Şehrivan Gazetesi olarak seçime son bir haftadan kısa bir süre kalmışken Halkların Demokratik Partisi (HDP) Van 3’üncü Sıra Milletvekili Adayı Nadi Yıldırım ile bir araya geldik. 7 Haziran sonrası Türkiye ve bölgenin durumu, bozulan çözüm süreci ülkeye etkisini ve 1 Kasım seçimlerini değerlendirdiğimiz Yıldırım, gazetemize önemli açıklamalarda bulundu. 1 Kasım seçimlerinde iki bloğun yarışacağını ifade eden Yıldırım, “Seçimlerde 2 blok yarışacak. Bu bloklardan bir tanesi barış ve demokrasi bloğu, diğer blok ise savaş ve darbe bloğu olacak.” Dedi. Çözüm süreci hakkında da önemli açıklamalarda bulunan Yıldırım şunları kaydetti: “Sürecin bozulması diye bir şey yok bence, çünkü süreç zaten bozuktu. Aslında süreç diye bir şey yok. AKP’nin süreç için atmış olduğu bir somut adım var mı? Tüm somut adımlar ve belgeler Sayın Abdullah Öcalan tarafından verildi veyahut adımlar atıldı.” En yoğun gündem olan sandıklar hakkında da açıklamalarda bulunan Nadir Yıldırım, “Mevcut hali hazırdaki uygulamalar bize şunu gösteriyor, AKP sandıklara her türlü müdahaleyi yapar.” İfadelerine yer verdi. Yıldırım’ın en önemli konusu ise Van oldu. Yıldırım Van için şu sözlere yer verdi: “1 Kasım’dan sonra iktidar ya da iktidar ortağım olmamız halinde ilk hedefimiz Van olacak. Başta depremden sonra sıkıntılar olmak üzere TOKİ ve Kapıköy için tüm sorunlar için çalışacağız.” İşte HDP’nin 1 Kasım listesindeki yeni isim Nadir Yıldırım ile yapmış olduğu söyleyişi:

 

ŞEHRİVAN SEÇİM: ORHAN AŞAN / SÖYLEYİŞİ


 

7 Haziran’da Van’da yüzde 75 gibi bir oranla 7 milletvekili kazanan HDP, alınan önemli başarıya rağmen listesinde ufak tefek değişikliklerle 1 Kasım seçimlerine gidiyor. AK Parti ile birlikte listesinin 1 numarasına ağır topları koyan HDP, Van’da eş başkan Figen Yüsekdağ ile yine devam edecek. Listedeki üst sıralar değişmezken Van’da temsiliyete aday gösterilen isimlerden biri de 3’üncü sıradan yarışa dâhil edilen Nadir Yıldırım oldu. HDP Van Milletvekili Adayı Nadir Yıldırım 1 Kasım seçimleri için gazetemize konuştu. Yıldırım 1 Kasım seçimlerinin büyük bir önem arz ettiğini belirterek, “1 Kasım seçimleri topluma şunu gösterecek. Gerçekten darbe mekaniği ve zihniyet mi kazanacak? Yoksa gerçekten demokrasi ve barış bloğu mu kazanacak?” şeklinde konuştu…

 

7 Haziran’daki isimlerden farklı bir siyasetçi olarak 1 Kasım'da HDP'nin adayısınız. HDP bir çok kentte aynı kalmasına rağmen Van’da birkaç değişikliğe gidildi. Tabi ülkenin atmosferinde de bir değişim yaşandı. 7 Haziran'daki o heyecandan ve barış ortamından uzağız. Bu seçimde ne bekliyorsunuz?

