Dünyada futbol altyapısı denince akla iki ülkenin iki büyük takımı akla gelir.

 

Birisi İspanya'nın Katalonya özerk bölgesi takımı olan Barcelona, diğeri ise Hollanda ekolü Ajax. Çok geçmişe gitmeye gerek yok, hali hazırda birçok ismin ezbere bildiği sadece birkaç isim saymam yeterli olur harelda: Lionel Messi, Andres Iniesta ve Xavi. Son yıllarda Barcelona’dan yetişmiş ve dünya futboluna damga vurmuş bu isimler altyapıdan çıkıp dünya futboluna damga vurmuş yüzlerce futbolcudan sadece bir kaçı… Peki, Barcelona bunu nasıl yapıyor?

 

Altyapı olarak dünyanın en gelişmiş tesislerini hazırlamışlar. Onlarda işler sadece Türk takımlarında olduğu gibi meşhur bir teknik direktör, jübileye gün sayan ‘ünlü’ oyuncuları son baharlarında transfer etmek gibi değil… Türkiye’de futbol takımları sezonu kurtarma planı yaparken birçoğu ‘altyapı’ faktörünü dikkate almıyor bile. Fakat Barcelona’da birçok yetenekli genç futbolcuları erken yıllarda bünyesine katarak geleceğin A takımını şekillendirmeye çalışır. Türkiye’ye gelirler, Van’a gelirler, Hindistan’a giderler tek tek izler domates seçer gibi iyi ‘futbolcu’ seçerler.

 

Ha keza Ajax… Futbol tarihine damgasını vurmuş çoğu Hollandalı futbolcu Ajax altyapısından çıkmadır. Ancak Ajax'ın diğer kulüplere karşı izlediği farklı yol ise yetiştirdiği oyuncuları yüksek bonservis bedelleri karşılığında diğer Avrupa kulüplerine satmasıdır. Geçmiş yıllarda bünyesinde yetişen futbolcularla başarıdan başarıya koşan bu kulüp, günümüzde ise geliştirdiği genç yetenekleri erken yıllarda Avrupa futboluna kazandırmaktadır. Hollanda dışında da birçok yabancı ülkede altyapı faaliyetlerini sürdürmeye devam etmektedir. Yani futbolcu ihracat ülkesi bir nevi… 

 

***

ONLARIN ALT YAPISI VARSA BİZİM DE STADIMIZ YOK NE OLMUŞ…

 

‘Onlarda alt yapı böyle iken, bizde nasıl?’ diye bir soru sorup Barcelona ile Vanspor kıyaslaması yapma gibi bir ahmaklığa girmeyeceğim elbette. Biz de takımın hali bile perişan iken, 1 milyonluk bir kentin umut bağladığı takımın düzgün bir stadı yok iken altyapı tartışmak boş laftan başka bir şey değil. Zira hala kültürüne futbolu sindiren Trabzon gibi kentlerinde, altyapının ‘önemini’ on yıllar önce kavrayan o ülke kentlerinin de çok gerisindeyiz. Bizim işimiz değil anlayacağınız.

Amacım, altyapı hadisesinin önemi.

Futbolda alt yapı kurarsınız, gelecekte şampiyonluklara ambargo koyacak takımlar hazırlarsınız,

Yerel yönetimde iyi bir alt yapı hazırlar kente büyük işler yaparsınız,

Siyasette altyapıdan iyi siyasetçiler yetiştirir milletvekili yaparsınız, bakanlığa namzet isimleri meclise sunar, bir gün gelir Başbakan olarak sizi temsil ettiğinizi seyredersiniz.

 

***

ADAMIN MAZİSİ VAR SİZİN NEYİNİZ VAR?

 

Çinliler’in meşhur bir atasözü vardır.

“Kavak ağacına çıkmak istiyorsanız, kendinize Ay’ı hedef olarak koyun.” minvalinde.

Siyasi altyapı denince akla gelen en önemli isim şüphesiz Recep Tayyip Erdoğan.

İyisiyle kötüsüyle bugün dünyanın ismini bildiği bir Recep Tayyip Erdoğan kolay yetişmiyor.

2011 yılından bu yana dünya siyasetine ambargo koyan bir partinin liderinin öyle bizim siyasetçilerin “Ben milletvekili olmaya karar verdim” deyip sahaya çıkmasına benzemiyor.

