7 Haziran’a artık sayılı günler var… Türkiye’nin dört bir yanında olduğu gibi Van’da da isimlerden çok partiler üzerinden siyaset yapılmaya başlandı bile. Özellikle AK Parti’de isimler üzerinden uzunca süren tartışmalar da iyice yatışırken toplum AK Parti’nin oy kaybedip kaybetmeyeceğini HDP’nin ise barajı geçme konusu tartışılıyor. İşte tüm bu tartışmalar sürerken seçmenle buluşmaya tam hız veren adaylarla buluşmaya devam ediyor Şehrivan aracılığı ile seçimin nabzını bir de onlardan dinliyoruz. Şehrivan’ın siyasiler ile buluşma çalışmasının son konuğu ise AK Parti’nin hukukçu adayı Nahide Hakan oldu. Belki de bu yılki listelerin en az tartışılan ve adaylığı savunulabilir ismi olan Hakan ile seçime dair önemli konuştuk ve onun 7 Haziran’a dair yorumlarını aldık. Teşkilattan gelme bir isim olan ve teşkilatın adayı olarak da öne çıkan Hakan, aynı zamanda ağır bir yükün altında 3 ilçeden de kısa sürede büyük oylar çıkarma mücadelesi verirken bir taraftan da kadınların temsilcisi olmanın mücadelesini veriyor. Kadınlar ile sıcak bir ilişkisi olan Hakan, AK Parti’nin rahat bir seçim geçireceğini belirtti... Hakan daha bir çok konuyu Şehrivan okuyucuları için değerlendirdi. İşte o söyleşi...


SÖYLEYİŞİ: ÖMER AYTAÇ AYKAÇ/ŞEHRİVAN ÖZEL

 

Ak Parti’nin Van’da ve bölgede güç kaybettiğine dair söylemler var. HDP de güçlü bir durumda. Sizce de eski heyecan yok mu? Sizin gözünüzde Van’da durum ne?

Her seçimde ortaya böyle bir söylenti atılır. “Oylar düşüyor, parti kan kaybediyor” şeklinde iddialar söylenir hep... Ama 2002 seçimlerinden bu yana çıkan oranlara baktığınızda AK Parti her seçimde oyunu artırmıştır. İnanıyorum ki bu seçim de öyle olacaktır. Bu biraz algı yönetme ile alakalı. Muhalifleri AK Parti’ye yönelik yapabilecekler tek şey bu.  Bundan başka Ak Parti’yi eleştirecek ve oy kaybettirmeye yöneltecek bir malzemeleri yok. Biz seçmen ile birebir diyalog kuruyoruz. Görüyoruz ki hava Ak Parti’den yana. Bu konuşulanlar da şehir efsanesinden başka bir şey değil. Yerelde sorunlar olabilir, birileri bir şeylerden memnun olmayabilir ama partinin genel politikaları ile ilgili büyük bir memnuniyet var. Van’daki sessizliği güç kaybetmeye yormak yanlış bir algıdır. Herkes bilir ki Van seçmeni sandıkta tepkisini ortaya koyan bir halktır. Bu sessizliğin sonunda sandıkta güç kaybeden tarafın HDP’nin olmayacağı ne malum? Takdir halkın, oy halkın.

 

Peki algı yönetimi konusunu AK Parti eskisi gibi iyi yapamıyor mu? Niye Van’da baskı gören, çalışamayan, etkisiz bir algı oluşturuluyor?

Bu sizin bakış açınız bence. Ben algının hala AK Parti’den yana olduğuna inanıyorum. Fısıltı gazetesinin konuşturmak istediği şeyin ta kendisi bu bahsettikleriniz. AK Parti’nin zayıf olduğu ve etkisiz olduğu algısını oluşturmak muhalefetin şu an tek malzemesi. Bakınız insanlar Van’da AK Parti’yi zayıf göstermek için bu konuları konuşup duruyor. Kalabalıkların olmadığı, seçmenin ilgi göstermediği ve bunun gibi bir çok şey. Van’daki Cumhurbaşkanı buluşmasında hepimiz gördük. Yağmura rağmen buluşmaya ilgi büyüktü. Ama birileri miting başlamadan saatler önce fotoğraf çekip paylaşıyor ve alanı boş göstererek sosyal medyada ve farklı ortamda algı yaratmaya çalışıyor. Bilinmesi gereken bir şey var ki algılar sadece bu şekilde yönetilmiyor. Siz AK Parti’ye yıllardır gönül veren, Erdoğan’ın yanında duran, AK Parti’ye inan isimleri hangi yalanlarla kandırabileceksiniz ki? O alanda o kalabalığı ve coşkuyu gören insanları nasıl kandıracaksınız? Bu harekete gönül vermiş halkı bu yönlendirmelerle davalarından koparabilecek misiniz? Kusura bakmasınlar... İstedikleri olmayacak.

