Önder ALTINAL - Şehrivan


 

Şu sıralar askıya alındığı şeklinde iddiaların dillendirildiği çözüm süreci tartışılmaya devam ederken Yüzüncü Yıl Üniversitesi sürece dair önemli toplantılara imza atmaya devam ediyor. Daha önce de büyük katılımlarla sürece dair önemli programlarına ev sahipliği yaparak kent-üniversite işbirliği anlamında rüştünü kanıtlayan YYÜ’de bu kez de reform sürecinde üniversitelerin rolü üzerinden süreç konuşuldu. Panelde konuşan gazeteci yazar Etyen Mahçupyan, AK Partili olmadığını ama AK Parti’nin başarılı olmasını istediğini belirterek, “Çünkü AK Parti başarılı olmazsa geriye hiçbir şey kalmıyor, dolayısıyla bu toplum şu andaki bu momentte AK Parti’ye mahkum. AK Parti olmazsa çözüm süreci de yok, yeni anayasa da yok, başka bir sürü şey de yok” dedi.

Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi (YYÜ) ve Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etütler Vakfı (TESEV) Demokratikleşme Programı iş birliği ile düzenlenen “Türkiye’nin Anayasal Reform Sürecinde Üniversitelerin Rolü” başlıklı panel, YYÜ İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi toplantı salonunda yapıldı. Düzenlenen toplantıya TESEV Direktörü Ayşe Üstünel Yırcalı, TESEV Danışmanı ve Başbakanlık Başdanışmanı Etyen Mahçupyan, Atılım Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Sait Ebinç ve Eski Anayasa Uzlaşma Komisyonu BDP Danışmanı Özgür Sevgi Göral yanı sıra YYÜ Rektörü Prof. Dr. Peyami Battal’ın yanı sıra çok sayıda öğrenci katıldı.

YİNE ÇÖZÜM SÜRECİ YİNE YYÜ

Panelde konuşan gazeteci-yazar Etyen Mahçupyan, “AK Partili olmadığını ama AK Parti’nin başarılı olmasını istediğini belirterek, “Çünkü AK Parti başarılı olmazsa geriye hiçbir şey kalmıyor, dolayısıyla bu toplum şu andaki bu momentte AK Parti’ye mahkum. AK Parti olmazsa çözüm süreci de yok, yeni anayasa da yok, başka bir sürü şey de yok” dedi. Mahçupyan ayrıca soru cevap bölümünde bir öğrencinin Çözüm süreci ile ilgili sorusu üzerine ise, “Sizler eğer ki azınlıksanız ve mağdursanız sizlerin daha akıllı olmanız gerekiyor. bu Ermeniler içinde, Kürtler içinde böyledir. Bu anlamda azınlık olanların ve mağdur olanların daha akıllıca ve ahlaki bir şekilde davranması gerekiyor. Güçlü olanlar zaten güçlü. O güçlü olanların durup dururken bir anda ahlaki olması zaten sürpriz olurdu. Ben Türkiye Cumhuriyeti Devletinin birden bire ahlaklı olacağını düşünmüyorum. Ancak şu andaki İslami devletin, ülkenin tek ahlaki olmasında rol oynayacağını düşünüyorum.” sözlerine yer verdi. Mahçupyan son olarak ise öğrencilerin kadınlar ile ilgili istek ve sorunlarını ise Başbakan Ahmet Davutoğlu ileteceğini belirtti.

KÖSE: FARKINDALIKLARIMIZLA BİR ARADA YAŞAYABİLİR MİYİZ?

YYÜ İktisadi ve İdari Birimler Fakültesi’nde düzenlenen panelde ilk olarak konuşan Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölüm Başkanı Mehmet Ruhi Köse, Doğu Anadolu coğrafyasında şu dönemde şiddetin fazla olduğuna değinerek şu sözlere yer verdi. Köse, “Şuaralar içinde yer aldığımız coğrafyada, daha barışçıl, daha huzur içerisinde bir yaşam beklerken ancak kısada olsa süre gelen bir şeyin içinde bulduk kendimizi, coğrafyamızda şu günlerde şiddet biraz fazla arttı. Temel amaç şudur, farklılıklarımızla biz bir arada yaşayabilecek miyiz ve bir arada yaşamanın kültürünü ve özelliklede hukukunun köşe taşlarını nasıl oluşturacağız. bu oluşturma sürecinde de hem sivil toplum kuruluşları hem üniversiteler hem de diğer ortak kişiler el birliği yaparak ve birbirlerine danışarak sivil bir zeminde bu süreci gerçekleştirmesi amacıyla bu toplantı tahsis edildi. Bu anlamda emeği geçen herkese teşekkür etmek istiyorum.” dedi.

