Önceki gün Şehrivan’a yaptığı değerlendirmelerde bu dönemde milletvekili adaylığı düşünmediğini dile getiren Van TSO Başkanı Necdet Takva, söyleşimizin ikinci gününde de yine siyasi olarak önemli konulara değindi. Van vekillerinin kent sorunları noktasında biraz daha cesur olmaları gerektiğine vurgu yaparken; “Bizim vekillerimizin meclisteki tüm vekillerden daha etkin ve cesur olması gerekiyor, bu ister iktidar ister muhalefet olsun. Cevval olmalılar, tuttuklarını koparmaları lazım. Mevcutları tenzih ediyorum ama çok daha iyilerini bulmalıyız biz.” Şeklinde konuştu. Bir önceki değerlendirmesinde haraç konusundan esnafın Van’ı terketmesi gibi konuları değerlendiren Takva, söyleşimizin ikinci bölümünde bu kez Van milletvekillerini merkeze alarak kentin içinde bulunduğu süreçten kurtulması için çözüm önerilerinde bulundu. Bazı siyasetçilerin kentin sorunları konusunda aldıkları inisiyatifi siyasi rant olarak yorumladıklarını belirten Takva, bu değerlendirmeler için “Ayıptır” yorumu yaparken, kentin siyasetçilerine de yine kendine has göndermeler yapmayı ihmal etmedi:

 

(Önceki günden devam…)

Milletvekilliği için adaylık düşünmediğinizi söylediniz. Ama kentin temsilcileri için söyleyecek birkaç lafınız vardır muhakkak. Yerel seçim öncesi bir anket ardından da belediye başkanının nasıl olduğunu anlatan bir tavır ve açıklama vardı. Şimdi genel seçim var? Bu anlamda nasıl vekiller olmalı şeklinde bir çalışma olacak mı?

Türkiye merkezden yönetilen bir ülkedir, yerel haliyle güçlü değil. Çok konuşuyorsunuz, altın değerinde söylemleriniz var ama bunu merkezde hayata geçirebilecek irade lazım. Bizim bu anlamda 8 vekaletimiz var. Bunu da Ankara’ya kılcal damarlardan taşıyacak isimlere ihtiyaç var. Biz burada 1,5 yıldır görevdeyiz başbakanla bir kere bile görüşmedik. 8 bakanla görüşebildik ama Başbakan ile havaalanı tokalaşmasının ötesine gitmedi. Üstelik bakanlarla görüşmelerimizde vergi terkini gibi konularda söylediğimiz hiçbir konu da haksız değerlendirilmedi. Ama netice alamadık. İşte bu yüzden temsiliyet önemli. Bizim Van TSO’yu çekim merkezi yapmamızın sebeplerinden biri de buydu. Van TSO herkesin kendini rahatça ifade edebileceği bir yer olmalı demiştik. Belediye sürecinde böyle bir anket yaptık ve bunu paylaştık. Benzer talepler vekiller için de ortaya konabilir. Bizim vekillerimizin meclisteki tüm vekillerden daha etkin ve cesur olması gerekiyor, bu ister iktidar ister muhalefet olsun. Cevval olmalılar, tuttuklarını koparmaları lazım. Mevcutları tenzih ediyorum ama çok daha iyilerini bulmalıyız biz. Mevcut vekiller de yeniden aday olacaklarsa şu anki durumdan çok daha etkin olma heveslerinin olması lazım. Halkın da bizim de beklentimiz budur.

“ARTIK HAREKETE GEÇİN!”

Buradan bakıldığında Van’dan giden kurum, kuruluş amirleri veya siyasetçiler Ankara’nın Van’a kapılarının sonuna kadar açık olduğunu söylüyorlar. O halde neden biz istediğimizi alamıyoruz? Vekillerimiz bu yeterlilikte değil mi acaba?

