Orhan AŞAN – Şehrivan ÖZEL


 

Van'da havaların ısınmasıyla birlikte inşaat sezonu da başladı. 1992 ve 1996 yılları arasında aldığı yoğun göçle nüfusu çevre ilçelerle birlikte 1 milyonu aşan Van'da artan betonlaşma, çarpık yapılaşma ve yok olan doğa kentin görüntüsünü hızla değiştiriyor. Gelişi güzel betonlaşma, İmar planına aykırı yapılan binalar, yeşil alanların son zamanlarda sayıları artan yap-satçılar tarafından talan edilmesi bir zamanlar yeşilliği ile ünlü Van'ı adeta bir beton yığını haline getirmeye başladı. Konuyla ilgili açıklamalarda bulunan Van Çevre Derneği (ÇEV-DER) Başkanı Ali Kalçık, kişi başına 10 metre yeşil alan düşmesi gerekirken, şimdilerde ise kişi başına 2.7 gibi yeşil alanın düştüğünü söyleyerek, insanların artık soluk almakta zorlandığını anlattı.

1992 ve 1996 yıllarında aldığı göçle nüfusu 1 Milyonu aşan Van’da vatandaşlar artık nefes alamaz duruma geldi. Çarpık kentleşme ve yeşil alanların yok olmasından dolayı önümüzdeki yıllarda daha büyük sorunların yaşanacağı kentte yeşil alanları korunması için seferberlik başlatılmalı ve var olan yeşil alanlar gelecek kuşaklara aktarılmalı. Normal çağdaş yerlerde yeşil alanların korunduğunu belirten Çevre Derneği Başkanı Ali Kalçık, Büyükşehir belediyesinin yeşil alanları mutlaka korumasını ve var olan yeşil alanların gelecek kuşaklara aktarılmasını gerektiğini belirtti.

TÜRKİYE’DE EN KİRLİ İL VAN

Van’ın kirlilik anlamında Türkiye’de en kirli iller listesinin başında geldiğini söyleyen Kalçık, “Van Türkiye’de en kirli illerin başında gelen bir il. Daha önceleri yem yeşil olan Van’da şimdilerde kişi başına 2.7 gibi yeşil alan düşüyor. Bu kabul edilecek bir durum değil. Bu durumu hiçbir düşünce ve gerekçe haklı kılmaz. Artık soluk almakta zorlanıyoruz. Kentimiz ciddi anlamda çok zor durumda. Daha önceleri sık sık dile getirdiğimiz ve halen bile kimsenin çözüm bulamadığı sorun olan taş ocağı sorunu var. Bu taş ocakları ciddi anlamda çevreye ve insanlara zarar veriyor. Bu taş ocaklarının sorunları çok küçük çalışmalarla çözülebilir. Yetkililer neden bu sorunları görmüyor. Neden görevlerini yapmıyorlar. İşletmeci kurumlar neden bu konuda hassasiyet göstermiyor anlamış değilim. Yetkililer bu duruma sessiz kalıyor. Taş ocaklarıyla ilgili bir yönetmenlik var. İşletmeci kurumlar yönetmenliğe göre hareket etse, yetkililerde bunun denetimini yapsa bu sorun çözülmüş olacak. Dünyanın her yerinde taş ocakları var. Ama bu kadar çevre kirletilmiyor.” Dedi.

‘BÜYÜKŞEHİR ETKİNLİĞİNİ GÖSTERMELİ’

Büyükşehir Belediyesinin artık kentte yaşayan insanların hayatının odağı olduğunu söyleyen Kalçık, “Bir çimento fabrikamız var. Elbette çimentosuz bir dünya olamaz. Ama bu fabrikamızın maalesef filtresi olmadığından kentimizin havası kirletiliyor. Her şey kendi sistemi içerisinde oturtulursa buna göre yasa ve örnekler de var. Bu konuda yetkililer görevlerini yapsın. Bu konuda daha ilginç bir örnek vermek istiyorum. Hafriyat yönetmenliği diye 40-50 sayfalık bir yönetmenlik var. Ama maalesef yetkililer ya hiç okumamış belki de halen farkında bile değiller. Büyükşehir Belediyesi artık hayatımızın odağıdır. Büyükşehir Belediyesi de artık etkinliğini göstermeli ve bu sorunları çözmelidir. Belki artık Valiliğin bütçe itibariyle bir yaptırımı olmayabilir. Ama Büyükşehir Belediyelerinin artık bu sorunları çözmesi gerekiyor. Bu arada Valilikte kendisine bağlı kurum ve kuruluşları işleterek görevlerini iyi bir şekilde yapmasını sağlamalıdır. Bu konuda herkesin hassasiyet göstermesi gerekiyor. “ Dedi.

