Birkaç yıl öncesine doğru hafıza yolculuğuna çıkalım. Binlerce kimse 

sivil siyaset yaptıkları halde KCK üyesi olarak siyaset yapıyorlar 

gerekçesiyle yakalanıp ceza evlerine atıldılar, yetmedi yakalanmaları dahi 

reklamca oldu, Elleri kelepçeli yüzlerce sivil siyasetin aktörleri cezaevine 

atıldı. Aslında cezaevi değil siyaset akademisine alındılar, oradan fikir 

birliği yaparak hayata daha sivri çıkışlarla döndüler. Devlet bunlara karşı 

borçlu olduğu için de sönük davranmak durumunda kaldı. 

Ben o zaman “Devlet sanal kahraman yaratıyor” başlığıyla 

uyarıcı bir yazı yazdım ama işe yaramadı. O süreçte içeriye alınıp beş yıl 

sonra serbest bırakılan bir avukata sordum: Niçin yakalandınız? Cevabı şu 

oldu: “inanın hangi gerekçeyle yakalandığımı ne değişti ki 

bırakıldığımı da bilmiyorum.” İşte mesele bu kadar yersizdi.

Şimdi yine benzer bir hata düşünülüyor. HDP’nin bazı siyasetçileri ve 

özellikle de parti eş başkanları cezalandırmak isteniliyor. Malum 80 vekille 

meclise giden HDP siyaset yapamadı, bu başarısızlığını halk cezalandırdı ve 

vekil sayısını 59’a indirdi bir daha halkın taleplerini yerine geremedi 

yetmiyormuş bir de hendek siyasetinin arkasında durdu bu siyaset ki Kürt 

halkını perperişan etti milleti mağdur etti. Halk bu başarısız belediye 

başkanları ve siyasetçilerin tahtan inmesi için seçimi beklerken bazı 

vekillerin dokunulmazlığının kaldırılması düşünülerek tekrar 

kahramanlaşmalarına imkan veriliyor, sönen balonları tekrar şişiriliyor.

Bunlar kim ki onlarla uğraşıyorsunuz? Selahattin Demirtaş tarihin 

önüne koyduğu fırsatları elinin tersiyle itti, ya da o sıkletin altından 

kalkamadı. Yaksa kaburgalı biri olsaydı Kandile “otur oturduğun yerde!” 

diyecekti ve barış huzur için varım halkın verdiği bu fırsatı sonuna kadar 

kullanmaya gedik diyecekti ama yapamadı.

Figen Yüksekdağ nerden gerdi nereye gidiyor niçin bu düzeyde 

siyaseten yükseldi anlamış değilim. 

Cılız bir parti olan Ezilenlerin Sosyalist Partisi(ESP)’nin başkanlığını 

yapan bu kadın layık olmayan bir makama gelince militarist bir eda ile 

sağa sola saldırıyor, cesaretini zayıflığında alıyor, birileri sanki “sen saldır 

gerisine karışma” diyor, o da bu talimatın gereği toplumsal gerilimi 

alevlendirmeye çalışıyor. Türk solunun kırıntısı olan bu kadının Kürtlerin 

hakkıyla ne alakası var anlamakta zorlanıyorum. 

Şimdi bu ikiliyi ceza evine atarsanız, hem dünya nezdinde devlet 

olarak mahcup duruma düşersiniz hem de kartondan kahraman yetiştirmiş 

olursunuz. Bu mükafata değer mi acaba? İki kere düşünmek lazımdır diye 

düşünüyorum.

Hükümete sesleniyorum bir an evvel toplumsal huzura kaynaklık 

edebilecek bir anayasa metni ile meclise inin vatandaş bir az rahat etsin 

derim.

Öyle bir anayasal paket olsun ki açıp bakan her vatandaş açıp 

baktığında Başbakanımızın ifadesiyle kendini orada bulsun. Tarihimiz, 

Kültürümüz, İnancımız ve Dillerimizle barışık olsun. Bu değerlerimizi 

kısıtlamaktan çok yeşermelerine, gelişmelerine katkı versin.

Adalete endeksli, özgürlük ve eşitlikle motifleşmiş, emniyet ve 

güveni beraberinde getiren bir anayasa.

Dolayısıyla terör sevicileri ve hendek siyasetçileri şaşkına uğrasınlar. 

Dilleri lal olsun, bakışları sönük, sesleri kısık olsun. Bunlara verilecek en 

büyük ders galiba bu olsa gerek. Eğer böyle kalıcı bir çözüm getirmezsek 

bazı kendini bilmez kimseler daha birçok kere fitne fesat çıkarmak için 

Anadolu’ya “it dalışı” yapacaklar artık bunların yolunu kesme samanı 

geldi derim.

Artık gaflete yeter deme zamanıdır diyor sizden de katkı bekliyorum.