 

“SEÇİM BÜROSU BULAMIYOR DEĞİLİZ BULDURMAMA SORUNUMUZ VAR!”

 

Ya seçim bürosu bulamama mevzunuz...

Seçim bürosu bulamama hususuna gelince seçim bürosu bulamama ifadesi tam yerini bulmuyor. Baskı ile seçim bürosu bulduramama problemimiz var. Bunu yaşattılar. Ki biz bulduk ve seçim bürolarımızı da aştık. Burada söylenmek istenen bu özgürlüğümüzün kısıtlanması ve insanların buna yönelik olumsuz tavrının oluşturulması. Biz büro bulamıyor değiliz, her ilçemizde de var. Ama şu var seçim bürosu açtırmama girişimi sergileyen bir baskı var. Bu da bize değil aslında halkın iradesine yapılan bir baskıdır. Bu parti halkın en büyük desteği verdiği partidir, bunu unutuyorlar...

 

Ak Parti’ye iktidar yapan Kürtler, HDP’yi güçlendiren de Kürtler... Hizmetleriyle önemli işler başaran bir AK Parti’nin bölgede güç kaybetmesini neyle açıklarız...

Burada bir üslup farkı var. Biz seçim çalışmalarında da bunu görüyoruz. Onların gittiği her yere biz de gidiyoruz. Bir tek fark var bir taraf sesini daha çok yükseltiyor. Yani biz daha mütevazi ve sakin üslup ile konuşuyoruz. Ama karşımızdakiler bağırarak bir şeyleri anlatmaya çalışıyor. Biz ölçülü olmaktan yanayız...

 

Halk arasında da bir kutuplaşma var ve kafalarda ya siyah var ya beyaz. Haliyle sizin de karşınızda sert bir seçmen var. Siz bu seçmene nasıl hitap ediyorsunuz?

Karşımızdaki kitleyi ben iki kategoriye ayırıyorum. Birincisi politize olmuş, diğeri de politize olmayıp sadece oyunu HDP’ye veren kesim. Politize olmamış seçmen bizi gördüğünde inanılmaz bir teveccüh gösteriyor.  Oyunu vermese de gerçekleri paylaşıp AK Parti ile yaşanan değişimi bizimle paylaşıp deyim yerindeyse Sezar’ın hakkını Sezar’a veriyor. Diğerleri ise tabiki de bizim kültürel kimliğimize uymayan tepkiler ortaya koyabiliyor. Bu da bizi üzüyor elbette. Ama bunu tüm seçmene yaymak yanlış olur. Biz herşeye rağmen HDP’ye oy vermek isteyen seçmene zorla oy vermelerini istemiyoruz ama Kürtlerin en güçlü ve en büyük partisinin AK Parti olduğunu anlatıyoruz. Zaten bu insanlar da AK Parti’nin yabancısı değil. Herkes aslında kimin bu ülkeye neler yaptığını çok iyi biliyor.

 

HDP’nin barajı geçmesine dair düşünceniz ne? Çünkü tüm matematikler bunun üzerine yapılıyor...

Benim gördüğüm HDP’nin barajı geçmeyeceğidir. Geçmezse de dünyanın sonu değil. Onlar da legal bir parti, eğer vatandaş onlardan yana irade gösterirse biz saygı duyarız. Biz tüm fikirlere açığız. Yeter ki şiddet ve baskı olmasın. Eğer demokratik irade yerini bulsun diye değil HDP zorla barajı geçsin baskısı yapılırsa işte burada demokrasi ayaklar altına alınmış olur ki. Bu yeni Türkiye’nin artık kaldıramayacağı bir şeydir. Kaybeden kendileri olur...

 

Peki sizin gördüğünüz nedir? Seçmen sizce baskı altında mı?