‘ÇEVRE ORMAN, TABELASI BÜYÜK AMA YETKİSİ KÜÇÜK’

Van’da bulunan sazlık alanların köylüler tarafından yakıldığını ve tarım arazisi olarak kullanıldığını ifade eden Kalçık şöyle konuştu: “Efrenganız çayının olduğu yerde sazlıklar var. O sazlıklar köylüler tarafından yakılıyor. Neden yaktıkları ise çok ilginç. Düzenli ve adım adım bir şekilde yakılarak kendilerine tarım arazisi ve yerleşim arazisi açıyor. Ben bu konuda İl Çevre ve Orman Müdürlüğünden yetkilileri aradım. Sorunu kendilerine ilettim, onlarda duyarlılıktan dolayı teşekkür ettiler. Ama daha ilginci bu konuda ellerinden gelen bir şeyin olmadığını söylediler. Bana ‘Ne aracımız var, ne de ekonomik imkanlarımız var’ denildi. Bu kuruma ne diyebiliriz. Sözde çok büyük bir kurum. Büyükçe bir tabelası, müdürü, şefi ve personeli var. Merkezi hükümet buraya ekonomik katkı sağlamadıktan sonra diyecek bir şey yok. Bir söz var ‘Temizlik İmandandır’ diye. Aslında Diyanet İşlerinin bu tabelaları büyük olan kurumlara biraz para aktarması lazım.”

‘KIYI KANUNU UYGULANMALIDIR’

Van Gölü kıyısındaki yapılarla ilgili de değerlendirmelerde bulunan Kalçık, kanun koyucuların kıyı kanununun önünü açması gerektiğini belirtti. Kalçık, “Kıyı şeridiyle ilgili vatandaş lehine bir emsal karar yok. Ancak kanun çok açıktır. Kanunda ‘Kıyılar bütün canlılara açıktır’ deniliyor. Kanunda tapulu olan bir arazinin ilk 50 metresini asla ve asla kullanamaz ve bir çivi dahi çakamazsın. Sonraki 50 metresine ise günü birlik işletme yapabilirsin deniliyor. Bunların dışında kalıcı veya kiralamak gibi hiçbir işlem yapamazsın. Şuanda kıyıda bulunan birçok resmi kurumun önünde arabayla bile duramazsın. Mesela Edremit’te çok güzel olan bir yer var. Jandarma oraya yerleşmiş ve yolda arabayla durmak bile yasak. Orada durduğun zaman hemen jandarma sana silah gösteriyor ve oradan ayrılmanı istiyor. Bu konuda bir emsal karar olmadığı için hukukçularımızın da eli kolu bağlı bir şekilde. Kanun koyucuların bunun önünü açması gerekiyor.” Dedi.

‘KENT BETON YIĞININA DÖNDÜ’

Kentin yeşil alan konusunda yetersiz olduğunu dile getiren Kalçık, “Yeşil alanlar maalesef yetersiz. Kent artık beton yığınına döndü. Zaten bölgemizde orman yok. Ormanların olmadığı yerlerde ise sazlıklar önemli ve değerlidir. Sazlıkların da yakıldığı bir dönemde, geriye yeşil alanlar kalıyor. Eskiden herkes Van’ın yeşil Van olarak bilirdi. Herkesin tek katlı evi, bağı bahçesi vardı. Böyle bir kente sahipken şimdi kişi başına düşen yeşil alan 2.7 olarak görülüyor. Halbuki en az kişi başına 10 metrekarelik yeşil alan olması gerekiyor. Maalesef hepimiz bu sorun karşısında çaresiz kalmışız. Bu sorunda çarpık kentleşmenin sonucu olan olgulardır. Yakın tarihe kadar nüfusu 100 binin altında olan Van, şimdilerde 500 binin üzerinde bir nüfusa sahip olan bir kent olmuş. Nüfus artarken, imar yönetmenliğinden imar kanunlarının yetersizliğinden dolayı rastgele yapılar oluşturulmuş ve böylesi bir vahşetle karşı karşıya kalınmıştır.” Dedi.

