Teknoloji ve bilgi çağlarının ortak bir şekilde hüküm sürdüğü günümüzde, eğitimin nasıl alındığı, hangi yollar denendiği ve hangi yöntemlerin kullanıldığı bizim için çok önemli bir duruma gelmiştir. Kullanacağımız yeni yöntemlerin yanında eski bilinen eğitim yöntem ve tekniklerinde kendini yenilemeye ihtiyaçları vardır. Çağa ayak uyduramayan ve yeni dünya düzenine göre yenileyemeyen eğitim modellerinin de tarihe karışacağı da bilinen bir gerçekliktir. Bireyler kadar devletlerde kendilerine en uygun öğretim yöntemlerini araştırır olmuşlardır. En iyi eğitimi hangi yolla ne kadar tasarrufla ve ne kadar iyi bir şekilde verebilirim? Bu yüzyılda ülkelerin gündemindeki en önemli sorulardandır.

Biz bu yazımızda son zamanlarda ön plana çıkmış ve bu yüzyıla en uygun eğitim modeli olduğunu düşündüğüm Ters Yüz Eğitim Modelinden bahsedeceğiz. Kısaca tanımını yapacak olursak; ders konularının önceden kaydedilerek öğrencilere teknolojik imkânları kullanıp dijital ortamda sunulmasıdır. Bu sistemde okul ev arasındaki rollerin değiştiği, dijital ortam sayesinde öğrenci evde bilgiye ulaşır gerekli çalışmaları yapar ondan sonra okula gelir. Okulda ise çocuğun aktif olarak katılacağı çeşitli etkinliklerle konular daha derinlemesine öğrenilir. Bu modeli çeşitli aşamalara ayıracak olursak: Öğretmen öncelikle kazanımlara göre anlatacağı konu ile ilgili videolar hazırlar ve bu videoları sanal ortamlardan çocukların erişimine açar. Öğrenciler öğretmenleri tarafından gönderilen konu ile ilgili videoları izler notlar alır ve alabileceği kadar bilgiyi alıp okula hazır bir şekilde gelirler. Öğrenciler okula geldikten sonra tamamen sanal ortamdan öğrendikleri konuyu pekiştirmek için etkinlikler yaparlar, öğretmenlerine ve arkadaşlarına sorular sorarak, projeler hazırlayarak konuları pekiştirmiş olurlar. Yapılacak olan sınavlara hazır hale gelen öğrenciler, sınavlarına okulda öğretmenlerinin gözetiminde girerler.

Geleceğimizin eğitim modeli olarak kabul görülmekte olan Ters Yüz Öğrenme Modeli, geleneksel öğrenme yöntemimizi tam tersine çevirmektedir. Geleneksel eğitim modellerline çok değinmeyeceğim hemen hepinizin bildiği gibi geleneksel öğrenme modellerinde ortak olan; öğretmen bilgiyi verir, öğrenciler projelerle ev ödevleri bilgiyi olabildiğince özümsemeye çalışır. Sonucunda bu bilgilerle sınavlara girerlerdi. Ülkemizin on yıla aşkındır kullandığı yapılandırıcı öğrenme modeli ve bireyin ağırlıklı olduğu öğrenme modelleri de yavaş yavaş bu zamanın hızına ayak uyduramama düzeyine gelmiştir. Bu yeni öğrenme modelinde ise, öğrenciye bilgi aktarımı ders günlerinden önce öğretmenler tarafından hazırlanan ders vidoları ile gerçekleşmektedir. Öğrenciler okula gelmeden önce o gün gireceği dersler ile ilgili bilgileri istediği zaman ve yerde alırlar ve kafalarına takılan yerler, öğrenemedikleri konular ile ilgili sorular hazırlarlar. Sınıfta ise, bilginin özümsenmesi, yeni bilgiler için grup çalışmaları, tartışmalar, problem çözme etkinlikleri düzenlenir. Öğrenci hazırladığı soruları hem akranlarına hem de öğretmenine açarak konunun etraflıca özümsenmesine ortam hazırlanır.

