Okunacak materyallerin sayısı hızla artıyor, dahası artık "daha fazla okuma" çoğu kez entelektüel bir zevk değil "gereklilik" haline geldi. Doğal olarak insanlar bu durumu ya "hızlı okumaya niyetlenerek" ya da hepten "hızlı veya yavaş ama hepten okumayarak" aşma yoluna yöneldiler. Birinci grup hızlı okumaya niyetlendi, bu niyetlerin çokluğu ise doğal olarak bir hızlı okuma ekonomisi ortaya çıkardı. Her yerde "hızlı okuma teknikleri" diye kitaplar, kurslar, programlar ortaya çıkmaya başladı. Doğal olarak okuma hızımızı ikiye veya üçe katlamak büyük hayaller kurmanıza neden olur, kimimiz çok daha entelektüel kimimiz daha fazla sınav geçmek, kimimiz iş ile ilgili okunacak materyalleri hızla okuyup sonra keyfine bakma hayali kurar. Tabii bir de "marjinal gruplar" var onları da anmadan geçmek olmaz, onlar kitap denilen fetiş nesnesinin satır satır okunması gerektiğine inanır, "hızlı okumayı" bir deli saçması olarak görürler. İşte tam bu karmaşık atmosferde belki de "hızlı okumayı" niyetten gerçeğe beklemeksizin dönüştürmek gerekir. Aksi takdirde zaman yavaş okumayla bile bitirebileceğiniz kitapları okumamış olmakla kalma ihtimali vardır. İşte hemen bir kursa kaydolmak ya da sihirli metotlardan söz etmiyoruz. Okuma konusunda "hız" felakettir demiyoruz ama en az hız kadar etkili olabilecek, dahası toplamda hızınızı arttırabilecek bazı "sihirsiz" önerilerimiz var. Çağımızın hızı kutsayan yaklaşımları yerine daha makul, kullanışlı ve daha da önemlisi hemen uygulamaya geçebileceğiniz metotlar...

NEYİ HIZLI OKUMA?

Hızlı okuma literatürünün belki de en az değindiği konulardan biri, "neyin okunacağı" daha doğrusu "neyin okunması gerektiğidir". Yani her şey okunmalı mı ki hızlı okuyalım, ya da kovalayan mı var? Aslında gerçekten neyi okumalıyım sorusu, ya da sağlam bir seçici yaklaşım en az hızlı okuma teknikleri kadar fazla zaman kazandırabilir. Gelin görün ki bir kitaba şöyle hızlıca baktıktan sonra okuyup okumama kararının isabetliliği, geçmiş okuma deneyimi ile doğru orantılı olarak artar. Ayrıca kitap oburluğu, bilgi obezitesine neden olur. Bu istenen bir durum değildir. Entelektüel dağarcık, abur cuburla kendisini okutturmaktan aciz ya da okura saygı göstermeyen eserlere karşı tedbirli olunmalı. Hatta okur dostu olmayan bazı iyi eserlere de bu kapsama girer. Bazı kitapları alırsınız, meşhurdur, kutsal kitap muamelesi görür neredeyse literatürde, ancak bir bakarsınız elinize yapışmış, akmıyor, zorlar devam edersiniz, aylarca elinizde sürünür eskir, inat edip bitirseniz bile toplamı sizin için sıfıra yakın faydadır. İşte tam bu noktada okuma öncesi kararın önemini tekrar idrak edersiniz. Bunun ise yegane mihenk taşı vardır: Amaç. Yani okumanızın bir veya birden fazla ölçülebilir, somut ve gerçekçi amacı olmalıdır. . . Bu durum her kitaptan pragmatik bir beklentiye girmeye neden olabilir -o kadar da değil- kitapların büyüsünü de bozmamak ve yazarların lanetine uğramamak için dengeyi korumakta fayda var. Okuma amacı Bu kitap kurtlarının iki türlü ilgisine bağlı olmaktadır; geçici ilgiler ve kalıcı ilgiler. Sözgelimi kalıcı ilginiz olan ekonomi ile ilgileniyorsanız onunla ilgili okumalar yaparsınız ama arada canınız çeker Ortaçağ tarihini irdelemek istersiniz, bu geçici bir ilgidir (heves demiyorum, geçici ilgi yıllar da sürebilir) o anda elbette gider istediğiniz kitabı okursunuz, neticede ders çalışıyor gibi değil zevk aldığınız için okursunuz ama iş Ortaçağ tarihi üzerine doktora tezleri okumaya, ya da kalıcı ilginiz olan ekonomiden daha fazla okumaya gelince (özellikle ekonomiye tövbe etmediyseniz tabi) yaptığınız şey metresinizle evlenme kararı gibi olur. (Tıp doktoru Anton Çehov, tıbbın eşi, edebiyatın ise metresi olduğunu söyler. Onun gibi olacaksanız hiç durmayın).