Bölgede baskı olmadığını söylemek imkansız. Bizim burada çalışmamızı önleyenler seçmeni de aynı şekilde zorla kendilerinden yana oy kullanmaya zorlayanlar. Şimdi bazı şeyleri de eğri oturup doğru konuşmak gerekiyor. HDP’nin oylarının baskı ve tehditle açıklamak doğru bir yaklaşım değil. Elbette onları benimseyen isimler var. Ama tehditle oy veren büyük kesim var. Köylere gidiyoruz ve bunu görüyoruz. Biz gittiğimizde bize sevgi ve teveccüh gösteren isimlere bizden sonra gidip bariz bir şekilde tehdit ediyorlar. İşte esas yanlış burada yapılıyor. Bu toplumu doğru okumak ve topluma yönelik siyaset yapmak değil... Yanlış yapıyorlar... Memlekete ilkeli siyaset lazım. HDP’nin geldiği bu noktayı ben hayra yormuyorum. Eskiden en azından Kürt siyasetinin bir çizgisi vardı ama şu anda bu dağıldı. Siyasi duruşları ile çelişen bir politikaları var ve arkalarında AK Parti’yi devirmek için onları destekleyen samimiyetsiz çevreler var. Bu samimiyetsiz destek de daimi değil. Bunu görüp tabana da aykırı bir seçim politikası yürütürseniz ömrünüz kelebek ömrü gibi olur. Çünkü tabanı ile barışık olmayan hiç bir hareket başarılı olamaz. Burada yapılan da bunun aynısıdır. Bu zihniyet kendi radikallerini yaratıyor. Halka rağmen hareketlerin tamamı kendi karşıtı yaratmıştır ve nihayete erdirememiştir.

 

Daha önce de seçim güvenliği gündeme gelmiş ve çözüm üretileceği söylenmişti? Neden halen bir adım atılmadı öyleyse? Baskı varsa seçmen ne yapsın? Bu iktidarın eğilmesi gereken bir konu olması gerekmiyor mu?

Biz bu seçim kesinlikle sandık güvenliğine eğildik. Bu noktada hükümetin tavrı net. Bundan kimsenin şüphesi olmasın. Ama gönül ister ki demokrasi kültürü oturmuş olsun. Hiç bir sandık bir bekçi istemesin. Devletin burada sandıkların başına güvenlik güçleri koyması, onlarca önlemin alınması ile zorla korunmaya çalışılan bir demokrasidense halkın kendi demokrasisini hayata geçirmesi daha doğru değil mi? İmkansız değil bu hükümet 5-10 köyü toplayıp bilmem kaç kilometre uzakta oy kullandıra da bilir. Çok farklı yöntemler ile kimin nerede, kime oy kullandığının önüne geçen bir sistem de geliştirebilir. E böyle olursa biz hangi demokrasiyi konuşacağız? Oyunu bile hür iradesi ile kullanamayan seçmen nasıl temsil edilecek? Bizler hepimiz hangi partiden olursak olalım bir yerde özgürlüğün ve iradenin sandığa yansımasının teminatı olabilmeliyiz. Demokrasi artık bu bölgede baskı olmadan oturmalı yoksa devlet tabi ki sandığa sahip çıkacak.

 

Ak Parti’nin yeni dönem hedefinde başkanlık sistemi var, anayasa değişikliği var... Önemli değişimlerle seçmenin karşısındaki AK Parti seçmenin hassas olduğunu da biliyor. Örneğin başkanlık konusu bir tepki oluşturmuyor mu?

Biz Jakoben bir tarzda hareket etmiyoruz. Biz ne yaptıysak halkın talebi doğrultusunda yaptık. Yani halkta bir anayasa talebi yoksa biz bunu gündemi almayız. Şimdi elimizde bir darbe anayasası var. Biz bunun üzerinden bir toplum mühendisliği yapmıyoruz. Bunu halkın artık benimseyemediğini gördüğümüz andı biz bu anayasa değişecek çalışmalarına başlattık. 82 anayasasının tortularını artık daha fazla barındırmaya da gerek yok. Halka rağmen siyaset yapanlar gidip halka bir şeyleri anlatıp zorla ikna etmek zorunda. Biz halkı ikna etmeye çalışmıyoruz halkın istediğini hayata geçiriyoruz. Başkanlık sistemi de buna benziyor. Başkanlık sistemi de bu toplumun isteklerinin hayata geçirilmesi için doğru bir sistem. İstikrar için Türkiye’nin geldiği noktada siyasi ve yönetim mekanizmalarının hayata geçmesi için kaçınılmaz bir yönetim biçimi. Biz yarını da düşünmek zorundayız. Bugün AK Parti var ama yarını da düşünmek zorundayız. Bu ülkeyi biz tekrar koalisyon hükümetlerine terketmeyeceğiz.

 

Peki Van halkı ne istiyor? Sizin okuduğunuz dışında ajandanıza koymanızı istediği neler var?

