ŞEHRİVAN ÖZEL: YUNUS EMRE AYKAÇ/HAKİM İNALÖZ-  Ak Parti’nin Van Büyükşehir Belediye Başkan Adayı olarak 31 Mart seçimlerinde yarışan Necdet Takva, geçtiğimiz haftalarda aldığı karar ile yeniden Van TSO başkanlığı görevine geri döndü. Adaylığı kadar yeniden Van TSO’ya dönüşü ile de adından söz ettiren Takva, bundan sonraki süreci Şehrivan’a anlattı. Seçim sonrası yaptığı kapsamlı değerlendirmenin ilk bölümünde adaylık sürecini, Ak Parti’da yaşadıklarını, alanda gördüklerini anlatan Takva, söyleşinin ikinci bölümünde ise yeni süreci değerlendirdi. Van TSO’daki pozisyonunu, yerel yönetimlerle olan diyaloğunu, bundan sonraki siyasi süreçteki yerini ve daha bunun gibi bir çok konuyu değerlendiren Takva, bu noktada kendi rolünü: “Biz bu şehrin sahibiyiz. Ben bu şehre dışarıdan gelmiş birisi değilim. Dolayısıyla bu şehirde yaşıyorsam hangi siyasi parti olursa olsun ayrıştırmadan onların enerjisini bu kente aktarmak için çalışacağım” diyerek tanımladı. Takva, oluşturdukları gri alanda durmaya ve kent için çalışmaya devam edeceklerini söyledi.

İşte Necdet Takva’nın seçim ve sonrası ile ilgili yaptığı değerlendirmenin ikinci bölümü...

31 Mart seçimlerinin şüphesiz en çok konuşulan ismi oldunuz. Bir çok şey ile birlikte seçimde size dair en çok konuşulan konulardan birisi de HDP’li ya da Ak Parti’li olup olmadığınız ile ilgiliydi. Nasıl bir durumla karşı karşıyaydınız?

Şimdi ben Ak Parti'den aday oldum ama HDP’liler bu adam HDP’lidir diyordu. İşte bizi sattı ve AK Parti'ye gitti böyle bir şey yoktu. Çünkü 7 Nisan’da bizim oda seçimlerimiz de HDP ile AK Parti'nin bir ittifakı söz konusuydu ve bize karşı HDP AK Parti ya da HDP çevreleriyle kendini HDP’li olarak tamamlayanların AK Partili üyeler ile Hatta siyasi üyelerle kol kola girip bize karşı bir cephe geliştirdiklerini biliyorum. Dolayısıyla Ak partililer de bizi her zaman HDP’li olarak görüyordu. Böyle bir karmaşık durum vardı sırtımda. Onlarca yüzlerce etiketle dolaşan bir adamdım sokakta ne HDP de tam bir kafa berraklığı vardı ne de AK Parti'de bir berraklık yoktu. Bu doğru bir şeydi benim açımdan çünkü benim yapmaya çalıştığım şey işte iktidardan istemektir güç sahiplerinden istemektir işte ne istemişiz. Kent yararına faaliyetler enerjinin kente aktarılması kaynakların kent yararına kullanılmasını istemişiz.

İSTEYEN ADAM İSTENMEYEN ADAMDIR!

Bizim bulunduğumuz camiada isteyen adam istenmeyen adamdır şimdi 10 yıldır burada HDP’nin yerel iktidarı var. İşte 15 yıldır 16 yıldır AK Parti'nin merkezi iktidarı var. Milletvekilleri var bunu yaparken de ben şahıslarla hiçbir zaman uğraşmadım hiçbir zaman şahıslar üzerinden bir karşı duruş bir Polemik zemini olmadı taleplerimizin tamamı kentsel ekonomi politikası ile ilgiliydi zaman zaman kentin sosyal politikaları ile ilgiliydi kültürel politikaları ile ilgiliydi.