7 Haziran seçimleri Türkiye tarihi açısında gerçekten önem arz eden bir seçimdi. 7 Haziran’da sizin de belirttiğiniz gibi bir heyecan vardı. Seçime bu heyecanı katan parti ise HDP’ydi. Çünkü Türkiye tarihinde hem parti tüzüğü ile hem de parti programı ile birçok ilke imza attı, yenilik getirdi ve heyecan getirdi. Eş başkanlık sisteminden tutun, kadına yönelik yapılan çalışmalara kadar çok sayıda yenilik yapıldı. Tüm inançlara, tüm kesimlere topluma eşit bir şekilde ve düzeyde özgürlükçü bir perspektifle yaklaşması önemli bir adımdı ve bu şekilde yeni bir çığır açıldı. Türkiye siyasetinde olmayan bu yeniliği HDP siyasi arenaya taşıdı. Bu perspektifle HDP, 7 Haziran seçimlerine katılırken bu büyük bir heyecan yarattı. Diğer partiler açısında yeni diyebileceğimiz bir şey yoktu. Geçmişte vaatlerin hepsi yeniden tekrar edildi. HDP çok farklı bir şekilde seçime girdi. Ermeniler, Suryaniler, Ezidiler ve Aleviler ilk kez kurumsal bir şekilde parlamentoya girdiler. Aynı şekilde Kürtler Türkiye tarihinde ilk kez bu kadar güçlü bir şekilde parlamentoda yerini aldı. Diğer bir şey, Türkiye’nin yüz karası olan ve Kenan Evren’in bir nevi armağanı olan bir seçim barajı vardı. Bunun yarattığı anti demokratik koşullarda HDP seçime girdi. Türkiye halkları HDP’ye büyük bir teveccüh gösterdi. Yüzde 10’luk baraj aşıldı ve anlamsızlaştırıldı. Bütün bunların 7 Haziran’da yarattığı bir heyecan vardı. Bu da seçimler için önemli kılıyordu.

 

“TÜRKİYE, AKP’DEN KURTULMAK İSTİYORDU”

7 Haziran açısında en önemli hususta şuydu: 13 yıldır iktidarda olan AKP’nin, yeniden tek başına iktidar olması, partimizin çıkaracağı başarıya bağlıydı. AKP, 13 yıldır Türkiye toplumu açısında birçok sorunun kaynağı haline gelmişti. Toplu kutuplaştırmaktan, yolsuzluğa kadar birçok sorunun kaynağı haline geldi. Türkiye halkları artık AKP’den kurtulmak istiyordu. Bu şansıda HDP perspektifinde gördüler. 7 Haziran sonucu da buydu ve AKP’yi iktidardan indirdi. HDP bu anlamda her kesimi mecliste topladı. Buda parlamentoyu önemli kılıyordu. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti açısında yeni bir kurucu parlamento durumu açığa çıktı. Demokratikleşen bir ülke perspektifi ile 7 Haziran’dan sonra parlamento şekillendi. Bu durumu iktidarı kaybeden AKP bunu hazım edemedi. Dayatma bir seçimle toplum karşı karşıya kaldı ve bu dayatma seçiminde sonuç alma yöntemi olan taktiği olarak da çok kapsamlı ve çok kirli bir savaş ortaya çıktı. Şu anda açık belirtmek gerekirse, Türkiye’de AKP ve Erdoğan darbesi söz konusudur. Ülke şu anda darbe yöntemleri ile yönetiliyor. 1980 yani 12 Eylül darbesine bakarsanız, ilk darbe yine parlamentoyu dağıtmak olmuştur. 7 Haziran’dan sonra AKP ile Erdoğan’ın da yapmış olduğu budur. İlk olarak parlamento dağıtıldı. Bunu geliştirmek ve buna kılıf uydurmak için büyük ve kirli bir savaş başlatıldı. 1 Kasım seçimlerine bu şekilde gidiyoruz ne yazık ki.

 

“UMUTLAR VE İNANÇLAR KIRILDI…”

Toplumda siyasete dönük bir umut ve inanç kırılması var. 1 Kasım seçimlerine doğru giderken bu coşkusuzluk ve heyecansızlık aslında bununla alakalıdır. Seçim Türkiye’de, toplumun umudunu ve beklentisini ötelemeye, eritmeye dönüştü. Toplum umutsuzluğa düştü. İnsanlar mevcut iktidardan ve hükümetten umudunu yitirdiği anda tepki biriktiriyor. Bu tepkileri dışarı vuracak anda, ‘Haydi seçim yapalım, sorunları çözeceğiz’ diyerek, seçim bir oyalama aracına dönüştürüldü. Halk şu anda şunu söylüyor; “Biz 7 Haziran’da gittik oyumuzu kullandık ve güzelde bir parlamento ortaya çıktı. Niye olmadı? 1 Kasım’dan sonrada benzeri bir sonuç çıkarsa ne olacak?” Bu ve buna benzer noktalar var. Bu da 1 Kasım seçimlerini çok önemli ve anlamlı kılmaktadır. 1 Kasım bu yüzden 7 Haziran’a göre daha önemli bir pozisyon kazanmıştır. Şu şekilde, bu seçimlerde iki bloğun mücadelesi söz konusu. Barış ve Savaş bloklarının mücadelesi söz konusu olmuştur. Diğer yönüyle de darbe ve demokrasinin mücadelesi söz konusu olacak. 1 Kasım seçimleri topluma şunu gösterecek. Gerçekten darbe mekaniği ve zihniyet mi kazanacak? Türkiye yeni bir kaos, kriz ve iç savaş ortamına mı girecek? Yoksa gerçekten demokrasi ve barış bloğu kazanacakta, Türkiye’nin sorunları çözülecek. Böyle bir ikilimle karşı karşıyayız. Bu durum doğal olarak 1 Kasım seçimlerini daha önemli kılıyor. Bizde bunun farkındayız ve bunu halka bu şekilde açıklıyoruz.

