Değerli arkadaşım Osman Nuri Yıldız, kısa bir süre önce Şehrivan’daki köşesinde Van Ticaret ve Sanayi Odası (VATSO) seçimlerine değinmiş, bu bağlamda sadece Van’da değil ülkenin tamamında oda-borsa seçimlerinin ne kadar önemli olduğunu anlatmıştı.

 

Osman Nuri Yıldız’ı tanıyanlar bilir: En başta ezbere konuşmayan biridir. Yazılarında dile getirdiği görüşlerini rakamlarla ve gerçek verilerle destekler. Çünkü, Yıldız; her gün en az on gazeteyi gece yarılarına kadar didik didik eder. İyi bir okuyucudur aynı zamanda. Dolayısıyla, siyasetçiden iyi bilir siyaseti; ben ekonomisttim diyenden daha iyi bilir ekonomiyi.

 

Okuyucu için doyurucu bilgilerin olduğu o köşe yazısında Yıldız, “Peki VATSO seçimleri neden bu kadar önemli” diye sormuş ve ardından bu cevabı vermişti: “Seçilecek başkan, meclis başkanı, yönetim kurulu üyeleri ve meclis üyeleri aynı zamanda büyükşehir unvanı kazanmış bir ilin ticaret ve sanayisinde söz sahibi olacaklar”.

 

Bu görüşlerini, Türkiye’nin diğer şehirlerindeki ticaret ve sanayi odalarının çalışmalarıyla örneklendiriyor ve buradan da aynı önemi VATSO’ya atfediyor.

 

Asıl yanılgısı işte tam burada başlıyor Yıldız’ın.

 

Van’da, VATSO dahil, istinasız bütün meslek örgütleri ile sivil toplum kuruluşlarının tarihsel süreç içerisindeki duruşları, bu oluşumlara öyle söylenildiği gibi ciddi bir anlam yüklemememiz gerektiğini gösteriyor bize.

 

Önceki yazımızda da söylediğimiz gibi Van’da süregelen (diğer bütün alanlarda olduğu gibi: siyasal, kültürel, şehirleşme vb.) ‘iktisadi kimliksizlik’ öncelikle ticaret ve sanayinin gelişmesine engel oluşturmuştur.

 

Bu durum, bu alandaki meslek örgütlerini kısırlaştırmış, ekonomiye ekstra katkılar sunmaları bir yana, asli görevlerini bile yerine getiremez hale getirmiştir.

 

Hal böyleyken, Van’daki meslek örgütleri ile sivil toplum örgütü olarak nitelendirilen diğer oluşumları ‘tabela’dan ibaret saymakla haksızlık yapmış olmayız.

 

Aksine diğer illerdeki meslek örgütleri ile sivil toplum oluşumlarına haksızlık yapmış oluruz.

 

Van’ın yaşadığı deprem süreci, yukarıda anlatmaya çalıştığımız noktalarda bizi haklı çıkarmaktadır.

 

Yanlış anlaşılmasın, biz bu meslek örgütlerinin deprem sürecinde çalışmadığını söylemiyoruz, çabalarının ‘irade’ ve ‘karizma’ yoksunluğu nedeniyle bir işe yaramadığını göstermeye çalışıyoruz.

 

Yeniden şekillenen Van’da, kaç meslek örgütü ile sivil toplum kuruluşunun, fikri desteği var mesela?

 

Şehir yeniden planlanırken hangisinin bir sözü olmuş?

 

Klişe haline gelmiş, “Kimse bizden fikir istemedi” bahanesinin ardına sığınmalarına fırsat vermeden söyleyelim: Bu gibi durumlarda fikir istenmez, verilir.

 

Başka bir yerde ilin sanayicisinin, esnafının, ticaret erbabının görüşleri alınmadan bir şey yapabilmek mümkün değildir.

 

Onların istemediği bir şeyi hayata geçirmek imkansızdır.

 

Osman Nuri Yıldız çok iyi bilir bunu, mesela Gaziantep örneğini…

 

***

 

Gelgelim, Yıldız’ın oda ve borsa gibi meslek örgütü başkanlığının siyaset için bir adım olduğu ve adayların asıl bunu düşündükleri benzerindeki görüşlerine…

 

Böyle bir niyet vardır, olması da doğaldır.

 

Ancak bunun için yine Osman Nuri Yıldız’ın çok iyi örneklediği başka şehirlerdeki meslek örgütleri gibi irade ve karizmaya sahip olmaları gerekmez mi?

 

İrade ve karizma ise, başkanı olacakları meslek örgütlerini söz sahibi, kendilerini ve şehri ilgilendiren alanlarda bir nevi karar mercii haline getirmelerinde yatar.

 

Yıldız’ın yazısından son alıntıyı yapıp kapatalım konuyu: “…Sanayi ve ticaret anlamında gelişmiş illerde oda başkanları siyaset için biçilmiş kaftan. ASO Başkanı Zafer Çağlayan, ATO Başkanı Sinan Aygün, Gaziantep Sanayi Odası Başkanı Nejat Koşer, Konya Ticaret Odası Başkanı Hüseyin Üzülmez, Diyarbakır TSO Başkanı Galip Ensarioğlu, Adana Sanayi Odası Başkanı Ümit Özgümüş bunlar bu dönem, oda başkanlıkları döneminde yaptıkları çalışmalar nedeniyle şu anda bakan ya da milletvekililer…”

 

Sorun tam da burada: Bizdeki meslek örgütleri başka illerdekine benzemiyor işte.

 

Asıl sorumuz şu olmalı: Nasıl bir meslek örgütü, nasıl bir başkan?