Halil Tandoğan yazdı...

 

Bizim dönemimizde doya doya çizgi film izleyemedik. Pek yoktu.

 

Bazen evde 7 yaşındaki oğlum Cem Caner’le beraber oturup çizgi filmleri izliyoruz. Öyle ki çoğu zaman haberlerin ve maçların bile önüne geçiyor.

 

Konular olaylar ilgi çekici ve sevimli. En çok sevdiğim taraflarından biri seslendirmelerin müthiş olması. İzlemesi çok keyifli, bayılıyorum.

 

Bilemediğim olayları Cem’e soruyorum, o da bana çizgi filimi anlatıyor.

 

İzlediğimiz çizgi filmlerden birisinde, gözünde gözlüğüyle üçgen bir dilim pizza, Pizza Sitil ismiyle bir insan gibi hareket ediyor ve olaylar bunun etrafında gelişiyor. Yemek konusu oldukça ‘pizza’ konusu açılıyor, açıldıkça olay örgüsü genişliyor.

 

***

 

Çizgi filme ve pizzanın alakasına gelince…

 

İnternete dünyanın en değerli 100 markasına sahip özel şirketlere baktım. Gördüm ki pizza ve çikolata firmaları nice koskoca sanayi devlerinden kat be kat daha büyükmüş!

 

Birçok pizza markasının marka değerleri 5 milyar dolar üzerinde ve birçok sanayi devi bunların çok gerisinde. İnanılmaz bir şey!

 

Haliyle pazarda böylesi büyük bir yer edinen ‘pizza’nın çizgi filmlere konu olması, onu bırakın çizgi filmin sırf ‘pizza’ adıyla yayınlanıyor olması normal bir şey.

 

Sadece çizgi filmler için geçerli değil üstelik. Yabancı filmlerde de başı ‘pizza’ çekiyor. Yemek konusu olunca en başta pizza gelir. Sipariş verilir pizzacı hemen gelir, afiyetle yenilir... Pizzayı öyle bir anlatırlar ki sipariş etmek bize o an hem çok kolay hem de dünyanın en cazip şeyi olarak gelir. Olayın insan üzerinde bıraktığı etki çok büyük. Anlayacağınız dünya pazarında da bazı işler böyle dolaylı bir şekilde bilinçaltına yerleştiriliyor…  Filmlerde araçların marka logolarını gizlediğini halde pizza konusu tüm açıklığıyla anlatılır. Demek ki pizza deyip geçmemek lazım. Bu pizza başka pizza. Otomotiv firmalarından daha büyük ve daha baskın olduğu görünüyor.

 

Şimdi etrafımızda açılan pizzacılar daha iyi anlaşılabilir.

 

***

 

Bizim yerli sinemamızda ise batıyı hakimiyet altına almış pizza yerine yerli sinemanın öne çıkan isimlerinden İbrahim Tatlıses’in Urfa, Adana kebap yeme sahneleri geçer. Bir de Şener Şen ve Kemal Sunal’ın; “Burada ne yapıyorsun, bunlarda kim?” dediğinde, “Lahmacun dükkanı açacağız” demesi hepimiz aklında kalan repliklerden.

 

Aslında son zamanlarda uzmanlar diziler ve filmlerin insanlar üzerindeki etkinin algı operasyonu sıkça tartışıldığına hepimiz şahit oluyoruz.

Bir gıda firmasının yaratığı ekonomi hacmine baktığımızda inanılmaz büyüklükte.

Şimdi bu kadar pizzayı anlatınca, pizzaya karşı ciddi bir sempatim ya da pizza sektöründe yer aldığım şeklinde algılar oluşmuş olabilir.

Yok, öyle bir şey.

Aslında pizza çok karışık ve hiç yemediğim gibi yemeğe de hiç niyetim olmayan bir yiyecek.

Lahmacun ve acılı kebap yanında bol sumaklı soğanın yerini kimselere kaptırmayalım diyorum ben yine.

Kendi kültürümüzü başkasının kültürüyle değişmeyelim.

Eee… Ramazan ayındayız her halde acıkınca kafamız yemeğe gitti...

Çok da sulandırmayalım. 

Editör: TE Bilisim