Mutlu haftalar,

 

Bugün sabah acaba kaç kişiye günaydın dediniz?

 

Evinizden çıkarken çocuklarınızı öptünüz mü?

 

Eşinize tebessüm ettiniz mi?

 

Yolda hiç tanımadığınız kişilere baş selamı verdiniz mi ?

 

Ya da en son ne zaman en yakınınızdakilere ‘’ seni seviyordum’’ dediniz? Doğuyoruz , gelişip olgunlaşarak ‘insan’ oluyoruz. Aşık oluyor, güzel duygular besliyoruz. Peki vakit henüz varken içinde büyüttüğümüz duyguları karşımızdakine ne kadar söyleyebiliyoruz? Ya o vakit sizin hiç beklemediğiniz bir anda sizi bulur ve siz bu duygularınızı söyleyemezseniz…

 

Vah ki vahhh! 

 

ABD’li yazar Leo Buscaglia neredeyse yazdığı tüm kitaplarında insanların haykırırcasına sevgisini belli etmesini söyler. İnanır ki belki de bunu söyleyebileceğimiz başka bir zaman olmayabilir. Çok haklı.  Derin derin düşüncelere dalmayı bırakın, yaşamaya ve sevmeye koyulun. Çünkü sonsuza kadar yaşamayacaksınız. Bahaneleri bir kenara bırakın, çünkü mesafeler sadece dokunmaya engeldir sevmeye değil.

 

İşte tam da bununla ilgili belki de hepinizin biliyor olduğu bir hikayeyi sizlerle paylaşmak istiyorum.

 

Hikayemiz şöyle: Bir gün kırlangıcın biri, bir adama aşık olmuş. Ve adamın penceresinin önüne konup adama şöyle demiş:

 

- " Ben seni çok seviyorum lütfen pencereyi açıp beni içeri al da birlikte yaşayalım." Adam :

" Olmaz alamam... Sen bir kuşsun. Hiç bir kuş, adama aşık olur mu?..."Kırlangıç bir süre sonra tekrar gelmiş:

 

- Lütfen pencereyi açıp beni içeri al, birlikte yaşarız. Hem ben sana dost ve arkadaş olurum. Canın da sıkılmaz birlikte yaşar gideriz... Adam yine:

 

- " Olmaz alamam...Git başımdan" diye cevap vermiş.

 

Zaman geçmiş... Sonbahar yaklaşmış... Kırlangıç üçüncü ve son defa penceresinin önüne konup adama tekrar şöyle demiş:

 

- " Lütfen beni içeri al... Artık soğuklar da başladı, dışarıda kalamam biliyorsun ben sıcak havalarda yaşayabilirim sadece... Beni içeri almazsan başka sıcak ülkelere gitmek zorunda kalırım. Lütfen beni içeri al da burada kalayım. Birlikte yemek yer, omuzuna konar, seni neşelendirir, sana yarenlik ederim. Hem sen de benim gibi yalnızsın..." Adam:

 

- " Git derhal başımdan!... Ben yalnız kalırım" demiş ve kuşu kovmuş... Kırlangıç da bu cevap üzerine üzüntülü bir şekilde uçmuş ve uzaklara gitmiş... Adam kırlangıç uzaklara gittikten sonra düşünmüş: Kendi kendine

 

-" Ben ne aptal, ne kadar akılsız bir adamım. Niye kırlangıçla birlikte kalmayı kabul etmedim? Ne güzel birlikte kalırdık demiş ve çok pişman olmuş. Pişman olmuş ama iş işten de geçmiş.

 

- Nasıl olsa sıcaklar başlayınca kırlangıcım yine gelir ben de onu içeri alır birlikte mutlu bir hayat sürerim, demiş.

 

Ve penceresini sonuna kadar açıp beklemeye başlamış. Yazın gelmesiyle kırlangıçlar da dönmeye başlamış. Ama onun beklediği kırlangıc bir türlü gelmiyormuş. Yazın sonuna kadar hiç penceresini kapatmadan pencerenin başında beklemiş ama boşuna....Kırlangıç yokmuş. Gelen kırlangıçlara sormuş ama onun kırlangıcını gören olmamış. Sonunda bir bilge kişiye halini danışmak ve ondan bilgi almak için gitmiş. Bilge kişiye olayı anlatmış ve bilge adam ona şöyle demiş:

 

-Ah be ahmak! Boşuna bekleyip durursun, bilmez misin ki kırlangıçların ömrü altı aydır!!!

 

İşte böyle hikayemiz. Hayatta bazı fırsatlar vardır ki insanın eline sadece bir kez geçer. Bazı insanlar sizin karşınıza bir kez çıkar.Değerini bilmediğiniz her şey bir gün avucunuzdan uçup gidebilir. Kendinize yasaklar koymayın, karşınızdakini kısıtlamayın.Yaşamınız koyduğunuz yasakların çemberini yırtmaya değecek kadar güzel.O yüzden elinizdekilerin kıymetini bilin.Pencerenize konan kırlangıcı belki de hiç görmeyeceksiniz, iyisi mi siz bence vakit varken ona seni seviyorum deyin, eee hadi artık hala neyi bekliyorsunuz?…..