Özlü Söz: Şerri tanımayan bir kimse, herkesten önce şerrin içine düşmeye en layık olandır.

Hz. ÖMER (ra)

 

Seçim yapıldı ve öyle bir tablo ortaya çıktı ki evlere şenlik. Kimse tek başına iktidar olamıyor. Sebebi de birbirlerine karşı düşmanca sarf edilen sözler ve köprülerin atılması.

 

3 Kasım 2002 tarihinden bu yana tek başına iktidar olan AKP bu defa farklı bir yapı sergiledi. Veya çok bilinçli bir tablonun ortaya çıkması için siyasal sahayı genişleterek HDP’yi de bu siyasal sahaya çekti.

 

Tek başına iktidar olamayan partiler erken genel seçim için kimse evet demez. Çünkü mevcut tablo değişmez. Koalisyon zorunlu…

 

AKP zorlansa da koalisyona mecburdur. 13 yıl tek başına iktidardan sonra koalisyona girmeleri AKP’nin iplerini gerdi. Hiç hazır değillerdi. Ama gerçek karşılarına çıktıktan sonra kabullenmek zorundalar.

 

Burada en önemli siyasal olay HDP’nin barajı geçerek 80 milletvekili ile mecliste yer alması oldu. Herkes için sürpriz olan bu olay benim için sürpriz olmadı. Çünkü görünen siyasal yapı ve geliştirilen olaylar HDP’nin barajı aşması için zemin hazırlanmıştı.

 

PKK’nın silah bırakıp dağdan indirilmesi için HDP’nin mutlak manada siyasal zeminde yer almasına bağlıydı. Ve uzun süreden beri bunun üzerinde çalışıldı ve ilk adımlar atılarak düğmeye basıldı.

 

İlk çalışmalar BDP’nin son üç yılda birkaç kez ABD’ye gitmesi ile adımlar atıldı. Daha sonra 2014’ün Ekim ayında Selahattin Demirtaş’ın ABD’de den sönmesi ile birlikte; “Her yeri Kobaniye çevirin” sözünün medyaya düşmesi ile başlayan süreçte bir anda Doğu ve Güneydoğuda olayların başlaması ile birlikte 50 kişinin ölümü ile sonuçlandı.

 

6-8 Ekim olayları A.Öcalan’ın müdahalesi ile bastırıldı. Ve seçimin söylem ve hazırlıkları o olaylardan sonra yavaş yavaş gündemi işgal etmeye başladı.

 

İşte tam bu sıralarda birden HDP’nin seçimlere baraja rağmen parti olarak katılacağı kararı gündeme düşütü. HDP’nin çözüm süreci için olmazsa olmazlarından barajın indirilmesi meselesi vardı. Ama birden bu istemden vazgeçildi ve baraja rağmen parti olarak seçimlere katılacağı karara bağlandı.

 

Kendinden emin ve özgüvenle yola çıkan HDP bu kararı ile herkesi şaşırttı. Barajı yıkacağız ve meclise gireceğiz diye tabanını heyecana getirmesinin yanı sıra birçok kesimden yapılan katılımlarla olaya daha güçlü olarak bağlanıldı.

 

Fakat işin asıl yönüne baktığımızda olayın öyle milleti gaza getirip baraj aştırılmadı. Bunun için perde arkasında birçok kararlar alındı ve bu kararlar çerçevesinde yapılanmanın neticesinde HDP barajı aştı.

 

Şimdi biraz ayrıntılara bakarak düşünelim;

 

AKP, HDP’nin güçlü olduğu her ilde kendi tabanının küstürülmesi pahasına oy kaybettirilecek adaylar koydu. Örneğin Van’da liste çıktığında bütün AKP tabanı isyan etti. Amaç tabanını küstürerek inadına oyların HDP’ye verilmesini sağlamaktı.

 

AKP’ye çok ağır toplar müracaat etmişti ve birçoğuna listeye girer gözü ile bakılıyordu. Ama liste çıktığında herkes hayal kırıklığına uğradı ve inadına oyların HDP’ye verilmesine zemin hazırlandı. Zaten amaçta oydu.

 

Seçim sonucunda oy dağılımında yuvarlak rakam olarak HDP 400 bin, AKP 100 bin oy aldı. Daha evvelki seçimlerde AKP’nin oyları 260 binin üzerindeydi. O halde HDP’ye giden oylar AKP’den gitti. Aynı olay diğer doğu ve güneydoğu illerinde de yaşandı. Örneğin Diyarbakır’da HDP 10 milletvekili alırken AKP ancak 1 milletvekili çıkardı.

 

Doğu ve Güneydoğu illerinde HDP’nin güçlü olduğunu bilen AKP çok zayıf ve tabanın tepkisi çeken adayları gösterdi ki HDP buralarda oy patlaması yaşasın barajı aşarak meclise girsin.

 

Ve öyle de oldu…   HDP barajı aştı…

 

HDP barajı aşarken birçok kesimden destek aldı. Zehra Vakfı ve Azadi Hareketi İslami yönleri ile destek verdiler. Daha evvel AKP’ye oy veren birçok aşiret HDP’nin saflarına geçti.

 

Bu bana bir AKP projesi olmaktan ziyade bir devlet projesi olarak geliyor. Çünkü PKK’yı silahtan arındırıp dağdan indirmek için HDP’nin mecliste barajı aşması ile gerçekleşeceği ancak böyle bir planla olurdu.

 

HDP bu oyları emaneten aldığının farkında…

 

Selahattin Demirtaş seçim sonrası yaptığı konuşmasında; “Bu solun zaferidir. Ve Türkiyelileşmede büyük bir adım attık” demesi perde arkasında yapılan planların neticesi olduğu kendiliğinden ortaya çıkıyor.

 

Her ne şekilde olursa olsun netice sevindiricidir. Yıllardır her iki tarafın gençlerinin öldürülmesi bu vesile ile bitecektir inancımızı muhafaza ediyoruz.

 

Korkumuz bu plan ve projelerin ABD tandanslı olmasıdır. Geçen gün bir televizyon kanalında Selahattin Demirtaş’ın Kemal Derviş kanalıyla ABD üst düzey yetkilileri ile görüştürülerek ona bir liderlik yükümlülüğünün verildiği söylendi.

 

Bu ilerde Türk solunu HDP’nin yanına vererek yeni bir Demokratik cephe açarak büyütüp Türk ağırlıklı bir Cumhuriyetçi cepheyi oluşturarak tıpkı ABD’de ki gibi bir oluşumu oturtmak olursa şaşmayalım.

 

RTE hiç ağzından ve emelinden düşürmediği başkanlık sistemi tıpkı Amerika’daki gibi Cumhuriyetçiler ve Demokratlar gibi bir ikilem için şimdiden bu tablo ile oluşturmasınlar…

 

Eğer perde arkasında böyle bir anlaşma yapılmışsa ileride HDP’yi büyüterek Türkiye’nin demokratlarının başına, AKP’yi de Cumhuriyetçilerin başına geçirirler.

 

Ne de olsa Menderes zamanında biz ülkeyi küçük Amerika yapacağız diye bir söz ortaya atılmıştı…

 

Türkiye’deki Kürtler sisteme entegre edildikten sonra Barzani’ye yeni bir Kürdistan kurdurtmak daha kolaylaşır.

 

Görelim Mevla’m neyler, neylerse güzel eyler…

 

Zafer inananlarındır ve zafer yakındır.

 

Selam ve dua Allah yolunun yolcularına…