Ben buna kesinlikle katılıyorum. Ankara’da Van’a yönelik çok ciddi bir pozitif bakış açısı var. Bizde yaptığımız görüşmelerde Van’a asılında sempatik gibi görünüyor. Biz şu anda Van’da, yerelde bir düşünce kuruluşu olarak çalışıyoruz. Bizim görevimiz odur. Bizim bugün Van Shopping Fest için ve Ermenistan sınır kapısı için yazılarımızı yazdık. 8 vekille, kalkınma, gümrük ticaret, ekonomi, maliye bakanlığına ve Sayın Ali Babacan’a yazılarımızı yazdık. Diyoruz ki bakın Irak’ta sorunlar var ihracatımız düştü, ticaretimiz bundan bir yıl önceki gibi değil. Aşağı-yukarı % 40’lar seviyesinde bir düşüş var. Suriye ile ticaret yapamıyoruz. Bu yüzden bizim yeni pazarlara ihtiyacımız var. Alternatif ise İran ve Ermenistan’dır. Ermenistan’da 4 milyon bir nüfus var. Ekonomik anlamda çok bir katkı olmayabilir. Ama Ermenistan’ın dünya lobisi üzerindeki bir etkisi var. İnanılmaz bir zenginlik var. Bu anlamda bizim ilişkilerimizi düzeltmemiz lazım. Açalım artık şu kapıyı. Erivan’a erişimimiz bir saat ama biz maalesef yol uzadığı için günlerce yol gidiliyor. Ne tür çalışmalar yapılıyorsa bunların artık hayata geçirilmesi gerekiyor. Artık komşularımız ile sıfır sorun olacak deniliyor. Madem öyle o zaman artık çalışmaların hayata geçirilmesi lazım.

Ankara ile ilgili bir sıkıntı yok ama istediğimi de alamıyoruz o halde…

Yani böyle bir görüntü var. Ama bu konuda mekanizmalar işlemiyor. Yani kılcal damarlarımız işlemiyor. Eminim 8 tane milletvekilimiz kentin sorunları konusunda dertlenirlerse bu konuda çok aktif bir rol alabileceklerini düşünüyorum. Bu anlamda daha çok gayret sarf etmeleri lazım gerekiyor.

“GELİP VERİLERİMİZDEN FAYDALANIN”

Yatırım ve ekonomide öne çıkamadık. Ama Van’ın eline bakan ve Van’ı örnek alan il çok. Doğu Anadolu’da çözümün başkenti olması gereken Van bu anlamda da aktif olamadı. Neden böyle soğuk kaldık?

Şu anda 4 iktidar vekilimiz var. Aslında süreci en çok sahiplenmesi gereken de onlar. Çünkü 4’ü de Kürt’tür. Örneğin bir Diyarbakır vekilinin bu konuda büyük bir çekim merkezi olduğunu biliyoruz. Peki, bizimkiler niye böyle değil? Üstelik böyle bir irade ve çözüm süreci de varken böyle bir kaygıya girmek de doğru değil. Bizim iktidar vekillerimizin inisiyatif alması lazım. Hükümet muhalefetteki bir vekili dinlemekten imtina edebilir ama kendi vekillerini daha fazla dinler. Bu anlamda mekanizmaları zorlamaları gerekiyor. Başbakanın yaptıklarını anlattıkları kadar yapması gerekenleri de aktarmalılar. Her görüşmede ‘Halimiz budur’ diyebilmeliler. Ha biz de o konuda katkı sunalım. Gelsinler biz burada çözüm süreci izleme birimi oluşturduk. Başladığından bu yana tüm verileri topladık halen de toplamaya devam ediyoruz. Kapımız hepsine açıktır gelip buradan da verileri alıp faydalansınlar.

Peki, bunu telafi etmek için bir şeyler yapılıyor mu? Yani bu anlamda kente katkı sunduğunu düşündünüz çalışmalar yok mu?

