Van valiliği tarafından, Van halkına bir davetiye gönderildiğinden haberiniz var mı?

Bu davet, Van milletvekilleri, belediye başkanları, STK temsilcileri, sendikalar ve kimi medya temsilcilerine gönderilmiş.
Sanırım, bazı kanat önderleri de davet edilmiş.

Cuma günü, yani 22 Ocak 2016 günü, öğleden sonra Van’da bir toplantı yapılması düşünülüyor.

Toplantının nerede yapılacağı ve ne amaçla yapıldığı konusunda kesin bir bilgi sahibi değilim.

Fakat Sayın Beşir Atalay’ın başkanlık edeceği bu toplantıda, büyük ihtimalle bölgedeki son durumlar tartışılacak.
Kimi kaynaklarsa, toplantının, seçimler öncesi dillendirilen “demokratik güç birliği” konseptini oluşturmaya yönelik bir toplantı olabileceğini dile getiriyorlar.
Kimlerin bu toplantıya katılıp katılmayacağı daha kesin değil.
Şimdilik, Sadece valilik tarafından kendilerine böyle bir davet yapılmış.

 

EN BÜYÜK GURUR KAYBEDECEĞİMİZ BİR CAN KADAR DEĞERLİ DEĞİL…

Şimdi oturup yeniden şapkalarımızı önümüze koyalım.
Bence, bu toplantıya gidilmeli.
Önyargılardan arınarak, barışa bir şans daha verilmeli.
Barışın yeniden inşasına dair zerre kadar ihtimal dahi varsa, bu toplantıya icabet edilmeli.
Öncelikle, böylesi bir toplantının Van’da yapılıyor olması çok anlamlıdır.
HDP’nin %70 oy aldığı bir kentte, devlet aklının ve merkezi hükümetin, Van yerel dinamiklerini dinlemesi anlamlıdır.
Bu işin mimarları, durup dururken, böylesi bir fikri hayata geçirmiş olamazlar.
Menfi yâda müspet mutlaka bir niyet vardır.
Ama niyetler, konuşuldukça, tartıştıkça anlaşılır.
Bir birimize şans vermeliyiz.
En büyük gurur dahi kaybedeceğimiz bir can’dan daha kıymetli değildir.
Bu halkın huzuru ve akan kanın durması için şansımızı dile getirmeliyiz.
Bu bir teslimiyet ya da taviz değildir.
Eğer ki akan kan duracak, anaların gözyaşı dinecekse, gerekirse taviz de dahi verilir.
Ancak ve ancak, taraflar samimi olmalı.
Devlet aklı,’ret, inkar’ tutumunu dayatmamalı.
Van halı şahsında,bölge halkını rencide edici söylemlerden kaçınmalılar.
Şiddet dili değil çözüm dilini kullanmalılar.
HDP tarafı ise, dayatmacı politikalardan uzak durmalı ve kırmızıçizgiler konusunda biraz daha esnek davranmalı.
Marjinal duygusal bir dille değil, yapıcı, yakınlaştırıcı bir üslupla yaklaşmalı.
Kentteki STK’lar, kanat önderleri, varsa medya temsilcileri, günübirlik çıkarlardan uzaklaşarak, Türkiye halklarının huzurundan yana cesurca meramlarını dile getirmeli.
Vesayet ve korku handikabından kurtulmalılar.
O toplantı salonu ,’doğru, samimi, akılcı’ söylemlerin dillendirildiği bir arenaya dönüştürmeli.
Çünkü bilinmeli ki en kötü barış dahi savaştan daha hayırlıdır.
Barışa sahip çıkılmalıdır.
Barışa destek çıkılmalıdır.
Geçmişi yeniden hatırlamanın ve derinleştirmenin bir manası yoktur.
Yediden yetmişe herkesin canı yanıyor.
Ölüm-gözyaşı ve ekonomik iflası yaratan alev gün geçtikçe daha genişliyor.
Vicdan sahibi olanlar, akl ı selim davrananlar, bu ateşin sönmesi için, her zamankinden daha cesur olmalılar.
Taraflar bir birlerine yeni bir şans daha vermeliler.
Emin olun ki başka çaremiz yoktur.
Asrtık, sivil, kadın, erkek, çocuk, polis, asker ve gerilla tabutlarını taşıyacak mecalimiz kalmadı.
Onun için, gelin Van’da yeni bir tarih yazalım.
Van’daki toplantı barışın miladı olsun.
Van bunu başaracak güçtedir.
Ne olur, ama ne olur, elimizde bir tek tane dahi barış güvercini kalmışsa eğer, gelin o güvercini de Vangölü’nün lacivert mavisi sularında uçur.
Haydi…
Haydi….
Bunu yapabilecek gücümüz de cesaretimiz de var.