HEMEN ŞİMDİ HIZLI OKUYUN

Hızlı okuma endüstrisinin belki bir tekniği de hızlı okuyan adam olma vizyonunuzu kaf dağının ardına itmesi, efsane haline getirmesidir. Bunun hem zamansal olarak ötelerken, bir taraftan da bir gün hızlı okuduğunuza şu kadar sayfayı şu kadar dakikada okursunuz noktasına getirerek, hızlı okumakla entelektüel olacağınız ya da önünüze gelen sınavı ezip geçeceğiniz duygusuna kapılmanızı sağlarlar. Bu formellik kesinlikle okumanın büyüsünü biraz kaçırıyor. Galiba Toltsoy, Dostoyevski, Umberto Eco hızlı okuma kurslarına gitmediler. Bunun hızlı okuma olgusunu inkar veya küçümseme olarak ele almayın. Bir araba olarak yüz seksen kilometre saati geçebilirsiniz ama aynı hızdaki bir hızlı tren olamazsınız. Entelektüel birikim sadece sayısal olarak okuduklarınız adediyle ilgili değildir. Geri kalan işleri yapmazsanız çok kitap okumakla entelektüel değil, “genel kültürlü” ya da daha da kötüsü “iyi bulmaca çözen” olursunuz. Hızlı okumanın ikinci hedef sektörü sınav sektörü hakkında ise fikrim yok.

Zamansal olarak öteleme olgusuna gelince; Hızlı okuma teknikleri galiba sihirli teknikler değildir. Bazılarını hemen bugün uygulamamak için bir neden yok. Muhtemelen zaten bunların bir kısmını bilinçli veya bilinçsiz olarak yapıyorsunuzdur da. Önemsiz yerleri atlama (skimming), ön okuma (prereading), öze odaklanma gibi... Geri kalanı ise göz ve zihinsel egzersizlere dayanıyor ki, bunlar için kurs veya düzenli bir program makul fiyatlara elbette kabul edilebilir. Ayrıca bazı ücretli ve ücretsiz yazılımlar bir takım klasik okuma hatalarını daha başından engelleyerek (yazının tek noktada art arda kelime kelime akması vs. ciddi hız sağlıyor).

KASTEN YAVAŞ OKUNACAKLAR

Hızlı okuma literatüründe zaman zaman bahsedilse de, kimse okuma hızını iki katına çıkardıktan sonra yavaş okumayı genellikle planlamaz. Oysa bazı metinlerin tabiatı gereği hızlı okunmasına bazen imkan bazen de gerek yoktur. Şöyle ki, matematiksel ifadeler ve alıntılar ziyafeti çektiren bir bilimsel çalışmayı hızlı okuduğunuzda “fikir edinmeniz” mümkün ise de tam olarak o makaleden alacağınızı almanız zordur. Gelelim gerek olmayan kısma; Bir de şöyle yudum yudum okuyup keyif aldığınız metinleri, şiir ve öyküleri düşünün fondip yapmanın bir anlamı yoktur galiba. Ezcümle, hızlı okuma eylemi içinde önemli ölçüde durumsallık barındırır.

Özetle, okumanın hızına, okunan kitap adedine ya da başka şekilsel ayrıntılara takılmak yerine sürekliliğine, yaşanmasına, belki de ruhuna vakıf olunmalı. Hızlı veya hızsız hep okunmalı, her yerde okunmalı ama her şey dibine kadar okunmamalı.