Sınıfımızda bireysel öğrenme şekilleri, düzeyleri veya hızları ayrı olan öğrencilerimiz vardır. Biz bu öğrenciler için sürekli yeni arayışlar içinde oluruz, öğrencilerin birbirinden kopuk olmamaları için dersten zamandan tasarrufa gideriz. Buda bize hem kısa hem de uzun vadede olumsuz olarak geri dönüşler bırakacaktır. Burada da yardımımıza Ters Yüz Öğrenme modeli gelmektedir. Öğrenci kendi öğrenme hızına göre videoları defalarca izleyebilir notlarını alabilir, sure kısıtlaması olmadan istediği kadar zaman ayırabilir. Öğrenciler evde gerekli ön bilgileri aldığı için öğrencilerin öğrenme düzeyleri ne kadar farklı olsa da öğretmenin hepsine ayıracağı zaman fazla olur. Öğrenilemeyen konular üstünde daha fazla vakit ayırıp konuların öğrenmesine olanak olur.

Belki bu yüzyılda teknolojinin ne kadar önemli olduğunu, eğitimin okul ile sınırlı olmadığı, bireysel öğrenme ve evde öğrenmenin ne kadar önemli olduğunun farkına vardığımız bir süreçten geçiyoruz. Covid-19 virüsü insanların aynı ortamda olmasına, temaslı

olmasına, hatta ortak alandaki havayı solumasına bile izin vermemektedir. Bu da insanları zorunlu bir şekilde farklı alternatiflere yönlendirmektedir. Teknolojisi gelişmiş olan, teknolojik alt yapısı iyi olan milletler bu sureci fırsata çevirir şekilde Ters Yüz Eğitim modelini kullanmışlardır. Hatta bu virüsten öncede Güney Kore gibi ülkeler teknolojiyi eğitim en öncelikli aracı olarak hayatlarına sokmuşlardır, daha önceki yazımızda Güney Kore eğitim sisteminden uzun uzun bahsetmiştim. Benim görev yaptığım okulumda imkanlar bu öğrenme modelini uygulamaya fırsat vermemektedir. Uygun bir ortam, kullanılabilecek teknoloji ve alt yapı yok ama önümüzdeki yıllarda bizim ülkemizde de bu eksiklikler giderilip ters yüz eğitim modelini kullanılacağını söyleyebiliriz. Çünkü kullandığımız EBA sistemi bir nevi bu öğrenme modelinin bir alt yapısı şeklindedir ve çok güçlü bir şekilde ülkemizde kullanılmaktadır. Buda bize önümüzdeki yıllarda okuldan ziyade, evde öğrencinin bireysel öğrenmesinin daha önemli olacağının göstergesidir. Daha önceki yazımızda belirttiğim Waldorf Eğitim Modeli de bu öğrenme modelimize benzemektedir ikisi de yeni yüzyılın olmazsa olmaz eğitim modellerli olarak hayatımıza gireceklerdir.

Yeni yüzyılda teknolojiyi okuldan, evden ve öğrenciden uzak tutmak çok zor, o zaman bize düşen teknolojiyi en faydalı şekilde çocukların kullanımına açmaktır. Uygulayacağımız Ters Yüz Öğrenme modeli sayesinde öğrencilere analitik düşünme, problem çözme, kod okuryazarlığı… Gibi bir çok beceriyi teknoloji sayesinde kazandırabiliriz.

Daha önceden okuduğum birkaç makalede evde imkanları olmayan çocukların okulda videoları izleyebileceği yönünde ortak görüşlerin olduğunu gördüm. Ben kendim bu duruma çok katılamayacağım çünkü bizim bahsettiğimiz zaman ve mekandan bağımsız olma durumu burada geçersiz oluyor, öğrencinin okulda bulunma suresini öğrenci değil okul yönetimi belirler ve okul her saatte açık olmayabilir. Bu durumda öğrenciler arasında haksız rekabeti doğuracaktır. Kendi evinde sınırsız özgürlükle ders çalışan çocuk ile okulda sınırlı ve gözetleme hissi ile çalışan öğrenciler arasında haksız ve verimsiz bir süreç olur. Öğrencinin hiç imkânı yoksa öncelikle imkan sağlamalıyız, son çare olarak okulda yönlendirebiliriz ve sure ne kadar sınırlandırılmış olsa da okuldaki teknolojiden yararlanabilir ama bu şekilde bizim istediğimiz eğitim modelinin sağlıklı uygulanması pek mümkün olmayabilir.