Şöyle söyleyeyim. Biz ve bu bölgenin insanının seçimlerdeki beklentileri ya da seçime bakış açıları ile batı seçmeni arasında ciddi bir fark var. Batı yıllar önce yol, baraj, köprü vaatlerini duyar işitirken bizler uzunca yıllar bunlara uzak kaldık. Darbe hükümetlerinin baskı ve olağanüstü hallerden başka bir şey vadetmediği bölgede büyüdük. Haliyle insanların bu bölgede en çok ihtiyaç duyduğu şey barıştı, halen de öyle. Çünkü bu bölgenin kalkınmasının, gelişmesinin önünde koca duvarlar vardı. AK Parti ile bir çözüm süreci başladı ve bu sürecin bitmesine ramak var. Haliyle herkesin hala aklı çözümde... Haliyle insanlar bizden en çok bu sürecin kalıcı olmasını istiyor. Tabi bölgeye sadece çözümle gelen bir parti değiliz. Ak Parti artık batıya ne vadediyorsa doğuya da onunla geliyor. İnsanımız şükür hizmetle de buluşuyor. Fakat insanların beklentisi her hâlükârda olacaktır. Yerel hizmetlerle ilgili sıkıntılar var, talepler var. Bunları da biz değerlendiriyoruz elbette. Yıllardır partide de yer alan bir isim olarak ben şu süreçte bir de şunu gördüm ki: İnsanlar hatırlanmak istiyor. Birilerinin kendilerinin hatırını sormasını istiyor. Biz de bunu yapmaya çalışıyoruz çünkü partimiz bizden bunu istedi.

 

Peki siz seçmene bir şeyler vadediyor musunuz? Siz farklı bir şey vadediyor musunuz?

Dedim ya barış, huzur, yatırım ve kalkınma söylemleri seçimlerin olmazsa olmazı. Ama bu bölge insanının yıllarca ihmal edilmişliği, oyunu aldıktan sonra unutulmuşluğu var... Ben halka her koşulda yanlarında olacağımı söylüyorum. Ben onların hatırlanmak istediği yönündeki taleplerine bunun sözünü veriyorum. En azından ulaşılabilir bir millet vekili olabileceğimi söylüyorum. Çünkü bu onların en doğal hakkı. Bunun dışında elbette partimizin bir beyannamesi, programı ve bu çerçevede projeleri olacak. Van’da yeni Türkiye yolunda hakettiğini alacaktır. Ama benim en büyük vaadim çözümün nihayete erdirilmesi. Bu bizim hem vaadimiz hem de sözümüz! Bu iş ciddi risklerle başladı, büyük aşama kat edildi ama takdir etmek gerekiyor ki henüz bitmiş değil. Birileri halen bu işi kirli emellerine alet ediyor. Halen bu çözüm üzerinden yapılan bir siyaset var. Bu artık bir siyaset malzemesi değil.

 

AK Parti 267’nin altına düşer mi?

Kesinlikle böyle bir şey yok. Düşmeyecek, düşse de dünyanın sonu değil bunu da bilmek gerekiyor. Biz halkın iradesine saygı gösteren bir zihniyete sahibiz. Ama böyle bir şey olmayacak. Çünkü bu halk koalisyon hükümetlerinin neler yaşattığını unutmadı. O dönemin Türkiye’sini yaşayan insanlar hayattalar hiç birinin geçmişte neler olduğunu unutma imkanı yok. Bu ülke koalisyon hükümetleri sayesinde yıllarca duraklama dönemine girmedi mi? Bu ülkede krizler patlak vermedi mi? Bu ülkede hukuk ayaklar altına alınmadı mı? O dönemde bölgede OHAL ilan edilip bu insanlar hain muamelesi görmedi mi? Her biri potansiyel terör muamelesi gören insanlar o yıllarda Van’dan çıkana kadar defalarca aranmadı mı? Bu insanlar tüm bunların cevabını iyi biliyor. Bilenlerin de koalisyon hükümetine işi bırakmayacağını da bunun hayalini kuranlar bilmeli...

 

Kadın bir adaysınız... Kadınlarla diyaloğunuz nasıl?

Kadınlar bu toplumun deyim yerindeyse dezavantajlı grupları arasında. Biz 4 milyon üye ile dünyanın en büyük kadın oluşumuyuz aynı zamanda. Ben bu noktada kadın sorunlarına da yabancı değilim. Çünkü partide uzun yıllardır kadın kollarındayım ve çalışmaların göbeğindeydim. Kadınlar konusunda sessiz bir devrim yapan bir partinin mensubu olduğum için de ben sorunlara da şimdiye kadar gelinen noktaya kadar ki çalışmaları da iyi biliyorum. Ziyaretlerimde de ciddi bir muhabbet geliştiriyoruz. Bırakın şimdiye kadar tepki almayı ben hiç kimsenin tepki göstermesine rastlamadım. Sadece bir kadın arkadaşımız bana kaşını çattı. Herhâlde tepki göstergesi olarak düşündüğünüzde bu bir siyasetçi için oldukça iyi bir nokta.

Editör: TE Bilisim