Murtaza Kamar yazdı: Kur'an okumuyorlar mı?

Bağdat camilerinden birini gezen Alman turistlerden yaşlı bir doktor, Kuran okuyan hafızın yanına diz çökmüş. Dinlemiş, dinlemiş sonra tercüman vasıtasıyla sormuş: Okuduğunuz kısmın manâsını açıklar mısınız?

Hafız bilgili bir adammış “Allah'tan başkasından korkmayıp, Allahtan başkasına eğilmeyiniz,” mânâsına gelen ayeti söylemiş. (Ahzâb Suresi 39. Ayet)

Alman: İyi ama demiş ben bâzı Müslüman krallarının sarayında uzun müddet misafir kaldım. Müslümanlar ona firavunun teb'ası gibi secde ediyorlar, bunlar Kur'an okumuyorlar mı?

Hafız: Hz. Peygambere küfür etmek yalnız söz ile olmaz; onun yaptıklarının aykırısını yapan da küfür etmiş sayılır. Siz yollarını şaşırmış İslam cemiyetlerine değil, Kur'an-ı Kerimin kendisine bakınız, demiş.

Yıllar önce Muhammed Esed'in ‘Mekke’ye giden yol’ adlı kitabını okumuştum. Bir nevi biyografi kitabıydı. Kitabın yazarı "Leopold" Yahudi bir ailenin çocuğu olarak doğmuş ve yaptığı araştırmalar sonucu İslam’ı seçip Muhammed Esed adını almıştır.

Muhammed Esed, bir vesile ile Suudi Arabistan ve Mısır’da bulunur. Bu arada uzun bir süre İslam’ı araştırır. Afganistan’da Müslümanlar ile bir arada bulunduğu bir sırada Afgan kabile reisi ona şöyle der: “Ey Leopold, görüyorum ki, İslam’a gönülden bağlanmışsın. Ancak henüz Müslüman olmamışsın. Neden kelime-i şahadet getirip Müslüman olmuyorsun?” Muhammed Esed şöyle cevap verir: “İslam dinini halen araştırıyorum. Henüz soru işaretlerinin tamamını gideremedim.” Reis şöyle der: “Soru işaretlerini öğrenebilir miyim? Belki bir faydam dokunur.” Esed şöyle cevap verir: “Soru işaretlerim bilgi ile ilgili değil, görüyorum ki Kur’an hak kitap. İslam mükemmel bir din ancak Müslümanların yaşantısı ve davranışı Kitaba pek uymuyor. Burada atladığım bir husus mu var, diye araştırıyorum

Leopold, 1926 da eşi ile birlikte Müslümanlığı kabul eder ve Muhammed Esed adını alır. Arkasında değerli eserler bırakarak 1992 yılında vefat eder. İslam dünyasında görüşleri değer kazanan bir âlim ve otorite olmuştur.

Bu konuda birçok örnek verilebilir. Ancak konumuz bu değil. Konumuz Müslümanların müslümanca yaşamadığıdır.

İnsanlarımızın çoğu Kur’an-ı sevap maksadıyla okuduğundan, anlamına vakıf olmadan geçiyorlar. Çocukluğumda Kur’an’ın Türkçe meali zor bulunuyordu. Şimdi ise her kaynaktan ulaşılabilir. Dolayısıyla her Müslümanın yılda en az bir kez Kur’an-ı Kerim’i anlayarak okuması gerekir ki Kitap ona hitap edebilsin.

Diğer din mensupları veya herhangi bir dine mensup olmayanlar müslümanların yaşantısına bakarak İslam’ı anlamaya çalışıyorlar. Müslümanlık iddiasında bulunanlar sözlerinden ziyade yaşantısıyla inançlarını sergilemeli, aksi bir durum inanca ihanet olur! Bu nedenle yaşantımızı inancımızla karşılaştırıp aykırı davranışlarımızı törpülemeye bugünden başlayalım mı?