Timur diye de bilinen Moğol hükümdarı Timurlenk Anadolu'ya gelirken beraberinde çetin coğrafyanın büyük hayvanları olan filleri de getirmiş. Hikâye bu ya hükümdar Anadolu’da çıkıp tam da Hoca Nasreddin’in yaşadığı Akşehir yakınlarına bir otağ kurmuş. Otağı kurmuş kurmasına filleri yanında tutmak istememiş. Haliyle çağırmış Akşehir halkını “Alın bu fili” deyip koca fili Akşehirliler’e emanet etmiş. Köylüye yedirme, içirme emrini verip fille birlikte gönderivermiş. Fil bu, köylünün ineğine, koyuna benzemiyor tabi. Ne bağ bırakmış ne bahçe. Birkaç gün içinde her şeyi talan etmiş. Köylünün hali perişan, bakmışlar olacak gibi değil. “Aman hocam, canım” hocam diyerek Nasreddin Hoca’ya koşmuşlar: “Hocam, Hünkâr seni dinler; bir konuş da şu fil belasını başımızdan alsın.”. “O zaman” demiş Hoca “Toparlanın da hükümdara beraber çıkalım” demiş. Hoca önde, Akşehirliler arkada, huzura çıkmak için yola düşmüşler. Otağın kapısından içeri girer girmez Timur, Hoca’ya sormuş: “Hayırdır, Hoca, yine ne istiyorsun?” Hoca hemen girivermiş söze: “Şu arkamda gördüğünüz Akşehirli halkı var ya…” Timurlenk bakmış, hocanın arkasında kimse yok. “Hangi Akşehirliler?” demiş Timur. Hoca arkasına bir bakmış, ortada kimse yok. Ağlayıp sızlayan halk Timur’u görür görmez kaçıvermiş oradan. “Madem öyle” demiş Hoca ve söze devam etmiş, “Hünkârım Akşehirli sizin fili çok sevdi; ancak yalnızlığına üzülüp duruyor. Beni de temsilci olarak seçtiler. Ferman buyursanız da yanına bir de dişi fil getirseler.” Timur memnun kalmış tabi: “Hay hay Hoca, demiş, bunu nasıl düşünemedim. Var git müjdeyi hemen ver.” Hoca, otağın kapısından çıkıp meydana doğru gelince sağa sola saklanan Akşehirliler etrafını sarmışlar: “Müjde bekleriz Hoca, fil ne zaman gidiyor?” Hoca da hemen müjdeyi vermiş: “Hadi gözünüz aydın filin dişisi de yarın geliyor!”

***

Malumunuz bu aralar Van Gölü, dünya genelinde devam eden bir yarışmada birincilik mücadelesi veriyor. Bildiğiniz gibi, Amerika Uzay ve Havacılık Ajansı (NASA) 20 yılı aşkın sürede Uluslararası Uzay İstasyonunda görev yapan astronotların çektiği dünya fotoğrafından oluşan yarışmada bir de Van fotoğrafı var. Birçok fotoğrafı eleyen Van Gölü'nün uzaydan çekilen görseli finalde yarışıyor ve yarışma bugün neticelenecek. Yarı finalinde Castellanus Bulut Kulesine karşı oyların yüzde 94'ünü alarak finale yükseldi bu fotoğraf. Astronot Kate Rubins'in tarafından 12 Eylül 2016'da çekilen Van Gölü fotoğrafı, muhtemelen yarışmanın kazananı da olacak. Gönlümüz de kazanmasından ve Van’a bir nebze de olsa katkı sunmasından yana. Vanlıların deyimiyle; İstemeyenin canı çıksın! (Bizi bilen bilir, Şehrivan dünden bugüne bu tür kampanyalarda Van’a iğne ucu kadar da menfaati dokunacak bu tarz kampanyaların yanında oldu, olmaya da devam edecek.)

***

Van Gölü fotoğrafına haftalardır büyük bir ilgi var. Van ve Türkiye’den birçok isim bu fotoğrafa oy verme çağrısı yapıyor. Bu çağrılar sürerken, fotoğrafa yağmur gibi oy yağarken NASA’nın orijinal twitter hesabından bir paylaşım geldi geçtiğimiz günlerde. Van Gölü fotoğrafı ile paylaşılan mesajın çevirisi aşağı yukarı şu şekildeydi: “Bildiniz Külkedisi hikayelerini unutun. Türkiye'nin Van Gölü, Dünya Turnuvası ezici bir güce dönüştü. Alkali gölün bu fotoğrafı çeyrek finallerde yüzde 94 oranında dikkat çekici bir oy aldı ve finalde de aynısını yapmaya hazırlanıyor.” Van Gölü’ne olan bu ilgili anlatan twit hepimiz için gurur verici tabi. Benim esas dikkatimi çeken bu twitin altında paylaşılan yorumladan birisi oldu. Bir kullanıcı NASA’nın paylaşımı altına: “Bize anket deyin, arkanıza yaslanıp bekleyin” minvalinde bir şeyler yazmıştı. Sanırım, konuşmamız gereken konunun özeti tam da bu.