BATTAL: EMİN ADIMLARLA İLERLİYORUZ

Daha sonra konuşan Yüzüncü Yıl Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Peyami Battal, Dr. Köse’nin belirtmiş olduğu gibi coğrafyada sorunların yaşandığını ancak yaşanılan bu sorunlarda emin adımlarla ilerlediklerini belirtti. Battal ayrıca gerek yeni anayasa gerekse de çözüm süreci için ise el ele ve omuz omuza verilmesi gerektiğini söyledi. Rektör Battal şu sözlere yer verdi: “Ülkemiz içinde bulunduğumuz dönemde çok sıkıntılı bir coğrafyada içerisinde ama emin adımlarla, kendi özgüveni ile yürümesini devam ettiriyor. Ülkemizde hepimizin de şahit olduğu gibi bu son dönemlerde demokratik açından da çok önemli adımlar atıldı. Tabi ki bunlarla yetinmiyoruz, demokrasiye ilişkin adımların artarak devam etmesini bekliyoruz. Bu anlamda da önemli işaretler var ve hepimizde bunları müşahede ediyoruz ve inşallah ülkemiz gelecekte halkıyla, insanlarıyla din, dil, ırk ve mezhep ayrımı yapmaksızın barışçıl ve daha güçlü bir şekilde geleceğe yürüyecektir. Tabi ki içerisinde bulunduğumuz coğrafya bizlere zaman zaman toplumsal olaylar olarak yansıyor ama bunlar hepimiz göğüsleyecek güce ve birikimlere sahibiniz. Bunun için bu birikimlerimize çare olacak, derman olacak anayasamızı, sivil anayasa olarak oluşturduğumuz zaman inanıyorum ki el ele ve omuz omuza daha etin bir şekilde sürdürebileceğiz. Bu anayasanın oluşumunun hepimizin yakinen takip ediyoruz. Çalışmalarını takip ediyoruz. Bir sivil anayasanın oluşturulması, zaten sivil mantıkla devam ettiği için öyle hem tepeden düşme olmuyor. Bu bir zaman alacaktır. Bu zaman içerisinde hep beraber katkı sunacağız. Ancak bugün burada yapılan toplantı hepimiz için çok değerlidir. Yapılan sivil anayasayla, üniversitelerin ilişkisi tartışacak.”

“ÜNİVERSİTELER SİVİL ANAYASA ROLÜ ÇOK ÖNEMLİ”

Yapılacak olan sivil anayasa için üniversitelerin çok önemli bir noktada olduğunu belirten Battal, “Üniversiteler neler sunabilir ve üniversitelerin bu konuda nerde olması gerekiyor. Bana göre üniversiteler işin merkezinde olması gerekiyor. Üniversitelerin bulunmuş oldukları toplumlarda, toplumun öncü niteliğindedir. Bu yüzden de üniversitelerin bu anlamda önemli bir rol üslenmesi gerekmektedir. Zaten ülkemizin bütün kentlerinde üniversiteler kuruldu. Bu üniversiteler bu illerimizin ve kentlerimizin sosyo-kültürel yapısını en iyi şekilde bilen, kavrayan ve bu anlamda düşünce geliştirebilen bu anlamda ülkemizin geleceğini etkileyebilecek olan anayasa çalışmalarına da önemli katkılar sunacaktır. Bu bağlamda inşallah bugün bu tartışmaların ve konuşmaların bir durumunu hep birlikte gözlemleyeceğiz. Bu anlamda tüm emeği geçenlere teşekkür etmek istiyorum.” Dedi.