‘KALDIRIMLAR İŞGALDEN KURTARILMALIDIR’

Ruhsatsız yapılardan kaynaklanan sorunlara da değinen Kalçık sözlerini şöyle sürdürdü:
“Kentin yüzde 90’ı da maalesef ruhsatsız ve kaçak. Van’ın böylesi bir geniş çevresi olmasına rağmen çok dar bir alana sıkışması böyle sorunlarla karşılaşmamıza neden oluyor. Dünyadaki örneklere baktığımızda. Normal arazinin en fazla yüzde 20-30 kullanılması gerekirken, bugün ilimizde maalesef mevcut arazinin yüzde yüzü kullanılıyor. Hem park hem de yeşil alan konusunda yaşamın bitme noktasına geldik. Artık nefes alacak durumda değiliz. Kentimizde büyük sorunlar var. Mesela kaldırım ciddi anlamda işgal altındadır. Esnaf bu konuda sorumsuzca davranıyor. Kaldırımlar esnafın malı değildir. Kaldırımlar bu vatandaşların hakkıdır. Cumhuriyet caddesinin alt ve üst tarafından hiçbir kaldırımda yürüyemiyor vatandaşlar. İnsanlar bu nedenle genellikle yolda yürümeyi tercih ediyor. Çünkü kaldırımlar işgal altında. Ben buradan Belediye yetkililerine sesleniyorum. Kaldırımlar yayaların ortak alanıdır. Yollar arabaların, kaldırımlar ise insanların ortak alanıdır. Vatandaşların kaldırımda rahat yürümesi için kaldırımların işgalden kurtarılması gerekiyor. Bu konuda Belediye yetkilileri bu soruna çözüm bulmalıdır.”

‘BİNALARIN OTOPARKI YOK’

Belediyenin binalara ruhsat vermeden önce otopark zorunluluğuna dikkat etmesi gerektiğini ifade eden Kalçık sözlerini şöyle tamamladı: “Yapılan binaların altında araçlar için otoparkların olması gerekiyor. Bu konuda Belediye ruhsat vermeden önce bu binaların otopark yapma zorunluluğunu kontrol edip öyle ruhsat vermelidir. Van’daki binaların yüzde 90’ında otopark yoktur. Belediye yetkilileri bu binalara neden ruhsat veriyor. Bu konuda bir çalışma yürütmelidir. Maalesef bizim imar yönetmenliği halen de çok tartışılan ve ranta dayalı olduğu için politik kararlar ile alınan kararlar böylesi bir vahşete neden olmaktadır. Yeşil alanların yaratılması adına mutlaka parkların olması gerekiyor. Çocukların oynayacağı, insanların dinlenebileceği her mahallede lokal da olsa boş araziler değerlendirilip parklar yapılmalıdır. Deprem bu konuda büyük bir avantajdı. Ancak bu avantajı kullanamadık. Özellikle eski Devlet Hastanesi, Valiliğin, eski Araştırma Hastanesini, Atatürk lisesi ve Kız meslek lisesi gibi alanların yeşil alana dönüştürülmesi anlamında taleplerimiz oldu. Ancak bu taleplerimiz reddedildi. Halen de bugün geç kalınmış değil. Valilik ve Eski Devlet hastanesinin yeri park yapılabilinir. Bundan sonra şehir merkezinde yapılacak yapıların yüzde 10 veya 20 üzerinde yapı oluşmaması gerekiyor. Şehir yaygınlaştırılmalıdır. Şehir merkezi Cumhuriyet Caddesinden kurtarılıp daha geniş alan açılabilinir. İstenildiğinde yapılamayacak bir iş yoktur. Yeter ki azim olsun, yeter ki bakış açısı olsun.”

Editör: TE Bilisim