Bahçesaray (Müküs), ulusal ve kolektif hafızanın bir parçası artık. Daha önce de yoğun kar yağışı ve yol kapanma haberleriyle ulusal gündemde az da olsa yer almaktaydı. Yerelin gündeminden ise hiç düşmez(di). Dahası, yerlinin zekâsıyla birleşerek kara mizaha dönüşen çeşitli yakıştırmalarla kahkahaların odağında olabiliyordu: “Dokuzuncu gezegen”, “9 ay Allah’a, 3 ay Van’a bağlı”, “Yaz ne zaman gelir bilmem ama kışa bir ay kaldı” gibi nükteler bunların birkaçı. Fakat bu sefer, kışa yönelik şakalar bir trajediye devredildi ve tarihinin en acı olaylarından biri -41 can alan çığ felaketi- ile ulusal gündemin uzun soluklu öznesi oldu. Öyle ki devletin üst kademelerini ayağına getirtti, acısına temas ettirdi, onları üşüttü. Herkes çok üzüldü, üzerinde çok konuşuldu, bu sefer yeter artık dendi. Buraya kadar tamam da bundan sonra ne olacak? Bu hadise bir çözüme vesile olabilecek mi? Ya da yasımız kar eriyince bitmiş mi olacak? Artık dillere pelesenk olmuş “coğrafya kaderdir” determinist sloganını mı sığınacağız? Yoksa toplumsal Alzheimer’ın ürkütücü gerçeğini mi yaşayacağız? Bir tünel yapılarak Bahçesaray muradına erdirilmiş mi olacak? Soru çok, cevap henüz yok.

Bahçesaray’a bu denli acıma hissini beslemek yeni bir deneyim ise, bunda çok geç kaldığımızı belirtelim. Ya da şöyle soralım: Bahçesaray kış ile bu kadar başı dertte olmasa ve çığ felaketini yaşamasaydı, nasıl bir yer olarak bilinecekti? Halkın sürekli satranç oynadığı, ürettiği kaliteli ceviz ve bal ile beslendiği, zengin pastoral öğeleriyle “Burası İsviçre olsaydı beğenirdiniz” klişelerine mazhar olabilecek, kartvizitlik doğasıyla cennet imgesini taşıyan bir ilçe mi? Bunlar kısmen doğru ama görüntü yanıltıcı olabilir. Ne yazık ki Bahçesaray’ın gerçeği, kurgusundan daha gariptir. Gerçek, görünmeyenin ardında yatıyor.

Daha açık konuşmak gerekirse Bahçesaray, görselin aksine, Türkiye’deki ilçelerle kıyaslandığında son derece geri kalmış bir yer olarak karşımıza çıkıyor. Diğer bir deyişle, yöre halkı, sosyal ve ekonomik yönden çok yoksul. Kamu yatırımları ve gelişmişlik indeksleri bunu söylüyor.

Bahçesaray’ın ilçe hüviyetine kavuşması yakın bir zamana, 1987 yılına tekabül eder. Öncesinde Gevaş ve Pervari gibi ilçelere bağlı belde statüsünde olmuştur. Dolayısıyla ilçeye yapılan kamu yatırımların izini sürdüğümüzde, takvimler bizi çok eskiye götürmez, ama yakın tarihte de pek yer edinmez. Van ilçeleri içinde Bahçesaray, yatırım yapılan ilçeler arasında ismi en az zikredilen yöredir.

Bahçesaray tarihinde yapılan kamu yatırımların bir kaçı ve uzun yıllarca sadece bu kadarı, DPT’nin yaptığı “Yatırımların İllere Göre Dağılımı” çalışmaları ışığında şu şekilde sıralanabilir: İlçeye yapılan en eski kamu yatırımı, 1982 yılında başlayan ve günümüz yatırım programları içinde halen yer alan Çatak-Bahçesaray karayolu yapım projesidir. Dönemin yatırım programları takviminde çok daha kısa sürede bitirilmesi öngörülen proje, sürekli revize edilerek günümüze değin süregelmiştir. Bir diğer önemli proje, yapımına 1991 yılında başlanan 30 yatak +10 lojman başlığı taşıyan devlet hastanesi inşaatıdır. Yine öngörülen bitiş tarihin çok sonrasında 2003 yılında 10 yataklı olarak faaliyete girebilmiştir. Üçüncü proje, 1992-1999 dönemi içinde bitirilen içme suyu çalışmasıdır. Bunun dışındaki projelerin bir kısmı şöyle sıralanabilir;  MEB lojmanları, 10 daire (1991-1997), İlçe halk kütüphanesi (1991-95), 300 kişi kapasiteli ortaöğretim öğrenci pansiyonu (2010-2012), hükümet konağı (2010-2012), 20 yatak+10 lojmanlı hastane entegre binası (2014-2018). Yatırımların azlığı, başlama ve bitiş tarihleri arasındaki süre ve yönlendirildiği alanlar eminim sizin de dikkatinizi çekmiştir. Peki, bu projeler ne anlama geliyor? Bu projelerin anlamı, 1996 yılında yapılan ilçelerin gelişmişlik sıralamasına (DPT) göre, Bahçesaray’ın 858 ilçe içinde sonuncu sırada olması, 2004 araştırmasına (DPT) göre 872 ilçe içinde yine sonuncu sırada olması ve 2017 yılında bir çalışmaya (Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı) göre de 963 ilçe arasında 958. sırada olması demek. Son araştırmada sonuncu olmamasına sevindiğinizi hisseder gibiyim.

Yani bütün bu veriler şunu söylemektedir: Bahçesaray, kamu yatırımlardan belki de en az pay alan ilçedir. Özel sektörün aklının ucundan bile geçmeyen bir ilçedir. Ürünlerini (varsa) katma değere dönüştüremeyen ilçedir. Sosyo-ekonomik olarak en geri kalmış ilçedir. Sanayide, tarımda, altyapıda, eğitimde, sağlıkta ve diğer sektörlerde en gerideki ilçe demektir. Bu ilçede üretim yapılmıyor, insanlar işsiz demektir. Bunun için de dışarıya fazla göç veriyor demektir.

Ufak tefek tanıtım faaliyetleriyle ilçenin güzel doğasını gösterebilirsiniz en fazla. Sadece kışıyla değil, olumlu özellikleriyle de anılmasını sağlarsınız. Misafirlere güzel zaman geçirtir, yerli halka değişik bir deneyim yaşatırsınız. Bol miktarda video ve fotoğraf çektirisiniz. Bunları topyekûn olumsuzlamamakla birlikte, Bahçesaray’ı bundan ibare görmek ve gördürmek, bununla övünmek ve yetinmek, dürüst olmak gerekirse, biraz da romantize edilmiş popülist uğraş ve arayışlardır. Bu yanılgı gerçeği görmemizi engeller.

Sözün kısasına geldik. Deneyimler ve mevcut perspektif göstermektedir ki, Bahçesaray’ın o güzelim yüksek dağlarına çıkılacak ve Goethe’nin Faust’tunda geçen o meşhur anekdot anımsanacak: “Ah şu an, o kadar güzelsin ki, ebediyen öyle kal!