Cihan Haber Ajansı Muhabiri Minhac Çelik, hazırladığı araştırma dosyasında ülkelerinden çıkıp binlerce kilometre aşarak Van’a gelen mültecileri anlattı. Ülkelerindeki baskı, şiddet ve zor şartlardan kaçan yüz binlerce insan daha iyi bir hayat için yollara düşerek umut yolu olarak Van’ı seçtiğini söyleyen Çelik, Van’ın Türkiye’de en çok sığınmacının giriş yaptığı ve yaşadığı il olduğunu kaydetti. Türkiye’nin vize uygulamadığı ülkelerden yasal yollarla gelenler olduğu gibi, ölümle yüzleşme pahasına sınırdaki dağları aşanlar da var. Bu yolculuk kimi zaman daha iyi bir hayatın kapılarını açarken, kimi zaman ölümle sonuçlanıyor. Girişlerin en çok yaşandığı Van’da halen çoğunluğunu Pakistan, Afganistan ve İranlıların oluşturduğu 3 bin göçmen sığınmacı olarak yaşıyor. Van, kimine göre sıla, kimine göre menzil, kimine göre ise han. Her birinin buraya geliş amacı, yolculuk hikâyeleri ayrı. Şiddet ve siyasi baskıdan kaçan da var, daha iyi bir hayat umuduyla yollara düşen de… Memleketinden 20 sene önce çıkıp Türkiye’yi vatanı gibi görenler olduğu gibi, her an BM’den gelecek haberle ABD biletini kestirmeye can atan da burada. Aralarında Avrupa’ya giden ancak umduğunu bulamayıp dönenler bile var. Ama çoğu hayatlarının sonuna kadar bu topraklarda yaşamak istiyor.  “VAN’A YERLEŞMEYİ, HATTA VANLI BİR KIZLA EVLENMEYİ İSTİYOR” Türkiye’ye Van sınırından kaçak yollarla giren Afganlı Hüseyin, uzun süre İstanbul’da çöp toplayarak anne babasını geçindirmiş. Biraz para biriktirince de Yunanistan’a geçmeye karar vermiş. Yaşadıklarını “Yaptık bir delilik.” diye özetleyen genç, macerasını şöyle anlatıyor: “Yunan adalarına yakın kıyısı olduğu için Çanakkale’nin Ayvacık ilçesine giderek sahilde geceyi bekledik. Hava kararınca ailemi Kapalıçarşı’dan aldığım bota bindirdim. Ardından karşı kıyıda ışıkları gözüken Yunan adasına doğru kürek çekmeye başladım. Gece karanlığında sanki zifiri bir petrolün içerisinde ilerliyorduk. Alabora olsak canlı kurtulamazdık. Korkunç bir duygu... Biraz sonra sahil güvenlik botları göründü. Botu askerlere kaptırdık. Ama can yeleğini kurtarabildim.” Sabah polis onları İstanbul’a göndermiş. Hüseyin, ayakkabısının teki denize düşen ağabeyinin İstanbul’a kadar öylece gitmek zorunda kaldığını anımsıyor acı bir gülümseyişle. Artık Avrupa’ya gitmekten vazgeçmiş. Van’a yerleşmeyi, hatta uygun bir nasip bulursa, Vanlı bir kızla evlenmeyi düşünüyor. Afganlı M. (15) ve C. (16) ise Hüseyin kadar şanslı değilmiş. İkili biriktirdikleri parayla 2 yıl önce Tahran’dan Türkiye sınırına kadar gelmişler. 20 kişiyle yola çıkmışlar. Bir süre sonra üç gruba ayrılmışlar. Ardından kaçakçılar eşliğinde 6 saatlik bir ölüm yürüyüşü başlamış. Gruptakilerden biri İran askerlerinin döşediği mayına basmış. M.’nin koluna ve C.’nin sırtına da şarapnel parçaları isabet etmiş. Yaraları derinmiş. Grubun lideri olan kaçakçı, ağır yaralıyı geri götürmek için sırtına almış. İkiliyi de diğer kaçakçıya emanet etmiş. M. bir süre sonra acıdan bayılmış. Gözlerini açtığında hastanedeymiş. Meğer grubu jandarma görmüş.  VANLILARIN MİSAFİRPERVERLİĞİNDEN ONLAR DA MEMNUN Memleketi Afganistan’ı 25 sene önce terk eden Celalettin Karlık (37), artık 12 senedir yaşadığı Van’ın yerli göçmenleri arasında. Karlık’ın umut yolculuğu ülkesinin Sovyet işgaline uğramasıyla başlamış. Askere alınmamak için İran’a geçen Karlık, ailesiyle Belucistan bölgesine yerleşmiş. Pazarda ufak-tefek eşyalar satarak geçinmeye çalışmış. İran’da bir evlilik yapan ve iki çocuğu olan Celalettin, geçim sıkıntısı yaşayınca 2000’de kendi ifadesiyle ‘umudun son toprağı’ Türkiye’ye geçmeye karar vermiş. Ancak sınırı geçmek umduğu kadar kolay olmamış: “Kaçakçıya ulaşmak zor olmadı. İlk denemede olmadı ve paramız yandı. Türkiye sınırında 6–7 ay dolaşmak zorunda kaldık. Önce İran ardından Ermenistan sınırından denedik olmadı. 