1 Kasım seçim vaatlerinin en çok tartılışanı olan 'asgari ücret' konusunda gözler 2016 Ocak ayına çevrildi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, işverenlerin bin 300 TL olması beklenen asgari ücret konusundaki tepkilerine istinaden, "En az vermesi gereken rakam bin 300 liradır. 'Doğu'da geçim şartları daha kolay 600 liraya da geçinen var' diyemezsin" diye konuştu. 


Cumhurbaşkanı Erdoğan, Büyük Anadolu Otel'de düzenlenen Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu 22. Olağan Genel Kurulu'nda konuştu. Türkiye'nin en büyük iş sendikası olan Türk-İş'in 22. Genel Kurulu'nun hayırlı olmasını dileyen Erdoğan, "Emekleriyle alın teriyle bu ülkenin gelişmesine, kalkınmasına, büyümesine, güçlenmesine katkıda bulunan işçi kardeşlerimizin o her birinin o pak alınlarından öpüyorum" dedi. 

 

"EN AZ VERMESİ GEREKEN RAKAM BİN 300 LİRADIR"

Asgari ücret ve emekli maaşlarına ilişkin yapılması öngörülen düzenlemeyi değerlendiren Erdoğan, "2002 yılında bu ülkede asgari ücret 184 liraydı, bugün bin lira. Şimdi yılbaşından sonra bin 300 liralık asgari ücreti konuşuyoruz. Tabi burada bir şeyi özellikle ifade etmem lazım. Asgari ücreti ne olarak tanımlıyoruz? Bin 300 liranın altında hiçbir işveren yanında çalıştırdığına ücret ödeyemez. En az vermesi gereken rakam nedir? Bin 300 liradır. Bu ister batıda olsun, ister doğuda olsun her yerde bunu vermek durumunda. 'Efendim, Güneydoğu'da, Doğu'da geçim şartları daha kolay. Dolayısıyla 600 lira, 700 liraya da burada çalışan var' diyemezsin. Bin 300 lira vereceksin. Olayın aslı bu. 2002 yılında ülkemizde emekli maaşlarının tabanları 66 lira ile 376 lira arasında değişiyordu. Bugün 785 lira ile bin 514 lira arasında değişen bir taban emekli maaşı var. Yılbaşından sonra öyle sanıyorum ki emekli maaşlarının tabanında da bin lira ile ki alt sınır haline gelecek. İnanıyorum ki bu sorun daha da hafiflemiş olacak. İşte emekçi dostu olmak budur. Burada bir şey daha var, bu tabandır. Tavan noktasında bir sınır var mı? Yok. Ne veriyorsan bunu ver" ifadelerini kullandı. 

 

"BİZİM İNANCIMIZDA EMEK KUTSALDIR"

"Bizim inancımızda emek kutsaldır" diye konuşan Erdoğan, "Çalışanın hakkının alın teri kurumadan tam ve zamanında verilmesini tavsiye eden bir dinin mensuplarıyız. Kültürümüzde de aynı yönde güçlü anlayış vardır. Türkiye'nin en köklü işçi sendikaları konfederasyonu olan Türk-İş bu bakımdan büyük bir misyonun sahibidir. Türk-İş, ideolojik saplantıların değil işçilerin hakkını, hukukunu emeğin gücüyle ve meşruiyet sınırları dahilinde koruduğu sürece inanıyorum ki çok daha güçlü çok daha etkili yapı olacaktır" ifadelerini kullandı. 

 

"MAKSAT ÜZÜM YEMEK DEĞİL BAĞCIYI DÖVMEK" 

Geçmişte Türkiye'nin bu konuda çok acı tecrübeler yaşadığını hatırlatan Erdoğan, şunları söyledi: 

