Eskilerin, hem eskiyi hem bugünü yaşayan insanların sıkça tekrarladığı bir söz var.

Muhtemelen hepiniz duymuş, şahitlik etmişsinizdir.

Ne zaman yaşlı bir isimle sohbete girseniz,

“Eskiden imkansızlıklar vardı ama dünya iyiydi, şimdi imkanlar çok ama dünya kötü.”

Elbette ki Kürtçe aslıyla söylenildiğinde daha iyi oturuyor.

Manasını tam anlamıyla veriyor.

Dünya derken hayatı kastediyorlar.

İnsani ilişkileri, komşuluğu, hayattan zevk almayı, dünyevi meşgalelerin zorlu ama güzel terafini kast ediyor büyüklerimiz.

Yani o dönem çektikleri çilelere rağmen insani ilişkler hiçbir zaman bugün olduğu kadar kötü değildi.

Geçinmek zordu ama anılar çoktu.

Akşama kadar büyük çileler çekseniz de gelip evinizde huzurla, rahat bir şekilde aile ortamının sıcaklığını yaşayabiliyordunuz.

Her şeye erişim imkanı yoktu. İnternet yoktu iletişim kısıtlıydı, ama bugünden daha sağlamdı.

Isınma sistemleri doğalgaz yoktu ama soba vardı insanları aynı masa etrafında topluyordu.

Ulaşım araçları azdı ama bir araya gelmek, buluşmak bugünkünden kolaydı.

Bugün yediğimiz, içtiğimiz şeylerin 10’da 1’i kadar olacak çeşitlilik yoktu ama yenilen her lokmanın tadı başkaydı.

Anlayacağınız onlara göre eskiler güzeldi.

Şimdiki düzeni beğenmiyorlar.

Biz yeni nesil de onları dinleyince garipsiyoruz.

İnternet yok, doğalgaz yok, araç yok, tv yok, bilmem ne yok diye düşününce içimizi sıkacak bir ortamı düşlüyoruz.

Böyle bir ortamda nasıl mutluluk vardı ki diye içimizden geçiriyoruz.

Ama öyle değil.

Büyüklerimiz haklı.

Bakmayın siz imkanların bolca olmasına.

Zor zamanlardan geçiyoruz.

Bu kadar imkana rağmen biz bu imkanların ne kadarından faydalanıyoruz?

Doğalgaz var ama ödemesi çile.

İnternet var ama internet dünyasının oluşturduğu sanallık tam bir bela.

Araç var, ulaşım var, iletişim var ama insani ilişkiler sıfır.

Yok yani yok!

Kimsenin kimse ile konuşmaya tahammülü yok.

Çocuklar aileyi görmez, aynı sofrada buluşmaz oldu.

Eğitim kurumlarındaki çocukların değişimi inanılmaz derecede büyük.

Eski öğrencilik ile şimdiki öğrencilik arasında farkı var.

Bu kurumlarda da böyle. İş alanlarında da.

Ve şu var ki tüm imkanlara rağmen gerçekten büyük imkansızlıklar var.

Ekonomik gidişat öyle bir hal aldı ki tüm imkanlar adeta imkansız bir hale geldi.

Bugün dünyanın son hızla değiştiği bir süreçte evet biz bu gelişmelere, yeniliklere, ilklere şahitlik ediyoruz ama erişim konusunda gün geçtikçe daha kötü bir noktaya gidiyoruz.

Hayat palalılığı çok üst seviyelerde.

Alım gücü düştü.

Zamlar durdurulamıyor.

Markete girince bir çok şeyi almadan, elinizi uzatıp geri çekerek çıkıyorsunuz.

Başka şeyler de ister diye çoluk, çocuğunuzu götüremiyorsunuz.

Ordan kapatıyorsunuz internetten gördüğü şeyi isteyen çocukların ihtiyacına yetişemiyorsunuz.

Anlayacağınız olmuyor.

Daha 5 yıl öncesine kadar herkesin alabileceği bir iPhone telefonu almak artık büyük bir lüks.

Bir asgari ücretlinin şartları zorlayarak araba alacağı bir süreçten, bir ömür boyu çalışıp emekliliğini bile aldıktan sonra almasının çok zor olduğu bir sürece geçtik.

Ev almak da zor ama zahmetliydi.

Şimdi zahmetli olmaktan çıktı.

O da aşırı lüksler arasına girdi.

Kiraya, doğalgaza, elektriğe ve mutfak masraflarına yetişebiliyorsanız ne mutlu.

O kadar çok masraf var ki…

Bunların hepsi ile uğraşınca bir sonraki ay diyorsunuz ki ne ara geçti gitti.

Sonraki ay, sonraki yıl derken bir bakıyorsunuz ki müthiş bir debdebe ve koşturmaca içerisinde ömür geçmiş.

Ve zorluklarla, imkansızlıklarla geçmiş.

Eskilerin zorlukları vardı ama mutluydular.

Tüm o yaşadıkları zorluklara rağmen “güzel günler yaşadık” diyebiliyorlardı.

Şimdi diyemiyoruz.

Zorlaştı.

İmkansızlaştı.

Hem imkanlardan olduk am insanlıktan.

Makinalar gibi yaşıyoruz.

Hep bir şeyleri yetiştirme kaygısıyla koşturuyoruz.

Geriye dönüp bir bakıyoruz ömür bitmiş.

Bir şey kalmamış.

Eskiler haklıydı.

Eskiden her şey zordu ama dünya hoştu!
Şimdi dünyanın tadı yok, tuzu yok!