Partilerin YSK’ya sundukları listelerin detayları yavaş yavaş belli olmaya başladı. Başladı başlamasına da listelerin düşmesiyle birlikte tepkiler de aynı dakika içinde yükselir oldu.

İsimler konusunda tartışmaya gerek yok. Kim yeğenini, kuzenini, amcasını, dayısını, eşini, dostunu yazmış konusunda isim olayına girmeyeceğiz ama adaylıklar konusundaki tepkiler meclis üyeliği konusunda tepkilerin daha bir yüksek sesle dillendirilmesine neden oldu.

Elbette ki hiçbir siyasi partide, tam anlamıyla herkesi memnun etmeniz mümkün olmayacaktır, lakin Ak Parti’den yükselen sesler gidişatın hiç de iyi olmadığını alenen ortaya koyuyor. Öyle görünüyor ki AK Parti’de birileri olaya halkın temsiliyeti değil akrabaların, eşin dostun temsiliyeti olarak bakıyor. Bu düşünceden mütevellit harici sesler arşa çıkıyor! Dediğim gibi tek tek isimlerin temsiliyetteki rolünü konuşup olayı şahıslar üzerinden götürmeye niyetim yok. Aksine ortada ciddi bir siyasi bir problem var!

Olayı meclis üyesi boyutundan koparıp biraz daha geniş çerçevede değerlendirdiğinizde AK Parti ve BDP’nin önümüzdeki yerel seçimlerde önünde ciddi engeller var. İster kabullenelim ister etmeyelim Türkiye’de 17 Aralık operasyonundan sonra irtifa kaybeden ama buna rağmen seçmeninin başta Erdoğan olmak üzere partisine sahip çıktığı izleniminde olan bir Ak Parti ve Güney’deki özerklik hareketleriyle birlikte bağımsızlık yolunda biraz daha heveslenen bir halkın temsilcisi olan ve şu sıralar HDP ile temsiliyet konusunda, sokaktaki tabanın tam aksine Türkiyelileşme çabası içinde olan bir BDP var.

İşte bu yüzden hem AK Parti’nin hem de BDP’nin yeni bir seçmen tabanı oluşturması artık kaçınılmaz bir hal aldı. Yani partilerin ciddi anlamda seçmen kitlesinde safları sıklaştırması gerekiyor.

Örneğin Kürtlerin önünde artık “Benim kimliğimi kim temsil ediyorsa” düşüncesine uyan tek parti veya BDP yok. Artık Kürtlerin oy kullanma açıları içerisinde olan Hak-Par var, Türkiye Kürdistan Demokrat Partisi var, Hüda-Par var, DDKD var!

Bir kaçı hala tabela partisi olduğu izlenimini veren bu partilerin önümüzdeki süreçte BDP’nin oylarını almayacağı konusunda hiçbir kesinlik yok. İşte bu yüzden bu yeni tabanı oturtmak için BDP’nin seçmen konusunda işin içine daha çok insanı katması gerekiyor.

Gerek geçtiğimiz milletvekilleri seçiminde gerekse bu seçimlerde harika bir seçim mühendisliği yapan BDP’nin, hem belediye başkan adaylıkları hem de meclis üyelikleri konusunda tercih ettikleri isimler bu değişimi fazlasıyla gösteriyor! Sokaklarda hala ‘direniş’ ruhu ile mücadele eden bir halk kitlesi tarafından desteklenen bir BDP görüntüsü olsa da, BDP ciddi anlamda Türkiyelileşmeyi Van’da da hayata geçirme yolunda önemli adımlar atıyor.

Olayı sadece aşiretçilik boyutundan götürmek istemiyorum, lakin BDP’nin gün geçtikçe uzaklaştığı, AK Parti’nin ise benimsediği aşiret merkezli siyasetin Van’daki nüfuz alanı halen geniş. AK Parti “O aşiret mi olsun, bu aşiret mi olsun?” tartışmalarında kendi aşiretçiliğinde boğulurken BDP aşiret olayında belki de denge çubuğunu resmen ‘0’ (sıfır) noktasına gelecek kadar eşit tuttu!

İsimlere girmeyelim, sadece İpekyolu ve Tuşba meclis üyesi adaylarına baktığınızda BDP’nin artık sadece ‘bedel’ üzerine siyaset yapmadığını ve yıllardır ‘Asla BDP’ye oy vermez’ denilen ve ilk olarak akla gelen yerli, Acem, Kürhesünni aşiret mensuplarına ciddi ciddi yer verdiğini rahatlıkla görürsünüz!

İşte bunun adı katılımcı demokrasidir. İşin içinde sadece Küresünniler olduğu için değil akrabası, eşi, dostu, parası olmayanlar işin içinde olduğu için bu böyle…

“Bu noktada BDP katılımcı siyaset yapıyor da Ak Parti’nin yaptığı nedir?” demez mi vatadaş. Der tabi. Tamam, AK Parti de katılımcı bir siyaset yapıyor. Ama bu katılımın kapsamı epey bir dar tutulmuş.

