RÖPORTAJ: ZEYNEP ÖZALP KAYA

Yerel seçimlerden önce Van Büyükşehir Belediyesi için yarışacak en büyük iki partinin başkan adaylarıyla görüşme fırsatı buldum. AK Parti adayı Abdulahat Arvas ve DEM Parti Eş Başkan adayları Abdullah Zeydan ile Neslihan Şedal’in hikâyelerini, siyasette neden var olduklarını, onları motive eden şeyin ne olduğunu, Van için nasıl bir hayale sahip olduklarını sizin için sordum. Randevularımı beklerken hem partilileri hem de başkan adaylarının halkla ilişkilerini gözlemledim. Her iki taraf da oldukça heyecanlı, samimi, kendilerinden emindi ve motivasyonları oldukça yüksekti. Her iki parti belki de ilk kez bir seçimde birçok benzer tespit ve projelerle halkın önüne çıkıyordu. Bununla birlikte Abdulahat Arvas hükümetin gücünü arkasına alarak hizmet etmeyi esas alırken, Abdullah Zeydan ve Neslihan Şedal bağımsız ve kendi kendine yetebilen belediyeciliği vurguluyordu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ABD ziyareti ertelenecek mi? Resmi açıklama yapıldı... Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ABD ziyareti ertelenecek mi? Resmi açıklama yapıldı...

Öncelikle aynı coğrafyada doğup farklı hayat mücadelesi veren başkan adaylarına çocukluk ve gençlik yıllarını sordum. Nasıl bir evde, nasıl bir aile yapısı içinde doğmuşlardı, hangi okullarda okumuş, kimlerden beslenmişlerdi? Bu soruları önemsiyordum çünkü bizim gibi onların da bugünkü misyonları geçmişte yaşadıkları tecrübeler, travmalar ve başarılara göre şekillenmekteydi. Eski Van Milletvekili Abdulahat Arvas’ın 8 yıllık önemli bir medrese eğitimi ve petrokimya üzerine başarılı ticaret hayatı onun yerel yönetim politikalarını şekillendirirken Neslihan Şedal’in çocukluğundan beri içinde büyüdüğü politik mücadele ve kadın özgürlükçü bir siyasal bilinç yerel yönetim vizyonunu oluşturuyordu. Eski Hakkâri milletvekili Abdullah Zeydan ise kendi tanımlamasıyla “devletçi, feodal bir aile yapısı” içerisinde büyürken Kürt halkına ve kadınlara karşı geliştirmiş olduğu duyarlılık ve vicdani sorumluluk ile yerel yönetim ilkelerini belirlemişti.

80’li ve 90’lı yıllarındaki ulusalcı ve laik Türk eğitim sisteminin yetersizliği ve yarattığı mağduriyetler içerisinde yetişen üç aday içerisinden AK Partili Abdulahat Arvas ile Dem Partili Neslihan Şedal ailelerinden gelen politik dünya görüşlerini günümüze kadar korurken Dem Partili Abdullah Zeydan’ın AK Parti’den BDP’ye geçen bir politik değişimi görülmektedir. Söz konusu başkan adayları aktif siyasetlerini şekillendiren hayatlarını, siyasal motivasyonlarını ve Van ile ilgili hayallerini şu şekilde anlattılar.

***

ARVAS: BAŞVURU YAPMADIM, ADAYLIK TEBLİĞ EDİLDİ

Abdulahat Arvas: “AK Parti’nin kuruluşundan bu yana ailece kurucu üyeleriyiz. Milli görüş geleneğinden gelen bir ailenin üyesiyim. 2009-2011 yılında MÜSİAD kurucu başkanlığını yaparak arkadaşlarla Van şubesini kurdum. 2011 yılında milletvekilliği müracaatım oldu 6. Sıradaydım kazanamadım. 2014 Erciş belediye başkanlığı adayı olduk o da nasip olmadı. 2018’de 23. Dönem milletvekili oldum. Evimi Ankara’ya taşımadım. 2023 seçimlerinde 3. Sıra milletvekilliği verilmişti, o da nasip olmadı. 2024’te başkanlığa müracaatım olmamasına rağmen Cumhurbaşkanlığı tarafından adaylık tebliğ edildi ve ben de kabul ettim. Bu süreci layıkıyla sürdürmeye çalışıyoruz”

ZEYDAN, AK PARTİ’DEN İSTİFA EDİP BDP’YE NEDEN GEÇTİ?