400 kişilik bir gruptuk. Ağrı Dağı eteğinde iki ay kaldık. Uzun zaman kontrollerin azalmasını bekledik. Karım hamile olduğundan İran’a geri dönmeye karar verdim. 5 ay sonra tekrar denedik. 25 günde geçmeyi başardık.” Varoş mahallelerden birinde derme çatma bir ev bulan ve 6 çocuğuyla birlikte yaşayan Karlık, Vanlıların misafirperverliğini anlatırken gözleri doluyor: “Çocuklarım bir gece bile aç yatmadı çok şükür. Komşuların desteği olmasa geçinemezdik. Allah onlardan razı olsun.” Karlık’ın çocukları da yeni vatanlarına çoktan alışmış. Nerelisin sorusunun cevabı doğum yerlerine göre ya İstanbul, ya Van, ya da Tahran oluyor. Fatma, 7. sınıfa gidiyor. Derslerindeki başarısı ise babasının en büyük gururu. “Afganistan’ı çok merak ediyorum. Akrabalarımız orada. Ama ben Türkiyeliyim.” diyor. Lise 1. sınıfa giden İnam ise, kardeşi gibi hiç görmediği memleketlerini merak ediyor: “İnternetten babamın doğduğu şehrin fotoğraflarına baktım. Ama ben İstanbulluyum. Takımım da tabii ki Beşiktaş.” YUNANİSTAN’DA KRİZ ÇIKINCA TÜRKİYE’YE DÖNDÜ Kaçakların çoğu, bir şekilde İran’a giriş yapıp ardından Türkiye’ye geçiyor. Ancak İran sınırında mayınların yanında, çeşitli gruplar arasındaki çatışmaların arasında kalmak gibi, bir çok tehlike kol geziyor. V. de bu ölüm yolculuğundan sağ olarak çıkanlardan. Ülkesinden İran’a geçen V., ardından Van’a geçmek istemiş. Ancak çıkan bir çatışmada bacağından yaralanmış. Yaralı halde sınırı geçmeyi başarmış. Köylüler misafirperverlik gösterip onu tedavi etmiş. Yaraları iyileşince 2 yıl İstanbul’da çalışmış. Ardından deniz yoluyla Yunanistan’a geçmiş. Ancak ekonomik kriz patlak verince tekrar Türkiye’ye dönmüş. Şimdi tekrar Bangladeş’e yani başladığı noktaya geri dönmek istiyor. Taliban baskısı nedeniyle ülkesini terk etmek zorunda kalan Hasan da, umut yolculuğuna çıkan Afganlardan. Hasan’ın babası aşiret lideriymiş. Maddi açıdan refah içinde yaşarken bir anda kendini yollarda bulmuş. 1996’da ailesiyle İran’a geçen Hasan, o yıllarda küçük bir çocukmuş. 10 yıl kalmışlar İran’da. Ardından burada yaşadıkları kötü muameleye dayanamayarak Türkiye’ye sığınmışlar. İran’daki yokluk günlerini hatırlayan Hasan yaşadıklarını, “İran’da halk yabancıları özellikle Afganistan’dan gelenleri, yerli halk küçümserdi. Farsçayı şiveli konuştuğumuz için alay ediyorlardı. Bir defasında fırına gittiğimde, fırıncı ekmek çıkarmak için kullandığı kancayla ellerime vurdu.” diye anlatıyor ellerindeki yaraları gösterirken. OĞLUNUN PARÇALANMIŞ CESEDİNİ POŞETLE KAPISINA BIRAKTILAR Göç yolundakileri, ölümün yanında birçok tehlike bekliyor. Bu meşakkatli yolculukta kadınlara yönelik taciz ve tecavüzler çok sık karşılaşılan durumlardan. Ailesiyle Afganistan’dan gelirken kaçakçıların tacizine uğrayan T.’yi kocası terk etmiş. 5 yıldır Van’da yaşıyor. Gözyaşları başına gelenleri anlatmasına müsaade etmiyor. Kadınların böyle riskli bir yolculuğu nasıl göze aldıkları sorusunun cevabını ise Afganlı Ş. veriyor: “Taliban kocamı benim ve çocuklarımın önünde öldürdü. Büyük oğlumu götürdü. İki gün sonra parçalanmış cesedini poşetle kapının önüne bıraktılar. Çocuklarımı benzer bir sondan korumak için her şeyi yaparım. Bu yüzden kaçtım.”