 

Mazisi var…

 

Erdoğan ta 1970’li yıllardan başlamış siyaset ‘altyapısı’nda pişmeye…

 

1976 yılında Milli Selamet Partisi Beyoğlu Gençlik Kolları ile başlayan bir siyaset koşusu kapatılan partiler için verilen mücadeleler ile sürdü. 1983’te kurulan Refah Partisi ile ara seçimde milletvekilliğine seçildiği de oldu 1989 yılında Beyoğlu belediye başkanlığı seçimlerini kaybettiği de. 1991’de milletvekilliği seçiminde milletvekili olarak seçilmesine rağmen YSK’nın tercihli oy sisteminden dolayı meclise gidemediği de oldu, 1994’te enkaz halindeki İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na seçilip İstanbul’da unutulmaz hizmetler yapan belediye başkanlığı da. Kuruculuğunu yaptığı partiden yasak sebebiyle genel başkan olamadığı da oldu, bir süre sonra ara seçimle partisinin başına geldiği de. Ve 2002’de eline aldığı sazı bırakmayan Erdoğan sırasıyla 59’uncu hükümetten ta ki son 65’inci hükemete kadar da Türkiye siyasetinde AK Parti’nin tek başına iktidar olmasının öncüsü oldu. Şimdi ise 2014 yılından bu yana halkın seçtiği ilk cumhurbaşkanı olarak görev yapıyor.

 

Bu mudur? Budur. Siyasette de alt yapı dediğin böyle oluyor işte.

 

***

NİYET ETTİM VAN MİLLETVEKİLİ OLMAYA!

 

Peki, olay bizde nasıl işliyor?

-Birileri gelip vatandaşa; “Yahu senin şu adamlardan farkın ne, bence sen milletvekili adayı ol” diyor. Vatandaş da aynadan bakıp “Evet, benim neyim eksik” deyip siyasete atılıp başbakan olma hayali kuruyor.

-Ya da milletvekilliği adaylık dönemine bakıyorsunuz. Siyasete girmeden önce “Niyet ettim ileride millet vekili olmaya” deyip önce teşkilata bir gireyim gerisi Allah kerim diyen isimlerin tamamını aday adayı olarak karşınızda görüyorsunuz.

-Daha önce evinde saat asmak için ‘çivi’ çakmamış adamları Van’a ezbere projeleri yapan, devasa projelerin mimarı olarak karşınızda görüyorsunuz.

-Siyaset geçmişi olup olmadığına bakılmaksınız birilerinin talimatıyla ‘olması’ gerekenler değil ‘söz’ dinleyen isimler, tecrübesiz adaylar birileri tarafından siyaset arenasına itiliyor ve bir bakıyorsunuz ki Van’ın 8 milletvekili adayının neredeyse büyük bölümü ne gariptir bu memleketin hiçbir şekilde tanımadığı isimlerden oluşuyor.

Sonra da diyorlar ki “Alın bunlar sizin temsilciniz!”

 

***

VAN’IN OUTLET SİYASETÇİLERİ…

 

Sözüm meclisten dışarı, memlekete katkı sunabilecek isimler bir yana bırakın ‘altyapısı’ zengin siyasetçileri yetiştirmesini Van’da maalesef ki ‘outlet’ bir siyaset anlayışı devam ettiriliyor. Diğer bir deyişle ‘seri sonu’ siyasetçiler, her seçimde her platformda tekrar tekrar “Van’ı ben yönetirim”, “Van’ı ben temsil ederim” demekten öteye geçemiyor.

Birileri özgeçmişlerine ‘siyaset’ silsilesi ekleyip temsiliyet için deyim yerindeyse işin hakkını verirken Van siyasetinde şu sıralar ucuz bir ‘sosyal medya’ siyaseti yürütülüyor. Herkesin küfür ettirecek, hakaret edip iftira attıracak satılık ‘trolleri’ var. Siyaset bir kenara bırakılmış sosyal medya üzerinden bir mücadele veriliyor. Kentin siyasi durumu, mevcut sorunları kimin umurunda…

 

***

AK PARTİLİ İL BAŞKANINI YİNE AK PARTİLİLER İNDİRMEYE ÇALIŞIYOR!