YIRCALI TESEV’İN KURULUŞ HAKKINDA BİLGİLER VERDİ

Daha sonra konuşmacı olarak konuşan TESEV Direktörü Ayşe Üstünel Yırcalı ise, öncelikli olarak TESEV’in kuruluşu ve yaptığı işler hakkında bilgiler verdi. Yırcalı şu ifadelere yer verdi: “Öncelikli olarak Van’da olmaktan dolayı mutluluk duyduğumuzu belirtmek isterim. Çok kısaca TESEV’den bahsetmek istiyorum. TESEV İstanbul Merkezli bir Sivil Toplum Kuruluşudur. Kurulduğu 1994 yılından bu yana uzmanlık oluşturduğu çeşitli alanlarda araştırmalar yapıyor. Bu alanlar demokratikleşme, dış politika ve iyi yönetişim alanlarıdır. Bu araştırmalar dışında biz hem kamuoyu nezdinde bir tartışma alanı yaratmayı aynı zamanda da araştırmalarımızdan çıkan sonuç üzerine kurduğumuz siyaset önerileriyle, siyasete etki etmeyi amaçlayan bir düşünce merkezi olarak çalışıyoruz. Ve her üç alanda yürüttüğümüz çalışmalar aslında toplumsal değişimi ve toplumsal taleplerin istikameti yönünde Türkiye’nin demokratikleşme çabasına bir katkı sunabilmektir. 2011 yılında meclis çatısı altında anayasal uzlaşma komisyonu kurulduğundan beri TESEV olarak Türkiye’nin yeni anayasa yapım sürecine çalışmalarla katkıda bulunmaya çalıştık. Bu sürece müdahil olmak sürecinden de yola çıkarak çalışmalarımızla çalışmalarımız ile bu sürecin bir parçası olma yolunda ilerledik. İşin en başlarında 2011’in sonrasında bir anayasa çalışması hazırladık. Daha sonrasında yeni anayasandan toplumsal beklentiler ve talepler doğrultusunda bir anket hazırlayarak ve bunu daha sonrasında bunu raporlaştırdık ve süreci izlemek üzere, izleme raporları açıkladık.”

YIRCALI: TÜRKİYE’DE YENİ BİR ANAYASAYA İHTİYAÇ VAR

2013 yılında meclisteki uzlaşma komisyonun dağıldığını belirten Yırcalı ancak Türkiye’de halen yeni bir anayasa ihtiyaç olduğunu belirti. Yırcalı, “Meclisteki uzlaşma komisyonu her ne kadar 2013 yılında dağılmış olsa da Türkiye’nin yeni bir anayasa ihtiyacı açıkça halen ortada duruyor. Bazı sorunlar reform aracılığıyla çözülse de şu anda Türkiye’nin bu anayasa ile kronikleşmiş sorunlarına çözüm bulması ve demokratikleşme yolunda ilerlemesi çok zor görünüyor. Bu ihtiyacın karşılanması içinde üniversitelerin parçası olduğu sivil toplumun yeni anayasa talebini güçlü tutması gerekiyor. bu talebi gündemde tutmak sivil toplumun bu konuda sivil toplumun bu konuda devam etmesi çok çok önemlidir. İşte bizde üniversitelerimizde düzenlediğimiz panellerimizde birlikte ortaklaşa yaptığımız çalışmaları bu fikirden yola çıkarak yapıyor. Bu anlamda şuana kadar Kırıkkale, Çanakkale, İzmir ve en son Erzurum üniversitelerinde anayasal panelleri düzenledik. Bundan sonrada Diyarbakır ve Konya’ya gideceğiz. Bu üniversitelerimizde yapmış olduğumuz tartışmaları da izleme çalışmalarımıza yansıtmayı ve raporlar ile bunların siyasete girmesini sağlamayı amaçlıyoruz.” Sözlerine yer verdi.

“TÜRKİYE’DE HİÇBİR ANLAMLI KURUM KALMADI”

Yırcalı’nın konuşmasının ardından panele geçildi. Panelde konuşan Panelistlerden Başbakan Başdanışmanı ve TESEV Danışmanı Etyen Mahçupyan, “Şimdi ironik bir şekilde üniversiteler bu düşünme ve anlama fonksiyonlarından şu veya bu nedenle epeyce uzak kalmış bir noktadayken bu iki fonksiyonun çok elzem olduğu bir dönem yaşıyoruz çünkü Türkiye’de hiçbir anlamlı kurum kalmadı neredeyse. Bütün kurumlar kendi içinden çöküyor. Devlet dediğiniz şeyin dayanağı olan hiçbir tekin kurum yok. Yargının, hukukun ne halde olduğunu görüyoruz, askerin ne halde olduğunu görüyoruz, bütün bir bürokrasinin ne halde olduğunu görüyoruz ve hangi siyasi parti gelirse gelsin tek başına bunlarla başa çıkması da mümkün değil. İkinci olarak, Türkiye toplumu diye bahsediyoruz biz, toplum kelimesini kullanıyoruz ama hiçbir zaman toplum olmayı becerememiş olan parçalı bir halkız biz. Bu yüzlerce, binlerce yıldan beri böyle. O yüzden kimliklerimiz çok ön planda ve biz hep kimliklerin içinden bakarak, ötekini de ille bir kimliğin içine koyarak algılamaktan yanayız. Öbür türlü anlayamıyoruz. Bir şey söylüyor birisi, ‘Bu hangi kimlikten?’ diye soruyoruz ancak o zaman ona anlam veriyoruz. Söylenen şeyin fikir olarak bile algılamaktan aciz kalıyoruz. O kadar parçalanmış durumdayız ve o kadar parçalanmış bir halk yığınından böyle anayasa falan da kolay kolay çıkmaz” sözlerine yer verdi.