Bizim de memnuniyetle karşıladığımız çalışmalar var elbette. Ancak Van sadece Van değil. Türkiye’de sınır kentlerine yönelik genel bir sorun var. Van’da, Hakkari’de, Iğdır’da, Ağrı’da, Artvin’de, Edirne’de sorunlar var. Ama siz bütün enerjiyi bu illeri bir yana bırakıp sadece Marmara ve İç Anadolu bölgesinde belli başlı kentlerde bulundurursanız, patlama olur. Bu anlamda bütün büyük projelerin belirli bir bölgede toplanması toplum içinde huzursuzluk yaratacağı gibi bölgeler arasındaki ekonomik dengeleri de alt üst eder. Çünkü burada da insanlar yaşıyor. İnsanlar Batı illerine gidip geldikten sonra memleketlerine adeta lanet ediyorlar. Bu halkın böyle düşünecek hale gelmesi doğru değil. O yüzden bir değişim ve dönüşüme ihtiyaç var. Politikacılarda da bu değişim ve dönüşümün gerçekleşmesi gerekiyor. İşte ‘Benim dönemimde şu oldu da benden sonra tufan oldu.’ Yok, böyle bir anlayış. Bütün sorunları bir ele almamız gerekiyor. Ya biz bunu anlatamıyoruz, ya siz bunu aktarmakta sıkıntı yaşıyorsunuz ya da bu sorunların başında gelenlerin bunu anlayamama sıkıntıları var gibi geliyor bana.

“ÇÖZÜM SÜRECİ SİYASETÇİLERİN İNSAFINA BIRAKILACAK BİR KONU DEĞİL!”

Peki, çözüm süreci bu anlamda Van ile ilgili şu saate kadar dile getirdiğiniz konularda bir değişim ve dönüşüm yaratacak mı?

Elbette çözüm süreci bu noktada önemli bir faktör. Fakat bunun bir ulusal politikaya dönüşmesi zaruridir. Bir barış süreci var. Kürt sorunu için çalışmalar var ama bu sadece siyaseten sürdürülecek bir çalışma değildir. Ekonomik, kültürel ve diğer alanlarda da paralel olarak yürütülmelidir. Bu yüzden onunda altını besleyerek yürütülmelidir. Bu yüzden bizim çabamız şudur. Çözüm süreci ve barış ortama sadece siyasetçilerin insafına bırakılacak bir durum değildir. Siyaseten gösterilen cömertliği bizim diğer alanları da güçlendirecek bir yaklaşıma dönüştürmemiz gerekmektedir. Bir çabamız var bunu her zaman söylüyoruz. Dolayısıyla önümüzdeki 10 yıl Türkiye’nin artık bu meseleleri çok daha derinlemesine ve etkin anlamda tartışması gereken bir dönem olacaktır.

“HERKES VAN’A OLAN BORCUNU ÖDESİN!”

VAN TSO beklentileri göreve geldiğinizden bu yana beklentileri yükselten bir kuruluş oldu. Haliyle insanların gerek siyasi, gerek ekonomik ve gerekse de çözüm süreci anlamında beklentileri var. Siz bu anlamda ne yapıyorsunuz?

