Evin mutfak bölümünde 22 yıl mesai yapmış buzdolabımız, geçenlerde işlev göremediği gerekçesiyle uğurlandı lüzum duyanlar dışında kimsenin uğramadığı eskiler mahalline. Koca bir ömür gibi duran o 22 yılı bizde geçirmemiş gibi bir muamele yakıştırdık ona, eskilere kıymet vermeyen her aile gibi. Ve o, geldiği ilk günkü gösterişli hoş geldin’imizle alakası olmayan ilgisiz ve umarsız uğurlayışımıza aldırmadan mağrur duruşuyla veda etti mutfağa… Hiç olmazsa hüzünbaz bir duruş sergileyip kıymetli bir hoşça kal iliştirseydik bağrına çok mu trajikomik olurdu diye düşündüm sonra… Onca insan geçiyor hayatımızdan ömrümüz boyunca. Değer hak edenler kadar değer ifade etmeyenler de var. Buna rağmen her uğurladığımıza küçük ya da büyük veda partileri, çaylar, hoşça kal geceleri düzenlemişizdir. Ömrünüzün önemli bir bölümüne yıllarını heba etmekten çekinmemiş bir buzdolabına bir veda seramonisini çok görmek vefasızlık değil midir acaba? O ki başkalarının göremediği, tanık olmayı başaramadığı öykülerinize, hallerinize, sevinç ve hüzünlerinize ortak olmuştur sizinle geçirdiği zaman boyunca… Sizin bile geçmiş günler hanesine işleyip zamanla unuttuğunuz hatıralarınızı bağrında taşıyor olamaz mı bir buzdolabı? Ne malum bizim kadar unutkan olduğu biz buzdolabının? Eşya olması onun bir yürek taşımadığı anlamını doğurur mu acaba? Diye düşünmeden edemedim. Saatlerce meşgul etti zihnimi giden buzdolabımız ve ben, ömrümün bakir hatıralarına en yakından şahit olmuş o buzdolabının benden/bizden bir vefa alacaklı olduğunu bildiğimden, yazmadan edemedim.Aile hayatının sessiz ortağıdır bir buzdolabı. Paylaşılan her güzelliği, üzüntüyü, sevinci ya da kederi kendince başka kisveye büründürüp bizim asla idrakına nail olamayacağımız bir kimlikle teslim alır. Yaşatır özünde ya da unutur; ama sizi, sevdiklerinizi yakından ilgilendiren her yaşanmışlığa ortak olmuştur bir kere.Bir buzdolabı, bayram sabahlarının sevincine gönüllü ortak olan en kadim dostudur çocukların. Babasının ta 5 gün önce aldığı turkuaz ayakkabılarını ayağına takıp aynanın karşısında ‘Bu ayakkabılar Gülşen’e çok yakıştı’ diyen bencil ve haşarı köy kızının mutlulukdaşıdır. ‘Ben bunları bayram sabahına kadar giymeyeceğim’ diyerek kendiyle sözleşen ve sözünü tutup da bayram sabahı giyme sabrını gösteren aynı köy kızına başıyla gülümseyerek onay veren ve koca bir aferin çeken bir sırdaştır bir buzdolabı.Gecenin bir yarısı Onur Akın’ın şarkısında söylediği şekilde ağzını musluğa dayayıp kana kana su içme isteği depreşmiş birinin anında yardımına koşan sadık bir arkadaştır. Kapısını açıp şişeyi kaptığı gibi, bardağa dahi boşaltmadan boğazına diken o kişi, ardından derin bir oh’la içtiği buz gibi suyun lezzetini hiç unutmayacağı için küçük bir teşekkür yollamıştır içinden ona/buzdolabına…Biz buzdolabı çocukluğun vazgeçilmez haşarılılıklarının görgü tanığıdır, en sadık olanından. Komşu teyze kendilerinde buzdolabı olmadığı için sizin buzluğunuza su bıraktığında kız arkadaşınızı da örgütleyerek annenizden gizli suyun içine tuz katıp, sonra da sinsice ‘oh canıma değsin hele’ dediğinizde sizi duyduğu halde susma tercihini kullanıp sizi olası bir anne baba azarlamasından kurtardığında daha iyi anlarsınız o sadakati…Bir buzdolabı gerektiğinde unutkandır. Aile içi tartışmaların, kavgaların gönülsüz katılımcısıdır o. Akşam dönüşlerinde ufak tefek, bazen de önemli sebeplerden dolayı başlamış tatsızlıkların yarına uyanıldığında kimse tarafından hatırlanmak istenmediğini bildiği için sabahleyin kapısını açanlara hiç olmadığı kadar aydın bir tebessümle günaydın der, dünü geride bırakıp bugüne bakmanın gerekliliğini bilerek ve anlatmak istercesine…Annedir buzdolabı… Köye ayda yılda bir uğrayan dondurmacı amcadan alınan ve o an iştahsız olunduğundan sonra yenmek üzere kendisine teslim edilen dondurmayı elinden geldiğince muhafaza etmek için çaba sarfeden fedakar ve anaç varlıktır o. En sevdiğiniz gıdaları yavruyu anneye teslim eder gibi güvenle bırakabileceğiniz yerdir; sizden habersiz dondurmanızı yürüten yaramaz küçük kardeşler olmasa tabi…‘Demokraside çareler tükenmez’in eski örneğidir bir buzdolabı. Köy yerinde güneşten kavrulup da suya atlayan, bu bile yeterli gelmediğinde ‘hadi buzdolabına elimizi sokalım’ diyen çocukların serinleyip kendine geldiği yegane mekandır…Annenin yoldaşıdır. Fazlaca para ödeyip getirdiği için babanın gözbebeğidir. Çocukların sadece birkaç evde var diye övünerek bahsettikleri teknolojik harikadır bir buzdolabı. 22 yıl boyunca yorulduğu, kırıldığı, incindiği halde ses çıkarmayan, verilen her görevi sükunet içinde kabul eden sadık bir işçidir buzdolabı. Fazla mesaiye itirazı olmayan, verilenle yetinmeyi bilen olgun bir insandır o aslında.Bir buzdolabı günün birinde yine başkalarının aldığı kararla sıcacık mutfağına bir hoşça kal bile diyemeden kadim bilinmezlere doğru yola çıkarken bile yerine tayin olan yeni buzdolabına sitem dahi etmeyen bir kadındır aslında. Sevmenin ve emeğin bazen gitmek olduğunun bilincinde olduğu için…Biz buzdolabı hayatın hüzün türküsüdür, kuytu gecelerde dillerde hasretle dolaşacak olan…
Editör: TE Bilisim