ADAYLIĞIM ÜZERİNDEN BİR MESAJ VERMEYE ÇALIŞILDI

Adaylığınız süresinde söylediğiniz bir şey vardı. O da adaylığınızın arka planında farklı bir anlam da olduğuydu. Ardından Van’a gelen Ak Parti’nin eski önemli isimlerinden Abdurrahman Kurt da tekrarladı. Sizin adaylığınız üzerinden yapılmak istenen neydi sizce?

Evet, burada önemli bir mesaj var yani bu Abdurrahman Bey’in açıklamalarını okumuştum sizinle yaptığı değerlendirmeleri. Ben bunun elbette bir karşılığının olabileceğini tahmin etmiştim. Ben bu güne kadar insani değerler üzerinden bir kimlik yarattım ve kendi özgür koşullarımı hiçbir zaman reddetmedim. Yani özellikle Kürt olma konusunda ki hassasiyetimi hayatım boyunca koruyarak inceleyerek herhangi bir inkâra evrilmeden bugüne kadarda korudum. Dolayısıyla bölgesel dengeleri bölgesel sorunları da demokratik zeminde değerlendirebilecek bir bakış açısına sahiptim. Hayatım boyunca sivil toplum örgütleri içerisinde bu hassasiyetlerimi korudum. Hal böyleyken Sayın Cumhurbaşkanı’nın ben burada adaylığımla bir mesaj vermeye çalıştığını, Türkiye’nin özellikle bölgesel sorunlar ve Kürt meselesi hakkında bir açılıma işaret etmeye çalıştığını biliyorum. Yani hissettim bunu bire bir oturup konuşmadık. Böyle bir misyonla aday olmadım ama en azından kendi kültürel değerlerimi, kendi ırksal temelini asla inkâr etmemiş bu konuda kendini var etmeye çalışan bir aktör olarak aday gösterilmemin burada bir fırsata tevdi edilmek istendiğini düşünüyordum ve bunu sizlerle zaman zaman yaptığımız konuşmalarla aynı şeyi seçmenlere de vererek bu fırsatı anlatarak bu fırsatın değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyordum. Bu bir yeni açılımdı.

Seçim çalışmanızı bu yönde mi yürüttünüz siz de?

Tam da öyle. Hem sosyal medya hesaplarımdan bu şehrin bu bölgenin biraz oksijene ihtiyacı var. Özellikle Kürt meselesi konusundaki hassasiyeti olan çevrelere bu mesajı vermeye çalışıyordum ki doğru olanda buydu. Çünkü burada doğmuş burada yaşamış ve bunanın halkını yüzde doksanının neredeyse taşımış olduğu hassasiyetler üzerinden yaratılmış bir kimlik var ve bu kimliği yerel yönetim üzerinde yeni bir sürece evriltmek gibi bir çaba var. Dolayısıyla bu varları içselleştirmemek adına ben bunun çok anlamlı ve değerli olduğunu düşünüyordum. Hala da o noktadayım. Buna ihtiyaç var çünkü şu anda Kürtler adına siyaset yapan siyaset yaptığını varsayan ya da iddia edenlerin Türkiye’de Kürt sorununun çözümü konusunda artık muhatap alınmayacakları realitesi var ve aslında onlarında böyle muhatap alınma gibi bir dertleri olmadığını da gördüm. Ben bu seçim sürecinde onların hiçbir şekilde çözümden yana değil aksine çözümsüzlükten yana ve sürekli kaotik bir zemini besleyerek iktidarlıklarını yürütmeye çalıştıklarını gördüm.

BÖLGEDE VE ÜLKEDE YENİ BİR AKTÖREL DENGEYE İHTİYAÇ VAR

Saha çalışmasının size gösterdiği başka neler oldu?