 

Sürecin bozulması, çatışmaların yeniden başlaması HDP'yi nasıl etkiledi? Ya da 1 Kasım’da sandığa nasıl yansıyacak?

HDP’den ziyade, sürecin bozulması diye bir şey yok bence, çünkü süreç zaten bozuktu. Süreç diye bir şey yok. Göreceli çatışmasızlık durumu bir süreç olarak tanımlanacaksa bu da gerçekten HDP başta olmak üzere Sayın Abdullah Öcalan ile birlikte gelişen bir süreçtir. Yoksa öyle gerçekten bir çözüm süreci falan yoktu. Nasıl diyecekseniz? Şöyle, AKP’nin hiçbir zaman Kürt sorununu çözüm projesi olmadı. AKP’nin çözüm süreci gerçekten neydi? Ben buna bir şey söyleyemiyorum, hiç kimse söyleyemiyor. Emin olun ki kendilerine sorulduğu zamanda söyleyemiyorlar. Sadece çözeceğiz diyorlar. Sayın Öcalan yıllardır somut yol haritaları sundu. Şu adım atılır, şu tarihte bu yapılır şu gelişir, bu olur gibi. Bunun tüm belgeleri elimizde günlerce tartışıldı bunlar ve bunlar projedir. Ama AKP’den doğru hiç bir şey yok. Kürt siyasi hareketin dayatması ile Dolmabahçe Sarayı’nda bir mutabakat metni deklarasyon olarak yayınladı. En somutu budur. O da hemen 2’nci gün Erdoğan’ın, “Olmaz olmaması gerekiyor” demesi üzerine göreceli çatışmasızlık ortamı bitirildi.

 

“KÜRTLER HİÇBİR ZAMANA ÇATIŞMASIZLIK ORTAMI YAŞAMADI”

Toplumda şöyle bir sıkıntı var ve bizim bu algılarımız artık değiştirmemiz gerekiyor. 2013’ün Newrozu’nda Sayın Öcalan tarihi bir çağrı yaptı. Ondan daha somut, ondan daha gerçekçi ve ondan daha çözümleyici bir çağrı ve belge yoktur. 2013 Newrozu’ndan bu yana sizler de arşivlerini bir bakıp inceleyin. Türkiye’de yani Kuzey Kurdistan’da çatışmasızlık ortamı oldu, hatta gerilla güçleri Güney Kürdistan’a çekilmesi olmaya başladı. Hükümetin ilk tepkisi ne oldu; “Cehenneme kadar yolları var.” Dedi. Bu da aslında niyetin ne olduğunu gösteriyordu. Böyle bir sıkıntı durumu söz konusuydu. Diğer bir şey 2013 Newrozu’ndan sonra Rojava’da çok büyük bir savaş başladı. Yani Kuzey Kürdistan’da duran savaş, Rojava’ya taşındı. Demek istediğim şu Kürtler açısından hiçbir zamana çatışmasızlık ortamı yaşanmadı. Rojava’da ve Kobenê’de savaşı yürüten güçler aslında Türkiye ve AKP’nin dayandığı güçlerdi. Burada savaşı durduran Rojava’ya taşıdı ve Kürtlere karşı tarihin en büyük savaşlarından bir tanesini başlattı. DAİŞ çeteleri kılığında ve şahsında. Biz hep şunu söyledik, Rojava’da yürütülen savaş vekaletten yürütülen bir savaştır. Yani bu DAİŞ meselesi değil. İşte Kobenê düştü düşecek müjdesini büyük bir coşkuyla meydanlarda haykıran Erdoğan’dı. Onun için diyorum oratada süreç falan yoktu. Dikkat edin Türkiye’de yani Kuzey Kürdistan’da süreç bozulduktan sonra Rojava savaşı bıçak gibi kesildi. Bu durumlar bile bize gösteriyor ki Rojava’da merkezi bir savaş vardı.

 

YILDIRIM: ŞİMDİ 500’Ü AŞKIN ‘RANGER’ VAR!