"Bu ülke işçinin hakkını savunmak yerine işçiyi istismar edenleri gördü. Sendikalar, konfederasyonlar, sendika ağaları gördü. Ülkemizdeki işçilerin sadece yüzde 11,2'sinin sendikalı olmasında, sendikalara duyulan bu güvensizliğin hiç mi rolü yoktur? Türkiye uzun yıllar 1 Mayıs krizleri yaşadı. Bunu hepimiz biliyoruz. 1 Mayıs'ın İşçi Bayramı olarak kutlanması için pek çok girişim yapıldı, pek çok mücadele verildi. Bu çabaların çoğunda 1 Mayıs bir bahane, bir araç olarak kullanılmıştır. Bu konu samimi olarak hükümetin gündemine getirildiğinde işin rengi değişmiştir. Biliyorsunuz Başbakanlığım döneminde bu meseleye sahip çıktık. Gerekli yasal düzenlemeleri yapıp 1 Mayıs'ı resmen İşçi Bayramı olarak ilan ettik. Fakat 1 Mayıs bahanesiyle ülke ve milletin huzurunu kaçırmak için uğraşanları ne yazık ki bu da durdurmadı. Resmen kabul edilmiş bir bayram olmasına, bu çerçevedeki her türlü etkinliğe izin verilmesine rağmen yine ortalığı yakıp yıkanlar, cam, çerçeve indirenler, polise saldıranlar var. Çünkü bunların 1 Mayıs'ı bir işçi bayramı olarak görmek diye bir dertleri yok. Zaten çoğu işçi falan da değil. Üniforma giyerek, marjinal örgütlerin flamalarını taşıyarak, yüzlerini gizleyerek, ellerinde molotoflarla, sopalarla, taşlarla yollara düşen bu kişilerin amacı en başından belli zaten. Kaos çıkarmak, terör estirmek ve bu şekilde dikkat çekmek, amaçları bu. Maalesef bizim medyamız ve aralarında sendikaların da bulunduğu bir takım sivil toplum kuruluşlarımız da bu güruha sahip çıkıyor, onlara eylem zemini hazırlıyor. Halbuki medya bu şovları görmese, bunları parlatmasa diğer gruplar bu provokatörleri aralarına sokmasa inanın hiçbirisi sokağa inmeye dahi cesaret edemezler. Tabii maksat üzüm yemek değil, ülkede 1 Mayıs bayramını kutlamak değil bağcıyı dövmek."

 

"TÜRKİYE'NİN YARINI BUGÜNÜNDEN DAHA İYİ OLACAK" 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 1 Mayıs İşçi ve Emekçi Bayramı kutlamalarında her yıl maalesef her yıl istenmedik, arzu edilmedik görüntülere şahit olunduğuna dikkat çekerek, "Ülkemizde medya ve sivil toplum örgütleri dahil tüm kurumlarımız gerçekten demokrasinin ve özgürlüklerin yanında yer aldığında inşallah bu sıkıntıyı da hep birlikte aşacağız. Bundan endişem yok. Ben bu konuda umutluyum. Türkiye'nin sadece geçtiğimiz 13 yılında yaşanan hadiseleri şöyle bir gözümüzün önünden geçirdiğimizde umutlu olmak için çok sebebimiz var. Türkiye'nin bugünü dününden daha iyi. İnşallah yarını da bugününden daha iyi olacak" dedi. 

 

CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN'DAN İŞVERENE YENİ MODEL

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Antalya'da düzenlenen G-20 Liderler Zirvesi'nde işçi ve emekçilere dönük alınan kararları hatırlatarak, şunları kaydetti: 

"Az önce değerli arkadaşlarım, G-20'de yaptığım konuşmayı burada ifade ettiler. Evet, buna böyle inandığım için bunu söylüyorum. Buna ben bir taraftan 'paylaşımcılık' derken diğer taraftan da 'Gelin bizim değerlerimizin içerisinde bir kanaat var. Kanaati her zaman işçiden beklemeyin. İşveren olarak siz de kanaat ekonomisini bir öğrenin. Kanaatten yana olun' diyorum. Eğer işverenler olarak bu kanaat ekonomisine inanırsak o zaman inanıyorum ki terini kendine sermaye, kazanç edindiğin bu insanlarla o paylaşıma girdiğin andan itibaren kazancın da daha da bereketlenecektir. Buna aynı zamanda ben 'bereket ekonomisi' diyorum. Çalışırken de emekli olduğunda da vatandaşımızın geçinebileceği asgari ücreti alabilmesi için gayret ettik, hamdolsun bugünlere geldik. İnşallah önümüzdeki yıllarda çok daha iyisi olacak. Milletçe güçleneceğiz. Türkiye geliştikçe, büyüdükçe, kazandıkça bundan her kesim gibi işçilerimiz de hak ettikleri payı alacaklardı. Pastayı büyütmezsek kendimize düşen dilimi de büyütemeyiz. Hele pastayı tahrip etmek için uğraşırsak elimizdekinden de oluruz. Bunun için hepimizin aynı gemide olduğu bilinciyle hareket etmeliyiz. Ülkemizi ne bölücü terör örgütüne, ne paralel devlet yapılanması çetesine, ne dış düşmanlarımıza ne de sadece kendi çıkarları ve hırsları için bunlara destek olanlara bırakmayacağız. Türkiye bizim, hepimizin. Bu ülkede ne varsa hepimizin. Bu ülkeden giden her şey de unutmayalım hepimizden gidiyor. Onun için bir olacağız, iri olacağız, diri olacağız, kardeş olacağız, hep birlikte Türkiye olacağız. Bunu başarmaya mecburuz."

Editör: TE Bilisim