Böylesi devasa hazırlıklar yapan ve Başbakanının bile Van’ı bu kadar önemsediği Van’da seçmenin bu kadar tepki gösterdiği listeler hazırlamak akıllara zarar cinsten. Daha tamamı bile yayınlanmamış bu listeler ile ilgili aldığımız maillerin, mesajların, telefonların hızına yetişilmiyor!

AK Parti’nin listelerini açıp bakın, her aşiretten adaylar bulursunuz ama AK Parti yönetiminin, adaylarının ve teşkilatçılarının kapsama alanı dışında kalıp da temsiliyet arayanların sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor. Bir kere zengin değilseniz, büyük bir aşiretiniz yoksa ve parti yönetimindeki insanların ‘duygusal’ olarak sevdiği insanlardan değilseniz AK Parti’de yer almanız zor. Bu genel değil AK Parti’nin Van’a sirayet eden yüzü. Van dışında durum hiç ama hiç böyle değil!

Ama şunu hatırlatmakta fayda var, Van seçmeni sürprizi seven bir seçmendir. Listelerini Van şartlarında hallice yaptığını söyleyebileceğimiz BDP’nin de, külliyen ‘sıkıntılı’ dediğimiz AK Parti’yi de her an tepetaklak edip aksi bir şekilde zirveye de çıkarabilir!

Bunu ben demiyorum, istatistikler diyor. 60’lı yıllardan beri hiçbir partinin Van’da iki kez üst üste aldığı bir zafer yok! Bu seçim bu kuralın devam etmeyeceğini kesinlikle bilmiyoruz. Hele hele sınırları yeniden değişen bir ‘Büyükşehir’ bu kuralı gayet tabii bir şekilde devam ettirebilir…

***

AK Parti’nin kafası karışık seçmenine gelince…

AK Parti’nin seçmeni için şu parti, bu parti “Alternatif olur” şeklinde bir olaya girmek doğru olmaz ama 17 Aralık operasyonları ile irtifa kaybeden, Van’da 2004 yılından başlayıp her geçen gün kötüye giden bir yönetim anlayışı nedeniyle de sarsıntıları fazlasıyla hisseden AK Parti’de seçmenin sabrını daha fazla zorlamamak gerekiyor.

Tamam herkesin üzerinde hemfikir olduğu liste bulmak imkansız dedik ama çoğunluğun da “Allah var, itiraz yok” diyebileceği liste de oluşturulabilir kardeşim. Daha dün Tuşba’da 1’inci sırada olduğu kendisine tebliğ edildikten sonra bir anda listeden silinen Ak Parti’nin mevcut encümen adaylarından da biri olan Ümit Kanan tepki olarak istifa etti.

Bu isim sadece bir örnek. Onun gibi daha bir çok ismin olduğunu da biliyoruz. 3 gün önce listede olup da bugün listelerden ismi silinen meclis üyeleri mi dersiniz, bağımsız bir adayın çekilmesi sonrasında sırası 5’er 10’ar kayanlar mı dersiniz, söz alıp da kendini listede bulmayanlar mı dersiniz, hiç hesapta yokken bir numaraları, kontenjanları süsleyen halka ‘malolmamış’ adaylar mı dersiniz... Gel de çık işin içinden!

“Partimize baş mı kaldıracaktık, pazarlık mı yapacaktık?” diyor çoğu Ak Partili…

Ne diyeceksiniz? Buyrun bu insanlara cevap verin.

Ki, AK Parti son tarih olan 18 Şubat’ta YSK’ya sunduğu listede bile değişiklik yapılabilecek süre olan 2 günde ciddi değişiklikler yaptı. “Bu istemedi şu, şu istemedi o” kavgasıyla iyice ‘turşuya’ dönen listeler haliyle daha ilk günden patlak da verdi haliyle! ‘Adayı bol olan partinin kavgası eksik olmaz’ gerçeğini bir kenara baktığınızda genel itibariyle Ak Parti’nin listelerince ciddi sıkıntılar var. Bunu kendileri bile kabul ediyorlar. Listelerden tek memnun olan bir çevre var o da en çok yakınını ve tanıdığını listelere sokabilenler.

Onların memnuniyeti de seçmen sayısı son rakamlarla 570 bin civarında olan bu halkı hiç ama hiç ilgilendirmiyor.

Hal böyleyken de 31 Mart sabahında kaybeden partinin neden kaybettiği, kimler yüzünden kaybettiği ve neleri kaybettiği de seçmeni hiç mi hiç ilgilendirmeyecek.

Listeleri kendilerince ‘pekiyi’ ile dolu olanlara duyurulur…