.’’ Atatürk. Yazdıklarımızın en önemli dayanağı Atatürk ün söylemiş olduğu bu sözdür.

       Okul bir milletin en önemli dayanağıdır, umududur. Burada özel heves, istek, çıkar… olamaz. Bu dengeyi en doğru şekilde okul müdürü sağlamalıdır. okul müdürü okulun en önemli basamağıdır, okulda sayabileceğiniz ne kadar payda varsa bir ucu okul müdürüdür. Kapısı kapalı, öğretmenini ve öğrencisini tanımayan, toplumun ihtiyaçlarını bilmeyen hatta okulun bulunduğu bölgenin ihtiyaçlarını bilmeyen okul müdürü başarısızdır ve gereksizdir.

       Okul müdürünün iletişimi iyi olmalıdır ve okuldaki tüm iletişimlere hakim olmalıdır. Okul iklimini, okul kültürünü olumlu ve yararlı olması için üstüne düşen görevleri en iyi şekilde yapmalıdır. Okuldaki ortak konumuz öğrencilerdir bu nedenle okul müdürü de öğretmenlerde siyasi ve ideolojik görüşlerini okulun dışında tutmalıdır. Burada en önemli görev okul müdürüne düşüyor, okul sınırları içerisinde böyle muhabbetlere asla izin vermemeli. Bu tur konular ayrıştırıcı konulardır, bu konularda yapılacak 5 dakikalık muhabbet, tartışma, sonrasında yerini haftalarca hatta aylarca suren anlamsız kutuplaşma ve çekişmelere yerini bırakır. Bu tur okullarda huzur olmaz, başarı olmaz ve belki bir nesli etkileyecek olumsuz sonuçlar baş gösterir. Birinci kademe okullarındaki öğrenciler öğretmenlerine koşulsuz bir bağ ile bağlılar, yapılacak eylem bu çocukların dikkatini çekebilir ve öğrenciler arasında da bir kopukluğa sebep olabilir. Aynı durum ergenlik dönemindeki öğrenciler için de geçerlidir.

     Okul müdürü paydaşlarını dinlemeli ortak kararlar vermeye önem vermelidir. Okul müdürü paydaşlarını dinlemiyorsa sadece bildiğini yapıyorsa iyi bir idareci değildir. Okul müdürü asla başına buyruk kural koyucu ve zorlayıcı olmamalı, gerekirse tek tek gerekirse toplu olarak herkesin bir konudaki görüşünü almalıdır ama işin dedikoduya dönmemesi için toplu olarak konuşup kararlar almak daha doğru bir davranış olur. İdareci ve öğretmenler arasında katı kurallar olmamalı ama işin ahbap dost şekline bürünmesine de izin verilmeyecek şekilde denge doğru korunmalıdır. Ortak payda öğrencidir, konulacak her kural öğrencinin yararına olmalıdır bu kurallar uygulanırken okul müdürü ile öğretmen arasında katı kurallardan ziyade minnet duygusu olmalıdır. Birbirine güvenen, birbirinin eksiklerini kapatan ve ne yapılması gerektiği herkes tarafından bilenen bir ortam olmalıdır.

      Okul müdürü bulunduğu okulda verimli olamıyorsa o koltuğu derhal terk etmeli ve ne öğretmeni isen ona dönüp o görevini en iyi şekilde yapmaya çalışmalıdır. Hiçbir okulun, bir kişinin yıllarca sürecek başarısızlıklarına tahammül edecek zamanı yoktur. Bir müdürün başarısı okulun öğretmenin ve öğrencinin başarısı kadardır. Tek ölçüt öğrenci ise ve öğrencinin istek, yetenek ve kabiliyetine göre bir ortam, başarı yoksa o idareci başarısızdır.

      Canlının olduğu her yerde rekabet vardır ve rekabetin olduğu bir yerde başarıda vardır. Okul müdürü de okulda kırıcı, zorlayıcı ve huzur bozucu bir ortamın olmasına izin vermeden tatlı rekabeti her daim aktif kılmalıdır. Çalışan, emek veren, mucadele eden öğretmen ve öğrenci takdir edilmeli ve ödüllendirilmelidir. İdareci pozisyonunda bulunan kim olursa olsun milli eğitim müdürü, kaymakam veya vali başarılı öğretmenini veya öğrencisini tebrik etmeyi veya ödüllendirmeyi kendinde zorunlu görmeli. Pekiştireç varsa öğretmen ve öğrenci üstüne koyarak daha iyi çalışmalar yapacaktır çünkü insan için takdir edilme duygusu bir ihtiyaçtır. başarılı öğretmen ve öğrencileri görmeyen, göz ardı eden ve kibirlerinden kendisi dışında herkesi yok sayan yöneticiler eğitimin önünde sadece takoz görevi görürler. Aynı şekilde sürekli başarısız olan, istemeyerek çalışan, bahaneleri emeğinden çok olan, yeniliğe direnç gösteren ve amacı öğrenci değil kendi nefsi olan öğretmenleri de okul müdürü eğitime geri kazandırmak için çalışmalar yapmalıdır, yapılan çalışmalara rağmen bu huyundan vazgeçmeyeni de görevden uzaklaştırmak için gerekeni yapmalıdır.

       Son olarak değinmek istediğim bir diğer konu ise okulun fiziki durumudur. Her okul aynı imkanlara sahip değildir bazı okullar imkanları ve fiziki durumu ile çok iyidir bazı okullar ise imkan konusunda kısıtlı olabilir. Durumu iyi olan okullara diyecek bir şeyim yok ama öbür okullar bence bir müdürün neler yapacağını göstereceği ve kendisini ispatlayacağı mükemmel bir fırsattır. Medyada görüyoruz kısıtlı imkanlarla idareci ve öğretmenlerin okulları ne kadar güzelleştirdiklerini. Bu durumda da görev dağılımı yapacaksak en önemli görev müdüründür çünkü ekibin başında o var onun girişimi çalışkanlığı öğretmenlerine ve öğrencilerine cesaret verecektir. Okulun kapısı kırıksa ve müdür bunu yapmaktan acizse ve aylarca o kapı yapılamıyorsa o müdürü derhal görevden alınmalıdır. Bu örnek sizlere biraz basit gelebilir ama emin olun o kapıyı yapamayan kaynak yaratamayan okul müdürü; duvarlardaki boyayı da yapmayacaktır, kırık camları da yapmayacaktır, lavabolardaki sorunları da gidermek için bir girişimi olmayacaktır… aklınıza gelebilecek bu tur basit durumların hiçbirine dokunmayacaktır. bu tur kişilere idarecilik görevi vermek tam anlamıyla okula, öğretmenlere, öğrencilere ve vatana ihanettir.

          Baştan da değindiğim gibi bir kişiye müdürlük görevi verilirken. Görevi neden istediğini biliyor mu? Vizyonu var mı? Bunlara mantıklı ve gerçekçi cevaplar vermiyorsa asla görev verilmemeli. Görev verilen müdürler de takip edilmeli başarılı olanları takdir edilmeli başarısız olanları ise görevden azli istenmelidir.

  ERCÜMENT ZÜNGÜR

   Sınıf Öğretmeni