Türkiye’nin en önemli sulak alanlarını barındıran Van Gölü Havzası, her yıl on binlerce flamingoya ev sahipliği yapıyor. Nisan ayında İran’ın Urmiye Gölü’nden göç ederek bölgeye gelen ve yavrularını burada büyüten flamingolar, normalde kasım ayı sonunda Afrika’ya göç ederken, son yıllarda mevsim şartlarının değişmesiyle bazı gruplar gölde kalmaya devam ediyor. Son günlerde görsel şölen sunan flamingolar, kuraklık tehlikesinin yanı sıra avcılık, gürültü, tarımsal faaliyetler ve drone ile yapılan çekimlerden dolayı risk altında bulunuyor. Konuya ilişkin Şehrivan’a konuşan YYÜ Yaban Hayvanları Koruma ve Rehabilitasyon Merkezi Müdürü Prof. Dr. Lokman Aslan, Van Gölü’nün artık “canavar” efsanesiyle değil “flamingolarıyla” gündeme geldiğini vurgulayarak, sulak alanların korunması ve yaban hayatına zarar verilmemesi gerektiğini söyledi.
ASLAN: VAN GÖLÜ HAVZASI SULAK ALAN ZENGİNLİĞİYLE DİKKAT ÇEKİYOR
Aslan, Van Gölü Havzası’nın büyük bir çeşitlilik sunduğunu belirterek, “Van Gölü Havzası, sulak alan yönünden çok zengin olması nedeniyle hem sucul hem de karasal yaban hayatı oldukça çeşitlilik arz etmektedir. Bu biyolojik çeşitliliğin esas sebebi, ülkemizde bulunan sulak alanların beşte birini barındırmasıdır. Bu sulak alanların tarım baskısı ve nüfus baskısından daha az etkilenmesi de önemlidir. Mesela Çukurova, Konya ve Sakarya hem sanayi baskısından, hem tarım baskısından, hem nüfus baskısından, hem de küresel ısınmaya bağlı olarak iklim baskısından etkilenmiştir” dedi.
KURAKLIK, VAN GÖLÜ İÇİN DE TEHLİKE!
Van Gölü’ndeki kuraklık tehlikesine dikkat çeken Aslan, “Buna karşın Van Gölü Havzası, 1.700 metre rakımıyla, bu iklim baskısına diğer bölgelere göre daha az maruz kalmıştır. Sulak alanların çok olması münasebetiyle biyolojik çeşitlilik daha fazla şekillenmiş ve artmaktadır. Ancak küresel ısınmadan etkilenmemesi mümkün değildir. Örneğin, etrafımızdaki İran’daki Urmiye Gölü tamamen kurumuş, çevredeki sulak alanlar da kuruduğu için, bizim sulak alanlarımız kendini biraz geri çekse de kuruma tehlikesi söz konusudur” ifadelerini kullandı.
ALLI TURNALAR YENİDEN VAN’DA!
Aslan, geçmişte Edremit sazlıklarından Erçek Gölü ve Ahlat’a kadar her yerde gözlemlenen allı turnaların bugün yeniden bölgeye döndüğünü söyleyerek, “Yeni yaşam alanlarıyla ilgili olarak, 1960’lı yıllarda allı turnalar Edremit sazlıklarından başlayıp Erçek Gölü, Erciş, Gevaş Balık ve Gevaş Yol Dönü, Ahlat gibi pek çok yerde gözlemlenebiliyordu. Şimdi ise tekrar geri dönmüş durumdalar. Örneğin İskele’deki Yaşar Kemal Parkı’na gittiğinizde allı turnaları görebilirsiniz. Edremit sazlıklarında döndüklerinde hem sakarmekeler, ördekler ve en az 50 çift yaban hayvanını görebilirken allı turnaları da görebilirsiniz. Yol Dönü’nde de aynı şekilde allı turnalar görülebilmektedir. Bunun yanında Erçek Gölü’nde bayrak tür olarak daha yoğun gözlemlenmektedir” diye aktardı.
“VAN GÖLÜ ARTIK CANAVARIYLA DEĞİL FLAMİNGOLARIYLA GÜNDEMDE”
Aslan, Van Gölü’nün artık canavarla değil, flamingolarla gündeme geldiğini belirterek şunları söyledi: “Bu durum, kenardaki göllerin uykularına bağlı olarak sulak alanların hayvanlar için yaşam alanı oluşturmasıyla ilgilidir. Dolayısıyla allı turnalar yani flamingolar daha sık gelmekte ve her yerde görünür hale gelmektedir. Artık Van Gölü, efsanevi canavarıyla değil, allı turnalarıyla gündeme gelmektedir.”