Ters Yüz Öğrenme Modelinde sınıflar da kendi içerisinde büyük dönüşüme tabi tutulmalıdır. Sınıflar öğrencinin dışarıda aldığı bilgiyi pekiştirmesi için gerekli donanıma ve altyapıya sahip olması lazım. Bu dönüşüm sadece aktivite düzeyinde olmamalıdır, öğrenciden öğretmene, idareciye genel zihniyetinde değişime uğraması gerekmektedir. Burada öğretmenlere çok önemli işler düşmektedir, hem sınıf içi hem de sınıf dışı etkinliklere ağırlık verip öğrencilerin sorumluluk almalarını ve etkileşime girmelerini kendilerine asli öncelik olarak görmeleri gerekmelidirler. Hem milli eğitim hem de öğretmenler her çocuğun teknolojiyi kullanmayı hiç bilmediklerini hesaplayarak gerekli eğitimlerin verilmesine ön ayak olmalıdırlar çünkü bu öğrenme modelinde en önemli aracımız teknoloji ise bizim teknolojiyi öncelikle çocuklara gerekli altyapı ile vermemiz lazım

Ters yüz öğrenme modelinde öğrenciler açısından daha fazla emek, uğraş ve zaman anlamına gelmektedir. Evet çocuk okuldan bağımsız gibi gözükebilir ama bu pasif olacağı anlamına gelmiyor daha fazla çalışması gerektiği, ön hazırlığını daha iyi yapması gerektiği anlamına gelmektedir. Öğrencinin hazırlıksız gelmesi ders surecinde aksamalara uğrayacağını unutmamalıyız. Okula gelen çocuk bu sefer bireysellikten ziyade grupla öğrenme grupla tartışma devrelerine girecektir, buda öğrencinin okula gelmeden önce yoğun bir hazırlık sureci geçireceği anlamına gelmektedir. İyi bir ön hazırlık yapamayan öğrenciler, okulda yapılacak pekiştirme çalışmalarına dahil olmakta zorlanacaklarını ve o esnada okulun onlar için sıkıcı bir ortam olacağını unutmamalıyız.

Burada ön hazırlık sadece öğrenciyi değil sınıf içinde ders esnasında bulunan herkesi ilgilendirmektedir. Ön hazırlığın zayıf olması öğrencilerin hızını yavaşlatabilir, öğretmene konu hakkında baştan ön bilgi vermek zorunda bıraktırabilir buda zaman açısında büyük sıkıntılara yol açacaktır. Her zaman ülkelerin eğitim politikasında zaman ve maddiyat açısından ekonomiklik hedeflenir. Bunun için ön hazırlık bizim için olmazsa olmaz bir

kuraldır. Bu doğrultuda ters yüz öğrenme modeli tek başına ekonomik olma ilkesiyle bağdaşmıyor olarak görülebilir ancak uzun vadede ulaşılacak sonuçlar sonrasında bu algının düşündüğümüz gibi olmadığını göreceğiz.

Sorumluluk alma, aktif öğrenme, iş başında öğrenme, kendi potansiyelini kendisi keşfetme… Bu yüzyılda her öğrenci için beklediğimiz kazanımlardır. Artık hayatımıza çok hızlı bir şekilde gelişerek giren teknolojiyi en doğru şeklini kullanıp çocuklarımızın ihtiyacına ve becerisine göre düzenlemeliyiz. Çocukları teknolojiden uzak tutmak artık ütopik bir cümle haline gelmiştir, bizde bu gerçeği kabulleneceğiz ve doğru kullanımına odaklanacağız. Belki önümüzdeki zamanlarda okul, hayatımızdan komple çıkabilir hatta canlı öğretmen rolü de tarihe karışabilir. Robot öğretmen uygulaması, sanal okul ve sanal ortamdan ders aktarımı önümüzdeki yıllarda en önemli konuları olabilir. Ki bunu yapan ülkeler mevcut ve bu durumun yayılacağı da kaçınılmaz bir sondur.