Abdullah Zeydan: “Ailem siyaset içerisindeydi. Küçüklüğümden beri haksızlığa karşı bir hassasiyetim vardı. Ailemin sistemin yanındaki duruşundan dolayı halkımın yanında bulunma cesareti gösteremiyordum. Evet, biz direk bir zulümle karşı karşıya kalmadık, köylerimizi yakmadılar ama dövülen işkence gören insanlarla beraberdik, komşularımızdı. Kürt halkına karşı bir duyarlılık hep vardı. Babam 2002’de en son bağımsız milletvekilliği yaptı sonra AK Parti’ye geçti. Önceki dönem siyaset yaptığı partilere oranla DYP gibi, Mehmet Ağarların Tansu Çillerin olduğu dönemlere nazaran AK Parti çok daha makul bir yerdeydi. AK Parti’nin kuruluş döneminde Kürtlere karşı ılımlı tavır, sahipleneme anlamında çok iyi bir yerdeydi. Onlar da zamanında hakim anlayış tarafından zulme uğradıkları ve inkar edildkleri için Kürtlerle empati kurabiliyordu. 1991’de Erdoğan’ın il başkanıyken hazırladığı Kürt Raporu çok ilerici demokratik bir anlayışa sahipti. 2008-2009 süreçlerinden sonra AK Parti'de sistemleşmeye ve devletleşmeye başladı. Onların tercihiydi. 2012 yılında çözüm süreci başlamamışken, açlık grevleri sırasında mahkûmların fotoğraflarını görünce, o cesaretle AK Parti’den istifa ederek BDP’ye katıldım. Katılmamın en büyük nedeni Kürt sorununun çözümüne katkı sunmaktı. Sistemle ve iktidarla hareket eden ailelerden doğan bir birey olarak hükümetin ve devletin Kürtlere karşı uyguladığı politikaların yanlış olduğunu söylemek için BDP’yle hareket ettim. Kendi kimliğimizi, kültürümüzü, dilimizi korumanın barışa vesile olacağını düşünüyoruz.”

Nesli̇han Şedal

ŞEDAL: KÜÇÜK YAŞLARIMDAN BERİ SİYASETE İLGİLİYİM

Neslihan Şedal: “Çocukluğumda politik bir ortamda büyüdüğüm için küçük yaşlarda bile siyasete ilgiliydim. Erkekler evde toplanırdı, siyasetten bahsederlerdi, ben daha 6 yaşındayken itiraz ederdim kendi fikrimi söylerdim. Bu sonradan da bir itiraza dönüştü, küçükken HADEP’e giden, çocuk korusuna katılan bir çocuktum. Sonra Çankırı Karatekin Üniversi’tesinde lisans eğitimine başlayınca çok faşist ve ırkçı saldırılara maruz kaldım, bu da mücadeleme daha sıkı sarılmama neden oldu. Daha sonra kadın alanında çalışmalar yürüttüm. Hem kadın olduğumuz için hem de Kürt olduğumuz için uğradığımız saldırılardan dolayı dilime kültürüme kimliğime daha sıkı sarılmamı beraberinde getirdi. Bu benim varlık mücadelem aslında. Yok etme politikası bizi varlık mücadelesine itti.”

ARVAS’I SİYASET ARENASINA İTEN NEYDİ?

Abdulahat Arvas: “Siyasette beni en çok motive eden şey halkımızın ve toplumumuzun sorunlarını çözüldüğünde onların sevincini paylaşmak… Bizim bölgemiz yoksul ve kırsal bölge, çok göç alan ve veren bir bölge… Terörden çok çeken bir bölge… Bizim inanç felsefemiz insanlara hayırlı işler yapanlarınızdır. Biz de inancımızın gereği olarak insanların eğitimine sağlığına katkıda bulunmayı, haklarını iyileştirmeyi hedefliyoruz, yardımlaşma ve dayanışma içinde olmayı amaçlıyoruz… Siyaset sayesinde ben memleketime onlarca proje kazandırdım… Siyasetin benim hayatımda kaybettirdiği tek şey, ekonomik olarak kayıplarım var. Ticaretimi ve işimi aksattığımı düşünüyorum.”

ŞEDAL: BU MÜCADELENİN BANA KAZANDIRDIĞI EN ÖNEMLİ ŞEY AĞARAN SAÇLARIM

Neslihan Şedal: “Bizim siyasetimiz kaybettirmiyor. Sistem içerisinde hem kadın hem de Kürt olarak varlık mücadelesi verirken bu partide politik özne olmamı sağladı. Toplumsal sorunları çözmek için bir öncülük yapıyoruz, kendi kültürümüze, tarihimize karşı kendimizi tanıyoruz, bunu “habun” olarak tanımlıyoruz; kendin olma. Toplumsal bir ahlakla davrandığınız için vicdanlı, demokratik bir birey, en önemlisi mütevazi bir kişilik oluyorsunuz. Bana kazandırdığı çok şey var… Bazen diyorlar bu mücadele bu kadar ağır diye mi saçların ağardı. Bence bu mücadelenin bana kazandırdığı en güzel şeylerden biri de bu; ağaran saçlarım. Bir mücadele eğer saçlarınızı ağartıyorsa bu güzel bir mücadeledir.”

Abdullah Zeydan: “Demokratik ekolojik kadın özgürlükçü anlayışın sahip olduğu değerlere sahip olmak ve bu değerler için mücadele etmek çok kıymetli. Yani çok dilli, çok kültürlü, çok inançlı yaşamı savunmak… Topyekûn büyük insanlığın eşit özgür onurlu yaşamasını istemek ve bunu sağlamak, bununla birlikte tüm canlıları, çevreyi korumak isteyen bir anlayışa sahip bir partide siyaset yapmak bize çok şey kazandırıyor.”