VANLI KURALLARA UYARSA HAYVANLARIN YAŞAM ALANI DA GÜVENCE ALTINDA OLUR
Vatandaşların kurallara uyması halinde yaşam alanlarının güvence altında olacağını dile getiren Aslan, “Yaban hayvanları, tıpkı insanlar gibi, besin ve güvenlik sağlanabilen alanlarda yerleşirler. Eğer bir yerde gıda yoksa veya güvenli hissetmezlerse, o alanı terk ederler. Bu nedenle sulak alanlarımızı bozmaz, tahrip edecek işlemlerden kaçınırsak -örneğin avcılık, gürültü veya tarımsal faaliyetler- yaban hayatı korunabilir. Flamingoların avlanması yasaktır ve insanlar bu kurallara uyarsa onların yaşam alanları güvence altında olur” şeklinde konuştu.
“SULAK ALANLAR TABİATIN RAHİMLERİDİR”
Aslan, sulak alanların yok edilmesinin ekosistemi zincirleme etkileyeceğini ifade ederek, “Van Gölü Havzası’nda, askeriyenin, Doğa Koruma ve Milli Parklar yetkililerinin ve çevredeki köylü halkın bilinçli yaklaşımı sayesinde, yaban hayatının güvenliği sağlanmaktadır. Bu, sadece allı turnalar için değil, tüm yaban hayvanları için geçerlidir. Ayrıca allı turnaların geldiği alanlara kışın çeşitli kuş türleri de gelmektedir. Yılın her günü sulak alanlarda yaban hayvanlarını görmek mümkündür. Bizim üzerimize düşen görev, sulak alanları korumaktır. Bu alanlar tabiatın rahimleridir. Eğer bu rahimleri kurutmaz, kirliliği ve tarımsal baskıyı azaltırsak, yaban hayatı ve biyolojik çeşitlilik devam edecektir. Sulak alanlar yok edilirse, hayvanlar gıda ve güvenlik bulamazsa bölgeyi terk eder” dedi.
BİYOLOJİK ÇEŞİTLİLİK İÇİN TEHLİKE: KİRLİLİK VE KURAKLIK
Van’ın sulak alanlarının korunması gerektiğine dikkat çeken Aslan, “Van Gölü Havzası, hem küresel ısınmadan pozitif yönde etkilenmekte, hem de bozulmamış sanayi yapısı ve tarım baskısının olmaması sayesinde biyolojik çeşitlilik açısından avantajlıdır. Ancak bu avantajı korumazsak, Konya, Çukurova ve Sakarya ovalarında yaşanan sulak alan kayıpları ve biyolojik çeşitlilik azalması Van için de geçerli olabilir. Örneğin, Akköprü Deresi’ni kirletir veya Bendimahi’yi yok edersek, balık göçlerini ve diğer ekosistemleri göremeyiz. Bir balık göçünü sadece balık olarak değil, biyolojik çeşitlilik zincirinin bir halkası olarak görmek gerekir” ifadelerini kullandı.
“YABAN HAYATINI KORURSAK BU MİRAS GELECEK NESİLLERE AKTARILIR”
Yaban hayatının korunması halinde bu mirasın gelecek nesillere aktarılacağını belirten Aslan,
“Allı turnalar özelinde konuşacak olursak, artık Van Gölü sahilinde her yerde rastlanabilirler. İskele’deki parka veya Edremit sazlıklarına gidildiğinde, bazen sürpriz şekilde kafilelerle karşılaşmak mümkündür. Önceden Nisan’da başlayan ve Ekim’de sona eren gözlemler, şimdi Aralık ayına kadar devam etmektedir. Bazen belirli gruplar kışı geçirebilmektedir. Sulak alanlar korunursa ve buralar işgal edilmezse, doğa bize gelecekte daha zengin bir yaban hayatı ve biyolojik çeşitlilik sunacaktır. Leyleklerin az görülmesinin nedeni de sulak alanların azalmasıdır. Eğer Van bölgesi yaban hayatı yönünden değerlerini korursa, bu miras gelecek nesillere aktarılabilir” diye aktardı.
ASLAN’DAN VAN’IN EKOLOJİK GELECEĞİ İÇİN UYARI: DEĞERLERİMİZİ KORUMAMIZ LAZIM
Aslan, Van’ın ekolojik avantajlarını korumak gerektiğini vurgulayarak sözlerini şöyle tamamladı: “Van, ekolojisi, biyolojik çeşitliliği ve yaylalarıyla dünyanın en güzel şehirlerinden biri olabilir. Geçmişte Yeşil kent unvanını almış Van, çevresindeki hazineleri koruyarak tekrar yaşanabilir bir ekolojik şehir haline gelebilir. Elimizde kalan değerleri korursak, hem canlıları hem de şehrin ekolojik mirasını gelecek nesillere aktarabiliriz. Ziyaretçiler, flamingoları görmek için geldiklerinde onlara zarar vermezlerse sorun yoktur. Gürültü, silah patlaması veya drone kullanımı gibi rahatsız edici etkenler olmadığında, flamingolar insanlara yaklaşabilir. Ancak yaban hayvanlarının güvenliği, kısa vadede sağlanacak bir durum değildir. En az 6–10 yıl koruma ve güven sağlanması gereklidir.”