Biz politika belirliyoruz. Biz diyoruz ki; Türkiye’nin gelecek 10 yılda bölgeler arası gelişmişliği ulusal düzeye gelmesi lazım. Buda ciddi bir iddiadır. Bunu az gelişmiş bölgedeki insanlarında söylemesi gerekir. İşte bu yüzdende olağanüstü hal ilan edilen bölgelerde ekonomik olağan hal ilan edilmesi gerekiliyor. Bu kesinlikle basite alınacak söylemler değil. Bunları söylediğiniz zamanda tabi ki kurumsal kimlik ortaya çıkıyor. Bu anlamda beklentilerde yüksek oluyor. Bunun yanında Bazı politikacılar bizim projelerimizin gerçekleşmesi halinde siyasi rant elde edeceğimizi söylüyorlar, bunu yapmasınlar ayıptır. Biz bunu herkes adına yapıyoruz. Burada kentin sorunlarına dair bir yaklaşım varsa bunu sahiplensinler. Biz kimseye de rakip olacak değiliz, onlar da koruklarını aşsınlar artık. Biz korkmuyoruz onlar da korkmasınlar. Biz korkusuzca her şeyi eleştiriyoruz, onlarda eleştirsin, onlar da eleştiriye açık olsun. Bizim bu benmerkezci yaklaşımdan kurtulmamız lazım. Kader beni nereye götürür bilmem. Politika bizi nasıl biçimlendirir bilmem ama şunu da diliyorum ki eğer kişisel çıkarlara yönelik bir mecra oluşacaksa bize nasip olmasın. Çünkü biz buraya oy alarak geldik. En büyük korkum da bize bu oyları veren insanlara mahcup olmaktır. Ben bunu yaşamak istemiyorum. Herkesin de böyle bakması lazım. Politikacıların da bu samimiyeti ortaya koyması lazım. Şehirlerine sahip çıksınlar. Biz bu kente borçluyuz ve borcumuzu ödüyoruz. Borçlu olan veya kendisini borçlu hisseden herkes bu kente borcunu ödemelidir.

Mesele Van TSO ya da bu kuruluşun başkanı Necdet Takva olarak siz borcunuzu ödeme anlamında bir şeyler yapıyor musunuz?

Yapıyoruz elbette. Bu anlamda karar verici mercilere sorunları nasıl iletebiliriz gibi konularda çalışıyoruz. Ticaret Odası artık kent ekonomisine yönelik bir düşünce kuruluşudur. Sayın Emniyet Müdürü ile kent merkezindeki TOMA’lar ile ilgili görüştük. Bu anlamda Vali Beyle de görüşüyoruz. Bunları basınla paylaşmıyoruz. Bu bir kahramanlık olacaksa bizde yapalım. Bunlar yaptığımız şeylerdir, yapmadığımız şeyler değil. Herkeste bir duyarlılık içerisindedir. Kent ekonomisini olumsuz etkileyen yerel yönetimlerin bir tutumu olduğu zaman biz başkanlar ile telefonla da olsa görüşüyoruz. Fuarlar ile ilgili genel sekreter ile görüşüyoruz. Arkadaşlarımız her zaman bir araya geliyorlar. Biz bu anlamda kurumlar ile birlikte olmaya çalışıyoruz. Varsa eksikliklerimiz bunları konuşalım. Bizim ticaret odası olarak eğilmediğimiz hiçbir konu yok. Kalkınma bütüncül bir yaklaşımdır. Bu yüzden bizim gibi herkesin bütün meselelere aynı şekilde yaklaşması gerekiyor.

“VEKİL DE OLUN ÇÖZÜM DE GETİRİN”

Siz artık düşünce üreten bir odasınız. Bu anlamda bunu iyi bir şekilde görebiliyoruz. Ancak siyasilerin ve STK’ların bir suskunluklarının olduğunu görüyoruz. Nereye kadar böyle gidecek? Hep siz mi konuşacaksınız?

Toplum ya da bireyler kendilerini ifade etme aracı olarak bir yerleri görürlerse orada handikaplar ortaya çıkar. İşte ben bir vekil olayımda ne olursa olsun. Ben bir vekil olduktan sonra kendimi ifade edebilirim konusunda kendimizi imtina etmemiz gerekiyor. Ben oda başkanı olayımda bana bütün kapılar açılır. Bu kesinlikle doğru bir şey değil. Ben bir kuruma gidip ihale istemiyorum böyle bir sıkıntım yok. Ben bugüne kadar hiçbir vekilden kişisel bir talepte bulunmamışım. Bizim derdimiz kente olan borcumuzu ödemeye yönelik bir yaklaşımdır. Yani buna herkesin böyle bakması gerekir. Şimdi seçimler yaklaşıyor. Göreceksiniz herkes yine boy boy demeçlerde bulunacaklar. Sorun bu değil. Olun, vekil olun, bakan olun ama bunu kentin sorunlarını çözme noktasında bir önceliğe dönüştürün. Meseleye bu şekilde bakmak gerekiyor.