Türkiye’nin bütün sorunlarını kaldı ki öncelikli olarak bizim bölgemizdeki Kürt meselesinin çözüme kavuşması konusunda yeni bir açılıma yeni bir aktörel dengeye ihtiyaç var. Muhatap bunlar asla olmayacaklar hatta olmamalıdırlar çok daha net bir şey söyleyeyim. Dolayısı ile kendini insani değerler üzerinden var etmiş ama hiçbir zaman inkâra kaçmadan burada Türkiyelilik kavramı içerisinde birlikte yaşamın koşullarını besleyecek koruyacak yeni bir söyleme ihtiyaç var. Benim adaylığımın buna karşılık geldiğini düşünüyorum. Yani durup dururken neden Necdet Takva sorusunun belki böyle bir karşılığı var diye değerlendiriyorum. Diyarbakır’da ne oldu muhtemelen Diyarbakır’da da bu tartışıldı konuşuldu detayları bilmemekle beraber ben tahminlerimi söylüyorum. Bu süreci bu anlayış içerisinde birlik ve beraberlik ruhu içerisinde ülkesel bütünlük içerisinde çözme konusunda bir irade ortaya çıkmadığı için orada minnetsiz bir durum söz konusu oldu.

VAN ÖNEMLİ BİR FIRSAT YAKALAMIŞTI...

Yani Diyarbakır ile kıyasla sizin durumunuz oldukça farklıydı. Değil mi?

Tabi. Orada “Mevcut kayyum adaydır, buyurun ister oy verin ister vermeyin” gibi bir restleşmeye dönüştü. Ama Van’da bu restleşmeye dönüşmedi. “Kürt yönetici istiyorsanız alın size kendini Kürtçe ifade eden, bu konuda bütün kültürel değerlerini önceleyen bir aktörü, sizin olan bir aktörü buyurun değerlendirin” gibi bir yaklaşıma tekabül ettiğini düşünüyorum. Bu çok değerliydi Diyarbakır’da bu ıskalandı Hakkâri’de bu ıskalandı diye düşünüyorum. Ama Van bu fırsatı yakaladı aslında yani. Ben bu tarafta büyük bir fedakârlığın tarafı olduğumu düşünüyorum. Bunu ben de kabul etmeyebilirdim pek ala. Bilmiyorum o anki ruh halimin beni getirdiği nokta çok kısa bir zamanda, toplamda 12 saatlik bir süreçte olup biten gelişen adaylıkla sonuçlanan bir süreçten bahsediyorum. Dolayısıyla ben kabul etmemiş olsaydım ya da benim rolüme yakın insanlar kabul etmemiş olsaydı muhtemelen Van’da da belki Ak Parti Cumhurbaşkanı’nın değerlendirmesiyle farklı bir aktör üzerinden değerlendirme yapacaktı. Bu süreçle hiç örtüşmeyen toplumda bu gri alanı güçlendirmeye çalışmayacak belki birileri olacaktı. Klasik Ak parti söylemi üzerinden bir seçim propagandası süreci olacaktı. Ya da yine o keskin hatlar üzerinden mesela biz Van’a yeni bir söylem getirdiğimizi düşünüyoruz. Yani siyaseten o gri alanı güçlendirmek için bir söylem gelişti.

Seçim bitti ve yeniden Van TSO’ya döndünüz. Bu da en az adaylığınız kadar konuşulan bir hamle oldu. Şimdi ister istemez artık iki yönlü bir pozisyonunuz var bir ekonomik boyutundasınız tekrardan Van TSO ya döndünüz. Bir de kent siyasetine yeni bir soluk getiren ve dediğiniz gibi misyonu olan bir süreçten geçtiniz haliyle izleyeceğiniz politikaları insanlar merak ediyor Van TSO’nun başındayken bile yine bu söz konusu süreçlerde aktif olarak bir şeyler yapmanız mümkün olacak mı?

Şimdi bu tartışılan bir mesele güncel olması hesabıyla söyleyeyim; Ben biraz fabrika ayarlarıma geri döndüm. Yani fabrika ayarlarına geri dönmek siyaset dışında ama siyasetin doğruları üzerine bir politika geliştirmeye denk geliyor. Ben kentin ekonomik olarak yaşadığı problemleri ve sorunları biliyorum, üyelerimizin yaşadığı problemleri biliyorum. Dolayısı ile o fabrika ayarlarına geri dönmek aynı zamanda burada hem yerel iktidarın hem de merkezi iktidarın eksiklerini milletin yararı olacak şekilde eleştirmek karşısında durmak iyileştirmek gibi bir misyona tekabül ediyor. Benim tek misyonum bu.

