Yer : (Orta Anadolu’daki büyük bir mobilya imalat fabrikası)

 

- Efendim, bugün saat 14. 00’te yılın iş adamı ödülünü alacaksınız.

- Nerede?

- Ticaret odasında.

- Başka?

- Bir de Mustafa usta sizinle görüşmek ister.

- Ne istermiş?

- Sanırım işçiler adına yanınıza gelecek, 2 aydır kimisi maaşlarını ya alamıyorlar ya da eksik alıyor. Geçen gün biraz tatsızlık oldu, sanırım onunla ilgili.

 

- Şu nankörlere bak sen, ben burda 800 kişi çalıştırıyorum, bunu biliyorlar mı? İnsan kaynaklarıyla konuş 3 aydan fazla vasıfsız işçi çalıştırmasınlar. Bir de onların tazminatıyla uğraşmayalım. Haaa, bu arada gelecek aydan itibaren benim Bağkuru önümüzdeki üç ay yatırmasınlar. Kızı özel okula kayıt yaptıracağım. Devlet teşvik veriyormuş, bizim bordroda maaş gözükmesin.

 

- Anlaşıldı efendim.

- Bugün günlerden ne?

- Cuma efendim.

- Tamam namazdan sonra devam edelim. Hatırlat, işçilere yaptığımız çift bordroyu bu ay resmiyete dökeceğiz.

 

***

 

Yer:  (Marmara’da kitlesel bir eğitim kurumu)

 

- Ama Osman Bey, ben sadece senedimi iki ay geciktirdim. Hastalarım vardı, biraz zaman verseniz? Hemen avukata vermeseniz?

 

- Burada iki bin öğrenci var, herkes 50 TL vermese, burası döner mi? Yayın, maaş, kira… Kusura bakmayın size yardımcı olamayacağım…

 

- Alo?

- Buyurun?

- Merhaba ben X kurumunun müdürüyüm. Avukat Fatma Hanım ile görüşecektim.

- Buyurun benim.

- Bizde son dört yıldan beri senetlerini ödemeyen yaklaşık beş yüz kadar öğrenci var. İşleme koysak diyordum.

- Tabi ki, iş hukuku ve ahlakı neticesinde buna hakkınız var.

- Ne kadar alacaksınız?

- Senet başına biz büro olarak 100 tl alırız.

- Eğer yarısını bana paslarsanız sizinle anlaşabilirim. (Hahahaa…)

- Ama çok doğru olur mu ki?

- Valla siz bilirsiniz, Avukat Burak Bey yirmi beş verdi, biz istemedik o parayı.

- Tamam elliye anlaşabiliriz, mademki böyle… Ama ben her senetten o zaman 150 TL tahsil ederim.

- O sizin işiniz, orasını siz bilirsiniz, anlaştık. Ha bu arada bugün günlerden ne?

- Cuma beyefendi…

- O zaman ben namazdan sonra senetleri size getireyim.

 

***

 

Yer: ( Güneydoğu Anadolu’da bir çay ocağı)

 

- Sen buralarda yenisin Oktay, bilmezsin çark nasıl döner.

- Gerçekten anlamadım, abi kusura bakmazsan bir şey soracağım. Allah daha çok versin ama bildiğim kadarıyla yenge çalışmıyor. Bu değirmenin suyu nereden geliyor?

 

- Hahaha, alemsin hoca! Çalışarak tabi ki.

 

- Abi biz de çalışıyoruz, neden olmuyor?

- Olmaz tabiki, ben kurumumda müdür oldum. Allah bereket versin eve ekmek giriyor ama bu maaşla sence yüz yirmi bin liralık bu arabayı alabilir miydim, kendi evime dubleks çıkabilir miydim, çocukları her yaz Ege’ye tatile götürebilir miydim? Bak bu ceketi yeni aldım. Allah seni inandırsın indirimden 1250 TL’ye aldım.

 

- Abi, şaşırtma beni nasıl oluyor bu?

- Çok çalıştık kardeşim biz. Önce atlarla, sonra çaylardan akıtarak ve en son da arabalarla hatta tırlarla ticaret( !) yaptık. Ne bulursak getirdik. Gevur memleketinde her şey ucuz, sahtesi var. Bak bunun gelişi bana elli kuruş ama ben beş liraya satıyorum. Sonra devlet göz açtırmaz oldu. Baktık bizim iş sekteye uğruyor biz de çarka ayak uydurup siyasete şirin gözüktük.

 

Müdür olduk. Hem oradan hem eskilerden geçinip gidiyoruz.

 

- Vay be,  neyse abi, bana müsaade!

- Haaa, Oktay aramızda kalsın yiğidim aman ha! Bu arada bugün günlerden ne?

- Cuma abi.

- Namaz saati gelmiş, ben de kalkayım.

 

***

 

Yer: (Karadeniz’de bir cami )

 

- Muhterem cemaat, bu haftaki hutbemizin konusu kul hakkı. Allah’ın resulü ne der bilir misiniz?   “Şehidin, kul hakkı dışındaki bütün günahlarını Allah Teâlâ mağfiret eder.’’  Bakınız şehit diyorum. Sizler belki şehit olmadan göçüp gideceksiniz Allah şehidine bile kul hakkını affetmem derken seninkini benimkini niye kabul etsin? Aman diyeyim zinhar Allah’ın huzuruna kul hakkıyla çıkmayın. Farz ibadetleri yapmaz iseniz Allah bunları affedebileceğini söylüyor ama kul hakkıyla karşısına çıkmamızı istiyor… İşçinin alın terini kurutmadan verin diyor efendimiz. Bakın bunun sınavı da büyük olur aman ha!!!!

 

Eyyy yılın iş adamı Ahmet, Mehmet...

Müdür Hasan, Hüseyin,

Avukat Kamile, Öğretmen Salih, Mimar Necati, Mühendis Kezban…

 

 

Allah’ın işine mutlak karışılmaz ammaaa, illaki yaradan senin samimiyetini görecektir. İyisi mi omurganı koru, dik dur. ELIN HARAMDA, AĞZIN YALANDA IKEN BAŞIN SECDEYE VARMIŞ NE ÖNEMI VAR… NE ÖNEMİ VAR PERŞEMBENİN, CUMANIN…

 

***

 

MEZAR

 

Oy anne

Saçları sırma bir yar sevdim

Sevdim de ne iyi ettim anne

Bak şuramda resmi var

Bölük bölük örmüş

Alnına düşmüş perçemi

 

Oy anne

Gözleri kara bir yar sevdim

Sevdim de ne iyi ettim anne

Bak şuramda yarası var

Zindan karası

Hem de sürmeli gözleri var anne

 

Oy anne

Yüreği tertemiz bir yar sevdim

Sevdim de ne iyi ettim anne

Bak şuramda çarpışı var

Vicdanlı durur

Düşene dosttur anne

 

Oy anne

Kalk yattığın yerden

Uyan hadi

Bak elinden öpmeye getirdim

Hem sevdim

Hem getirdim anne…