Diyarbakır’da STK’lar açıklama yapıyor Van geriden takip ediyor. Neden geriden seyrediyoruz? Van TSO olmasa STK’lar kentle ilgili konulara müdahil olmayacak mı?

Geçenlerde Kent Konseyi STK diyalogsuzluğu bir çalıştay vardı. Orda da bunu dillendirdim: Bakın sivil olmak ne demektir? Sivil olmak demek herkesim demektir. Çoğunluk da muhalifse sivil olmak muhalefet olmak demektir. Sanırım bizim STK’larımız sivil değiller. Bir de şu handikap var. Merkezi yönetimin iktidarı var, yerel yönetimin iktidarı var bir de kamunun iktidarı var. Ortada da halk var. E ne olacak bu ilin hali? Biz bu anlamda tavrımızı koyuyoruz. Niye? Çünkü biz bir şeyleri dert ediniyoruz. Hatta bir her sorunu kendimize dert ediyoruz. Biz basını da dert ediyoruz, kentle ilgili meseleleri de dert ediyoruz. Şehir merkezindeki ahırlar mesela sadece bizi ilgilendiren bir mesele değil ki, ama biz bunu da dert ediniyoruz. Şimdi STK’lar ve güç odakları kendilerini yakınlıkları ölçüsünde ifade edince sivil olamıyorlar. Hele de bir siyasal ikbal peşindelerse iş tam anlamıyla çığırından çıkıyor. Bu sessizlik bundandır. Ben öyle tahmin ediyorum ki Van’da şu anda birçok STK temsilcisi önümüzdeki 5 ay içerisinde kendimi siyasi ikbale dönüştürebilir miyim gibi bir düşünce içerisindedir. O yüzden çağırsan da gelmiyorlar kente dair konularda. O zincirleri bir kırabilseler sıkıntı kalmayacak.

“VAN TSO DURMAYACAK”

Son olarak Van TSO olarak yola çıktığınız günden bu yana hedeflediğiniz noktaya ulaştınız mı? Bundan sonra neler göreceğiz?

Biz yapacaklarımız ve öngördüğümüz her şeyi EDH seçim bildirgesinde bildirmiştik. Geçen sürede biz tüm bunları da geldiğimiz noktayı da paylaştık. Kalan 2 yılda da biz bunları sürdürebilir kılmak için elimizden geleni yapacağız. Görevimizin başındayız. Meclisimiz de ha keza çalışma noktasında çok istekli ve hevesli. Van TSO da sadece bizim değil herkesin yararlanabileceği bir kurum. Ama kurumları yok etmek yerine kurumları var etmek lazım. Biz kurumları değil kurumları idare edenleri eleştiriyoruz. Yasaları daha iyi hale getirmek için uğraşıyoruz. Kuralların egemen olduğu daha demokratik bir ortam için çalışan bir kurumuz. Umarız seçim bildirgemizde bildirdiğimiz tüm her şeyi de hesaba geçireceğiz. Bakın Diyarbakır’da bile biz yeri farklı olan bir STK haline geldik. Bu önemli bir şey. Ama kurumlarımızı biraz daha güçlendirmemiz lazım. Örneğin bizim kent olarak lobi eksiğimiz var. Bunu da geliştirelim. Ama yapılanları da görelim. Tamam, Kimse Necdet Takva’ya sahip çıkmasın ama Van TSO’ya sahip çıksın.


RÖPORTAJ: ÖMER AYTAÇ AYKAÇ-ŞEHRİVAN ÖZEL

Editör: TE Bilisim