. Göçmen kadınların İran askerlerinin taciz ve tecavüzüne uğradıklarını doğrulayan Van Kadın Derneği (VAKAD) yetkilisi Gül Kıran, “Kadınların çoğu günler süren bu yolculukta neler yaşadığını itiraf edemiyor.” diyor. Dernek sığınmacı kadınlar için bir de yurt açmış. “GÖÇMENE 20 LİRA LAYIK GÖRÜYORLAR” Van halkı sokaklarda gördüğü esmer tenli ya da çekik gözlü insanları artık garipsemiyor, aksine onları en güzel şekilde ağırlıyor. Afganistan Özbeklerinden Cavit (20), akrabalarının peşinden Van’a kaçmış. Vanlıların desteği onu çok şaşırtmış. “Komşular sıkıntılarımızı gidermek için canla başla çalıştılar. Yemediler yedirdiler. Dışarıda kalsak evlerine aldılar. Ev kiramızı ödeyemedik, çıkarıp verdiler. Bu yardımlar olmasa yaşayamazdık.” diyor. Sığınmacılara yardımcı olanlar kadar onları istismar etmeye çalışanlar da yok değil. Kaçaklar şehirde ucuz iş gücü olarak kullanılıyor. Bazı emlak firmaları yıkık dökük evleri göçmenlere kiralıyor. Bir Türk’e 150 liraya kiraya veremediği evleri onlara 200-300 TL’ye verebiliyor. Ev temizliğine giden bir Vanlı 70 lira kazanırken aynı işi yapan göçmene 20 lira layık görülüyor. NE İŞ OLSA YAPIYORLAR… Umut yolculuğunu Van’da nihayete erdiren Afganlardan H., 6 yıldır Van’da kaportacılık yapıyor. Kaçtıkları rotanın İsfahan-Tahran-Urumiye olduğunu anlatan H., İran’dan Van’a kaçışlarda kaçakçılara kişi başı 700 dolar verdiklerini söylüyor. Urumiye’de bir köyde gecelik konakladıklarını, ortam müsaitse Çaldıran’a giriş yaptıklarını vurgulayan H., oradan Doğubayazıt’a geçtiklerini belirtiyor. Her gittikleri ilde farklı kaçakçıların eşliğinde yol aldıklarını anlatan H.’nin verdiği bilgilere göre bu yolculuk en fazla 1 hafta sürüyor. 2010’da Tahran’dan kaçan İranlı B. ise kaçakçılara verdiği 1.200 dolarla daha hızlı ve güvenli bir şekilde Türkiye’ye girmiş: “Bir hafta sınırda kalanlar vardı. Ben Urumiye’den çıktıktan sonra 5 saatte Erciş’e girdim.” GÖÇMEN TRAFİĞİNDE UYUŞTURUCU SEVKİYATI Memleketlerinden binlerce kilometre uzakta 8 İranlı göçmen, kiraladıkları bir gecekonduda yaşıyor. Evde iki Hıristiyan, iki Bahai, iki ateist ve biri Sünni diğeri Şii olan iki de Müslüman bulunuyor. Bu kadar farklı dini inançlara sahip olmalarına rağmen aralarındaki arkadaşlık ve samimiyet dikkat çekiyor. Ortak noktaları memleketlerinde dini inanç ya da siyasi görüş nedeniyle baskı görmeleri ve işkenceler. Tahranlı B. (24) döküm ustası. Uluslararası bir insan hakları örgütüne İran’daki insan hakları ihlallerini rapor ettiği ortaya çıkınca, polis tarafından işbirlikçi suçlamasıyla gözaltına alınmış. 40 gün boyunca kaldığı hapishanede işkence görmüş. Serbest kaldıktan sonra yeniden mahkemeye çağrılmış. İşkence korkusuyla Türkiye’ye kaçmış. İran istihbaratının peşini Van’da da bırakmadığını belirten B. şu çarpıcı iddiayı dile getiriyor: “Burada en büyük korkumuz rejimin ajanları. Çoğu kez sığınmacı kılığında geliyorlar. Kaçakların BM’deki dosyalarına bile ulaşıyorlar. Hatta Türkiye’de kaçak muhaliflerin bilgilerini para karşılığı Tahran’a veren yetkililer var.” Şirazlı Mücteba (26) ise göçmenler üzerinden uyuşturucu kaçırıldığını söylüyor. Emniyet kaynakları da olayı doğruluyor. Depremden önce bazı göçmenler, aşırı dozda ham uyuşturucu kullandığı için hayatını kaybetmiş. Van’a girişler kışın sınır kontrolleri seyrekleştiği için daha çok oluyor. Bu nedenle kaçakların mağdur olduğuna dikkat çeken bir yetkili, “Soğuktan kolu, bacağı donan ve kangren olanlara şahit olduk. Bacağını bırakıp memleketine dönen çok oldu.” diyor.
Editör: TE Bilisim