ARVAS: YENİ BİR VAN İNŞA ETMEK İSTİYORUZ

Abdulahat Arvas: “Siyaset iyi bir hizmet aracıdır, halk ve devlet arasında köprü olmadır, bir projeyi Ankara’da kabul ettirme mekanizmasıdır. Ulaşım ve kentsel dönüşüm ile yoksullukla mücadele bizim için en önemli sırada geliyor. Modern, akıllı, depreme dayanıklı şehirleri önemsiyoruz. Bunun için yeni bir Van inşa etmek istiyoruz.”

ZEYDAN: KENTİ KORUYAN VE SEVEN BİR ANLAYIŞ YOK

Abdullah Zeydan: “AK Partili kayyum anlayışının Van’da bir tahribat yarattığını biliyoruz. Tarihi kültürel dokusu, doğal güzellikleri, ulaşımına kadar tarım hayvancılığından sınır ticaretine kadar bir talan anlayışı var. Halkçı toplumcu kenti koruyan ve seven halkı kucaklayan bir anlayış yok. Dolayısıyla biz bu tahribatı demokratik, ekolojik ve kadın özgürlükçü paradigma ile kaldıracağız. Van’da sınır ticaretini yaygınlaştıracağız, göçe işsizliğe mahkum edilmiş gençlere üretim olanakları ağlayacağız, atıl duruma getirilen tarım ve hayvancılıkla uğraşan çiftçileri güçlendireceğiz. Başta Van Gölü olmak üzer tüm doğal güzellikleri tarihi eserlerini inanç ve kültür turizmine, kış turizmine ve göl turizmine bu değerleri koruyarak kazandıracağız.”

ŞEDAL’DAN 3 MADDELİK YÖNETİM MODELİ

Neslihan Şedal: “Bizim yerel yönetimler modelimizde tüm kentlerimizde 3 şey var: demokratik bir kent, ekolojik bir kent ve her alanıyla kadın özgürlükçü bir kent hayalimiz var. Toplumun bütün yaşamını esas alan, o kent içinde bulunan bütün varlıkların yaşamını esas alan bir perspektifle bir kent hayali kuruyoruz.”

***

Bölgemizi seven her üç aday da bu kentte hizmet etmek istediklerini anlattılar. Her üç aday da siyasal, zihinsel, kültürel ve maddi sermayelerini bu bölgede kazanmışlar, buralardan beslenmişlerdi. Bu bölgede başlayan hikâyelerini başkanlıkla taçlandırmak istemekteydiler. Bölgenin normalleşmesi, halkımızın refah ve barış içinde yaşaması için düşüncelerini bizimle paylaştılar. Seçilmeleri halinde şehrimize büyük katkılar sağlayacağına inandığım sayın başkan adaylarımıza teşekkür ederken bu yazı vesilesiyle naçizane birkaç hatırlatmada bulunmak isterim: Urartu Medeniyeti’ne başkentlik yapan Van, tarihi ve kültürel zenginlikleri, Van gölü havzası, sınır ticareti, turizm potansiyeli, gastronomisi düşünüldüğünde çok yüksek bir potansiyele sahip.

Asya’da yükselen Hindistan ve Çin gibi devletlerin Avrupa’ya giden mega projeleri şehrimizden geçiyor; İpekyolu’nun bir parçasıyız. Bu halkın yol ve su kadar demokrasiye ihtiyacı var. Kazanan kim olursa olsun yönetim mekanizmasının tek elde toplanmadığı, belediye meclislerinin, kent konseylerinin, encümen yapılarının olduğu, karar mekanizmasında halkın yer aldığı bir belediyeye ve halkın ulaşabildiği yöneticilere ihtiyacımız var. “Katı olan her şeyin buharlaştığı” bir çağda ideolojik kavgaların ve siyasi hırsların bir kenara bırakılmasını istiyoruz. Bu kentin daha yaşanabilir olabilmesi için bu kentin uygulanabilir ve sürekliliği olan projelere ihtiyacı var.

Bu şehirde ivedi olarak altyapı, trafik, ulaşım sorununun çözülmesi gerekiyor, daha nitelikli yaşamaya hakkımız var. Hacıbekir’den, Süphan’dan Karşıyaka’dan kalkıp yol parası olmadığı için etüt merkezlerine kadar yürüyen ve sonunda bin bir zorlukla mühendis, sporcu, tarihçi olup işsiz kalan idealist gençlerin bu şehirde istihdam edilmeye hakkı var. Zihinsel ve ruhsal gelişimleri için parklara, oyun alanlarına ihtiyacı olan çocukların bu şehirde hakkı var. Sosyal hayatın dışına itilmiş engellilerin, yaşlıların, hayvanların bu şehirde hakkı var. Cennetin Şehr-i Van, havası, toprağı, insanı ve kültürüyle büyük bir medeniyet şehri olmayı hak ederken, bu şehri yönetmeye bu şehri sevenlerin hakkı var…

Kaynak: ŞEHRİVAN HABER: HABER MERKEZİ