Onun için Kürtlere dönük savaş hiçbir zaman bitmedi. Biz Kuzey’deki Kürtler bir yanılgıya kavuştuk. İşte savaş bitti çatışmasızlık başladı diye. Ama yanı başımızda kardeşlerimiz Dünya’nın en cani, en vahşi ve en tecavüzcü çeteleri tarafından her gün saldırı altındaydılar. O yüzden partimiz açısından sürecin bozulması demektense toplum açısından mevcut durum vahim bir durumdur. 5 ay içerisinde sivil ölümlere baktığımız zaman 6 aylık bebekten tutun 70 yaşındaki insanlar kadar insanlar katledildi. Ahmet Davutoğlu son olarak yaptığı mitingde ‘Beyaz Toroslarla’ tehdit niteliğinde mesajlar verdi. 90’lı yıllarda Van’da 2-3 beyaz Toros varmış, jitem bağlantılı. Tabi o dönemlerde her şey gizli yapılıyordu. Faili meçhuller olarak adlandırılıyordu. Ama şimdi Van’da 500’e yakın plakasız işte Ranger adı verilen araçlar ortalıkta dolaşıyor. Bunlar 90’lı yıllardaki gibi gizli saklıda değil açık bir şekilde yapılıyor. İşte Şırnak’ta cenazesinde yapılan saldırılar, Van’da cenaze töreninde yapılan saldırılar 90’lı yıllarda yapılmadı. İnsanlık dışı uygulamalar var bu süreçte. İşte biz bu koşullar altında 1 Kasım seçimlerine gidiyoruz.

 

“KÖYLERDE İNSANLAR OY İÇİN TEHDİT EDİLİYOR”

İki partinin de tek gündemi sandıklar. Ak Parti de sandıklardan yana şikâyetçi sizin de bu konuda siteminiz var. Özellikle 1 Kasım da bu ortamda sandıkların durumu çok daha büyük önem arz ediyor. Sizce sandığa yönelik müdahale düşüncesi mi var?

 

Şimdi Erciş, Çatak mahalleleri ile görüşün ve sorun. Kim sizden silah zoruyla oy istiyor? Bunu gidip sorun. Binlerce asker, polis ve silahlarla köylere gidilip insanlarına kafasına namluları dayayıp, imzalar alıyorlar. Ve HDP’ye oy çıkarsa size şunu yaparız bunu yaparız diyerek köy meydanlarında nutuklar atılıyor. Demek istediğim, çok anti demokratik, çok zorlu koşullarda ve baskı altında büyük bir kararlılıkla, büyük bir inanç ve inatla bir seçim kampanyası yürütüyoruz. Günlerdir mahalleler, çarşıda, esnafla ve halkımız ile görüşüyoruz. Dışarıya yansıyan çok büyük heyecan yok. Bunu görünüyor ama halkımızın tercihinde çok büyük bir değişiklik yok. Aksine tam tersine mevcut durum ve yaklaşım bunu pekiştiriyor. Savaşı başlatan ve kirli politika izleyen ve sırf iktidarı yeniden kazanmak için her yolu mubah gören AKP iktidarına karşı çok büyük bir öfke görüyoruz. AKP’ye oy vermiş birçok insan ile karşılaşıyoruz. O oy veren insanlar sandığa gitmeyeceklerini ya da gitseler bile AKP dışında başka bir partiye oy vereceklerini ifade ediyorlar. O yüzden 1 Kasım’da daha güçlü olacağımızı düşünüyoruz.

 

YILDIRIM: AKP HER TÜRLÜ MÜDAHALEYİ YAPAR

Bizim bu ortamda halkımıza çağrımız sandıklara muhakkak gidilmesidir. Sandık güvenliğinden önce sandığa gidilmelidir. Türkiye’de ve Kürdistan’da oy kullanım oranı ne kadar düşerse AKP’nin o kadar lehine olur ve bu şekilde daha fazla güç toplar. Bu sayı ne kadar yüksek olursa halk ve toplum o kadar güçlü olur. İkincisi ise herkes oyuna sahip çıkmalıdır. Bizim geçmişten bu yana böyle bir duyarlılığımız var ama 1 Kasım seçiminde bu duyarlılık daha da artmalıdır. Herkes oyuna ve sandığına sahip çıkmalıdır. Bu çağrımızı da sizin aracılığınızla yapmak istiyorum. Sandık güvenliğimizi bu şekilde yapacağız. YSK’nın kararına rağmen, Erdoğan’ın, Davutoğlu’nun ve Atalay’ın talimatlarıyla halen sandıkların taşınmaya çalışıyor. Bu konuda hem hukuki yollarımıza başvuruyoruz hem de halkımıza durum ne olursa olsun oyunu kullanmaya ve oyuna sahip çıkmasına çağırıyoruz.