***

Halk olarak, sosyal medyada yapılan anketleri, yarışmaları, mücadeleleri çok seviyoruz. Kente dair konuları sosyal medya üzerinde konuşmakta üstümüze yok. En ufak konuda bile çok büyük bir kalabalık oluşturup twitter’ın ‘Topic Trend’ dediği TT listesine koyma hünerine sahibiz. Yeter ki birileri bize “Şu saatte buluşup şu başlıkla şunu yazıyoruz” diye bir şeyler söylesin. Ne yapıp ne edip o işi gündem yapıyoruz.  Fakat…  Olayı sadece sosyal medya üzerinden gündemleştirme işi bize alanda da mücadele verme zorunluluğunu unutturdu. Sosyal medyada Milli Egemenlik Parkı olan arsanın TOKİ tarafından satışının iptal edilmesi, Eski Devlet Hastanesi’nin Yeri’nin Millet Bahçesi Olması gibi kampanyaları kazandık ama son 10 yılda çok önemli sorunların çözümü konusunda alan mücadelesini kaybettik.

***

Çok uzağa gitmeyelim. Bir yılı aşkındık kapalı olan Kapıköy’ün kapanması için twitter’da o büyük tufanı biz kopardık. Ama kapının yeniden acıması konusunda aynı tufanı koparamadık. Hatta öyle ki vaka sayısında çok düşük rakamlara kadar geldiğimiz süreçte Kapıköy’ün açılması için verdiğimiz mücadelemiz hocanın fili şikâyet için gidip bir fazla fil ile dönmesine dönüştürdük. Biz “Kapıköy açılsın” diye mücadele verirken, temsilcilerimizden birisi “Açılmasın zaten pandemi var zaten” gibi bir çıkış yaptı. Benzer bir olayı Van’a yeni stadyum olayında da yaptık. Ama bu anlamda bir mücadele verildi ve çok net biliyorum ki Van’a yeni stat yapılması hususu Van’ın sosyal medyada çok bağırıp Ankara’da sadece bir kişilik temsiliyetler ile “Bize stadyum yapsanız” mücadelesini verdiği bir sürece dönüştü. Geçtiğimiz dönem bakanlarından birisinin Van’ın stadyum için yeterince kamuoyu oluşturmadığını bile duymuşluğum var. Varın gerisini siz düşünün. Görünürde kocaman bir sosyal medya kitlesi stadyum istiyor ama Ankara’a giden isimlerin durumu Nasreddin Hoca’nınkinden farksız değil.

***

Futbol terimiyle konuşmak gerekirse ben maçların sadece taktikler ya da oyun planları ile kazanılamayacağı düşüncesindeyim. Maçlar, tahta üzerinde değil, sahada kazanılıyor. Bizim sosyal medya mücadelemiz haklı ama eksik. Twitter her ne kadar dünyanın artık görmezden gelmeyeceği bir gerçek olsa da ülkeler ve kentler sosyal medya üzerinden yönetilmiyor. Bizler sosyal medyada büyük kalabalıklar yaparken birileri kentleri için kararların aldığı makamlarda, kurumlarda ciddi lobiler yürütüyor. Bizler bir park için sosyal medyada kampanyalar yaparken birçok kent bizde olmayan dördüncü, beşinci çevre yolunun, altıncı, yedinci Organize Sanayi Bölgesi kurulmasının imzalarını atıyor. Diyeceğim o ki kıymetli hemşerilerim; İyi yapıyoruz hoş yapıyoruz ama hala sosyal medyada çözemeyeceğimiz kanıtlanan 10 yıldır bitmeyen Çevre Yolu’muz var. Kentin yükünü kaldırmayan yollarımız, trafik çilemiz var. Bunun gibi onlarca konu için sadece sosyal medya mücadelesini birazda alanda bu kentin temsilcileri ile versek, twitter Vanlılığını bırakıp ‘kentli’ olarak alanda mücadele etsek, kazanırdık. Biz böyle yapmaya devam edersek bir sorunla gidip birden çok sorunla gelenlerden olmaya devam edeceğiz.