Özlü Söz: “Ey iman edenler! Oruç sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de farz kılındı; ta ki korunasınız.”

 

                                                                                 BAKARA SURESİ 183

 

 Hz. Âdem (as) ile başlayan İslam dini Hz. Muhammed (sav) ile zirve yaparak kıyamete kadar geçerli bir ilahi nizam olarak biz kullarına Allah’ın büyük bir nimetidir. Bu nimette emredilen ve önerilen her şey mutlak manada insanın yararına ve geleceğini kurtarma nimetidir.

 

İslam’ın şartlarında biri de Ramazan ayında Allah için oruç tutmaktır. Allah orucu biz kullarına bir korunma olarak beyan buyuruyor. Oruç, nefsi aç bırakarak onun nefsi isteklerine gem vurmaktır. Nefis her şeyi ister bunun içinde nefis tezkiyesi nefsi terbiye için onu frenlemek bir Müslüman için ahretteki azaptan korunmadır.

 

Bir insan İslami farz olan ilimleri tahsil etmediği zaman nefisi şeytanın emrine girer ve şeytan da nefse her haramı güzel gösterip onu korumasız bırakır. Korumasız kalan bir kişi azaba aday olur ve bundan dolayıdır ki Rabbimiz bize azaptan korunmamız için orucu bir kalkan olarak beyan buyuruyor. Tabi ki Akledenlere…

 

İslam hilafet müessesesinin Yahudi ve Hıristiyanların ittifakı ile kaldırılmasından sonra geçen 92 yıllık süre içinde batının hayat tarzına göre eğitilen ve İslam’dan uzaklaştırılan Müslümanlar her yıl Ramazanı yaşıyor ama asli hüviyetiyle değil. Ramazan ayı geldiğinde batı âleminin bütün gıdalarını tüketmek için pazarlarımıza getirilen malları sofralarımıza koymak için gün boyu koşturuyoruz.

 

Özellikle kolalı içecekler soframızın başköşesinde…

 

Hem de kolalı içeceklerin Siyonist sermayeli ve içinde % 1 oranında alkolün olmasına rağmen araştırmadan onunla orucumuzu açmaktayız.

 

Bir Müslüman için her alanda olduğu gibi gıda ve içeceklerimizde de helal ve haram sınırlarını bilmemiz gerekiyor. GDO’lu gıdaların pazarlarımıza düştüğü günden bu yanan bütün Hastaneler dolmuş vaziyette. Yediğimiz ve içtiğimiz gıdaların İslam’a uygunluğu hiç araştırılmadan tüketilmesi bizleri toplum olarak hasta etmiştir. Ve bundan dolayı da şeker, tansiyon, damar sertliği ve mide hastalıkları gibi hastalıklar toplumun artık hayat arkadaşı olmuş gibi.

 

Yenilen her gıdada ortaya çıkan hastalıklar için batılı sermayedarlar ilaç fabrikaları kurarak bize hastalıklı gıdaları yedirdikten sonra iyileşmemiz için de ilaç üretip veriyor. Yani her ikisinde de hedefleri sömürmek ve para kazanmak…

 

Şimdi organik olarak önerilen sebze ve meyvelere bakın onlarda dahi hileye başvurularak bizi bir kez daha kandırma yollarına gidiyorlar. Bunların başımıza gelmesinin sebebi Allahın dininden uzaklaşıp Yahudi ve Hıristiyan zulüm idarelerinin hegemonyası altına girmemizin neticesindendir.

 

Kıldığımız namazlarımızda okuduğumuz Fatiha’nın manasını bile bilemeyecek kadar namazdan uzak olmamızın yanı sıra Oruç tutmamızın bile gündüz bir şey yemeden akşam olunca bolca ve karnımız şişinceye kadar her türlü yiyeceği tükettiğimiz bir oruç anlayışı ile yoğrulmuşuz…

 

Oruç tutmak hem insan bedeni üzerinde bir rahatlama hem de aç olunduğunda başka insanların açlık çektiğini anlama ve onlara yardım eli uzatma gibi hem sıhhi hem sosyal bir yanını bilme açısından çok önemsememiz gereken bir ilahi farziyet’tir.

 

Bir halife etrafında birleşmemiş olan İslam coğrafyasındaki Müslümanlar Ramazan orucuna bile birlikte aynı gün başlamadıkları gibi aynı gün de bayram yapmama garabeti yaşıyor. Ve aynı zamanda batını her türlü hegemonik yapısı altında yapılan ibadetler bile asli hüviyetinden uzak tamamen yüzeysel bir durum arz etmektedir.

 

İslami bir eğitim ve bilgiden yoksun gençliğimiz oruç tutmanın ve diğer farz ibadetlerinin ehemmiyetini ciddi manada bilmedikleri gibi yetişme tarzları gereği batının bir kobayı olarak yaşamayı yeğlemelerinde geldiğimiz noktada beyinlerin ne kadar işgal edildiğinin göstergesi olarak karışımda durmaktadır.

 

Tv ekranlarından bazı hocalar tarafından verilen İslami mesaj ve bilgilerin bu toplumun yaşantı düzeyini değiştirme hususunda bir varlık göstermemesi İslam’ın ana temelinin öğretilmemesinden kaynaklanmaktadır. İnsanlara sadece ibadet konusunda bilgi verilirken onlara iman konusunda temel bilgiler verilmemektedir. Bir insanın belleğinde iman Allahın istediği gibi bir anlayışla bilinmemişse ibadetin bir anlamı kalmıyor.

 

Günümüzde birçok insan farklı ideolojilerle birlikte İslam’a da inanmakta ama bunun şirk olabileceği gerçeğini de hiç ciddiye alamamaktadır. Kişi faşist veya sosyalist bir düşünceye sahipken aynı zamanda oruç tutması onun İslam’ı tam manası ile bilmediğini gösterir. Çünkü Allah biz Müslüman kullarından hiçbir şekilde akılla bulunan hüküm ve sistemlerini kabul etmememizi istemektedir. Bunun şirk olduğunu beyan buyuruyor. Bundan dolayı bir Müslüman İslam dışı bir fikri yapıya inandığı anda İslam’dan çıktığı gibi yaptığı ibadetler de boşa gitmiş olur.

 

Bundan dolayı ibadetlerimizi yaparken mutlak manada İslam üzere olmamız ve Allahın razı olduğu bir istikamette olmamız şarttır. Yoksa yaptığımız her amel boşa gider. Bundan korunmanın yolu şuurlu bir şekilde Kuranı anlamak ve onunla birlikte Sünneti hayatımıza geçirmekle kurtuluşa ermiş oluruz.

 

Namaz ve oruçlarımızı Rabbimizin rızasına uygun olması için gayret edenlerden olma dileğiyle…