 

İyisiyle kötüsüyle kentte bir siyasi irade sürüyor. Örneğin şu anda görevine devam eden il başkanı ve diğer isimler için sosyal medyada, bazı satılık kalemler vasıtasıyla ‘ciddi’ karalama kampanyaları yürütülüyor. Ve bu kampanyaları bizzat geçen dönemlerde il yöneticiliği, milletvekilliği adaylığı ve diğer alanlarda mücadele verenler yürütüyor. Van’da sadece iyi siyasetçi olma mücadelesi olmak yerine ‘en iyi kim karalar’ siyaseti yapılıyor. Netice olarak Van belki de Ak Parti Genel Merkezi’nde bir biri hakkında en çok iftira, karalama yapan iller arasında başı çekiyor. Burada ‘siyaset’ yerine ‘kirli’ bir oyun sergileniyor. Ayak kaydırma mücadelesi verilirken arada kent de birilerinin hırsları yüzünden heba olup gidiyor.

 

***

BAZEN BAKANLIK VERİLMEZ ALINIR!

 

Bakanlık meselesine gelince…

Son birkaç dönemdir Van’da her kabine döneminde gözler Burhan Kayatürk’e çevriliyor.

En son geçtiğimiz dönem adı ulusal medyada ve AK Parti kulislerinde de ciddi ciddi Kalkınma Bakanlığı için geçmişti Kayatürk’ün. Ama olmadı… Son kabinede de olmadı. Olması lazımdı. Van gibi bir kentin bakanlık ile temsil etmesi gerekiyordu. Zira buna da müsait bir kariyeri var Kayatürk’ün. 4 dönemdir mecliste olan 1’i Ankara, 3 dönemini Van milletvekilliği için geçiren Van milletvekilinin girmemesi için bir sebep yoktu. Bunu da eklemek lazım…  Ama olmamasının altında bizim siyaseten de, lobi olarak da zayıf bir ‘il’ olmamızın etkisi çok. Bazen sadece kabinede olmanızı başbakan belirlemeyebiliyor, eğer bir ilin bu konuda bir iradesi varsa (ki bunu Trabzon, Konya, Ordu gibi birçok ilde görüyoruz) bakanlık verilebiliyor. Yani bakanlığı bir kent ister ve alır! Meclisin belki de en tecrübeli 10-15 isminden birisi olan Kayatürk’te kendisini değil gelecekteki temsiliyet için hedef biçiyor. Önümüzdeki yıllar iyi siyasetçi yetiştirmemiz gerekiyor deyip, kendisiyle son sohbetimizde de ‘altyapı’ diyor o da…

 

***

EL FATİHA…

 

Yeniden olayı alt yapıya getirmek gerekirse,

Yeni kabine açıklandıktan bu yana günlerdir kabinedeki isimler tartışılıyor.

Hüseyin Çelik’ten bu yana ‘bakan’ yüzü görmemiş Van manşetimize yansıdığı gibi 65’inci hükümette de yine temsiliyetsiz kaldı.

Vakti zamanında yetiştirdiği iyi siyaset ehli vatandaşları ‘iyi’ harcamış memleket olarak ah vah etmeye devam ediyoruz. Ediyoruz da açıp şöyle bakan olan vatandaşlar ne yapmış, ne etmiş, siyasi geçmişleri nedir diye bakıyor muyuz?

Bence bakmak gerek…

Tamam, hepsinin geçmişin de bir Recep Tayyip Erdoğan’ınki gibi bir kariyer yok.

Ama hepsinin ardında ciddi başarılar var, bir mücadele var, kendince gerek siyasi gerek de idari anlamda bir kariyer var…

Tüm bunlardan öte bakanı olan kentlerin ciddi lobileri var, siyasetçileri var, etkileri var.

Sorarım size önümüzde yine genel seçimler, yerel seçimler var.

Allah aşkına şöyle bir sayın desem: “Van’da kimler siyasete girip bu kenti temsil edebilir?” kaç isim sayabileceksiniz? Bir elin parmaklarını geçmeyeceğine eminim…

Hâlbuki Van gibi milyon nüfuslu bir kentin altyapısında bırakın 5-10’u yüzlerce ismin akla geliyor, konuşuluyor, üzerinde kulis yapılıyor olması lazımdı.

Van TSO seçimlerinde bile siz ekonomi adına söz söyleyebilecek birkaç ismi aday olarak yazamayacakken neyin milletvekili namzetinden, neyin bakanlığından neyin kabinesinden bahsediyorsunuz?

Van’a niye bakanlık verilsin?

İyisi mi her kabine döneminde biz Ferit Melen’lerin, Kinyas Kartal’ların ruhuna fatih verip, Hüseyin Çelik ismi geçince bir ‘off’ çekip “Ülkemize hayırlı olsun” demeye devam edelim.