MAHÇUPYAN: AK PARTİLİ DEĞİLİM AMA…

Panelistlerin konuşmalarının ardından ise soru cevap bölümüne geçildi. Panel sonundaki soru cevap bölümünde kendisine yöneltilen “Cumhurbaşkanı Erdoğan, ‘Haşa bana Ermeni bile dediler’ ve siz buna rağmen bu çelişkiler içinde kalkıp AK Parti’ye geçtiniz. Bunu açıklayabilir misiniz? sorusuna cevap veren Mahçupyan, “Evet bir Ermeni’yim, bu topraklarda yaşıyorum. Bu topraklarda ama sadece bir Ermeni değilim. Bir aydınım, düşünüyorum ve anlamaya çalışıyorum. Biraz önce de size tavsiye etmeye çalıştığım gibi. Böyle baktığım zaman Türkiye’deki en önemli olayın son 20 yılda İslami kesimin içindeki büyük bir dönüşüm olduğunu, zihni bir açılım olduğunu düşünüyorum. Bunun durmaması gerektiğini, herhangi bir iyiye doğru gidiş olacaksa bununla beraber ancak olabileceğini düşünüyorum. Dolayısıyla AK Partili değilim ama AK Parti’nin başarılı olmasını istiyorum çünkü AK Parti başarılı olmazsa geriye hiçbir şey kalmıyor o cenahtan. Dolayısıyla bu toplum şu andaki bu momentte AK Parti’ye mahkum. AK Parti olmazsa çözüm süreci de yok, yeni anayasa da yok, başka bir sürü şey de yok. Bu AK Parti’nin hatalarını, Tayyip Erdoğan’ın tarzını falan ortadan kaldırmıyor. Tersten düşünelim, bütün bunlar olmasaydı 90’larda hayal etseydik 2010’ları, normal olan zaten Tayyip Erdoğan’dı. Tayyip Erdoğan’ın bu kişiliğe rağmen bunları yapması anormal olan durum. Yoksa Tayyip Erdoğan’ın bu söylemi anormal bir şey değil, kendisi zaten öyleydi. 80’de, 90’da bir Tayyip Erdoğan’ı açıp bakın, bugün kabul edilmesi mümkün olmayan bir sürü şeyi söylüyor. O adam buraya kadar değişti. Siz tabii ki değişmesin diye bakarsanız, değişmemiş kısmına takılırsak herhangi bir kimse değişmedi. Ben şöyle söyleyeyim, o zaman Kürt siyasi hareketinde değiştiğini ötekiler nasıl anlayacak, nasıl kabul edecek? Biz onu da kabul ettirmek istiyoruz.” Sözlerine yer verdi.

“SÜREÇ İÇİN HEREKSİN BURNU SÜRTECEK”

Bir öğrencinin çözüm süreci sorusu üzerine ise Mahçupyan şu sözlere yer verdi: “Çözüm süreci birlikte yaşamak demektir. Çözüm süreci birbirimize şu ana kadar yaptıklarımızı artık yapmamak demektir. Hangi çözüm süreci? Çok basit olarak ne üzerinde anlaşırlarsa o. Yani siz eğer hangi çözüm süreci diye soruyorsanız, Kürtler, Kürt siyasi hareketine sormak zorundasınız, Kürt olmayanlar da AK Parti’ye sormak zorunda. Çünkü masada onlar var ve onlar nerede anlaşırlarsa orada biter. O noktadan sonra içinde başka itirazlar çıkabilir, tartışmalar çıkabilir ama o sonraki aşama. Yoksa şu anda eğer kendimize bir şekilde adil davranmak istiyorsak bunun ön koşulu bizden olmayana adil davranmaktan geçiyor. Bizden olmayanı bir kaba koyup ve onu da karalamak, bizim hoşumuza gidebilir. Bir sürü Ermeni de öyle yapıyor ama bu siyaset değil. Bu psikolojik bir tatmin, yapabiliriz bunu. Böyle geçirebiliriz günlerimizi ama bundan bir şey çıkmaz. Burada böyle bir enerji var, bunun siyasete doğru şekilde yansıtılması lazım. Türkiye’nin batısına gerçek bir dille anlatılması lazım. Ve hakiki insan ilişkileri gerektiriyor. Bu karşındakini karalayarak olmuyor. Oradan baktığın zaman da aynı şey. Faşist, Türkçü, devletçi, milliyetçi bir bakışla hiçbir şey çözemezsiniz Türkiye’de. Böyle bir şey yok. Herkesin burnu sürtecek, hepimiz, hangi kimlikten olursak olalım burnumuzu sürteceğiz”

Editör: TE Bilisim