Türkiye genelinde etkisini artıran kuraklık, Van’da daha belirgin bir şekilde hissediliyor. Son yıllarda sık sık gündeme gelen kuraklık sorunu, kentin geleceğini tehdit eden en büyük çevresel risklerden biri haline geldi. Aylardır kayda değer bir yağışın düşmediği Van’da tehlike her geçen gün büyüdü. Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün (MGM) son 12 aylık verilerine göre, Türkiye’nin büyük bir bölümü ‘şiddetli’ ve ‘olağanüstü kuraklık’ koşullarında. Van’da ise tablo daha da endişe verici. Ağustos ayında ‘şiddetli kuraklık’ tespit edilirken, haziran-ağustos döneminde de aynı seviyede kuraklık kaydedildi. Aralık 2024 ile Ağustos 2025 arasını kapsayan 9 aylık veriler ise Van’ın ‘olağanüstü kuraklık’ yaşadığını ortaya koydu. Konuya ilişkin Şehrivan’a değerlendirmelerde bulunan Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Mustafa Akkuş, durumun ciddiyetine dikkat çekerek acil önlemlerin alınması gerektiğini vurguladı.
AKKUŞ: KÜRESEL ISINMA SINIR TANIMAZ
Akkuş, kuraklığın etkilerini dile getirerek, “Kuraklık aslında bir sonuçtur. Kuraklığı ortaya çıkaran birçok sebep vardır. Çevresel sorunların en büyük özelliği, uzun vadede sinsi bir şekilde gelişmeleri ve geniş alanları etkilemeleridir; çözümleri ise bazen yüzyıllar sürebilir ve sınır tanımazlar. Örneğin bir ilde deprem olduğunda veya sel meydana geldiğinde etkiler nispeten kısa sürede azalır ve insanlar bir şekilde hayatına devam eder. Fakat küresel ısınma gibi çevresel sorunlar, ülke ekonomisini etkileyen sorunlardır ve sınır tanımaz; etkileri geniş çaplı olur” dedi.
VAN’DA KURAKLIK KORKUTMAYA DEVAM EDİYOR: VAN, TARİH BOYUNCA KURAKLIKLA MÜCADELE ETTİ
Van’daki kuraklığa dikkat çeken Akkuş, “Doğu Anadolu Bölgesi ve Van, tarih boyunca kuraklıkla mücadele etmiştir. Biz yarı kurak bir bölgedeyiz; biraz daha hava ısındığında kuraklık kendini hissettirir. Bu gerçekliği bilmemiz gerekiyor. Kuraklık her zaman bir sonuçtur ve onu ortaya çıkaran etkenlerden sadece biri küresel iklim değişimidir. Bunun dışında suyu etkin kullanmazsanız, suyunuz ne kadar bol olursa olsun kuraklıkla karşı karşıya kalırsınız” ifadelerini kullandı.
VAN GÖLÜ DE KURAKLIKTAN ETKİLENİYOR
Akkuş, Van Gölü’nün bu durumdan etkilendiğini ifade ederek, “Van Gölü, 3 bin 712 kilometrelik yüzey alanıyla ülkemizin en büyük gölüdür. Su kalitesi açısından ekstrem özelliklere sahiptir; tuzlu ve sodalıdır. Karadeniz’de tuzluluk oranı binde 18–19 iken Van Gölü’nde binde 21’dir ve pH seviyesi oldukça yüksektir. Van Gölü’nün tuzlu ve sodalı olması belki de en büyük şansıdır; çünkü tatlı su gölü olsaydı farklı amaçlarla kullanılması gündeme gelecek ve su seviyesi çok daha düşük olacaktı. Böylece diğer tatlı su göllerinin kaderini yaşamış olacaktı. Dünyada 1.000–1.650 rakımda bu kadar büyük bir su kütlesi başka bir yerde bulunamaz. Bu yüzden geçmiş uygarlıklar Van Gölü’nü hep deniz olarak adlandırmıştır” diye konuştu.
“İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ VAN’DA SICAKLIK VE NEMİ ARTTIRIYOR”
Akkuş, küresel iklim değişiminin etkilerine değinerek, “İklim değişikliği nedeniyle Van’da hem inanılmaz sıcaklıklar hem de nem artışı gözlenmektedir. Burada karasal iklime alışık olmadığımız için bu durum daha belirgin hale geliyor. Son günlerde Van’da göle bakıldığında gölün üzerinde adeta bir su buharı tabakası gözlemleniyor; Süphan ve Nemrut Dağı net olarak görülemiyor. Bu, havaların mevsim normallerinin üzerinde seyrettiğini gösteriyor” diye aktardı.
VAN’DA YAĞIŞLAR YÜZDE 60 DÜŞTÜ
Van’da bu yıl yağışların düşmesiyle ilgili konuşan Akkuş, “Van Gölü’nün su bütçesi oldukça basittir: Su girdileri kar ve yağmur yağışlarından oluşur. 2025 yılının şubat ayında yağışlar yüzde 60 gibi büyük bir oranda düştü. Buna karşılık yaz aylarında sıcaklık mevsim normallerinin çok üzerinde seyrettiğinde göle giren su miktarı azalırken, gölden çıkan su miktarı artıyor. Böyle olunca Van Gölü’nün su seviyesi geriliyor ve göl bir iki ay sonra daha da geriye doğru çekiliyor. Hacmi küçülürken, göle gelen kirlilik miktarı artıyor ve kirliliğin etkileri çok daha sert hissediliyor” dedi.
“ÜRÜN DESENİNİ DEĞİŞTİRMEMİZ LAZIM”
Alınması gereken tedbirleri belirten Akkuş, “Öncelikle uygun ve etkili yönetim planları, kararlar alınması gerekiyor. Su kaynaklarımız her geçen yıl azalıyor, nüfus ve suya olan ihtiyaç artıyor. Aynı zamanda bölgede her yıl yeni ekim alanları ortaya çıkıyor ve su isteyen bitkiler çoğalıyor. Bugün bölgemizdeki ürün desenini komple değiştirmemiz gerekiyor. Yonca ve şeker pancarı gibi çok su isteyen bitkiler, akarsuların kenarına ekildiğinde göle ulaşan su miktarı azalıyor. Akarsulara bağlanan su pompaları her yıl artıyor ve bazı akarsuların göle ulaşma şansı kalmıyor. Hâlâ eski sulama yöntemleri kullanılıyor” şeklinde konuştu.
AKKUŞ’TAN ÇAĞRI: AZ SUYLA YAŞAMAYI ÖĞRENMELİYİZ
Akkuş, vatandaşların su kullanımı noktasında duyarlı olması gerektiğinin altını çizerek, “Bunu bilmemiz gerekiyor: Biz suyu gitgide azalan ve suya olan ihtiyacı artan bir ülkeyiz. Ürün desenimizi geliştirmemiz, az suyla yaşamayı öğrenmemiz gerekiyor. Çünkü değişime ayak uyduramayan toplumlar, bunun bedelini her zaman ağır şekilde ödemiştir. Özellikle İnci Kefali üreme döneminde suyun tamamının akarsu yataklarından alınması bölgedeki balıkçılığa çok büyük bir darbe vuracaktır. Balıkçılığa vurulan en büyük darbelerden biri olacaktır. Bu sebepten dolayı DSİ'nin bu konuya dikkat etmesi lazım. Geçen seneki gibi bir facia yaşanmamalı. DSİ su yönetimini çok iyi yapmalı. Halkımız su kullanımı noktasında duyarlı olmalı” diye aktardı.