Gezi Parkı eylemlerinin olduğu gün İstanbul'daydım... İlk günden beri gittikçe artan bir kalabalık ve iyi niyetlerden nefret söylemlerine kadar her kesimi içinde barındıran ve durmadan çoğalan halk!...

Eylemleri doğru tahlil etmenin yolu onun içinden sıyrılmak aslında... Çünkü eylemin içinde olanlarda öyle bir heyecan, şaşkınlık, nefret ve sevinç var ki sanırsınız Türkiye 48 saat içinde değişecek: hükümet istifa edecek, düşecek veya ordu yönetime el koyacak!

Eylemleri oturdukları yerden veya uzaktan izleyenler ise durumu hafifseyerek işin ciddiyetinin farkına varmayacaklar.

Başlangıçta eylemlerin ne için olduğunu tahlil etmek kolaydı. Ancak iş öylesine çığırından çıktı ki! Kimileri söylem ve eylemleriyle sokakların hedefini değiştirdi. Birkaç ağaç bahanesiyle başlayan itirazlar bugün iktidar meselesi hâlini aldı. Hatta eylemde bulunduğum esnada toplumun her kesiminden gördüğüm insanların yerini bugün tek bir "kişi"ye kilitlenmiş "idealist -veya tarafgir- kişiler" almış durumda...

Şu an yaşananlar: olayların gerçek sebeplerini tahlil etmemek, yangına körükle gitmek ve geleceği ön görememek...

Gerçeği şu ki, bu eylemlerin Türkiye tarihine bir kayıt olarak düşeceği...

"Sosyal medya"nın örgütlenmesiyle tarihimizde yeni bir eylem tarzı yerini alacak. Ve bu eylemler âdeta yeni bir bakış açısının da başlangıcı olacak. Çünkü bu eylemler artık durmayacak ve zaman zaman -hatta onu bugün eleştirenler tarafından bile- gelecekte başvurulan bir yöntem olacak.

 

Van'da ise toplumun büyük kesimi beklemede.

Olan biteni âdeta uzaktan seyrediyorlar.

Belki de kırgınlar.

Bir zamanlar bu kentte ve çevresinde yaşanan sıkıntıları görmezden gelen tüm grupların birkaç ağaç, idealler veya hangi bahaneyle olursa olsun örgütlenip iktidarı devirme emellerini anlayamıyorlar.

Van'da insanlar acı çekerken onların yıllardır olup bitene kulak tıkamış olmalarını çözemiyorlar?

Sadece Van mı?

Doğu ve Güneydoğu'nun birçok kesimi sessiz bir protesto içinde sanki!

Otuz yıldır çektikleri acıyı görmezden gelip birkaç ağaç, cami, avm, park meselesiyle gözleri açılan ve yerlerinde duramayan insanlara şaşıyorlar.

Hatta bir zamanlar Van'da veya çevresinde yanan birkaç aracı, tüm Türkiye'de manşetler hâlinde veren bazı kesimlerin, şu an ülkeyi yangın yerine çevirmesine ve durup izlemelerine hayret ediyorlar!

Bir zamanlar coplarla ve işkencelerle şekilleri değişmiş bazı idealist kişiler, şimdi biber gazına tepki gösteren idealist'lere gülüp geçiyorlar...

Neden iktidara gösterdiğiniz bu tepkiyi barış için göstermediklerine anlam veremiyorlar...

Taksim'in hatta tüm iktidarların, insan canından, barıştan, huzurdan çok mu değerli olduğunu sorup duruyorlar.

Bir çocuğunu dağda bir diğerini ocakta kaybeden bir diğerini ise hâlâ arayan annenin gözyaşlarının niçin görmezden gelindiğini çözemiyorlar.

Otuz yıldır akan kan için neden bir araya gelemedik, diye hayıflanıyorlar...

"Biz 30 yıldır çok acı çektik. Sizler de bu acıyı derinden yaşadınız. Şimdi ise barışa ve huzura ramak kalmışken bu yangın niye, neden bu kargaşa?", diye soruyorlar...

 

Burada insanlar barışa kenetli...

Barışı ve huzuru koruyalım, diyorlar

Kimse kimseyi kışkırtmasın;

Her şeye rağmen itidal, diyorlar...