 

“BU SEÇİMDE İKTİDAR OLMA PERSPEKTİFİMİZ VAR”

Herkesin şu sıralar yatırım, hizmet ve diğer beklentilerden çok tek temennisi çözüm süreci. Başbakan Van'da çözüm süreci devam edecek dedi. Siz HDP'den seçilir yeniden en iyi 3'üncü parti olursanız nasıl bir yol haritası izleyeceksiniz? Çözüm süreci ile ilgili aklınız da neler var?

 

Bizim temel sloganımız inadına barıştır. Yani barışı kendisine temel perspektif edinen bir partiyiz. Türkiye’deki bütün toplumsal, yönetim, sistem ve sosyo ekonomik sorunların kaynağı barışla ve daha fazla demokrasiyle alakalıdır. Barış, özgürlük ve demokrasi için ne gerekiyorsa yapacağız. Bizim 7 Haziran süreçten farklı olarak bizim bu seçimde iktidar olmak perspektifimiz var. Biz her türlü koalisyonda yer almaya, iktidar ortağı olmaya bir kararlığımız var. Çünkü artık Türkiye’deki yaşanan durumdan ve sorunlardan HDP perspektifi olmaksızın olmayacağı inancındayız. Biz bunu Türkiye’de yönetim düzeyinde aktif kılmaya hazır olduğumuzu düşünüyoruz. Bu temelde de ilk icraatımız ve mücadelemiz barış ve demokrasi olacak. Bu eksene oturtturulan bir politikayla sorunların çözüm mücadelesini vereceğiz.

 

Sizce yeniden Ak Parti ile çözüm ortaklığı yapılabilir mi?

Toplumun sorunlarının çözümü noktasında barış, özgürlük ve demokrasi açısından bizim çözüm perspektiflerimizi kabul eden, ilkesel düzeyde bizleri benimseyen herkesle koalisyon veya ortak nokta yer alabiliriz. Bu konuda bir sorun yok. Mevcut hali hazırdaki AKP ile darbe mekaniğini aktifleştiren bir AKP ile bir ortaklık olur mu? Mümkün değil diye düşünüyorum. Ama 1 Kasım seçimleri umut ediyorum ki onlarında aklını başına getirir. Zaten kendi içlerinde de fabrika ayarlarına döneme, yok temizlenmeyecek kadar kirlenmiş bir durum var. Yani sizin anlayacağınız kendi içerisinde de bu sorunu yaşıyorlar. Ben şöyle bir ihtimali ben çok güçlü görüyorum. AKP diye bir parti seçimden sonra olur mu olmaz mı? Ben bundan çok emin değilim. Çünkü AKP bir koalisyondur. İktidar ve rant üzerine oluşan, birçok kesimin içinde yer aldığın bir koalisyondur. Bu yüzden Kasım’dan sonra AKP diye bildik bir AKP’nin kalıp kalamayacağı konusunda bir ihtimal var. Çünkü bölünme durumu olabilir. O yüzden AKP, CHP, MHP ziyade Türkiye’deki ana sorunlar üzerinde çözüm ve ilkesel yaklaşımımız yakın olanlarda bir koalisyon olabilir.

 

Bu doğrultuda bir önceliğiniz var mı?

Yok, bu konuda bir önceliğimiz yok. Biz bu konuda ilkesel yaklaşıyoruz. Politik kadar olabildiğince esnek ama ilkelerimizde katı bir politikamız var. Toplum lehine gelişebilecek her türlü girişim içinde yer alırız. Yoksa önceliğimiz şu ya da budur diye bir önceliğimiz yok.

 

Peki, aklınızda Van’a dair neler var? Van için ne gibi planlarınız var?