VAN TSO’DAKİ DURUŞUM DEVAM EDECEK, AK PARTİ ÜYELİĞİM DE SÜRECEK!

Fabrika ayarlarına geri döndüğünüzü söylediniz. Ve Van TSO’nun başındasınız. Bundan sonraki duruşunuz nasıl olacak?

O duruşumuz da bir değişiklik olmayacak yani bu talepler hem merkezi hükümet nezdinde AK Parti iktidarından hem de buradaki HDP’nin yerel iktidarından ödün vermeden isteğe dönüşecek. Kimse bunun dışında farklı bir tanımlamaya girmesin. AK Parti’ye üyeliğim devam edecek ki kaldı ki bu bir suç değil. Bizim şu anda yönetim kurulumuzda da meclisimizde de çeşitli siyasi partilerin üyeleri-savunucuları falan var. Onlarla da bu anlamda herhangi bir siyasi tanımlamaya girmeden herkesin kendi siyasetini kapının önüne bırakarak burada kentin ortak çıkarları doğrultusunda enerji birleştirme gibi bir misyonla yürüteceğiz. Bu da farklı bir deneyim olacak. Van için farklı bir deneyim olacak bunu görecekler. Bunu herkes görecek. Hem AK Parti yöneticileri hem de HDP’nin buradaki iktidar temsiliyetini yapanlar bunu görecekler.

YİNE BİR GRİ ALAN OLUŞTURUP ORADA DURACAĞIZ

Biz yine bir gri alanda ve duracağız gri alanda daha sağlam duracağız. Daha iyi bir şey üstleneceğiz, daha baskıcı olacağız. Çünkü yaşadığım bir siyasal süreç var bu siyasal sürecin bana kattığı inanılmaz bir bilgi var. O bilgiyi hem başka üyelerimizin menfaati olmak üzere hangi mezhepten, ırktan, zihniyetten, siyasetten olursa olsun çıkarları için kullanacağız. Kullanmazsam benimle ölür. Bunu farklı düşünmek, yani bence en büyük ihanet olurken dolayısıyla bu sahip olduğumuz enerji bilgiyi muhakkak suretle bundan sonra kentimizin daha gelişimi konusunda hayata geçireceğiz. Bunu bir siyasi figür olarak değil; gri alanda tanımlanmış her zaman kendini orada tanımlamış ama sırtında artık etiketleri olmayan bir adam olarak yapacağız. Bence bu herkesin yararına olan bir şeydir.

Mevcut büyükşehir belediye başkanları ile seçimde rakiptiniz. Mevcut belediye başkanlarını ziyaret eder misiniz mesela? Ya da kent adına ortak bir paydada buluşabilecek misiniz?

Biz bu şehrin sahibiyiz. Yani ben bu şehre dışarıdan gelmiş birisi değilim. Dolayısıyla bu şehirde yaşıyorsam hangi siyasi parti olursa olsun ayrıştırmadan onların enerjisini bu kente aktarmak için çalışacağım. Dolayısıyla gitmem gerekiyorsa gideceğim, karşısında durmam gerekiyorsa duracağım, eleştirmem gerekiyorsa eleştireceğim, alkışlamam gerekiyorsa alkışlayacağım. Buna onlar karar verecek. Ben burada bir meslek odası yöneticisiyim ve hak ettiğim şekilde bir karşılık bulmam gerekiyor.

