Takvimler 2012 yılının son gününü gösterdiğinde medyaya geride bırakmakta olduğumuz yılın hatıralarından ziyade İmralı’da sürdürülen yeni kuşak barış müzakerelerinin ilk sesleri damgasını vurdu.Yıla nasıl başlarsak öyle gidermiş toteminden mi yoksa bu yaygın totemin barış algısıyla birleştirilerek yeni yıla barışın adını zikrederek girilmesi bir toplum mühendisliği hadisesi midir bilinmez. Kısmi şeffaflıkBir şeylerin değiştiği, daha önceki süreçlerden fazlasıyla ders alınarak çıkıldığı, müzakereler için Abdullah Öcalan’a en son çare olarak başvuruluyor olması, hatta ve hatta gazeteciler ve köşe yazarlarının öncü haberci olarak kullanıldığı tedbirin elden bırakılmadığı, kısmi şeffaf bir strateji uygulanıyor.Başbakanın ilk defa bir canlı yayında barış için görüşmelerin sürdürüldüğünü rahatlıkla söylüyor olması Oslo görüşmelerinin sızdırılmasının, kısmi şeffaflığa ve politik dildeki rahatlamaya yol açmış olduğu gözlemlenebiliyor.30 yıllık bir çatışma mazisi ve on binlerce ölüsü, milyonlarca kaybedeni olan bir sorunun mutlak bir muzafferinin olamayacağının artık anlaşılmış olduğu izlenimi verilmesi dahi barış adına umut veren en önemli adım. Türkiye’nin Barışı Ortadoğu’nun BarışıUluslararası ve Bölgesel denklemde Ortadoğu savaş ve kan ikilisinin gaddarlığıyla inim inim inlerken, Türkiye’nin başarabileceği bir toplumsal barışın gerçekleşmesi bu bölgelerdeki yangının söndürülebilmesi ve hayatın normalleşebilmesine moral bir destek te sağlayacaktır.Biliyoruz ki müzakereler sekteye uğratılmaz, müzakere eden taraflar rasyonalizmi ön plana çıkarabilirlerse savaş gibi negatif bir olguyu yüceltmeden her iki tarafta peşinen kaybederse toplumun tamamı barışın kazananı ve aktörü olur.Toplumların barış ve huzuru istediği ve toprakları üzerinde toplumsal ve bireysel şiddet ve çatışma hallerinin yoğun olduğu halkların iç barışla kalıcı tanışmasına, huzur ve esenlik kavramlarının tadına varmalarına el ayak olmak gerekiyor.  Çocukların dünyasında savaşÜlkemiz de 30 yaş civarında ve şiddete doğrudan bulaşmamış olsa dahi şiddetin bir parçası, mağduru, izleyicisi olarak büyümüş, çalışmış, okumuş, aile kurmuş vs. büyük bir demografik kitlenin olduğunu unutmamak gerekiyor. Bu kitle ve sayısal büyüklüğü dahi başlı başına diğer demografik grupların bu süreçten nasıl etkilendiğini anlayabilmek için tek başına yeterli bir örnek olabilir.Savaş ve çatışma bu ülkenin çocuklarının oyun dilinde polisçilik ve gerillacılık adı altında yer bulabiliyorsa ve çocukların dünyalarında her sopa bir jopa, her şişe bir molotof kokteyline, her hortum bir TOMA fıskiyesine, her taş bir silaha dönüşebiliyorsa oturup tekrar tekrar düşünmekte fayda olacaktır.Bu ülkede Barış’ın adı ne zaman zikredilse toplum hemen ardından çoğunlukla büyük bir hayal kırıklığına uğradı. Demokratik gelişimimiz içinde çoğu zaman asi evlat ritmindeki ergenlik dönemi semptomlarına rastlanılması büyük bir engel olsa da, demokrasinin de olgunlaşabilmesi için yeni bir fırsat kapıya dayandı. Toplumsal barış adına daha önce hiç böylesine kitlesel ve yüksek bir beklenti ortaya çıkmadığını gözden uzak tutmamak gerek. Son karar; BarışToplum barışa bu kadar hazır ve susamışken, çatışmanın taraflarının ya da birinin dahi savaşı yüceltmesi başlı başına bir başa dönüşten, bir nakarattan öteye geçmeyecektir. Militer yaklaşımlarda savaşa ve galibiyete büyük bir onur atfedilse de benim nazarımda en büyük onur ‘ama’, ‘ancak’ ve ‘fakat’lara başvurulmadan inşa edilmiş Barış’a ait olacaktır.Yanı başımızdaki, savaştan ve çatışmalardan arınmış Irak’taki Kürdistan bölgesindeki ekonomik ve sosyal gelişmelerin hızına bakınca, çatışma ve şiddet ortamından sıyrılmış bir Güneydoğunun ve Türkiye’nin ulaşabileceği ileri noktayı hayal etmekte zorlanıyorum.Dezenformasyona kapı aralamamak için kısmi şeffaflık ekseninde yürütülen yeni nesil müzakereler kapsamında Ahmet Türk ve Ayla Akat Ata’nın İmralı ziyaretinden dışarıya ilk yansıyanın Öcalan’ın karşılama mesajındaki “Barış için kaybedecek bir dakikamız dahi yok” sözü son derece manidar. Bir dakika lütfen!Biliyoruz ki savaş ve çatışma nasıl uzun soluklu yaşanıyorsa, barışta ansızın bir sabah doğan güneşle pencerelerimizden içeriye girecek değil. Barış dediğimiz de araya zaman girdikçe boğulmayacak bir sabıra, yitirilmemiş heyecanların ve büyük umutların ilk günkü gibi diri tutulmasına ihtiyaç duyulan bir süreci kabullenmemiz gerekiyor.30 yıllık bir savaşı 30 yıl daha sürdürmemek gerekiyor. Ciğeri yanmış, acılarına tuz basmış on binlerce insan binlerce aile var. Bunları yok sayıp, görmezden gelemeyiz. Ancak vicdanın rehberliğinde, çekilen ve yaşanılan acıların daha fazla kitleselleşmesine izin vermemek en erdemli tavır olacaktır. Tüm acıları ve birikmiş öfkeleri bir kenara koyarak artık her gün ve hep beraber Barış için en az bir dakikamızı ayıralım lütfen.
Editör: TE Bilisim