Van halkımızın sorunlarını biliyoruz. Biliyoruz derken. Uzaktan bilen biri değiliz, birebir içindeyiz. Esnafımız, köylümüz, işimiz, emekçimiz, memurumuz kim hangi sorunu yaşıyorsa, bizde benzer sorunları yaşıyoruz. Çünkü bizde onların içinden geldik. Esnafla ve vatandaşlarla sürekli görüşüyoruz. En büyük sorun ve talepler özgürlük ve barışa bağlı ekonomik sorunlar. Bunu en iyi bilenleriz. Çünkü biz üsten gelen, aile aşiret bağları ile gelen, oy potansiyeli ile gelen kişiler değiliz. Her birimiz o halkın içinden çıkmış ve o sorunları yaşayan kişileriz. Bunun için bizim bir farkımız yok. Van esnafı şu sorunu yaşıyor da bizim haberimiz yok gibi bir düşüncede değiliz. Biz işçiyiz, emekçiyiz, köylüyüz, memuruz, esnafız bu bizim gerçekliğimizdir. Biz bunun en büyük mücadelesini vereceğiz. Özellikle Van’ın yaşadığı ve halen aşılmadığı deprem sorunu var. Biz halkımıza şu sözü veriyoruz. Depremin ve darbe mekanizmasının yarattığı mağduriyetlerin hepsinin giderilmesine yönelik çalışmalarımız olacak.

 

YILDIRIM: İLK ÖNCELİĞİMİZ VAN OLACAK

7 Haziran seçimlerinde HDP vergi terkini, TOKİ ödemeleri gibi birçok konuyu gündeme getirdi. 1 Kasım’dan sonra bu sorunların konuşulması ve çözüme ulaştırılması gibi bir çaba var mı? Malumunuz Van önemli sıkıntılar ve krizler ile mücadele ediyor…

 

Elbette ki Van ve sorunları en büyük öncelik... Bu noktada sadece Van genelinde değil seçim sonrasında ülke genelinde de durum böyle. HDP parlamentoda önceliği tüm Türkiye ve Kürdistan açısında Van olacak. Bu mağduriyetleri çözeceğiz. Çünkü Türkiye’de kredi borcu olan en çok il Van’dır. TOKİ’de yaşanan mağduriyetleri çok iyi biliyoruz. Aslında insanların nasıl sömürüldüğünü çok iyi biliyoruz. Tüm üretim alanlarını, sınır ticaretinden kesilen bir Van her ay Ankara’ya, Karadeniz’e 7 milyon TL gönderen bir Van var. İşte biz bunların hepsinin farkındayız. Biz iktidara gelirsek, iktidar ortağı olursak ilk icraatımız parti olarak TOKİ sorununu çözmek olacak. Bu konutların hepsini bedava vermek ve bugüne kadar verdikleri taksitleri iade etmek olacak. Temel işimiz ve icraatımız olacak. Van esnafının faiz borçlarını ortadan kaldırmak olacaktır. Bunu dışında Kapıköy Sınır Kapımız var. Ben bununla ilgili bir araştırma da yaptım. Son 10 yılda seçime bir hafta kala açılıyor, seçimden bir hafta 10 ün sonra kapatılıyor. Van halkının ihtiyacını sadece Kapıköy karşılamıyor ama büyük bir gelir kaynağı var. Bu memleket 33 kurşundan bu yana sınıra bağlı yaşayan bir memlekettir. Bu yüzden ticaret esastır ve can damarıdır. Bu sadece Kapıköy için geçerli değil. Diğer sınırların hepsinde can damar kesilmiştir. Bu yüzden sınır kapılarının açılması gerekiyor. Bunun için de girişimlerimiz kesinlikle olacaktır.

 

NADİR YILDIRIM KİMDİR?

Nadir Yıldırım’ın siyasi geçmişini öğrenebilir miyiz?

1997-1998 yılından itibaren yurtsever gençlik çalışmalarında yer almaya başladım. 2000’de HADEP Merkezi Gençlik Kollarında görev aldım. 2000-2001 döneminde Van’da HADEP il gençlik kolları başkanlığı yaptım. Sırasıyla HADEP-DEHAP’ta hem gençlik kolları yönetimde yer aldım hem de parti meclisinde görev aldım. DTH’nın kurucularındanım. DTH’nın DTP olarak partileşme sürecinde DTP’nin de kurucu üyelerindenim. DTP’de de MYK üyeliği düzeyinde görev aldım. Sonraki süreçte de 2009’da KCK ana davası olarak tanımlanan siyasi soykırım operasyonları ile gözaltına alınıp tutuklandım. Ağırlaşmış müebbet ile yargılandım. 5 yıl esir kaldım, 5 yıllık esaretten sonra halende dava devam ediyor. Çıktıktan sonra yeniden çalışmalarda yer almaya başladım. En son DBP kongresinde PM ve MYK üyeliğine seçildim. 1 Kasım seçimleri içinde DBP’den istifa ederek HDP milletvekili adayı oldum.

Editör: TE Bilisim