Daha geçen gün, bir çok konu hakkında bu köşede veryansın etmiş, ildeki bir çok dinamiğin rahatlığından, rehavetinden dem vurmuştum.

 

Özür dilerim.

 

Bir şeyleri eksik yazmışım.

 

Van’da kurum ve STK’lar sadece yapmadıkları şeylerde eksik değiller, yaptıkları şeylerde de aynı tavrı sergiliyorlar.

 

Bunu demeyi unutmuşum, hemen gerekli düzeltmeleri yapayım. Meseleyi uzatmaya, dallandırıp budaklandırmaya gerek yok.

 

Van Küçük Millet Meclisi bir toplantı yapmış Pazar günü. Van Kent Konseyi’nde gerçekleştirilen toplantıya bir çok siyasi ve STK temsilcisi davet edilmiş.

 

Kimler davet edilmiş bilmiyorum ama AK Parti Van milletvekili Mustafa Bilici, Van belediyesi adına belediye başkan yardımcısı Abdurrahman Doğar, CHP Van il başkanı Cemal Şen, İHD Van şube sekreteri Hamdi Bayhan, AKP il başkan yardımcısı Hekim Karabıyık ve kentteki ‘kimi’ STK temsilcileri katılmış.

 

VATSO, VESOB, VATBO gibi oda temsilcileri katılmamış.

 

Toplantıda insan hakları ihlalinden Roboski’ye, KCK operasyonlarından kürtaja bir çok konu konuşulmuş.

 

Hepsi miş, muş!

 

Çünkü bu toplantıya basın davet edilmemiş,

 

Sebeb-i hikmeti nedir bilmiyorum ama Van basını bu toplantıya davet edilmemiş, dolayısıyla bu yukarıda saydıklarımın hepsi kulaktan dolma hikayelerden ibaret. Bu duyduklarımı da gördüğüm fotoğraftan ve Pazar günü arayıp bilgi aldığım bir gazeteci arkadaşımızdan aldım. Bu meslektaşımızda tesadüfen denk gelip katılmış toplantıya.

 

Ama katılmış. Diğer basın mensupları hangi kriterle girmiş onu da bilmiyorum. Belli ki ortada bir basına kapalı olma gibi bir durum yok. E o zaman diğer gazete ve televizyonlar nerede?

 

Sorarım küçük meclisin, büyük insanlarına: Konu ile ilgili mantıklı bir açıklamanız var mıdır? Belki vardır. Kesin bir yargıya girmek istemiyorum. Ama yoksa önemi olsun olmasın gazeteciler davet edilmeli.

 

Dedim ya ilimizdeki yönetici ve STK temsilcilerinde bu rahatlık varken, onlar ancak büyük meseleleri küçük meclislerinde ve aralarında konuşurlar. Bundan daha öteye gitmez. Ha bir de unutmadan toplantıya ilin önde gelen dinamiklerinin katılmaması da ‘dikkatlerden’ kaçmamış.

 

Niye katılsınlar ki?

 

Bırakın basının davet edilmesini, sizce davet edilenlerin siyasi görüşleri ve temsiliyetleri bakımından da arada bir uçurum yok mu?

 

Ben fotoğraftan gördüğüm kadarıyla bunu anladım.

 

Tabi gördüğüm sadece fotoğraftan ibaret.

 

Diğer detayları ben bilmiyorum, çok kıymetli katılımcılar aralarında değerlendirsin. Aman basına da yansımasın, yoksa memleketin meselelerinin bir ‘gizliliği kalmaz.  Şeffaf olmaya ne gerek var, aman haa!

 

NOT: Bu yazdıklarım toplantıya davet edilmediğim için öfkeyle yazılan satırlar değil. Memleketin sorunlarının dile getirilmesinde basına da büyük pay düştüğünden dolayıdır. Yoksa… İster çağırın, ister çağırmayın. Paşa gönlünüz bilir. Yoksa. Bize gündem mi yok!

 

***

 

BDP ve belediyenin iletişimsizlik sıkıntısı!

 

Bu konuya, ‘kendimi bildim bileli BDP’de bu sıkıntı var’ gibi bir cümle ile olaya girip bir genelleme yaparak girmek istemiyorum.

 

Genellemelerin oldukça tehlikeli olduğunun farkındayım.

 

Dolayısıyla şöyle bir izah getireceğim konuya, şahit olduğum kadarıyla belediyede uzun yıllardır bir iletişimsizlik sıkıntısı var ve bu her dönem diğer teşkilata da bulaşıveriyor.

 

Bir gazeteci olarak, BDP yetkililerine ve belediye yöneticilerine ulaşma noktasında hep sıkıntı yaşadım bu zamana kadar.

 

Şöyle ki, depremden sonra siyasiler ile başlattığımız bir yazı dizisi vardı. Her hafta bir vekil ve siyasi ile ili konuştuk. Ama BDP’lilere ulaşma noktasında hep sıkıntı yaşadım. BDP’li vekillerin hiç birine ulaşamadım. Belediye Başkanı Bekir Kaya’dan defalarca randevu istedim. Onu bırakın kendisi bile görüşme talep etmesine rağmen bana verdiği tarih ve saatte kendisi ile görüşemedim.

 

Cüneyt Caniş’in il başkanlığı yaptığı dönemde de çok acil konularda kendilerine ulaşma girişimim oldu. Ama hiç bir aramamda kendilerinden bir cevap alamadım.

 

Sonra Caniş istifa etti. Yerine seçilen yeni İl Başkanı Yakup Ataş ve ekibi de aynı hatayı yapacaklar gibi bir yanılgıya düştüm. O yüzden biraz umutsuz baktım. Fakat bir gün çat kapı yeni yönetim gazetemizi ziyaret etti. Ataş ve ekibi şimdiye kadar basınla ciddi anlamda bir iletişimsizlik yaşandığını ama yeni yönetim olarak bunu çözmeye niyetli olduklarını söylediler. Biz de memnun olduk, onlar da.

 

Fakat Ataş’ın da başkanlığı kısa sürdü. KCK gözaltılarından o da nasibini aldı.

 

Ben de önceki gün muhalefet liderleri ile hükümetin başlattığı görüşmeleri sorarken, bir görüş de ildeki iktidar partisi yöneticilerinden ve Belediye Başkan Yardımcısı olması hasebiyle Abdurrahman Doğar’ı aradım ama defalarca aramama rağmen ondan da bir cevap ve geri dönüş alamadım.

 

Olsun. Bir kerede asıp kesmeyeceğiz elbette. İnsanlık halidir cevap verememiştir. Tamam da, bir değil iki değil.

 

Hal böyle olunca biz yanlış anlıyoruz. Yazıyoruz. Sonra yazdıklarımızı da başkaları yanlış anlıyor, genelleme yapıyor. Böyle uzayıp gidiyor.

 

Neyse.

 

Anlayacağınız, BDP ve belediyede bir türlü basınla arasındaki bu iletişim sorununu gidermedi.

 

İşte bu yüzden olur da Şehrivan ‘BDP’ye söz hakkı vermiyor’ gibi bir yanılgıya düşmesini istemiyorum okuyucularımızın. Ben bu noktada okuyucularımızın bilmesini istiyorum ki şimdiye kadar bir çok defa görüşme talebim olmasına rağmen BDP teşkilatı ve belediye yöneticilerinden hiç biri ile görüşmeyi başaramadım (görüşmem gerektiği zamanlarda tabi).

 

O yüzden ‘demedi’ demeyin.

 

Kamuoyuna duyrulur.