OMURGASIZ DİYENE MR’I ÇEKER GÖSTERİRİZ

Şahsımla ilgili değil meslek babında yani meslek odalarını geçmişte omurgasız olarak nitelendiren bir akılla hareket ederlerse biz omurganın filmini çekeriz. Ne diyorlar ona MR’ını çeker gösteririz. Mesela yaşadık bunları sivil topluma ötekileştirmeden süreçlere dâhil etme konusunda da bir kararlılığı gördüğümüzde her zaman haddimizi bilerek durmamız gereken yeri biliriz. Geçmişte de böyleydi ama herkesin dediğim gibi pozisyonu netleştirmesi lazım. Bizim pozisyonumuz nettir enerji üreten herkesin enerjisine ihtiyacımız var. İster Büyükşehir Belediyesi, ister ilçe belediyesi, ister HDP ister AK Parti, ister MHP, ister CHP. Kim ki katma değer üretiyor kim de enerji var. Biz o enerjinin kentin yararına Sinerji dönüşmesi için halkımız için üyelerimizin hak ve Menfaat için yapacağız böyle bir egoda da değiliz böyle bir pozisyonumuz olmayacak.

Adaylığınız sonrası bir söyleminiz vardı. “AK Parti Türkiye'nin en büyük devrimci partisidir, en devrimci partisidir.” söylemleriniz vardı. AK Parti’nin kayıpları, yeni Türkiye İttifakı gibi söylemler konuşulmaya başlandı. Erdoğan seçim gecesi Kürtlere teşekkür etti. Türkiye yeni bir değişim süreci yaşar mı?

Cumhurbaşkanında o zihinsel iklim var. Yani onu sahiplenip büyüttüğünüz zaman ben çok sağlıklı sonuçlara verebileceğimizi Türkiye'nin tartışılan bütün sorunlarının kısa zamanda elbirliği ile çözülebileceğini düşünenlerdenim, yani onu gördüm bir de. En basitinden benim adaylığımın böyle bir karşılığı var yani durup dururken bu devrimci bir yaklaşım inovatif bir yaklaşım. Bu bir ARGE’dir aynı zamanda. Araştırma-geliştirmedir. Ya insanlar değişime karşı değildirler Elbette değiştirilmeye karşıdır. Değiştirilmek zor bir şeydir. Reaksiyonel bir sonuç doğurur ama değişimi her zaman herkesin ihtiyacı var. Yani kaldı ki dünyada en çok konuşulan liderlerden biri işte Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı ama aynı zamanda Türkiye'nin en büyük sivil toplum örgütünün başkanı. Siyasi partiler aynı zamanda sivil toplum örgütüdür, bundan ayrı kendini değerlendirmesi mümkün mü? Elbette değil yani böyle bir şey beklemek onu tekçi bir zihniyet içerisinde dar kalıplar içerisinde önyargılar ile değerlendirmek doğru değil dolayısıyla ben bu söylemlerin mutlaka karşılığının olduğunu ama aynı zamanda bir zihinsel ikliminin de olduğunu düşünenlerdenim.

BANA BÖYLE BİR GÖREV DÜŞERSE...

Peki böyle bir noktada sizin rolünüz ne olur? Böyle bir sürecin aktörlerinden birisi olur musunuz?

Ben de bütün pozisyonunun bahsettiğim sürece göre biçimlendirdim. Yani AK Parti'nin o devrimciliği de vardır aslında bütün partilerin o değişimi hayata geçirmesi gerekiyor. Ben AK Parti'nin dediğim gibi yani diğer adaylarının çok bilmem adlarını, yani merkezde de çok ne olup bittiğini bilmem ama sadece Van'da gerçekleştirmeye çalıştığı bir açılım var bir değişim süreci vardı. Belki devam de edecek. Burada kendi rolüme gelince... Burada elbet kendi halkımız için kendi halkım için Van halkı için Türkiye halkı için Türkiye'nin huzuru mutluluğu refahı için eğer yeniden bir misyon tanımlanacaksa bundan hiç imtina etmeyeceğimi o görevi samimiyetle yapacağımı söylemek isterim. Çünkü ülkenin daha fazla demokrasi ihtiyacı var daha fazla hukukun üstünlüğüne ihtiyacı var. Daha fazla halkların kardeşliğine ihtiyacı var. Daha fazla Kürtlerin kendini özgürce ifade etmesine ihtiyacı var. Dolayısıyla bu konuda yine böyle bir şey olursa muhtemelen bundan imtina etmeyeceğim.

Editör: TE Bilisim